"O Fotoğrafı Silin, Ben Sadece Babayım"
Bazı anlar vardır, manşetlere sığmaz. Çünkü içinde şov yoktur, bağırış çağırış yoktur, magazin malzemesi yoktur. Sadece insanlık vardır. Sessizce, kendiliğinden, naifçe yaşanır. Ama yüreğe işleyen bir izi olur. Tıpkı Halit Ergenç'in geçtiğimiz günlerde bir muhabire verdiği tepki gibi.
Yolda, çocuklarıyla birlikte yürüyordu. Babaydı. Bir an için ünlü olmayı unutmuştu belki. Ya da unutmamıştı da, unutulsun istiyordu. Yanında çocukları vardı çünkü. Hayatının en mahrem, en kıymetli parçaları…
O sırada bir muhabir objektifi doğrulttu onlara. Her zamanki refleks belki. "Bir kare alalım, haber olur" diye düşünmüştü muhtemelen. Ama o karede bir rol yoktu. Sadece çocuklarını gezdiren, ellerinden tutan bir adam vardı.
Ve sonra Halit Ergenç yanına gitti. Ne sinirle yürüdü ne parmak salladı. Sadece konuştu.
"Lütfen… O fotoğrafı silin. Çocuklar 18 yaşında değil...Ve ben şu an oyuncu değilim. Sadece bir babayım."
Bu kadar.
Ne büyük cümleler kurdu, ne rest çekti.
Ama verdiği mesaj, çok şey anlattı.
Bugün herkesin birbirini gözetlediği, gizlice izlediği, izinsiz paylaştığı bir çağda; bir baba, çocuklarının mahremiyetini korumak için nazikçe bir sınır çizdi. Kırmadan, dökmeden. Sadece rica ederek. Ve o rica işe yaradı. Muhabir, görüntüyü sildi.
Çünkü bazı kelimelerin bağırması gerekmez.
Bazen "lütfen" kelimesi, bir çığlıktan daha etkili olabilir.
Halit Ergenç, ünlü olabilir. Oyunculuğuyla, sesiyle, duruşuyla tanıyor olabiliriz onu. Ama o an sadece bir babaydı. Ve çocuklarının kameralardan korunmasını istedi. Çünkü çocuk dediğin, neyle büyür biliyor musunuz?
Güvende hissetmekle.
Babalarının bir bakışıyla, bir duruşuyla, bir "ben buradayım" hissiyle.
O yüzden belki o kare hiç çekilmemeliydi zaten.
Her çocuk, kendi hayatının kahramanını yanında ister.
Kimi süper kahraman peleriniyle, kimi sadece sıcacık bir el tutuşuyla.
Ama hepsinin ortak hayali şudur:
"Babam beni korur."
Ve Halit Ergenç'in yaptığı şey, tam da buydu.
Belki o gün çocukları ne olduğunu anlamadı. Ama bir gün büyüdüklerinde, babalarının o gün neyi koruduğunu çok iyi anlayacaklar. Sadece fotoğraflarını değil… Mahremiyetlerini, çocukluklarını, güvenlerini…
Biz büyükler için küçük bir haberdi belki.
Ama o çocuklar için, hayat boyu içlerinde taşıyacakları bir sevgi diliydi.
Bir babanın sessizce "Seninleyim" deyişiydi.
Ve bazen en büyük kahramanlıklar, en sessiz adımlarla yazılır.