Tarihi yapılar bir milletin hafızasıdır; onları kapatmak, susturmak değil, yaşatmak gerekir. Silvan gibi binlerce yıllık katmanlarıyla tarih fışkıran bir şehirde, her taş, her yapı birer tanıktır; onları sessizliğe mahkûm etmek, sadece mimariyi değil, hafızayı da yıkmaktır.
Silvan, Mezopotamya'nın kuzey kapısıdır. Surlarının her taşında bir medeniyetin izi, sokaklarında bin yıllık dillerin yankısı vardır. Bu kadim şehirde her yapı, her mihrap, her kemer, geçmişle bugün arasında kurulmuş bir köprüdür. Ancak o köprüler, bakımsızlıkla, ilgisizlikle ve çoğu zaman da suskunlukla yıkılıyor.
Silvan Belediye Camii 6 Şubat depreminden sonra ibadete kapatıldı. Caminin kapatılması ile ilgili şehirde dönüp dolaşan dedikodular, varsayımlar ve iddialar maalesef karşılık bulamıyor. Hiçbir kurum ve hiçbir yetkili açıklama yapmıyor. Cami neden ibadete açılmıyor ve deprem dolayısı ile zarar gördüğü söylenen camiye neden tadilat veya güçlendirme yapılmıyor? Bunlar cevabı aranan sorular. Artan tepkiler üzerine konuyu Ermeni Topluluğu Başepiskopos'u Silvanlı Aram Ateşyan'a, mahalle sakinlerine ve yerel tarihçiler ile paylaştım.
Zira bu yazıda bahsedeceğim yapı, yalnızca taş ve harçtan ibaret bir bina değil; bir tarihin, bir toplumun, bir hafızanın simgesi. Keldani Kilisesi olarak da bilinen Silvan Belediye Camii. Halk arasında "Sinema" olarak bilinen ve uzun yıllar 'Sinema' olarak kullanılan mimari harikası yapıdır. 6 Şubat depreminden sonra ibadete kapatıldı. Ancak mesele yalnızca bir yapının mühürlenmesi değil, bir sessizlik duvarının arkasında büyüyen endişedir.
Bu bina, 1983 yılında dönemin Belediye Başkanı Hanifi Aktan'ın öncülüğünde, halktan toplanan imzalarla Silvan şehir sakinlerine kazandırılıp camiye çevrildi. O tarihten bu yana 40 yılı aşkın süredir Selahattin Mahallesi başta olmak üzere Silvan halkının ibadetine ev sahipliği yaptı. Ne var ki, 6 Şubat depremlerinin ardından "az hasarlı" denilerek ibadete kapatıldı.
Ancak mahalleliler ve ilçe sakinleri bu gerekçeyi kabul etmiyorlar. Kapatmanın gerekçesinin teknik değil, ideolojik olduğunu iddia edenler var. Sessizce yürütülen bir "aslına döndürme" planı olduğuna inananlar çoğunlukta. Zira söylentilere göre bu yapı, eski bir kilise ve şimdi yeniden bir kiliseye dönüştürülmek isteniyor.
Selahattin Mahallesi sakini ve aynı zamanda esnaf olan Mustafa Demirer, konu hakkında şunları söyledi: "Tarihi mirasımız ve ilçemizin simgesi olan halk dilinde Sinema Camii olarak bilinen Belediye Camii'nin 6 Şubat depreminde az hasarlı olduğunu iddia edenlerin hangi amaca ve neye, kime hizmetlerin neye, kimlere hizmetlerini bildirircesine kasıtlı ve bilinçli olarak ibadete kapatmışlardır. Ben şahsım olarak Selahattin Mahallesi doğumlu olup hala orada ikamet etmekteyim. Gerek ebediyete intikal etmiş olan atalarımızdan ezelden , şimdiye kadar duyduğumuz, gördüğümüz camimizin doğu tarafındaki yarığın 100 yıllardın beri olduğunu 1980'li yıllarda belediyemizin sinemadan camiye dönüştürüldüğünde de bu yarığın olduğunu ve yapılan mühendislik çalışmalarının sonucunda kesintisiz 42 yıl bir fil cami olarak halkımızın hizmetine sunulmuştur. Bizler yani Silvan halk olarak ,Selahattin Mahallesi sakinleri olarak ivedi bir şekilde camimizin açılmasını istiyoruz. Camimizin açılması için şahsım başta Milletvekillerimize, Siyasilere, Valimize, Kaymakamımıza, İlçe Müftümüze ve STL'larımıza bildirerek desteklerini istemiştik. Değerli büyüklerimizden camimizin bir an evvel ivedi bir şekilde açılmasını bekliyoruz."
Silvanlı iş insanı ve yerel tarih araştırmacısı Nejat Satıcı ise yapının geçmişine ışık tutuyor. Satıcı'ya göre yapının Keldani Kilisesi olarak bilindiğini söyleyerek devamla şunları söyledi: "Kilise için ayrıca Surp Stefanos Ermeni Kilisesi olduğu da söyleniyor. Ama kaynaklarda bu isme rastlamadım. Sözlü tarihte Keldani veya Kıldani olarak biliniyor. Kaynaklar yeterli değil. Azizoğullarının yanındaki yas evinin karşısında "Der Meryem" diye bilinen Ermeni kilisesi vardı. Ermenice olan kitabe duvar taşı olarak bir evin duvarında kullanılmıştı. Fotosunu çekmiştim. Kilisenin kalıntılarını yok edip bina kaldırdılar."
İşin en çarpıcı kısmı ise, Silvan doğumlu Ermeni Başepiskopos Aram Ateşyan'ın sözlerinde gizli. 2024 yılında Silvan'ı ziyaret eden Aram Ateşyan, o dönem AA'ya yaptığı açıklamalarda tarihi eserlerin korunmasına vurgu yapmıştı. O açıklamalar bugün yeni bir anlam kazanıyor. Kendisine yeniden ulaştım. Cevabı ise hayli samimi ve düşündürücü:
"Her vatandaşın ülkenin tarihi yapılarına karşı ilgisiz kalmamalı. Türkiye'de yıkılmış yüzlerce kilise var, onlar için üzülmenin bir faydası yok. Belediye camisiyle neden ilgileniyorum, benim çocukluğum o avluda geçti. Benim zamanımda sinemaydı, film seyretmek için oraya giderdik, ancak şimdi camiye dönüşmüştür. Camiye dönüşümü sadece beni değil, birçok Ermeniyi de mutlu etmiştir, çünkü Tanrı evi iken tekrar Tanrı evine dönüşmüştür ve bu vesile ile yapı da ayakta kalmıştır. Eğer caminin bakımsızlığından dolayı sitem ettiysem, bunu her Silvan'lı yapmalı, çünkü namazlarını orda kılacaklar, Tanrı'ya orda yakaracaklar. Herkes kendi evini temiz tutmasını biliyorsa Tanrı evini tabi ki temiz ve bakımlı tutmaları gerekir. Dualarımla. Sevgiler"
Ne var ki bu sözler bile Silvan'daki tartışmaları dindirmiyor. Zira olan bitenle ilgili hiçbir kamu kurumu, hiçbir STK açıklama yapmıyor.
Silvan'ın Ayasofya'sı mı olacak?
Bütün bu sessizliğin ortasında "Silvan'ın Ayasofya'sı" benzetmesi kulağa boş bir iddia gibi gelmiyor. Tıpkı Ayasofya gibi bir ibadethanenin, farklı inançlara, dönemlere ve rejimlere göre defalarca dönüşüm geçirmesi... Ve her dönüşümde toplumun kalbine bir tartışma bırakması. Silvan Belediye Camii de bugün bu kavşakta.
Halk, caminin yeniden açılmasını bekliyor. Açıklamalar, sessizlikten daha güçlü olmaya başladı. Ama bu sessizlik bozulmazsa, söylentiler bir gün gerçeğe dönüşebilir endişesi de yok değil.
Şimdi söz, büyüklerde. Valilik, Silvan Belediyesi, Silvan Kaymakamlığı, siyasetçiler, Diyanet ve STK'lar... Bir ibadethane kaderine terk edilmemeli. Çünkü bir şehirde sessiz kalan yapılar, önce taşlarını, sonra hatıralarını, sonra da inancını kaybeder.
Olası bir "aslına döndürme" tartışması, yalnızca bir yapının değil, Silvan'ın kültürel ve toplumsal dokusunun da gündemidir artık. Zira mesele bir caminin açık ya da kapalı olmasıyla sınırlı değil; mesele bir halkın hafızasının, aidiyetinin ve inancının sembollerinden birinin sessizce dönüştürülme ihtimalidir.
Tarihi yapılar restore edilir, korunur, yaşatılır. Kapatılmaz, unutturulmaz. Hele Silvan gibi her karışı tarih kokan bir şehirde, bu yapılara sahip çıkmak bir tercih değil, sorumluluktur. Silvan Belediye Camii kapalı kalırsa, sadece bir ibadethane değil, bir dönemin tanıklığı da karanlığa gömülür.