Adnan Ateş

Nusaybin’in sessiz çığlığı: Gülay Demir

13.10.2025 12:17
Haber Detay Image

11 Ekim 2019...

Türkiye'nin acı coğrafyasında, sınırın sıfır noktasında bir gün daha kana bulandı. Suriye'nin kuzeyinden Nusaybin'e atılan havan topu, sadece bir çarşıyı değil, tam 12 ailenin geleceğini kararttı. O korkunç saldırıda hayatını kaybedenlerden biri de, Gazeteci Gülay Demir'in sevgili babası Mehmet Şirin Demir'di. Ankara Kızılay'da, sıradan bir sokak röportajı sırasında aldığı haberle dünyası başına yıkılan Gülay Demir için artık hiçbir şey eskisi gibi değildi; zira o günden sonra o, sadece bir gazeteci değil, bir kayıp ailesinin sesi ve barışın yılmaz bir neferi olacaktı.

Acı, bazen en büyük değişimi tetikler. Gülay Demir, yaşadığı tarifsiz acıyı kin ve nefrete dönüştürmek yerine, onu yapıcı bir güce, birleştirici bir iradeye dönüştürdü. O günden bu yana, babası ve diğer katledilen vatandaşlarımız için her yıl düzenlediği anma törenleri, Mardin ve bölge için herkesi her kesimi bir araya getiriyor ve adeta bir "can suyu" işlevi görüyor.

Bu törenler sıradan bir yas merasimi değil. Mardin Valiliği ve Mardin Belediyesi'nin de desteklediği bu anmalar, Nusaybin gibi terörün yıkımını en ağır hisseden bir şehirde, farklı siyasi görüşlere sahip tüm kesimleri, bir 'kardeşlik sofrası' etrafında topluyor. Bu, Türkiye'nin kadim sorununa karşı atılmış en samimi ve en anlamlı adımdır. Çünkü bu buluşmalar, siyasetin çözemediği düğümü, insanlığın ortak acısı ve ortak umuduyla çözmeye çalışır.

Kin bitmeden kan durmaz: Barışın en mantıklı yolu

Türkiye'nin doğusunda yaşayan, yıllardır çatışmanın, yoksulluğun ve travmanın gölgesinde büyüyen insanlar ne istiyor? Cevap basit ve derindir: Acıların bitmesini, çocuklarının huzur içinde büyümesini, akan kanın artık son bulmasını. Gülay Demir'in çabası, tam olarak bu kitlenin duygularına tercümandır.

Kin ve nefret diliyle bu sorunun bitmeyeceği, acıların sadece daha derinleşeceği artık herkesin kabul etmesi gereken bir gerçektir. Acıyı bitirmenin, bölgeye kalıcı sulhu getirmenin tek yolu, Gülay Demir'in gösterdiği yoldur: Çözümün ve barışın bölgenin kadim doğasına uygun adımlarla atılması. Bu, siyasi manevralardan öte, insani bir duruştur.

Devletin kucaklayıcı rolü, halkın sahiplenmesi

Bu hassas coğrafyada, çözüme giden en mantıklı yol, nefreti ve ayrışmayı değil, birleşmeyi esas alır. Devlet, acısı olan herkesi kucaklayıcı bir rol üstlenmeli; halk ise bu barış çabalarını canı gönülden sahiplenmelidir. Şehit Mehmet Şirin Demir'in kızı Gülay Demir'in nefreti reddeden, insanlığı ve ortak geleceği merkeze alan duruşu, diğer şehit aileleri ve tüm bölge insanı için en büyük tesellidir. O, acının ortasında durarak, "Bizim acımız, ortak geleceğimizden daha büyük olamaz" mesajını vermektedir.

Gülay Demir'in çabaları, sadece bir anma töreni düzenlemekten ibaret değildir; bu, kayıp ailelerinin dertlerine ortak olmak, acılarını dindirmek için gösterilen ve Türkiye'nin gelecekteki mutluluğunu hedefleyen politik bir çözüme işaret eder.

Barış, bir savaşın bitişi değil, ortak bir geleceğin başlangıcıdır. Gülay Demir, bu kutsal çabasıyla, tüm ülkeye barışın mümkün ve ulaşılabilir olduğunu kanıtlıyor. Onun barış çabaları, bir coğrafyanın kaderini değiştirecek en güçlü tohumdur. Bu tohumun yeşermesi için, hepimizin kin ve nefreti bir kenara bırakarak, o anma törenlerinde bir araya gelen Mardin halkı gibi, kardeşlik ve sulh ortamını yaratmamız gerekiyor.

Yazarın Tüm Yazıları

title