Haberler

Pardon! İhtilal Yolundan Sahneler yahut XVI. Louis ile Marie Antoinette’in Başına Gelenler (1789)

A. Çağrı Başkurt

A. Çağrı Başkurt

Saray ve Kültür Tarihçisi
21.08.2023 06:56

"Padişahların sarayına en güç giren şey doğruluktur! Onların çevresini sarmış bulunan kimseler, doğruluğu kendilerinden bile saklarlar. Çünkü, bunlar, gözlerini olanca hırsları ile diktikleri hükmetme ve hükûmette bulunma lezzeti içinde ve bunun tam ortasında yaşadıklarından, halkın çekmekte olduğu türlü sıkıntıları, eziyetleri yine o halkın tembelliğinin sonucudur şeklinde yorumlarlar. Öte yandan, bu tipteki adamlara göre, devletlerin güçten düşmesi, zayıflaması ve gerilemesi tarihin ve tabiatın değişmez kanunları gereğidir. Bunun önüne geçmeye imkân yoktur ve kadere boyun eğmek en tabii yoldur. Birtakım asılsız ve saçma hayallere saplanmaksızın, doğruluğu görmek için, cesaretli bir sadakat lâzımdır. Hele, doğru olanı bir padişaha anlatabilmek için çok daha fazla cesaret ve sadakat gereklidir."

Prens Mustafa Fâzıl Paşa'nın Sultan Abdülaziz'e hitâben Paris'ten kaleme aldığı mektup işte bu sözlerle başlıyordu. Sözleri kaleme alan Fâzıl Paşa ise de bu sözleri kaleme aldıran tarihin tâ kendisi idi…

Balonu güvenle uçurmak mı güvenle kondurmak mı maharettir?
Pardon! İhtilal Yolundan Sahneler yahut XVI. Louis ile Marie Antoinette'in Başına Gelenler (1789)
Tuileries Sarayı'nda balon

Efendim sözü Paris'ten açtık ya aklımıza hemencecik Hoca Tahsin Efendi'nin "Paris'e git bir gün evvel, akl u fikrin var ise; âleme gelmiş sayılmaz gitmeyenler Paris'e" beyiti geldi. Gelmesine geldi ama akıl, âlem içinde pazarda satılır değildir ya! Kimi yapar kimi yıkar bir iştir ki âlem hakikat değildir ya!

İnsanoğlunun fezâya eriştiği zamanımızda uçmayı ağza almak pek kolay iştir. Ancak tarihin daha erken zamanlarına ait sayfaları araladığımızda bu işin ne kadar kabul edilemez olduğu hatırdan çıkmamalıdır. Nitekim tarihler 1 Aralık 1783'i gösterdiğinde Tuileries Sarayı harika bir olaya tanıklık ediyordu. Sarayın bahçeleri, Jacques Charles ve Robert kardeşler tarafından bir hidrojen balonuyla havacılık tarihinde gerçekleşecek ilk insanlı uçuş olayının başlangıç noktasıydı. Kral XVI. Louis'nin de tanıklık ettiği uçuşta Tuileries'den hareket eden balon, yolcularını tam 30 mil mesafe öteye değin başarıyla taşımıştı. Lakin zamanın ve mekânın başka kat ediş planlarının olduğunu kim bilebilirdi ki?

Tahmin edilebileni tahmin etmek de etmemek de bir tercihtir!
Pardon! İhtilal Yolundan Sahneler yahut XVI. Louis ile Marie Antoinette'in Başına Gelenler (1789)
XVI. Louis

Meşhur "Fransız İhtilali"ne değin tüm 18. yüzyıl boyunca Fransa nüfusu tahmini olarak 21 milyondan 28 milyona yükselmişti. Paris nüfusunun yaklaşık üçte birine denk gelen 600.000'den fazla kişi artık düzenli işi olmayan kimselerdi. Fransa sınırlarındaki gıda üretimi bu rakamlarla aynı ivmeyi yakalayamadığı için olup bitene ayak uyduramamıştı.

1770 ile 1790 arasında ücretler %22 artmasına rağmen, aynı dönemde fiyatlar %65 artmıştı. Vergi sisteminin doğru düzende işlememesi; yönetici sınıfın kendi menfaatlerinin dışındaki reformları ağırdan almaları hatta hiç yönelmemeleri; hasatta yaşanan düşüş ve neredeyse durma noktasına erişmesi aşılamıyordu. Artan borçlanma göz önüne alındığında bütçe çıkmazından çıkmak için belirlenen yol, vergileri daha fazla artırmadan paranın değerinin düşürülmesi ve böylece hiç değilse zaman kazanılması idi.

1787 senesinde Fransa'nın artık nur topu gibi bir enflasyonu vardı. Üstelik kontrolden de çıkmıştı. Öyle bir çıkış ki iki seneye kalmadan kırsal köylülerin satacak bir şeyi kalmamasını buna karşılık şehir proletaryasının da satın a1ma gücünün bütünüyle çöküşünü beraberinde getirmişti.

Lordlarım meşverete buyurunuz!
Pardon! İhtilal Yolundan Sahneler yahut XVI. Louis ile Marie Antoinette'in Başına Gelenler (1789)
Üç zümre

İşlerin içinden çıkmayı mümkün görmeyen Kral XVI. Louis'nin aklına beklenmedik bir şey geldi: États Généraux" yani "Genel Meclis"i meşverete çağırmak…

États Généraux ilk defa 1302 senesinde Kral IV. Philip'in Papa VIII. Boniface ile olan anlaşmazlığına çözüm getirmek için yine kralın isteği üzerine bir araya gelip çözüm aramışlardı. Son kez de 1614 senesinde, IV. Henry'nin ölümünün ardından yaşanan karışıklıkları ortadan kaldırmak için bir araya gelmişlerdi.

États Généraux, din adamları, soylular ve halktan oluşan üç ayrı temsil gücünü içinde barındırmaktaydı. Birinci ve ikinci zümre doğrudan kral tarafından seçilirken, üçüncü zümrede yer alacaklar seçim neticesinde belirlenirdi. Birinci ve ikinci zümre nüfusun %5'i kadarını temsil etmelerine rağmen pek çok ayrıcalığın sahibiydiler. Dahası alacakları kararlarla üçüncü zümreyi tamamen etkisiz kılabilmekteydiler.

İlk zümre 100.000 Katolik din adamından oluşuyordu ve Fransa'daki toprakların %5-10'u onların kontrolündeydi. Bir başka deyişle bu durum herhangi bir mülkün kişi başına düşen en yüksek oranını ifade etmekteydi. Tüm mülklerin vergiden muaf olmaları ise büyük bir imtiyazdı.

İkinci zümre, kadınlar ve çocuklar da dâhil olmak üzere 400.000 kişilik bir soylu sınıfı temsil etmekle kalmıyor, arazilerin de %25'ini kontrol ediyordu. Devrim zamanına değin, seçkin hükümet hizmetleri, kilisede, orduda ve parlamentolarda daha yüksek makamlar ve diğer birçok kamu ve yarı-kamusal onur üzerinde neredeyse bir tekele sahiplerdi. Feodal emsal ilkesi uyarınca vergilerden muaftılar.

Üçüncü Zümre yaklaşık 25 milyon kişiden oluşuyordu. Burjuvazi, köylüler ve Fransa'daki diğer herkes bu zümrenin mensubu kabul ediliyordu. Birinci ve ikinci zümrenin aksine, üçüncü zümre vergi ödemek zorundaydı. Buna rağmen burjuvazi zaman içinde bazı yollara başvurarak birtakım muafiyetler sağlamayı başarmıştı. Bu durum üçüncü zümrenin geri kalanının yükünü daha da artırmıştı. Dolayısıyla çiftçiler, köylüler ve çalışan yoksulların kızgınlığı beyhude değildi…

Versailles Sarayı'nda meşveret

5 Mayıs 1789'da bir araya gelmesi planlanan États Généraux, içinde bulunulan durumun hassasiyetine uygun bir atıf olarak Paris yerine Versailles Kasabası'nda toplanmayı uygun görmüştü. XV. Louis devrinde inşa edilen Menus-Plaisirs du Roi meşveret mekânı olarak belirlenmişti. Fakat meşveretin ilk günü gösterdi ki birinci ve ikinci zümre olayı hakkıyla idrak edememişlerdi. Bu sebeptendir ki kendileri müstakil odalarda toplanırlarken, "yalnızca toprak sahiplerinin vekil olarak oturabileceği"ne hükmedilerek üçüncü zümre çoktan göz ardı edilmişti bile…

Üçüncü zümre bu defa dönüşü olmayan bir yolda olduklarını biliyorlardı. Öyle olmasa kendilerinin varlığının bütünüyle tanınması için ayak direyip, 10 Haziran'da tek bir vücut hâline gelip États Généraux'ya oturamazlar; 17 Haziran'da kendilerini ortaya koyup, iki gün sonra da birinci zümrenin 100'den fazla üyesini kendilerine dâhil etmeyi ve "Ulusal Meclis" ilanını başaramazlardı.

Hoş geldin Ya Ulusal Meclis!
Pardon! İhtilal Yolundan Sahneler yahut XVI. Louis ile Marie Antoinette'in Başına Gelenler (1789)
Versailles'da zümreler toplantısı

Üçüncü zümrenin beklenmedik şekilde ortaya çıkardığı Ulusal Meclis'in, birinci ve ikinci zümre mensuplarının tamamını kendilerine katılmaya çağırması ve gelseler de gelmeseler de mevcut katılımla ortaya konulacak değişimlerin yasalaşarak zaruri olacağını haber vermişlerdi.

XVI. Louis için tehlike çanları çalmaya başlamıştı. Neyse ki bu durumu idrak etmekte gecikmeyen kral, bir bahane ile mekâna ihtiyacı olduğunu ileri sürerek meclisin toplanacağı Salle des États'ı kapatmıştı. Fakat ne çare… Meclis 20 Haziran'da yine Versailles'de ancak bir tenis kortunda toplanmayı uygun görmüştü...

Anlayacağınız üzere kral kılıcını gönlünce çekince, meclis de kılıcını cesurca çekmekte gecikmedi. Meclis yeni anayasanın kabulüne değin yerlerini muhafaza edeceklerini krala ve muhataplarına haber verdiğinde Fransa bir anda ayağa kalkmıştı. Ulusal Meclis şaşkındı. Kral daha da şaşkındı. Başkent Paris olmak üzere tüm şehir, kasaba ve köyler birer birer Ulusal Meclis'e desteklerini ilan ediyorlardı. 27 Haziran'a kadar birinci zümrenin çoğu artık Ulusal Meclis'in bir parçasıydı. Kral geri adım atmalıydı, öyle de olmuştu.

11 Temmuz'da başbakanın görevden alınması ve akabinde Kral XVI. Louis'nin İsviçreli Muhafızlar'ı kullanarak meclisi zorla dağıtacağı şayiasının yayılması üzerine meclis daha da erken davranarak 12 Temmuz'da süresiz olarak oturuma girmişti.

Bastille, Bastille, Bastille doğru yürüyün!
Pardon! İhtilal Yolundan Sahneler yahut XVI. Louis ile Marie Antoinette'in Başına Gelenler (1789)
Bastille Baskını

13 Temmuz'da halk sokakları çoktan doldurmuştu. Kral, ordunun sokakları derhal boşaltmasını emretmişse de kraliyete bağlı askerler bu emre itaat etmeyeceklerini bildirmişlerdi.

14 Temmuz'da askerler halkla birleşerek, Bastille hücum etmişlerdi. Bastille Valisi Bernard-René de Launay, birkaç saatlik çatışmanın ardından teslim olmuşlar ve idam edildi. Başı bir mızrağa takılarak ganimet gibi şehirde dolaştırılmışlardı… Bastille Kalesi'nin akıbeti de valinin akıbetinden farksız olmamıştı. Kale, zafer ve devrim yürüyüşünün ilk nişanesi olarak kısa bir süre içinde yerle bir edilmişti.

Kral XVI. Louis'nin bazı yeni atamaları gerçekleştirip, beraberinde 100 milletvekili ile 17 Temmuz'da Versailles Sarayı'ndan Paris'i ziyaret etmesi de bir işe yaramayacak, "Fransızların Babası" ve "Özgür Bir Halkın Kralı" tezahüratları, XVI. Louis'in saltanatını kurtarmaya yetmeyecekti. 22 Temmuz'da eski Maliye Bakanı ve oğlunun Paris sokaklarında linç edilmesi bunun bir tezahürü olacaktı.

Toprakları koruyun! Tarımı ayaklandırın!

Fransa'da esen devrim rüzgârları, hiçbir tayinin devrime mâni olamayacağını fısıldıyordu. Milislerin oluşmaya başlamasının akabinde "la Grande Peur" olarak bilinen tarım ayaklanması Bastille baskını sonrasında giderek artan harareti daha da körükleyerek derecenin birkaç basamak artmasına neden olmuştu. Eski kanun ve düzen çökmüştü. Aristokrat mülkiyetleri zapt edilmişti. Soyluların ekseri çoktan ülkeden kaçmıştı.

Kral yalnızlığına terk edilmişti...

Ağustos gelip çattığında ise ilan edilen kararnameler feodalizm, kilise ondalıkları ve soylu muafiyetlerine elveda demenin zamanı geldiğini haber veriyordu. Alt komite tarafından hazırlanan İnsan ve Vatandaş Hakları Bildirgesi meclis tarafından onaylanmıştı ve 26 Ağustos'ta bir ilke beyanı olarak yayınlanmıştı. 10 Eylül'de erteleyici veto hakkına dair bir oylama yapılmış ve kralın bir yasanın uygulanmasını erteleyebileceği ancak süresiz olarak engelleyemeyeceğine dair mutabakata varılmıştı.

Ziyafet Sofrasında İsyan Bayrağı!

"Aça dokuz yorgan örtmüşler, yine uyuyamamış." derler ya işte üçüncü zümrenin hâli de o misaldi. Monarşinin artık kaygan bir zeminde yol aldığı âşikâr olsa da odaklanılması icap eden tek şey bu olmamalıydı. Tarım ayaklanmasının haklı nedenleri bir an evvel gündemi işgal etmeliydi. Lakin beklenilen yahut beklenilmeyen ilerleme aşamaları gıda meselesinin hâlledilmesi hususunda hayal kırıklığına neden oldu ve Paris'te halk arasında huzursuzluğa yol açmıştı.

Kötü hasadın ardından, 1774'te tahıl piyasasının XVI. Louis'nin Maliye Genel Denetçisi Turgot tarafından kuralsızlaştırılması 1775'te Fransa'da yaşanan "Un Savaşı"nın ana nedeniydi. Bu meselenin esas olarak üçüncü zümreyi etkileyeceği kesindi. Gerçek anlamda kıtlık neredeyse yalnızca bu zümrenin korkusuydu. İktidarın fakirleri daha da aç bırakmaya meylettiği ve böylece nüfusu azaltarak kendilerini geleceğe taşımak istedikleri bunun için bir "Kıtlık Anlaşması" dahi imza ettikleri şayiaları kolaylıkla yayılmıştı.

Yiyecek kıtlığına dair şayialar henüz Nisan ayında birtakım isyanları beraberinde getirmişti. Fakat şimdi halkın arasında kulaktan kulağa yayılan şayialar onları aç bırakmak için buğday mahsullerini yok etme planlarını içeriyordu; tüm korkular çoktan aynı havanda dövülmeye başlanmıştı bile…

Çalın davulları! Yürüyün kadınlar!
Pardon! İhtilal Yolundan Sahneler yahut XVI. Louis ile Marie Antoinette’in Başına Gelenler (1789)
Versailles'da ziyafet

1789 yazı bir korku yazıydı. Ekim ise isyan ağacının yapraklarını Kral Louis ve ailesinin üzerine döküleceği mevsimlerin habercisiydi.

1 Ekim'de Flanders Alayı (Kraliyet Ordusu Piyade Alayı), kraliyet korumasını güçlendirmek için Versailles Sarayı'na geldiğinde ortalık biraz daha karışmıştı. Alayın, olağan protokolün bir gereği olarak resmi bir ziyafetle karşılanması gerektiğinde şayialar doruk noktasına ulaştı. Radikal basın bunu "obur bir seks partisi" olarak nitelendirince, mevcut idareyi tesis eden meclis bu gelişi, kendi varlıklarını sindirme girişimi olarak gördü.

Versailles Sarayı'ndaki opera binasında kurulan ziyafet masalarının arasında dolaşan ve gelen subayları büyük bir lütufkârlıkla kabul eden kraliyet ailesinin büyük hoşnutluğu beyhude değildi. Dışarıdaki avluda askerlerin kadeh kaldırmaları ve krala bağlılık yeminleri, gece ilerledikçe daha gösterişli hâle geldi; sesler ise daha da yükseklere erişti.

Pardon! İhtilal Yolundan Sahneler yahut XVI. Louis ile Marie Antoinette'in Başına Gelenler (1789)
Pazar yerinde kadınlar

5 Ekim sabahında çileden çıkan balıkçı genç bir kadının, kronik kıtlık ve yüksek ekmek fiyatından nedeniyle eline geçirdiği bir davulu çalmaya başlamasıyla kadınların öfkeli sesi bir anda yükselmişti. Olağanüstü bir durumun yaşandığını herkese kolayca ilan edebilmek için yakınlarındaki kiliseyi, çanlarını çalmaya zorlamış ve bunu da başarmışlardı. Seslerinin oldukça kısa sürede birkaç gün evvel masaların etrafında eğlenenlerden çok daha gür çıktığı ortadaydı ve bu durum onlara cesaret veriyordu.

Diğer pazar yerlerindeki kadınların da bu çağrıya kulak vermeleri gecikmemişti. Ellerinde çoğu mutfak bıçakları ve diğer derme çatma silahlar taşıyan kadınlar, Hôtel de Ville'de (Paris Belediye Binası) toplanmışlardı. Buradaki talepleri arık sadece ekmek değildi. Silah da talep ediyorlardı. Kadınların çağrısı sadece binlerce kadını değil binlerce erkeği de aynı yere toplamayı başarmıştı. Nihayet bir adamın davulu kaparak "Versailles'a!" diye haykırıp, çalmaya başlaması yürüyüşe yön vermişti.

Pardon! İhtilal Yolundan Sahneler yahut XVI. Louis ile Marie Antoinette'in Başına Gelenler (1789)
Kadınlar Versailles'e yürüyor

Paris'te başkomutan olarak bulunan Marquis de Lafayette askerleri yürüyüşe geçenlere karşı koymaya yönlendirse de ne fayda… Hızlıca başlayan firarlar neticesinde sabahtan öğle saatlerine kadar 15.000 Ulusal Muhafız kadınların başlattığı bu harekete katılmış olarak Versailles Sarayı'na doğru yola çıkmışlardı…

Versailles Sarayı'nda karşılama
Pardon! İhtilal Yolundan Sahneler yahut XVI. Louis ile Marie Antoinette’in Başına Gelenler (1789)
Versailles Sarayı kralın yatak odası

Lafeyette isyan hareketini durdurmaya muvaffak olamayınca en hızlı süvarisini Versailles'e göndererek Kral Louis'nin sükuneti sağlamak için Paris'e gelmesini arzu etmiş ancak bu reddedilmişti. Bunun üzerine hiç değilse kalabalığı kontrol edebilmek maksadıyla kalabalığa katılan Ulusal Muhafız Birlikleri'nin başına geçerek ağır adımlarla Versailles'e yönelmeye mecbur kalmıştı.

Kral ve maiyetinin ve tabii ki meclisin halk arasında ikamet etmek için Paris'e taşınması gerekliliği herkesin birleştiği bir konuydu. Ancak o zaman yabancı askerlerin sınır dışı edileceği, o zaman gıda arzının güvenli hâle geleceği ve kralın da o zaman Fransa'ya "kendi halkıyla birlik içinde" bir lider gibi hizmet edeceğine inanılıyordu. İşte bu hedef doğrultusunda yüksek heyecan içinde Paris ve Versailles arası sadece 6 saatte kat edilmişti. Yürüyüşe birkaç da top eşlik ediyordu…

Kalabalık Versailles'e ulaştığında meclis üyeleri onları karşılayarak selamladılar. Hem açlıktan hem de yorgunlukta bitkin düşen halk artık üyelerle karşı karşıyaydılar. Taleplerin biraz da iyi yaşamak ve yemek yemekten öteye geçmediği konusunda bir fikir birliğinden dahi bahsetmek mümkündü. Maximilien Robespierre de dahil olmak üzere birkaç milletvekili yürüyüşçülere o kadar sıcak davranmışlardı ki kadınlara karşı sarfettiği güçlü cümleler lehte bir tesir yaratmıştı. Onun müdahalesi kalabalığın meclise yönelik düşmanlığını epeyce yumuşatmıştı.

Kalabalığın aday gösterdiği altı kadından oluşan bir gruba kralın dairesine kadar Meclis Başkanı Jean Joseph Mounier eşlik etmişti. Temsilci kadınlar, olup bitenleri tüm mahremiyetiyle anlattılar. Kral da anlayışla karşılık vermiş ve tüm cazibesini kullanarak kadınları öyle etkilemişti ki içlerinden biri ayaklarının dibinde bayılmak zorunda kalmıştı. Bu kısa ama hoş görüşmeden sonra, kraliyet mağazalarından bir miktar yiyecek dağıtmak için gerekli talimatlar ve vaatler için teminatlar verilmişti. Kadınlar kendilerini görünüşte amaçlarına ulaşmış kabul ettiklerinden bir grup pazarcı kadını da beraberlerine alarak memnun ve mesut olarak huzurdan ayrılıp, Paris yoluna düşmüşlerdi.

Fransa değil Fransız Kral ı!
Pardon! İhtilal Yolundan Sahneler yahut XVI. Louis ile Marie Antoinette'in Başına Gelenler (1789)
Marie Antoinette ve çocukları

Bu kadar yol gelindikten sonra başka teminatlar alınmadan geri dönmek bir intihar olmalıydı. Bilhassa muhafızlar için emre itaatsizlik başlı başına bir soruşturmayı gerekli kılacaktı. Hâl böyle olunca da bir kandırılmanın söz konusu olduğu düşünülerek büyük kalabalık sarayın yakınını mesken tutmuştu. Kral işi yatıştırmak için daha evvel kendisine takdim edilen ancak kabule yanaşmadığı İnsan Hakları Bildirgesi'ni kayıtsız şartsız kabul edeceğini duyurmuştu.

Saray gittikçe savunmasız hâle geliyor, kralın gücünün tanımı her geçen gün değişiyordu. Akşam geç saatte Versailles'e yetişen Lafayette derhal kralın huzuruna çıkarak ona mutlak olarak biat ettiğini ""Majestelerinin ayaklarının dibinde ölmeye geldim" beyanıyla âdeta haykırmıştı.

Sabah 6.00'da bir şekilde saraya sızan küçük bir sivil grup kraliçenin yatak odasına kadar ilerlemişlerdi. Bu durumu fark eden muhafızlar yetişerek silahlarını çektiler ve bir kişiyi öldürmüşlerdi. Ateş sesi üzerine diğerleri de saraya dâhil olmuşlardı. Öldürülen birkaç muhafızın başı kraliçenin dairesinin kapısına asılmıştı. Bu esnada kraliçe nedimeleriyle beraber yalın ayak doğruca kralın dairesine kaçmışlar ve buraya güçlükle sığınmışlardı. Koridorlarda devam eden çatışma Lafayette'in gayretleriyle güçlükle yatıştırılmıştı ama bazı kimselerin kanını çoktan dökmüşlerdi.

Pardon! İhtilal Yolundan Sahneler yahut XVI. Louis ile Marie Antoinette'in Başına Gelenler (1789)
Lafayette, kraliçenin elini öperken

Lafayette, güvenliğin kolaylıkla sağlanabilmesi ve vakit kazanmak için Kral Louis'i Paris'e dönmeye ve balkona çıkmaya ikna etmişti. Kral beraberinde Lafayette olduğu hâlde balkona çıktığında yükselen "Çok yaşa kral!" tezahüratları ortamı bir anda rahatlatmıştı. Kral çekildikten sonra Lafayette, Kraliçe Marie Antoinette'i balkona davet etti. Kraliçe yanında çocukları olduğu hâlde balkona çıkmıştı. Lakin beklenmedik bir şeyle karşılaştı. Onun kralın aklını karıştıran ve kendilerine karşı olan, umarsız biri kabul ettiklerinden çocuklarını içeri götürmesi için bağırmışlardı. Silahlar ona doğrultulmuş olduğu halde halkın ve muhafızların karşısında durması olumlu bir etki yarattı ancak esas hamle Lafayette'den gelmişti. Bir anda kraliçenin karşısında diz çöküp elini öpünce öfkeli sözler "Yaşasın Kraliçe!" tezahüratlarına dönüşüvermişti.

Satır aralarında aramak
Pardon! İhtilal Yolundan Sahneler yahut XVI. Louis ile Marie Antoinette'in Başına Gelenler (1789)
Kraliyet Ailesi dönüş yolunda

6 Ekim öğle saatlerinde Kral Louis beraberinde ailesi, maiyeti, 100 kadar milletvekili ve Ulusal Muhafız Birlikleri eşliğinde Paris'e doğru yola çıkmıştı. Paris'e yaklaşırken kalabalık 60.000 kişiyi çoktan aşmıştı. Bu sebeple de yolculuk 9 saat sürmüştü. Muhafızların süngülerinin ucunda somun ekmekler takılıydı. Bu zafere ulaşıldığının işareti olmalıydı. Ama hiçbir şey eskisi gibi olmayacağı birilerinin en azından kralın bir iyice malumu olmuştu.

XIV. Louis'nin saltanatından beridir kullanılmayan Tuileries Sarayı'nda uzun bir ikamet kimsenin beklemediği bir şeydi. Lakin katlanmaktan başka çare de yoktu.Belki de bu çaresizliğin bir eseri olarak Tuileries'e yerleştikten sonra ilk arzusu bir zamanlar tahttan indirilmiş olan İngiltere Kralı I. Charles'ın tarihinin kütüphaneden kendisine ulaştırılması olmuştu.

Sarayda Hapis Hayatı
Pardon! İhtilal Yolundan Sahneler yahut XVI. Louis ile Marie Antoinette'in Başına Gelenler (1789)
Kraliyet ailesinin yakalanışı

Tarihler 1791 senesini gösterdiğinde, Kral Louis ve Kraliçe Marie Antoinette'in Ekim 1789'da Tuileries'de başlayan gözetim içinde geçen hayatı tedirginlik içinde devam ediyordu. Dışarıda ise halkın menfaatine olan reformlar birbirini takip ediyordu. Yeni Fransa'nın oluşumu için aralıksız bir çalışma milletvekilleri arasında yaşanan tartışmalar, şekillenen yeni yasalar geleceğinin işaretiydi.

Haziran 1791'de içinde bulunduğu durumu daha fazla içine sindiremeyen Kral Louis, ülkesini terk etmeye karar vermişti. Varış noktası olaraksa Viyana belirlenmişti. 20 Haziran gecesi kılık değiştirip saraydan ayrılmayı başarmış ise de Varennes'ten geçerken tanınmış ve tutuklanarak yeniden Paris'e götürülmüştü. Meclise sadakat yemini talep edilmişti.

17 Temmuz'da Lafayette'nin kamu düzeni yararına bazı kimseleri öldürmeye mecbur olması akabinde onun zorunlu istifasını beraberinde getirmişti. Eylül başında Robespierre'in yönlendirdiği siyasi güçler hemfikir oldukları 1791 Anayasası'nı krala sunmuşlardı. 30 Eylül'de feshedilen kurucu meclis feshedildi ve yeni Yasama Meclisi hemen ertesi günü ilk toplantısını yapmayı başarmıştı.

O Citoyen Louis Capet!
Pardon! İhtilal Yolundan Sahneler yahut XVI. Louis ile Marie Antoinette'in Başına Gelenler (1789)
Tuileries baskını

Kral, yeni anayasayı resmen kabul ettikten sonra ona "Çok yaşa kral! Sözünü tutarsa!" şeklinde hitap edilmesi, kraliyet ailesinin varlığına, monarşiye karşı derecenin nereye vardığını gösteren belki de en önemli cümle idi. Evet, yasama meclisi, bir yandan çıktıkları yoldan dönmemek, adımlarını daha da ileri taşımak adına hareket sarf ediyordu. Ama diğer yandan yeni düzende, yeni mecliste, yeni anayasada anlaşmak onlar için de pek kolay değildi. Her gün yeni ve ağır bir gündeme uyanmak yorucuydu. Öte yanan Avusturya ve Prusya'ya karşı bir savaş meselesi de gündemi işgal ediyordu. Kraliçe Marie Antoinette liderliğindeki muhafazakârlar bu savaşı ordunun kontrolünü yeniden kazanmanın, kraliyet otoritesini geri kazanmanın bir yolu olarak görmekte ve canları pahasına desteklemekteydiler.

20 Nisan 1792 tarihi Fransız Devrim Savaşları'nın yani Fransız ordularının Avusturya ve Prusya kuvvetlerine saldırmasıyla başlamıştı. Ağustos başına geldiğimizde Kral Louis'in ve destekçilerinin monarşinin yeniden güç kazanması için attığı adımlar halk tarafından hissedilerek büyük bir öfke nöbetine dönüşmüştü. Öyle bir nöbet ki 10 Ağustos sabahı Paris Ulusal Muhafızları ve eyalet birleşik kuvvetleri soluğu Tuileries Sarayı'nda almışlardı. İsviçreli Muhafızlar, saraya karşı başlayan bu ani saldırıyı savuşturmak için var güçleriyle karşı koysalar da bu karşı koyuş yalnızca onların kanlarının akmasıyla sonuçlandı. Bu esnada kraliyet ailesi meclise sığınmış ama ne çare sabah saat 11.00'i geçerken milletvekilleri, monarşiyi fiilen askıya alarak kralın geçici olarak görevden alınması için oy kullanmaktan alıkoymamıştı.

Üç gün sonra, 13 Ağustos 1792 tarihinde resmen tutuklanma kararı çıkan Kral XVI. Louis, Paris'te hapishane olarak kullanılan eski bir kaleye gönderilmişti. 21 Eylül'de Ulusal Meclis, monarşiyi kaldırarak cumhuriyeti resmen ilan etmişti. Kralın tüm unvanları ve onurları elinden alınmıştı. O artık "Citoyen Louis Capet" idi.

Tebrikler bir adet giyotin kazandınız!
Pardon! İhtilal Yolundan Sahneler yahut XVI. Louis ile Marie Antoinette'in Başına Gelenler (1789)
Kral Louis hapis tutulduğu kalede

Kral Louis'nin yargılanmasına açılan yolun başında bizleri iki olay karşılamaktadır. Bunlardan ilki 22 Eylül 1792'deki Valmy Savaşı'ndan sonra Fransa'yı tahliye eden Prusyalılarla yapılan pazarlık esnada Louis'nin varlığının artık etkisiz bir düzleme taşınması; ikincisi ise Kasım 1792'de, Tuileries Sarayı'ndaki kralın yatak odasında yer alan demir dolabın çilingir yardımıyla güçlükle açılmasıyla ortay saçılan hususi yazışmaların basınla paylaşılması…

Pardon! İhtilal Yolundan Sahneler yahut XVI. Louis ile Marie Antoinette'in Başına Gelenler (1789)
Bir ahşap, iki kat demir kapıdan oluşan ve kralın yatak odasında bulunan hususi dolap

Kral yargılanacağını daha en baştan kabul edip, yolun sonunun kuvvetle muhtemel ki ölüme gideceğini ön gördüğünden tayin ettiği avukatlarına henüz yolun başındayken nasihat edip, süreci kazanacaklarmış gibi bir ruh hâliyle idare etmelerini emretmişti.

11 Aralık: Kral Louis, hapsedildiği kaleden alınarak iddianamesinin hazırlanması için yetkililerin huzuruna getirilmişti.

26 Aralık: Kral Louis'in avukatları Raymond Desèze, François Tronchet ve Malesherbes idi. Bu tarihte istenilen pek çok cevap artık iletilmişti.

Şimdi sıra kongrenin toplanmasında ve birkaç sorunun cevabında mutabık kalınması hâlinde gereğinin uygulanmasında idi. Kral'ın cevaplarının ve avukatlarının savunmasının ardından kongre üç soruyu oylamaya açmaya karar vermişti.

  • Dünkü XVI. Louis bugünkü Citoyen Louis Capet suçlu muydu?
  • Karar ne olursa olsun, halka başvurulmalı mıydı?
  • Louis Capet suçlu bulunursa hangi cezaya çarptırılmalıydı?

15 Ocak 1793: Sona birkaç adım kala… 721 milletvekili savunmaları oylanmış ve kralın aleyhine olacak şekilde onaylanmıştı. Oylamada 693 milletvekili suçlu oyu verdi, hiçbiri beraat için oy kullandı ve 23 çekimser kalmıştı.

16 Ocak 1793: Kral Louis'in kaderini belirlemek için üçüncü sorunun yoklaması yapılmıştı. Tam 36 saat sürmüştü. Milletvekillerinden 361'i onun derhal infazı için oy kullanmıştı. Louis, oy çokluğu ile ölüme mahkûm edilmişti. Acı olan ise kendisini kurtarmak için oy verenler arasında eski Orléans Dükü ve Louis'in kuzeni olan Philippe Égalité gibi kimselerin de olmasıydı. Ne yazık ki dük gibi diğerlerinin de çok geçmeden aynı kararla sonsuzluğa uğurlanacaklarından haberleri yoktu.

Yazıyor, yazıyor! Kralın infaz edileceğini yazıyor!
Pardon! İhtilal Yolundan Sahneler yahut XVI. Louis ile Marie Antoinette'in Başına Gelenler (1789)
Kral Louis'in infazı

17 Ocak 1793: Kral Louis'nin avukatı Malesherbes haberi ona vermek için hapis tutulduğu kaleye doğru yola çıkmıştı. Gözylaşarıyla haber verdiği karar kral tarafından metanetle karşılanmıştı. Avukatına dostâne sözlerle iltifat eden kral, ona son bir nasihatte bulunmuştu: Kendisi giyotin çıktığı esnada tüm gözler avukatı olarak onun üzerinde olacağı için ne olursa olsun gözyaşlarına hâkim olması gerekecekti.

21 Ocak 1793: 38 yaşında eski bir kral… O Kral XVI. Louis… Şimdi Place de la Concorde diye bilinen o günlerde Place de la Révolution olarak adlandırılan yerde kurulmuş olan giyotine iskelesine ağırbaşlı bir edâyla çıkmaktaydı. Konuşmasında ölümüne sebep olanları sakin bir ses tonuyla affetti Kanının Fransa'ya geri dönmemesi için dua ederek, itham edildiği suçlardan masum olduğunu ilan etmişti. Daha fazla konuşmak istediyse de bu mümkün değildi. Giyotin başını gövdesinden hızla ayırmıştı bile...

- Pardon Mösyö. Bunu bilerek yapmadım!
Pardon! İhtilal Yolundan Sahneler yahut XVI. Louis ile Marie Antoinette'in Başına Gelenler (1789)
Kraliçe infaza götürülürken

Bilirsiniz evlilikler gerçekleşirken sonsuz birliktelik yeminin verilmesini ifade eden "ölüm bizi ayırana dek" cümlesi dünyanın pek çok yerinde sarf edilmektedir. Bu cümlenin bazı kere hakikaten sonsuzlukta birleştirici olduğunu kim inkâr edebilir ki? İşte bunu bilen Fransız hükümeti, rahmetli kralın verdiği bu sözü yerine getirme işini memnuniyetle üstlenebileceklerini ortaya koymakta gecikmediler. Kraliçe Marie Antoinette, eşi rahmetli krala kavuşmak için hazırlıklara başlasa iyi olurdu…

16 Ekim 1793: Marie Antoinette, ulusal hazineyi tüketmek, devletin iç ve dış güvenliğine karşı komplo kurmak ve düşmanın çıkarlarına yönelik istihbarat faaliyetleri nedeniyle vatana ihanet suçuyla ölüme mahkûm etmişti.

İnfazına hazırlanırken gardiyanlarının önünde kıyafetlerini değiştirmek zorunda kaldı. Siyah bir elbise giymek istedi ama Fransa'nın dul kraliçelerinin giydiği beyaz olan düz beyaz bir elbise giymek zorunda kalmıştı. Saçları kesilmiş, elleri acı içinde arkasından bağlanmış ve ona bir ip tasma boynuna takılmıştı. İdamına bir arabada götürülen kocasının aksine o açık bir arabada ve kalabalık arasında oturmak zorunda bırakılmıştı. Eşiyle aynı yerde hazır bulunan giyotine ilerlerken kalabalığın hakaretleri onun duruşunu hiçbir şekilde bozmasına mâni olmamıştı. Ancak vakur bir edâ ile oturduğu arabada günah çıkarması için yanına gönderilen anayasa rahibini cumhuriyete bağlılık yemini ettiği için iskeleye kadar görmezden gelecek kadar soğukkanlı idi.

Pardon! İhtilal Yolundan Sahneler yahut XVI. Louis ile Marie Antoinette'in Başına Gelenler (1789)
Kraliçenin infazı

Halkına "Ekmek yoksa pasta yesinler" dediği rivayet edilen ancak hâlâ yalnızca bu rivayetle meşhur olan Kraliçe Marie Antoinette, Fransa saatiyle tam 12:15'te giyotinle idam edilmişti.

Kralın aksine kraliçenin giyotindeki son sözleri, sehpaya eğilirken yanlışlıkla celladının ayakkabısına bastığı için "Pardonnez-moi, mösyö. Bunu bilerek yapmadım" olmuştu…

Bu dünyânın meseli bir ulu şâra benzer,
Velî bizim ömrümüz bir tez pazara benzer,
Her kim bu şâra geldi bir lahza karar kıldı,
Geri dönüp gitmegi gelmez sefere benzer.

Dünya büyük bir şehirdir, insan ömrü ise bir pazardır. Lakin buraya gelip konan bir daha dönmemek üzere tekrar yola çıkacaktır.

title