Negatifi Pozitife Dönüştüren Fotoğraf Sanatçısı ve Videograf: Fatih Ege!
Negatif durumları artıya çevirebilen ve 'dibe battığında inci almadan yukarı çıkma' görüşünü benimseyen fotoğraf sanatçısı; tutkularını hem projelerine hem de kişisel gelişimine yansıtıyor.
1996 yılında grafikerlik ile başladığı meslek hayatına şu anda video ve film sanatları projeleri ile devam ediyor.
-Kendinizden kısaca bahsedebilir misiniz?
Fatih Ege 1980 Üsküdar doğumluyum. Fotoğraf sanatçısı ve videografım. İstanbul'da yaşıyorum.
-Hem fotoğraf çekimleri yapıyorsunuz hem kısa filmler yapıyorsunuz hem dövüş sanatları ile ilgileniyorsunuz bunların yanı sıra kişisel gelişim danışmanlığı veriyorsunuz... Hepsi bir arada zor olmuyor mu? Nasıl toparlıyorsunuz her şeyi?
Çekimlerim genellikle proje bazlı oluyor.Tam mesaili işten arda kalan zamanda yapılan uğraşlar açısından bakarsanızbu sorunun doğması normal. Misal; bir müzik klibi, pre-prodüksiyon, prodüksiyon (çekim) ve post-prodüksiyon süreçlerinden oluşuyor. Bu da ortalama bir hafta gibi bir zamanımızı alıyor. Tabi bu süreç işin büyüklüğüyle paralel de ilerliyor. Diğer bir projeye kadar olan zamanlarda da herkes gibi ben de kendime zaman ayırıyorum. Dövüş sanatlarına gelince, Taekwon-Do'ya küçük yaşta başladım. Benim için tutkuydu. (1994) Siyah kemer 1.dan seviyesine kadar çıktım ve o zaman genç yaşlarda olmama rağmen antrenörlük deneyimlerim oldu. Şu an antrenmanlarla da bunu hayatımda tutuyorum. Kişisel gelişim danışmanlığını ise henüz profesyonel ya da ticari olarak yapmıyorum. Sadece yakın çevremden olan birkaç kişiye bu konularda mentörlük yapıyorum diyebilirim. Bu alanda da aldığım eğitimler mevcut. Tabi yaşanmışlıklar yani "hayat tecrübesi" en büyük etken bu konuda.
-Dolu dolu bir geçmişiniz olduğunu biliyoruz. Bu geçmişin şu anki işlerinize olan katkıları nedir?
Tek kelimeyle anlatacak olursam ,vizyon.
"Dolu dolu" ibaresinin altında yatan, spesifik biyografinin ağır negatif yanlarıdır.
"O çukura düştün, peki nasıl çıktın?" 'la aynı manayı taşıyan bir ibare yani.
Bizleri geliştirip dönüştüren şey negatif durumlardır. Tıpkı analog fotoğraf gibi negatifi olmadan pozitif haline ulaşamamak! Dibe battıysanız inci almadan çıkmayın derim ben buna. Kişisel gelişimde krizi fırsata çevirmek olan bu durumu evrensel bir fizik yasası olan Entropi ile de açıklamak mümkün. "Kaostan düzen doğar..."Bunu ilimde de bilimde de görüyoruz. Çünkü bu gibi durumlarda beynin çalışma prensibi ve frekansı majör bir değişime uğruyor. Ben bunu küçük yaşta farkettim ve her dipten inciyle çıktım. Tabi o zaman bunu bilinçsizce ve sadece iç güdüsel olarak yapıyordum. Onlar da şu anki uğraşlarım. 1996 yılında grafikerlik ile başladığım profesyonel iş hayatına daha sonra moda / imaj ve vitrin görsel tasarımı ile devam ettim. On yıl öncesine kadar ise hobim olan fotoğraf ve video / film sanatları mesleğim haline geldi ve bu saydığım mesleki alanlarda hiçbir akademik eğitimim olmadı. Hepsini severek yaptığım için kendi öğretmenim kendim oldum. Dikkat ederseniz uğraşlarımın tamamı görsel sanatlar üzerine dayanıyor. Bunun bana iyi hissettirdiğini farkettim ve kendimi geliştirdim. Hepsi birbiri içinde birbirinin parçalarını taşıyan işler, dolayısıyla geçmişin izleri geleceğimizi şekillendiriyor.
-Spiritüel bir tarafınız olduğunu da görüyoruz. Bize biraz anlatır mısınız bu alana nasıl kaydınız?
Herkes spiritüeldir. Bireyin farkındalık düzeyine göre bu yüksek veya alçaktır. Farkındalık düzeyinin arttırılması ise sorgulamayla başlar. Sorgulamanın kısıtlanması ise kök inançlarımızla ilgilidir. Maneviyat diye tabir ettiğimiz bu alan çocukluk dönemimde rahmetli annemin "Söylediğim her şeyi tekrar et!" eğitimiyle başladı. Beş yaşımda kendi kendime okuma yazma öğrendim. İlkokula ikinci sınıftan başladım. Sekiz yaşımda arapça okuma yazmayı öğrendim. Ortaokul çağında (1990-93) ailemden ayrılmak zorunda kaldım. Yatılı okul hayatım askeri düzen ve ağır eğitimle geçti. Hatta o yaşlar için çok ağırdı. Akabinde lise dönemi ve üniversite terkle devam etti. On yedi yaşımda psikoloji, uzay, kadim tarih ve inanç sistemleri üzerine kitaplarla devam ettim. İlerleyen yaşlarda ezoterizm, kuantum, fizik, psikanaliz, human design vb. konularda okumalarım ve araştırmalarım oldu. Sonrasında simyager bir eğitmenden küçük bir inisiyasyon eğitimi aldım. Regresyon / bilinçaltı dönüştürme, EFT (emotional freedom technics) Reiki, Shiatsu 'yu belgelendirdim. Bunların üzerine eklemek istediklerim de var. Az önce dediğim gibi şu an sadece yakın çevremde bunlara ihtiyacı olanlara dokunuyorum. Hazır olduğumda danışmanlık olarak da devam edebilirim gibi geliyor. Bunu süreç gösterecek...
-Ebru Ceylan tarafından hazırlanan ve ilk kez deneyimlenecek bir sanat projesi olan Samsara'da yer aldınız.
Proje'den biraz bahsedebilir misiniz?
Evet ressam Ebru Ceylan tarafından hayata geçirilen bir sanat projesi Samsara. Şu an hala hazırlık sürecinde ve geliştirilerek devam ediyor. Samsara; altı farklı sanat frekansından (Sinema,Müzik,Resim,Fotoğraf/Video Art ,Dans,Edebiyat) sanatını tutkuyla yapan yetenekli sanatçıların ilham hikayelerinin anlatılacağı kollektif bir sanat performansı projesi.
-Sanatçılar arasında ortak bir bilinç var mıdır?
-Bu ortaklık gözle görülebilir mi?
-İnsan sanatla değişebilir mi?
-Bu değişim ölçümlenebilir mi?
gibi soruların cevabının aranacağı proje bir belgesel haline gelecek ve performans gösteriminde bilimsel bir ölçümleme yapılacak. Bu proje kapsamında bazı çalışmalarımla fotoğraf ve video art kategorisinde proje sanatçısı seçildim. Heyecan verici bir deneyim olacak benim için de Samsara. All is ONE , ONE is SAMSARA...
-En çok hangi projelerde yer çalışmaktan mutlu oluyorsunuz?
Alanımla ilgili her proje beni mutlu ediyor. Keskin çizgilerim yok aslında bu konuda. İçinde bulunduğumuz sistem gereksinimi, yaptığımız her şeyin sanat olduğunu düşünmüyorum. Bir durum veya olayı filme alarak doğru ve etkili bir biçimde anlatmak en kendime yakın olan diyebilirim. Bir fotoğraf veya film olsun, eğer onu izlerken bilgi ve duygu size geçiyorsa o şey başarılıdır. İster kurgulu olsun ister doğal gelişen bir fotoğraf olayı da tam bir terapi benim için. Bir daha asla tekrarlanmayacak bir anı donduruyorsunuz. Silah öldürür, fotoğraf makinası ölümsüzleştirir. Eski bir anı fotoğrafınıza baktığınızda yaşadığınız hissiyat, yaşadığınız o eski andaki hissiyattan daha güçlü gelir ve duygusuyla birlikte sizi o ana götürür. Zaman kavramının bölünemeyecek en küçük parçası olan bir lahzayı görselleştirmek... Ve her baktığınızda o zamana gitmek... Sizce de bu zaman makinası değil midir? :)
-Nasıl bir çalışma temponuz var?
Serbest proje bazlı bir çalışma tempom var.
-Fantastik kurgusu olan bir film ekibinde olduğunuzu da duyduk. .Çok gizli değilse bize biraz projeden bahsedebilir misiniz?
Evet. Genç bir grup okullu arakadaş tarafından kurgulanmış mitolojik bir hikaye. Bildiğimiz zamanın çok ötesinde bir dönem projesi.
Yollarımız kesiştiğinde kamera arkası için görüşmelerimiz oldu ve ekibe dahil olmam istendi. Fakat şimdi olaylar farklı gelişiyor ben de tam olarak kestiremiyorum akışı. Hazırlık süreci devam ediyor. Bekleyip hep beraber göreceğiz...
-Sürpriz işleriniz olacak mı? İpuçları alsak...
Bir belirsizliğin içinde yaşadığımız için bana da sürpriz olacak :)