Siirt'te Endülüs'ün İslam Tarihindeki Yeri Adlı Seminer Verildi
Siirt Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma, üniversite öğrencilerine yönelik 'Endülüs’ün İslam Tarihindeki Yeri' adlı bir seminer düzenledi.
Siirt Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma, üniversite öğrencilerine yönelik 'Endülüs'ün İslam Tarihindeki Yeri' adlı bir seminer düzenledi.
Siirt Üniversitesi Kezer Yerleşkesi Mühendislik Fakültesi Konferans Salonu'nda düzenlenen seminerde konuşan Süreyya Sırma, Endülüs'ün tarihiyle ilgili bilgiler verdi. İkinci bölümde ise Endülüs'ün İspanyada kalan eserleriyle alakalı bilgileri fotoğraflarla destekleyerek semineri dinlemeye gelen dinleyiciler sundu. Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma, "Müslümanların tarihi hep dramatiktir. Kendi iç çekişmeleri sonucu yıkılıp gitmişlerdir. 600-700 yıl sürmesine rağmen Endülüs'de aynı süreci yaşamıştır. Muhammed Hamidullah Hoca, Müslümanların Endülüs'e olan ilgisinin Hz. Osman devrine kadar götürülebileceğini, hatta Hz. Osman'ın Endülüs için hazırlattığı ordusuna Endülüs'ü fethedeceklerin ahir zamanda İstanbul'u fethedeceklerle aynı derecede ve öneme haiz olacağını söylediğini ifade etmiştir. Araplar kısa sürede İslam'ı tebliğ adına çok geniş bir coğrafyaya yayılmış. Hz. Osman döneminde Fas sınırına kadar gelmişlerdir. Fakat Arapların korkusu kılıç veya herhangi bir silah olmayıp, deniz olmuştur. Bu yüzden Endülüs'ün fethi biraz zaman almıştır. Tarık Bin Ziyad 711 yılında bu fethi gerçekleştirmiştir. Oryantalistler bu fethi "Arap Fethi" olarak isimlendirmeleriyle bunu Araplara mal etmeye çalışsalar da aslında bu bir "İslam Fethi"dir. Endülüs'e Müslümanlar genellikle ovalardan girmiş, savaşlar şehirler önlerinde gerçekleşmelerinden ötürü hızlıca içlere doğru Müslümanlar ilerlemiş, fetihlerle birlikte Fransa sınırlarına dayanmışlardır. Saltanat sistemi halifelikten sonra ihdas edilmiş ve sürekli bir şekilde Müslümanların başına bela olmuş, zarar vermiştir. Müslümanların Endülüs'te kısa bir süreliğine fethettikleri yerleşim yeri bugün de İspanya'dan bağımsız bir şekilde bulunan Bask bölgesi olmuştur. Endülüs tarihi sultanlarla eşdeğer bir biçimde inişler çıkışlar yaşamıştır. Batılıları da hayrette bırakan, o dönemde çok uzak olmasına rağmen Endülüs'ün Şam tarafından yönetilmiş olmasıydı. Hatta adaleti ve merhametiyle meşhur Müslümanların halifesi Ömer bin Abdulaziz onların uzak olmalarından dolayı zor şartlarda yaşadıklarından dolayı endişe etmiş; fakat mektuplaşmalar vasıtasıyla daha iyi şartlarda yaşadıkları haberini alınca rahatlamıştır. Kurtuba'da yer alan büyük köprü Ömer bin Abdulaziz tarafından tamir edilmiştir. Endülüs fethiyle beraber Berberi, Arap ve İspanyol kültürlerinin mezc olmasıyla melez bir kültür ortaya çıktı. Bu melez kültür sayesinde birçok üstün yetenekli insanlar ortaya çıktı. Bunların bir kısmı Berberi, kimisi İspanyol'du. Örneğin Ibn Haldun gibi büyük bir tarihçi büyük ihtimalle Müslüman olmuş bir İspanyol ailesine mensuptu. Barselona 300 yıl Müslüman hakimiyetinde kalmıştır. Valilerin özelliklerine göre, devlet iniş çıkışlar yaşamıştır. Kimi valiler şarap içerken kimisi de alim olmuştur. Örneğin Emir Hakem şarap içmesinden dolayı ulema tarafından kınanmış bunun üzerine tertip ettiği bir yemekte bütün ulemayı öldürmüştür. Ondan sonra gelen 3. Abdurrahman hem alim, hem cesur ve mücahit biriydi. Onun zamanında kütüphaneler kitaplarla dolup taşmış, Şam'dan, Kahire'den birçok ulema Endülüs'e getirilmiştir. Medinetü'z-Zehra adında ilmi bir mekan inşa edilmiştir. Granada'da son olarak Beni Ahmer Devleti kurtulmuş fakat İslam'dan uzaklaştığı için kısa zamanda yıkılmıştır. Endülüs'ün Hıristiyanlarca geri alınmasından sonra 200 yıla yakın dağlarda yaşamlarını sürdüren Müslümanların kıyıya yakın olanları Kanuni Sultan döneminde Barbaros tarafından gemilerle karşı kıyıya taşınmıştır. Bugün İspanya'da Müslümanların sayısı bir milyon civarında ve giderek bu sayı artmaktadır. Endülüs'ün etkisi İspanyolcaya yerleşmiş durumdadır. İspanyolcanın içinde birçok Arapça kelime yer almaktadır. İspanyollar, Müslüman olmamalarına rağmen Müslüman eserlerini kendi kültürleri olarak benimsediklerinden dolayı onlara sahip çıkmaktadırlar" dedi. - SİİRT