Ses Van Şubesi: "Demokratik Çalışma Yaşamı İçin Mücadeleye Devam Ediyoruz"

Ses Van Şubesi: 'Demokratik Çalışma Yaşamı İçin Mücadeleye Devam Ediyoruz'
Haberler
Güncelleme:
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) ile KESK Van Şubeler Platformu bileşenleri, 8. Dönem Toplu İş Sözleşmesi süreci öncesi basın açıklaması düzenledi. Açıklamayı okuyan SES Van Şubesi Eş Başkanı Figen Çolakoğlu, "İşçi ve emekçinin aldığı ücretler, insanca yaşamdan çok, asgari düzeyde yaşamaya mahkûm edilmiştir. Grevli, toplu sözleşmeli sendika mücadelesinin, 200 yıllık emek mücadeleleri tarihinin, sınıf mücadelesinin kazanımları görmezden gelinmekte ve bu durum birilerinin lütfu olarak değerlendirilmektedir" dedi.

(VAN)- Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) ile KESK Van Şubeler Platformu bileşenleri, 8. Dönem Toplu İş Sözleşmesi süreci öncesi basın açıklaması düzenledi. Açıklamayı okuyan SES Van Şubesi Eş Başkanı Figen Çolakoğlu, "İşçi ve emekçinin aldığı ücretler, insanca yaşamdan çok, asgari düzeyde yaşamaya mahküm edilmiştir. Grevli, toplu sözleşmeli sendika mücadelesinin, 200 yıllık emek mücadeleleri tarihinin, sınıf mücadelesinin kazanımları görmezden gelinmekte ve bu durum birilerinin lütfu olarak değerlendirilmektedir" dedi.

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) ile KESK Van Şubeler Platformu bileşenleri, 8. Dönem Toplu İş Sözleşmesi süreci öncesi Van İl Sağlık Müdürlüğü önünde basın açıklaması yaptı. Açıklamada, sağlık emekçilerinin yaşadığı ekonomik ve sosyal sorunlar ile talepleri kamuoyuyla paylaşıldı.

Açıklamayı okuyan SES Van Şubesi Eş Başkanı Figen Çolakoğlu, şunları söyledi:

"Sağlık ve sosyal hizmet emekçileri olarak, 8. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerine hazırlıklarımız başlamış durumda. Geride bıraktığımız 7 dönem boyunca, imzalanan Toplu Sözleşme metinlerinin 'tarihi kazanımlar' olarak lanse edilmesine rağmen, emekçilerin geldiği nokta hepimizce malumdur. Maalesef, sendikamsı yapıların iktidar ile olan yakın ilişkisi, baskı, sürgün gibi mobbing yöntemleriyle büyütüldüğünü ve emekçilerin zorla üye yapıldığını görmekteyiz.

"İşçi ve emekçi asgari düzeyde yaşamaya mahküm edilmiştir"

Bugün emeğiyle geçinen biz sağlık ve sosyal hizmet emekçileri, ücretlerimizin yoksulluk sınırının altında kalmasıyla derin bir ekonomik çıkmazın içine itilmiş durumdayız. Enflasyon ve vergi yükü altında cüzdanlarımız dolmadan boşalmakta, kira paramızı dahi ödeyemez hale gelmiş bulunmaktayız. İş yerlerimizde iş barışımız bozulmuş, aldığımız ücretin düşüklüğü üzerine espriler ve aşağılamalar yapılmaya başlanmıştır. İşçi ve emekçinin aldığı ücretler, insanca yaşamdan çok, asgari düzeyde yaşamaya mahküm edilmiştir. Grevli, toplu sözleşmeli sendika mücadelesinin, 200 yıllık emek mücadeleleri tarihinin, sınıf mücadelesinin kazanımları görmezden gelinmekte ve bu durum birilerinin lütfu olarak değerlendirilmektedir.

Uluslararası hukuka aykırı uygulamalar ve grev hakkı engeli

Uluslararası düzenlemeler, sendikal örgütlenme, toplu sözleşme ve grev hakkının birbirinden ayrılmaz ve birbirini tamamlayan düzenlemeler olduğunu esas almakta, bu temel hakların tanınması hususunda devletlere sorumluluk yüklemektedir. 1948 İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin 23. maddesiyle herkesin çıkarlarını korumak için tanınan sendika hakkı, toplu sözleşme ve grev hakkının birlikte varlığı ile anlam kazanmaktadır. Ancak ülkemizde kamu emekçileri grevsiz toplu sözleşme yapmaya zorlanarak sendika hakkı sınırlandırılmıştır. Bu durum, kamu emekçilerini yasal sınırları çizilmiş bir prosedürün icrasından öteye geçmeyen bir toplu pazarlık sürecine mahküm etmektedir.

Oysa uluslararası sözleşmelerde memurların grev hakkının varlığı esastır, sınırlamalar istisna olarak kabul edilmektedir. Memurların grev hakkı ILO sözleşmeleri, Avrupa Sosyal Şartı (ASŞ) ve Ekonomik, Toplumsal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi gibi uluslararası metinlerce düzenlenmiş, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince denetim altına alınmıştır. Ülkemiz, taraf olduğu sözleşmelere göre iç hukukunu düzenlemek zorunda olmasına rağmen, emekçilerin çıkarına olacak düzenlemelerde sermayenin tarafında saf tutarak bu sorumluluklarından vazgeçmektedir. Ülkemizde toplu sözleşme pazarlıkları Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu ile düzenlenmiş olup, bu kanundaki grev yasağı ve kapsamının geniş tutulması, sendikal hakların kullanımını ILO normlarına göre oldukça sınırlamış ve geriye götürmüştür."

Talepler sıralandı

'Güç dengesinin bir tarafın lehine olması durumunda özgür toplu pazarlıktan söz edilemez; bu durum güçlünün güçsüze tahakkümüne dönüşmektedir. Bu durumu her toplu sözleşme döneminde yaşamaktayız" denilen açıklamada, sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin talepleri de sıralandı. Talepler arasında, emekliliğe yansıyan temel ücret verilmesi, grevli ve özgür toplu sözleşme hakkı içeren sendika yasasının çıkarılması, fiili hizmet süresinin tam olarak uygulanması, nöbet ve fazla çalışma ücretlerinin artırılması, sağlık hizmetlerinin şiddetten arındırılması, kadrolu personel istihdamı ve güvenceli çalışma koşulları gibi maddeler yer aldı.

Açıklama, "Direne direne kazanacağız", "İnsanca Yaşam Demokratik Bir Ülke, Sefalete Teslim Olmayacağız, "Greve Hakkı Engellenemez" ve "Birleşe birleşe kanazanacağız" sloganlarıyla son buldu.

Kaynak: ANKA / Yerel
Haberler.com
500
Haberler.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve haberler.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.
title