Haberler
İsrail ve Hizbullah ateşkese çok yakın: 36 saat içinde ilan edecekler

Savaşın bitmesine saatler kaldı! Ateşkes artık çok yakın

Kreş tartışmasında CHP'li Başarır ağzını fena bozdu: Tweet bu kadar, geri zekalı

CHP'li Başarır ağzını fena bozdu! Varank'ın yanıtı ise daha bomba

Naci Görür'den Malatya'daki depremden sonra korkutan açıklama: Sonuncusu 2 bin 500 yıl önceydi

Malatya'daki depremden sonra korkutan açıklama: Sonuncusu 2 bin 500 yıl önceydi

İşte kokoreçcide ölen gencin son videosu: Ölürsem bunu paylaşın

İşte kokoreçcide ölen gencin son videosu: Ölürsem bunu paylaşın

Mazlumder'den İnsan Hakları Semineri

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Mazlumder Sakarya Şubesi'nin insan hakları seminerinde konuşan Av.

Mazlumder Sakarya Şubesi'nin insan hakları seminerinde konuşan Av. Cüneyt Toraman, batılı ülkelerde sivil toplum örgütlerinin, iktidarla işbirliği yapmasının, düşmanla işbirliğiyle eşdeğer tutulduğuna dikkat çekti.

Mazlumder Sakarya Şubesi, insan hakları mücadelesiyle ilgili bir farkındalık ve bilinç oluşturmak üzere başlattığı seminerlerin ikincisinde Av. Cüneyt Toraman'ı ağırladı. "Devlet, Birey ve Sivil Toplum İlişkileri" konulu bir sunum yapan Toraman, "Kavramlar canlı organizma gibidir. İçeriği boşaltılabilir, yeni bir anlam yüklenebilir. Aynı kavram, farklı kişiler için, farklı anlamlar ifade edebilir. Doğru iletişimin temeli, kelime ve kavramlarda mutabakattır. Devlet, birey ve sivil toplum arasındaki ilişkileri irdelemeden önce, bu kavramların ne ifade ettiğini irdelemek gerekir" diyerek, kavramlar hakkında teorik açıklamalarda bulundu.

Daha sonra devlet, iktidar ve hükümet arasındaki ilişkiye değinen Toraman, konuyla ilgili olarak, "Yasama organı kanunları yapar, yürütme bu kanunları uygular, yargı da, yürütmenin uygulamalarını denetler. Hükümet, bu erklerden sadece birini, yani, yürütmeyi ifade etmektedir. Hükümet, idari kurumlar aracılığıyla görevini yerine getirir. Teoride, devletin üç ana erkten oluştuğu, bu erklerin birbirinden bağımsız olduğu" öne sürülse de, fiili durumun her zaman böyle olmadığı görülmektedir" dedi.

Türkiye'de 1960'lı yıllarda kurulan anayasal vesayet düzeninin bazı kurumlarıyla hala devam ettiğine dikkat çeken Toraman, " Türkiye'deki, 1960 darbesinden itibaren, hükümeti yol su elektrik hizmetlerini yapan, önemli kararların bürokratik kurumlarda alındığı bir siyasal sistem kurulmuştur. Devletin bütün erklerine vasi tayin edilmiştir: TBMM, Anayasa Mahkemesi'nin denetimine alınmıştır. Hükümet, MGK'nın vesayetine alınmıştır. Sistemi zorlaması halinde, AYM tarafından kapatma davasıyla kıskaca alınmıştır. Yükseköğrenim YÖK'ün, tüm radyo ve televizyonlar RTÜK'ün, meslek mensupları, birliklerin ve odaların, yargı, HSYK'nın vesayetine alınmıştır. Halk da DGM'lerin vesayetine alınmıştır. Üzerinde durulması gereken önemli kavramlardan biri de, hükümet-iktidar ilişkisidir. Tek başına hükümet kuran bir siyasi partinin, yürütmeyi temsil ettiği kuşkusuzdur. Hükümetin yürütmeyi temsil etmesi, iktidar olduğu anlamına gelmeyeceği kuşkusuzdur. Hükümetin iktidar olabilmesi için, yürütme üzerinde tam bir otorite ve yetki sahibi olması gerekir. Türkiye'deki siyasal sistem, 12 Eylül 2010 tarihine kadar, iktidar olamayan hükümetlerin dönemidir. Devlet teşkilatı organizasyonunda, davul seçilmiş hükümetin boynuna asılmış, tokmak ise atanmış bürokratik kurumlara tevdi ve teslim edilmiştir" şeklinde konuştu.

Av. Cüneyt Toraman, konuşmasının devamında şunları söyledi:

"Günümüz dünyasında, devletten daha büyük bir organizasyon bulunmamaktadır. Bu yapının, kolluk güçleri, mahkemeleri, eğitim kurumları, memurları ve birçok kurumu vardır. Böylesine devasa bir güç, sivil toplum ve bireylerin hakları ve özgürlükleri açısından ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. 1789 Fransız devriminden sonra biçimlenen 'Modern devlet' anlayışı, her şeyimize karışan bir devlettir. Evlenmesine boşanmasına, bağışlamasına, çalışmasına, çalışmamasına, seyahat etmesine, gezmesine, tozmasına, çocuklarına ne öğreteceğine, ne zaman öğreteceğine, nerede okuyacağına, ne okumayacağına, velhasıl, her şeye karışan bir devlettir. İnsan hakları kavramı, bu tehdidin bir ürünüdür. İnsan hakları sözleşmeleri, insan hakları mahkemeleri, devletin tecavüzünü önlemeye yönelik kurumlardır. İnsanların hakları, sözleşmelerle, anayasayla, yasalarla, korunmaya alınmaya çalışılmaktadır."

Sivil toplum örgütlerinin daima, hak ve özgürlükleri esas alması gerektiğini belirten Toraman, batılı ülkelerde sivil toplum örgütlerinin, iktidarla işbirliği yapmasının, düşmanla işbirliğiyle eşdeğer tutulduğuna dikkat çekti. - SAKARYA

Kaynak: İhlas Haber Ajansı / Yerel
title