Malatya Arslantepe'de Bu Yılki Kazılar 15 Ağustos'ta Başlayacak
Dünyanın en eski yerleşim yerlerinden olan Malatya Arslntepe Höyüğü ve Açık Hava Müzesi’nde bu yılki kazıların 15 Ağustos’ta başlayacağı bildirildi.
Dünyanın en eski yerleşim yerlerinden olan Malatya Arslntepe Höyüğü ve Açık Hava Müzesi'nde bu yılki kazıların 15 Ağustos'ta başlayacağı bildirildi.
Battalgazi Orduzu Mahallesi'nde bulunan ve 2011 yılında Açık Hava Müzesi'ne dönüştürülen Arslantepe Höyüğü ve Açık Hava Müzesi'nde bu yıl Ağustos ortasında başlaması beklenen kazıların bir ay civarında sürmesinin beklendiği bildirildi.
İtalyan La Spienza Üniversitesi öğretim üyesi ve Arslantepe Kazı Başkanı Prof. Dr. Marcella Frangipane'nın başkanlığındaki ekip tarafından bu yıl bir ay civarında zürmesi beklenen kazılarda, birçok tarihi eserin gün ışığına çıkarılması bekleniyor.
Malatya Müzesi Uzmanı Antropolog Hüseyin Şahin'e göre, Arslantepe Höyüğü hakkında derleme özetle şöyle: "Arslantepe M.Ö.5000 yıllarından M.S.11.yy'a kadar yerleşim görmüştür. M.S.5-6yy'lar arasında Roma köyü olarak kullanılmış ve daha sonra Bizans Nekropolü (mezarlık) olarak yerleşimini tamamlamıştır.
Arslantepe'de ilk kazılar 1930'larda Louis Delaporte başkanlığında bir Fransız ekip tarafından yapılmıştır. Özellikle kazı Geç Hitit tabakalarında yapılmıştır. Kazılarda taş üzerine alçak kabartma ile dekore edilmiş avlu ve giriş kapısının iki yanında iki aslan heykeli ve karşısında devrilmiş bir kral heykeli ile bir Geç Hitit Sarayı bulunmuştur. Bu eserler o tarihlerde Malatya'da müze bulunmadığı için Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ne götürülmüş ve halen orada sergilenmektedir.
5.bin yılın sonundan 4.bin yılın sonuna kadar olan zaman süresi içinde Malatya'nın bu bölgesi her ne kadar Yukarı Mezopotamya'nın bir parçasını oluşturmaktaysa da tam anlamıyla yerel özelliklerini yitirmemiştir. Özellikle 4.bin yılda Arslantepe Orta Fırat bölgesindeki yerleşmeler içinde önemli bir yer tutmaktadır. Geç Kalkolitik Çağ'da yerel yüksek tabakalardan oluşan sınıf, politik ve dinsel egemenliğin yanı sıra ekonomiyi, ürün ve üretim idaresini ellerinde tutmaktaydı. Yörenin su kaynakları bakımından zengin, dolayısıyla tarım için son derece uygun, ayrıca sık sık taşan Fırat Irmağı'nın taşkın alanı dışında kalması gibi ayrıcalıkları, Arslantepe'nin en azından M.Ö.5.bin yıldan Bizans Dönemi'ne kadar kesintisiz olarak iskan edilmesinde önemli etkendir. Yörenin doğal yapısından kaynaklanan gücü, yüksek tarım potansiyeli ile birleşince Arslantepe, topraklarını denetim altında tutabilen ve bölgedeki ham maddeyi işleyen ya da en azından işlenmesini organize eden egemen bir merkez konumunu kazanmıştır.
Kerpiçten yapılmış anıtsal binaların bulunduğu geniş bir ortak kullanım alanı, 4.bin yılın sonlarında (M: Ö.3300-3000) tepenin güney-batı yamacında en az 2 bin 600 m2'lik bir alana yayılmıştı. Bu alanda büyük olasılıkla farklı işlevlere sahip çeşitli yapılar yer almaktaydı. Ortaya çıkarıldığı kadarıyla bu kısım görkemli mimari ve işlevsel açılardan farklı bölümlerden oluşan büyük bir yapı topluluğudur. Çok amaçlı düzeninden dolayı bu anıtsal yapı topluluğu Saray olarak nitelendirilebilir. Sarayın koridor duvarları baskı motif ve duvar resimleri ile bezenmiştir. Binanın çeşitli bölümlerinde çok sayıda mühür baskısının bulunması, idari etkinliklerin yoğunluğunu ve bu işlerde, malları depolardan alma ve mühürleme yetkisi bulunan çok sayıda memurun çalıştığını ortaya koymaktadır. Duvarlardaki zengin bezeme ve kabartmalarda gücü simgelemektedir. Bu bütün etkinliklerin merkezileştirildiği, kayıt amacıyla etkin bir mühürleme sisteminin kullanıldığı ve giderek bürokrasinin geliştiği, güçlü siyasi ve dini kurumları olan bir devlet sisteminin doğuşuna kanıttır. Geçmişte daha çok dinsel amaçlar için yapılan büyük yapı ilk kez başka işlevlerde kazanıp içinde kamu hizmetlerinin de görüldüğü, mimari açıdan gelişmiş, böylece Yakın Doğu'da sarayın başlangıcını oluştur
M.Ö. 5.binden -M.Ö.712 tarihindeki Asur istilasına kadar yerleşim yeri olarak varlığını sürdüren Arslantepe daha sonra bir süreliğine terk edilmiş, M.S. 5-6.yy'lar arasında ise Roma Dönemi köyü olarak kullanılmış ve daha sonra Bizans Nekropolü (mezarlık) olarak yerleşimini tamamlamıştır. Kazılara Geç Uruk dönemi Sarayı ile Geç Hitit Sarayı alanında devam edilmektedir.
Arslantepe'deki kazılara Prof. Dr. Marcella Frangipane Başkanlığındaki İtalyan Kazı Heyeti tarafından devam edilmektedir. Buluntular Malatya Müzesi'nde sergilenmektedir. Ayrıca Geç Uruk Dönemi'ne ait kerpiç Saray Kompleksinin Açık Hava Müzesi haline getirilmesi yönündeki projelendirme çalışması sürdürülmektedir. Bu projenin hayata geçirilmesi ile birlikte Arslantepe'nin ilimiz turizmine katkıları olumlu yönde artacaktır." - MALATYA