Kütahya Kent Konseyi Başkanı İbrahim Durmaz Açıklaması
Kütahya Kent Konseyi Başkanı İbrahim Durmaz, Avrupa Birliği'ne uyum sürecindeki bazı uygulamaların ters etki yaptığını söyledi.
Kütahya Kent Konseyi Başkanı İbrahim Durmaz, Avrupa Birliği'ne uyum sürecindeki bazı uygulamaların ters etki yaptığını söyledi.
Başkan Durmaz, yaptığı açıklamada, Türkiye'nin içte ve dışta zorlu bir sınavdan geçtiğini ifade ederek, "Genlerimizden veya büyük bir medeniyetten gelmemizden olsa gerek haksız dayatmaları kabullenemiyoruz. Düşünen, düşündüğünü söyleyebilen demokrasiyi sindirmiş bir Avrupa Birliğini örnek almak 20 sene evvel çok doğal ve hayalimiz olan bir şeydi. Geçtiğimiz on sene içinde ülkemiz sivilleşme ve özgürlük adına Avrupa Birliğini bile geride bırakacak şekilde mesafeler kaydetti. Buraya kadar her şey çok güzel. Peki şimdi ve daha sonrası? İşte sıkıntı burada başlıyor" şeklinde konuştu. Örnek alınanın, ister insanın kendisi, ister yaşam tarzı olsun; kayıtsız şartsız bir taklidin hayatı zindan edebileceğine vurgu yapan Durmaz, AB ülkeleri için; "Çünkü karşımızda batmış, sıkıntılar içinde bocalayan, çimlerini biçmediği için komşusunu şikayet edecek kadar bencil, 17 yaşında reşit olmuş çocuğunun bakımını yapamayacağını söyleyebilecek kadar gaddar, vurdum duymaz bir toplum var. Biz hızla o yönlerini de almaya çalışıyoruz Avrupa'nın. Müslüman mahallesinde salyangoz satılamayacağının anlaşılması uzun sürmemeli" diye konuştu.
"TİCARETİN VE SANAYİCİNİN YÜKÜ AĞIR"
Değişikliklerin Türk insanını hızla söz konusu davranış şekline sürüklediğine değinen Durmaz, "Avrupa'nın halkına karşı cezai yaptırımlarını alıyoruz, devletin halkına karşı sorumluluklarını zamana bırakıyoruz. Nasıl mı? Tüm sivil toplum örgütleri çek yasasının bu şeklini onaylamaz iken, hapis cezasını kaldırmakla ticaretin ana damarını kestik. Tüccar, sanayici ya küçüldü ya da tahsilatı farklı yönlerde aramaya yöneldi. Ürün var, pazar var ama güven yok. Avrupa'da çeki veren bankanın sorumluluğu, bizde de zamanla inşallah. Piyasalar işlerin durgun gitmesine her zaman bir kılıf bulur. Bu bizim ümit tarafımızdır. Hep beklenti içindeyiz; yaz geldi, okullar tatil, bayram geçsin, kış geldi, uzun sürdü, kurban bayramı var, paralar çekildi, arkası bir daha bayram gibi bir sürü umuda yönelik güzel bahaneler. Bu tablo çok yaşandı, yaşanacak ama bugün öyle bir şey var ki; adı belli değil. Belki mutsuzluktan gelen karamsarlık. Peki niçin mutsuzuz? Bunlar bizim başımıza yeni gelmiyor ki. Biz ne krizler, ne devalüasyonlar atlattık. Enflasyon denen canavarla savaştık yıllarca, ama böyle karamsar değildik. Değildik çünkü umudumuz vardı. Yaşadığımız bu maddi manevi zulme 'dur' diyecek birisini bekledik; beyaz atlı ak bir prens. Ak prens geldiği anda her şey düzeldi. Halbuki fiili olarak daha bir icraat yoktu ama ekonomi dahil her şey olumlu yönde değişti. Demek ki mutlulukmuş her şeyin sırrı dedik, yıllar geçti, ak prens çok çalıştı, çabaladı, dualar aldı, Allah'ım ömrümden al ömrüne kat diyen milyonları oldu. Lakin rahat bırakmadılar içte ve dışta olan bedbahtlar, çok zamanını aldı. Halkını Pargalılar bıraktı. Bu Pargalılar bakanlıklarda, illerde arzı endam etmekteler. Alınan seçim zaferlerinin kerametini kendinden bilen bu insanların kanun ve yönetmelikleri halka zulüm oldu. Gerçekleri hep ak prensten sakladılar. Farklı gösterdiler. Ticaretin ve sanayicinin üzerine o kadar ağır yükler yüklediler ki, kim kime, nereye şikayet edeceğini bilmiyordu."
"ARTAN MALİYETLER REKABET GÜCÜNÜ YOK ETTİ"
Durmaz, bazı bakanlıklara bağlı kurumlarda uygulamaların ne denli gerçekçi olmadığına ve zarar verdiğine yönelik de önemli değerlendirmelerde bulundu.
Durmaz, "Tarım Bakanlığı 2001 senesinden itibaren gıda sektöründe aynı kanunun ismini değiştirerek döner sermayenize dördüncü kez para istemiş ve cebren almıştır. Bir çok işletme yüzünü görmediği mühendislerle anlaşma imzalayıp para vermektedir. Tarım ve hayvancılıkta üreticinin ve sanayicinin durumu malumumuzdur. Verilen destekler hüsrandır, ispatlanabilir. Çevre Bakanlığı çevre mühendisi istihdam mecburiyeti veya böyle bir hizmet veren firma faturasını sanayiciye muhtaç etmiştir. Sosyal Güvenlik Bakanlığı yeni çıkardığı iş güvenliği kanunu ile işletmelere ağır yükler ve sorumluluklar getirmektedir. İşveren ve çalışan karşı karşıya getirilmiştir. İş güvenliği uzmanı veya kanunun gereği eğitim alma zorunluluğu piyasada simsarların oluşmasına sebep olmuştur. Kimse ne yapacağını bilmediğinden suiistimaller olmaktadır. Avrupa bu gibi yaptırımlar sayesinde dünya pazarındaki gücünü kaybetmektedir. Zira artan maliyetler yüzünden rekabet gücü yok olmuştur. Şu anda yaşadığı ekonomik kriz bile buna bağlanabilir. Emniyet Genel Müdürlüğü vatandaşın can ve mal güvenliliği adı altındaki tahsilatlarını hızlandırmış. Trafik terörü yanında bir de radar terörü oluşturmuştur. Artık hep övündüğümüz ip gibi sonunu göremediğimiz yollarımız bizlere hüsran, seyahatlerimiz cefaya dönüşmüştür. Yıllarca teneke karakollarda verdiğimiz şehitler hatırımıza gelince yollardaki can güvenliği hassasiyetini insan sorgulamadan edemiyor, paraya endeksli olduğunu düşünüyor. DSİ güya menfaatimiz doğrultusunda kuyu sularına saat bağlatarak gelecek nesillere su bırakma niyetinde. Kendi parası ile kuyu sondajı yapmış, ihtiyacı olan suyu dünyanın en pahalı enerjisi ile çıkartan bir sanayici bu suyu nasıl hoyratça kullanabilir. Sebep malum oralardan da bir kaynak sağlamak. Peki sanayici bu yükü nasıl kaldıracak. İşte bütün mesele burada, sanayici için can suyu hükmündeki teşviklerde yeni düzenleme ile kaldırıldı" ifadelerini kullandı.
(EFE)
06.04.2013 18: 34: 35
TSI
NNNN - KÜTAHYA