İnsanlığın Baş Belası: Terör
Doç. Dr. Rüstem Erkan, şiddet ve terör eylemlerinin insanların özgür düşüncelerini ifade etmelerini engelleyen bir durum olduğunu anlattı.
Sema Kaplan - Hazreti Adem'in oğulları Habil'in Kabil'i öldürmesiyle başladığına inanılan kan ve şiddet, insanlık tarihinde suç eğiliminin örgütlü hale gelmesiyle insanlığı daha büyük acılara boğarak en büyük sorun haline geldi.
Asırlar boyu ortaya çıktığı coğrafyada korku salan, milyonlarca cana kıyan terör örgütleri, halen dünyanın birçok bölgesinde kan dökmeye devam ediyor.
Yıldırma, korkutma ve tedhiş anlamını taşıyan terörün, Hazreti İsa'nın doğumundan 66 yıl sonra ortaya çıktığı biliniyor. Günümüzde de uluslararası terör örgütlerinin kamp kurduğu Ortadoğu'da ortaya çıkan tarihin bilinen bu ilk terör hareketinin, insanların hunharca öldürülmesine neden olduğu tarihi kaynaklarda yer alıyor.
"Sicarii" adıyla bilinen ve Filistin-İsrail'in bulunduğu bölgede korkuya ve şiddete neden olan, milattan sonra 66-73 yılları arasında bağnaz din adamlarının kurduğu, son derece iyi örgütlenmiş bir dini mezhep olan "Sicarii" terör hareketinin, Kudüs'te yoğunlaştırdığı eylemlerinde, çok sayıda insanı acımasızca katlettiğini tarihi kaynaklar yazıyor. Sicariiler, düşmanlarını, gündüz ve tercihen tatil günleri, kalabalıkların oluştuğu bölgelerde, "Sica" adını verdikleri ve elbiselerinin altında gizledikleri küçük kılıçlarla öldürüyorlardı.
-Siyasi amaçlı ilk terörizm-
Siyasi amaçlı ilk terörizm ise, İsmaililer'in bir kolu olan ve 11. yüzyılda ortaya çıkıp 13. yüzyılda Moğollar tarafından ortadan kaldırılan "Haşhaşiler" ile tarihte adını duyurdu.
Tarihi bilgilere göre, İran'da üslenen Haşhaşiler, yüksek memurları, valileri ve halifeleri öldürdü. Haşhaş kullanan ve haşhaş müptelası anlamına gelen "Haşhaşiler"in, suikastlarında hep hançer kullandıkları tarihi belgelerde yer alıyor.
-Kanlı terör örgütü PKK-
Özellikle 20. yüzyılda yükselişe geçen ve dünyanın çeşitli bölgelerinde ortaya çıkan terör hareketleri milyonlarca insanın canına mal oldu. Yeryüzünün en kanlı ve acımasız terör örgütleri arasında ilk sırayı PKK alıyor.
Dicle Üniversitesi (DÜ) Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Başkanı Doç. Dr. Rüstem Erkan, AA muhabirine, şiddet ve terör eylemlerinin insanların özgür düşüncelerini ifade etmelerini engelleyen bir durum olduğunu anlattı.
Terörün sadece ekonomik açıdan değil, insan sermayesini de yakından etkilediğini ifade eden Erkan, herkesin düşüncelerini otosansürden geçirmek durumunda kaldığını belirtti.
Erkan, bu tür bir yapının ister istemez toplumun diğer alanlarına da yansıdığına dikkati çekerek, "Terör özgür düşünmeyi, beyinsel üretimi etkiliyor. Terör tüm Türkiye'de yaşansa da en çok bölgeyi etkiliyor. Bu işten en çok zararı bölge görüyor. Terör yatırım ve düşünce iklimini ortadan kaldırıyor. Normal olmayan bir koşulda geleceğe dönük uzun vadeli planlamalar yerini kısa vadeli planlara bırakıyor. Suyun, güneşin, verimli toprakların var olduğu bu bölge büyük potansiyele sahip. Geçmişin ihmali olmasa, gerekli ilgi gösterilmiş olsa bölge Doğu Anadolu'dan sonra en az gelişmiş bölge olmazdı. Daha gelişmiş bir bölge olarak yerini alırdı. Terör nedeniyle nitelikli insanların dışarıya gitmesi, dışarıdan nitelikli insanların gelmemesi bölgenin içine kapanmasına yol açıyor" dedi.
Doç. Dr. Erkan, terör olaylarının bölgede uzun vadede büyük kayıplara neden olduğunu, bu nedenle bölgenin belirli bir ligde kalmasına yol açtığını belirtti.
"Bölge bir üst lige çıkacak potansiyele sahip" diyen Erkan, "Bu sorun çözülürse ve herkeste sorunun çözüleceğine dair inanç oluşursa toplum hızla yaralarını sarar. Fakat 30 yıllık bir süreci içeren sosyal olaylarda toplumda çok hızlı bir dönüşüm beklemek doğru değil. Ancak bölgenin hızla yaralarını sarma yönündeki potansiyeli var. Yeter ki toplumun tüm kesimlerinde, 'bu çözüldü, tekrar etmeyecek' algısı oluşsun. Çünkü bölge eskisi gibi değil, eğitim ve kentleşme konusunda kabuğunu kırdı" ifadelerini kullandı.
Erkan, özgür tartışma ortamı ortadan kalktığı zaman açık toplumun da ortadan kalkacağını vurgulayarak, "Şu an herkesin içinden geçeni söylemeyeceği bir ortama gidiyoruz. Bölgede ve tüm Türkiye'deki aklıselim, akil insanların sürece katıldığı, çok daha geniş bir grubun oluşması lazım. Türkiye'nin dört bir yanındaki akil adamların bir araya gelerek bir deklarasyon yayınlamaları ve bir
'Türkiye' projesi ortaya çıkması daha etkili ve önemli olacaktır. Çünkü Trabzon'un çözümünü bölge kabul etmiyor, bölgenin çözümünü Türkiye'nin diğer bir yöresi kabul etmiyor. Birlikte yaşanılacaksa birlikte çözüm aranmalıdır" dedi.
-"Demokratikleşmeden taviz verilmemeli"-
Dicle Üniversitesi (DÜ) Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Vahap Coşkun da terörle mücadele nedeniyle demokratikleşmeden taviz verilmemesi gerektiğini belirtti.
İspanya'nın 1978 yılında yeni bir anayasa yaptığını, bu anayasa ile daha önceki tüm olumsuzlukları giderecek yeni bir toplumsal sayfa açtığını hatırlatan Coşkun, demokratikleşme adımları atıldığı müddetçe terör örgütünün toplumsal desteğinin asgariye indirilebileceğini söyledi.
Coşkun, "Demokratikleşmeden taviz verilmemeli. Demokratikleşme konusunda taviz vermeyen bir politika izlenmesi gerekir. Toplumun da buna sert bir tepki vereceğini düşünmüyorum" dedi.
-"Son dönemlerdeki terörün psikolojik yönü var"
Son dönemlerde yaşanan terör olaylarının çok büyük oranda psikolojik yönünün bulunduğunu kaydeden Coşkun, şunları söyledi:
"PKK, eylem tekniğini değiştirdi. Örgüt kendisine siyasi bir güç devşirmek niyetinde. Toplum psikolojisini etkilemeye çalışıyor. Bu tür eylemlerle insanlarda bir yılgınlığa, bu sorunun çözülemeyeceği yönünde bir umutsuzluğa sebebiyet vermek istiyor. Bu umutsuzluk ve yılgınlık birtakım demokratik kazanımın heba edilmesini gündeme getirebilir. Bu tür eylemler artırılarak,
'demokrasi ile olmuyor, daha sert önlemler alalım' gibi bir algı toplumda, devleti yönetenlerde ve siyasi karar alıcılarda etkili hale gelebilir. Son dönemlerde gelişen PKK eylemlerinin amaçlarından birisi devleti daha sert tedbirler almaya zorlamaya yönelik. Devlet daha sert önlemler aldığında halkın bundan zarar görmesi, bu zarar ve mağduriyet üzerinden yeni bir siyasal dil şekillenmesi ve bundan siyasal bir işleyiş kazanılması amaçlanıyor.
Bu eylemler aynı zamanda Türkiye'deki insanların bir arada yaşama duygularını, birlikte yaşama iradelerini de örselemeye yönelik. Türk-Kürt ayrışmasını derinleştirmek ve bunun üzerinden birtakım çatışma alanları yaratmak son eylemlerin amaçları arasında. Çünkü sivillere yönelik eylemler gerçekleştiğinde çok yoğun bir tepki oluyor. Bu kapsamda devletin daha sert önlemler alması, daha dikkatlice bu tür olayların üzerine gitmesi söz konusu oluyor. Böylece daha önce elde edilmiş birtakım kazanımların kaldırılması gündeme geliyor. Örneğin idam, siyasi partilerin kapatılması, dokunulmazlıkların kaldırılması gerektiği tartışmaları ortaya çıkıyor. Bu eylemler demokratik siyaset alanını daraltan bir işlev görüyor. Bu nedenle son dönemdeki eylemler psikolojik olarak devleti daha sert önlemler almaya, toplumu da buna hazırlamaya yönelik eylemler."
-Terörün ekonomiye etkileri-
Doğu ve Güneydoğu Sanayici İşadamları Dernekleri Konfederasyonu (DOGÜNSİFED) Başkanı Tarkan Kadooğlu, terör ve şiddet olaylarının bölgeyi had safhada sıkıntıya soktuğunu, büyük teşvik imkanlarına rağmen bölgede yaşanan son şiddet olaylarından sonra yatırımlarını durdurup bölgeye gelmeme kararı alan kişilerin olduğunu söyledi.
Kadooğlu, sermayenin ürkek olduğunu, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de güvenlik sorununun olduğu bir bölgeye yatırımın gelmeyeceğine dikkati çekerek, bir an önce şiddet ortamının durdurularak ülkeye barışın gelmesi gerektiğini, ancak bu şekilde kalkınmanın sağlanabileceğini belirtti.
Yıllardan beri Doğu ve Güneydoğu'ya en büyük teşvik ve desteklerin verilmesine rağmen artı bir gelişmenin sağlanamadığını vurgulayan Kadooğlu, şöyle konuştu:
"Kalkınmanın tek yolu barışı sağlamaktır. Bunun da yolu diyalogdur, konuya ülke meselesi olarak bakılmasıdır. 30 yıldır teröre harcanan 500 milyar doların 5'te biri bölgeye harcanmış olsaydı, bölge bir Dubai olabilirdi. Çünkü zengin yer altı kaynakları ve Ortadoğu'ya yakınlığı ile bölgede ciddi anlamda yatırım yapılabilir. Yıllardır bu bölgede petrol olduğu bilinir ancak bu yönde araştırmalar güvenlik sorunu nedeniyle bugüne kadar yapılamadı. Terör ve şiddet olmasaydı Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri bir Dubai olabilirdi. Arsaların metrekaresi 10-15 bin doları bulan Erbil'de yaşanan gelişmeler bölgemizdeki Diyarbakır, Van'da yaşanabilirdi. Bölgedeki yatırımlar bölgede yaşayan insanlarca yapılıyor. Batıdan dev holdingleri bölgeye bekliyorsak öncelikle güvenlik problemini çözmeliyiz. Bu çözülmediği sürece büyük firmaların bölgeye büyük miktarlarda yatırım yapmadığını 30-40 yıldır görüyoruz."
Yayıncı: Behçet Güngör - DİYARBAKIR