İnsan Kaynaklı Sera Gazlarının Atmosfere Salınımı
Fikriye Susam Uyar - Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr.Murat Türkeş, "Atmosferin kaldırabileceğinden çok daha fazla sera gazını atmosfere vermiş durumundayız" dedi.
Fikriye Susam Uyar - Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş, "Atmosferin kaldırabileceğinden çok daha fazla sera gazını atmosfere vermiş durumundayız" dedi.
Türkeş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, iklim değişikliği konusunun, küresel değişiklik konuları içinde ülkelerin sosyo-ekonomik yapısı, sektörleri, makro ekonomik politikaları ve yaşam tarzları üzerinde en fazla etkiye sahip olduğunu söyledi.
İklim değişikliğini önleme ve etkilerini azaltma konusunda gelişmiş ülkelerin, en çok para harcamaları ve yatırım yapmaları gereken konu olmasına karşın, hem kendileri hem de büyük şirketlerin kazançlarını azaltmak istemediği için buna fazla sıcak bakmadığını öne süren Türkeş, bu ülkelerin, hem küresel egemenliklerinin azalmasını hem de kendi halklarının tüketim kalıplarıyla yaşam tarzlarının değişmesini istemediğini ifade etti.
Bu tarihsel sorumluluğun BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Kyoto Protokolü'nde çok açıkça ifade edilmiş olmasına karşın, son 10 yılda başta ABD ve Avustralya gibi gelişmiş ülkelerin, "Tamam biz çok kirlettik, ama siz de artık çok kirletiyorsunuz dolayısıyla siz de yükümlülük üstlenin" dediklerini anlatan Türkeş, gelişmiş ülkelerin önemli bir bölümünün, Çin, Arjantin, Hindistan, Güney Kore, Meksika ve Türkiye gibi ekonomileri hızla gelişen, nüfusları artan ülkelerin de artık sera gazı salımlarını denetleme ya da azaltma yükümlülüğü almalarını istediklerini dile getirdi.
-"En büyük afetler, hava ve iklim olayları yoluyla olacak"-
Türkeş, ani depremler ve tsunamilerin verdiği zararların dışında, zaman zaman taşkınlar, seller ve kuraklıklar gibi dünyanın yaşadığı ve önümüzdeki yıllarda yaşayabileceği en büyük afetlerin hava ve iklim ekstrem (uç) olayları ve afetleri yoluyla olacağına dikkati çekti.
Dünyanın yeterli yağış alan iklim bölgelerinde, orta enlemlerde yağış sıkıntısının bulunmadığını ifade eden Türkeş, ancak şiddetli yağışlarda, taşkınlarda, sellerde ve kar buz örtüsünün erimesinde önemli bir artış olduğunu söyledi.
Türkeş, şöyle konuştu:
"Bunları Avrupa'da da yaşadık. Özellikle Kuzey yarım kürenin orta enlemlerinde son 10 yılda taşkın ve sellerde ciddi artışlar gözleniyor. Başka bir deyişle, yağışın fazlası da yerinde ve zamanında olmazsa, insanın bugüne kadar yapmış olduğu altyapıyı ve su yapılarını yıkabileceğinden afetler olabiliyor. Öte yandan, orta enlemlerde ve Akdeniz havzasında genel olarak subtropikal kuşaklarda, aşırı sıcaklıklarda yani sıcak hava dalgalarının sıklığında, süresinde ve şiddetinde ciddi artışlar var. Akdeniz havzasında 2003, 2007'de Doğu Avrupa'da, Rusya'da 2010 yaz aylarında oluşan sıcak hava dalgaları çok ciddi hasarlara, orman yangınlarına, can ve mal kayıplarına neden oldu. Sadece 2003 sıcak hava dalgası binlerce insanın ölümüne ve çok geniş orman alanlarının yangınlarla yok olmasına neden oldu."
-"Önümüzdeki 100 yılda ciddi bir ısınma ve kuraklaşma öngörülüyor"-
Türkeş, Türkiye'nin de içinde yer aldığı hem ciddi yaz kuraklığının hem de yağışın çok değişken olduğu Akdeniz iklim bölgesinde kuraklıklarda ve özellikle gece en düşük hava sıcaklıklarında çok ciddi artışların olduğunu söyledi.
Kuraklıkların, sıklığının, süresinin ve şiddetinin artıyor olmasının 1970'lerde başlayan bir süreç olduğunu hatırlatan Türkeş, Türkiye'nin de içerisinde bulunduğu Doğu Akdeniz havzasına ilişkin bütün iklim modellerinin, gözlenen kuraklaşmanın önümüzdeki 50 ve 100 yılda da süreceğini gösterdiğini ifade etti.
Türkeş, sera gazı salım senaryolarına dayalı olarak çeşitli bölgesel ve küresel iklim modellerinin Türkiye'nin bulunduğu bölge için önümüzdeki 50, 70 ve 100 yılda hem ciddi bir sıcaklık artışı hem de ciddi bir kuraklaşmanın öngörüldüğünü kaydetti. Türkeş, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Dünyanın tropikal ve subtropikal bölgeleri ve kısmen ılıman kuşakta önümüzdeki 100 yıl için çalıştırılan çeşitli model projeksiyonları gözlenen iklim değişikliğinin şiddetinin artarak süreceğini gösteriyor. Sadece sıcaklıkların artması kuraklaşma şeklinde değil, hava ve iklim kökenli ekstrem olaylarda ve afetlerde de artış var. Bunlar, şiddetli sağanak yağışlarının sıklığında artış, gök gürültülü fırtınaların oluşum sıklığında ve şiddetindeki artışlar gibi. Bu nedenle, dünyanın zaman kaybetmeden Kyoto Protokolü sonrası ikinci yükümlülük döneminde ciddi bir sera gazı azaltma yükümlülüğünü belirlemesi lazım. 2020 sonrası içinde Kyoto Protokolü'nden çok daha kuvvetli küresel bir iklim değişikliği anlaşmasını kabul etmesi gerekiyor. Eğer bu olmazsa iklimde öngörülen bütün değişiklikler gerçekleşecek gibi duruyor. Çünkü atmosfere verilen sera gazları sürekli artıyor. Sera gazlarının atmosferde belirli bir yaşam ömrü var. Örneğin karbondioksidin atmosferdeki yaşam süresi 50 ile 200 yıl arasında değişiyor. Onun yeniden doğal ortamda, yutaklarda tutulması için şansımız varsa 50 yıl yoksa 200 yıl geçmesi gerekiyor. Diğer sera gazlarının da atmosferdeki kalma süresi 20 ile 120 yıl arasındadır. Göstergelerin büyük bir bölümüne göre, insanın bugünkü ve gelecek kuşakları için ve bugünkü ekosistemler açısından çok ciddi zararlara hasarlara ve geriye dönüş olanaksız değişiklikler olabilecek düzeydedir."
-"Atmosferdeki sera gazı son 1 milyon yılın en üst düzeyinde-"
Prof. Dr. Türkeş, Türkiye'nin su zengini bir ülke olmadığını, kentlerde yaşayan insan sayısının giderek artığına dikkati çekerek, iklim değişikliğinin en önemli etkilerinden birisinin de su kaynaklarının azalması olduğunu söyledi.
Bütün bunlar düşünüldüğünde dünya ülkelerinin kendi üzerlerine düşen sorumluluklarını çok kısa sürede yerine getirmesi gerektiğini bildiren Türkeş, şunları kaydetti:
"Çünkü atmosferin kaldırabileceğinden çok daha fazla sera gazını atmosfere vermiş durumundayız. Yeni çalışmalara göre, küresel ısınmanın 2 santigrat derecenin altında tutulabilmesi için 2020 yılındaki küresel sera gazı salımları 44 milyar ton karbondioksit eş değerini aşmamalıdır. Bunun içinde gelişmiş ülkelerin karbondioksit eş değeri salımlarını, 2020 yılına kadar yaklaşık yüzde 40, 2050 yılına kadar yaklaşık yüzde 80 düzeyinde azaltmaları gerekecektir. Şu anda atmosferdeki sera gazı birikimi düzeyi örneğin karbondioksit birikimi bugünkü bilgilerimize göre son 1 milyon yılının en üst düzeyinde."
- ÇANAKKALE