İnsan Hakları İl İstişare Toplantısının 11'ncisi gerçekleştirildi: "Batı'nın gözünde Suriyeli mülteci ile Ukraynalı mülteci aynı değil"
İnsan Hakları İl İstişare Toplantısının 11'ncisi gerçekleştirildi: "Batı'nın gözünde Suriyeli mülteci ile Ukraynalı mülteci aynı değil" Mevlana'yı, Yunus'u Batıdan öğrenmek durumunda değilizTEKİRDAĞ Tekirdağ'da Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu tarafından "İl İnsan Hakları...
İnsan Hakları İl İstişare Toplantısının 11'ncisi gerçekleştirildi: "Batı'nın gözünde Suriyeli mülteci ile Ukraynalı mülteci aynı değil"
Mevlana'yı, Yunus'u Batıdan öğrenmek durumunda değiliz
TEKİRDAĞ Tekirdağ'da Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu tarafından "İl İnsan Hakları İstişare Toplantısı" gerçekleştirildi.
Tekirdağ'ın Süleymanpaşa ilçesinde bulunan Yahya Kemal Beyatlı Kültür Merkezi'nde düzenlenen İl İnsan Hakları İstişare Toplantısında katılımcılara hitap eden Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu İkinci Başkanı Avukat Alişan Tiryaki, Türkiye'nin insan hakları konusunda geçmişinden gelen bir medeniyete sahip olduğunu belirterek, "Mevlana'yı ve Yunus'u batıdan öğrenecek değiliz" dedi. Tiryaki, batının insan hakları konusunda söylediklerinin ve yaptıklarının farklı olduğunu ifade ederek, "Suriyeli bir mülteci ile Ukraynalı bir mülteci batılı ilim adamlarının gözünde aynı gözükmüyor" dedi.
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu tarihi hakkında bilgi veren Tiryaki, "Son elli yılda kullanılan en efsunlu kelime, insan hakları kavramıdır. Ezen de; ezilen de, zalim de; mazlum da, yöneten de; yönetilen de insan hakları diyerek söze başlıyor. Ama bu sözün tekrarı insan hakları ihlallerini ortadan kaldırmıyor. Ortada büyük bir paradoks var. Bu noktada ki yazarların, tarih ekseriyetinin işaret ettiği nokta şudur; İnsan haklarını konuşan, insan hakları ile yazan insanlar, bu alana kafa yoran insanlar insanı hak öznesi olarak görüyor mu? İnsana sırf insan olduğu için, onurunun yüksek olduğu için değer veriyor mu? Yoksa insan hakları kavramını araçsallaştırarak bir yerlere mi varmak istiyor? Dünya da belki de bu konuda ki en büyük sorunlardan biri olarak bu duruyor. Asla da bir çözümü olmadı. İkinci dikkat çekmek istediğim nokta insan hakları ile ilgili literatürün önemli bir bölümü batıya aittir, hatta yüzde doksanlık bir kısmı batılı ilim adamlarına aittir. Bu oluşturdukları literatüre mutlaka ki kendi medeniyetleri etki etmiştir. Bu sebeple insan haklarıyla ilgili her alanda batıdan bize ihraç edilmeye çalışılan insan haklarını dikkatle incelemeliyiz. Çünkü bu alanda; en son savaş zamanında ortaya çıkan kriz dönemlerinde insana ve insan haklarına yaklaşımları hepimizin kafasında soru işaretleri oluşturmaktadır. Mesela Suriyeli bir mülteci ile Ukraynalı bir mülteci batılı ilim adamlarının gözünde aynı gözükmüyor. Bunları çoğaltmak mümkün. Dolayısıyla yapılanlar ve yazılanlar arasındaki uyumun eksik olduğu yönünde bir kanaatimiz vardır. Biz kendi tarihimize kendi medeniyetimizde, eleştirilerin ötesine geçerek belki üniversitelerimiz bu konularda inisiyatif alarak büyük çalışmalara imza atmak durumundadırlar. Kendi medeniyetimize, kendi köklerimize dönerek insan haklarının ne durumda olduğunu kendi tarihimiz açısından söylüyorum, bunu önce bize, sonra da insanlığı idrakine sunmak gibi önemli görevleri vardır. Bu görev hepimize düşmektedir. Yani, Mevlana'yı, Yunus'u biz batıdan öğrenmek durumunda değiliz" dedi.
Düzenlenen istişare toplantısına Tekirdağ Valisi Aziz Yıldırım, Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcısı Soner Gül, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu İkinci Başkanı Alişan Tiryaki, İstişare Kurulu Heyeti Üyeleri; Mehmet Emin Genç, Zennure Ber, Dilek Ertürk, Muhammet Ecevit Carti'nin yanı sıra Tekirdağ'da bulunan kurumların temsilcileri ile vatandaşlar katıldı.