Elleri Gres Yağı, Gönülleri Çiçek Bağı
Harun Kaymaz - Her çeşit otomobilin bakım ayar ve tamir işlerini yapan, 14 ila 22 arasında değişen tamirci çırakları, nasırlı ellerin ardında bambaşka bir dünya gizliyor.
Harun Kaymaz - Her çeşit otomobilin bakım ayar ve tamir işlerini yapan, 14 ila 22 arasında değişen tamirci çırakları, nasırlı ellerin ardında bambaşka bir dünya gizliyor. Kimileri evlenmek için para biriktirmeye çalışırken, kimileri de hasta annesinin tedavisi için gres yağı ile donanmış elbiselerin içinde saatlerce ter döküyor.
Sabahın erken saatlerinde bazen kilometrelerce yürüyerek evden iş yerine gelen tamirci çırakları, dükkanın kepenklerini açtıktan sonra patron gelmeden çayları demliyor. Ardından belki de tek giysileri olan pantolon ve gömleğini çıkarıp tulumlarını giyen çıraklar, ellerine aldığı bez ile Cem Karaca'nın
"Tamirci çırağı" şarkısı eşliğinde dükkanın tamamını temizliyor.
-"Oğlum! Anahtar takımını getir, şunu ver-bunu ver"-
Tüm hazırlıkları yapan çıraklar, bir süre sonra gelen patronlarına demli bir çay koyuyor. Bu saatten sonra artık tek bir eksik kalıyor, o da "müşteri"... Çok geçmeden o da geliyor; kimi memur, kimi iş adamı, bankacı, belki de politikacı. Hepsinin "acelesi var" ve "iyi iş" istiyor. Üstelik "hem ucuz, hem de güzel" olmasını talep ediyorlar.
"Müşteri her zaman haklıdır" felsefesi burada da geçerli. Aracını bırakan kişi gidiyor. Aynı zamanda "usta" olan patron, otomobilin başına geliyor ve gerekli incelemesini yapıyor. Tüm getir-götür işleri çırakların. Çırak, ustasının başında sürekli emir bekliyor: "Oğlum! Anahtar takımını getir. Oğlum! şunu ver-bunu ver."
Yaşıtları okul sıralarında kitaplarla boğuşurken, hangi vidanın hangi tornavida ile sıkılacağını hesaplıyor. Çekirdekten yetişiyor çıraklar. Tüm yaşananları olay yerinde görüyorlar. Ne yaşanacaksa her şey dükkan içinde oluyor. Tüm aletleri ezberliyorlar. Çoğu zaman ustaları yokken neredeyse tüm işlemleri yapabilecek bilgiye sahip oluyorlar.
-"Serseri olmadan tamirhaneye verelim"-
Kimileri liseden terk, kimileri ise 8'inci sınıfın bitmesi ile babalarının,
"Oğlum, sen okumazsın. Serseri olmadan seni tamirhaneye verelim' sözü ile kendini tezgahın başında bulmuş. Kimileri de kendi isteği ile tamirci çırağı olmuş.
Tamirci olmanın getirdiği zorlukları göğüsleyen çıraklar kışın dinlenme anlarında kimi zaman dükkandaki kimi zaman da en yakındaki kıraathanelerde bulunan sobaların başında çaylarını yudumlayarak bir nebze olsun ısınmaya çalışıyor.
Güneşin yüzünü gösterdiği vakitlerde ise dükkanlarının önünde bulunan kırık dökük koltuklara uzanarak, Cem Karaca'nın "Tamirci çırağı" şarkısındakine benzer hayallere dalıyorlar: "Ümit gönlümün ekmeği umar ha umar umar/Elleri bak yumuk yumuk ojeli tırnakları..."
Araçların altında dur durak bilmeden çalışan, motorun indirilmesi gibi zor işlere kadar birçok işi yapan küçük, nasırlı ellerin sahiplerinin yaşları 14 ila 22 arasında değişiyor. Kimilerinin yaşları ilerlese de çırak yoksunu olan piyasada "çırak" kalmaya devam ederek tüm işlere koşuyor.
Kaportadan boyaya, ayna tamirinden motor tamirine kadar tamircilerin dünyasında çırakların girmediği alan kalmıyor.
Bu küçük yüreklerin lügatinde, tıpkı ustaları gibi "imkansız" tabiri yok. Zira tamirhanelerinin duvarlarını, lüks araç posterlerinin yanı sıra "Zoru başarırız, imkansız zaman alır" yazılı sözler süslüyor. Bu iddialarını her daim sürdüren tamirci çırakları, ustaları ile iş bölümü yaparak ter döküyor.
-Ustalar çırak bulamıyor-
Kimi zaman "patron" ama çoğu zaman "usta ve "ağabey" olan, tamirhane işletmecileri ise "artık eskisi gibi bağırıp kötü söz söyleyerek çırak büyütmenin geride kaldığını" söylüyor.
Çırakların ekmek derdine düştüğü tamircilerin dünyasında, ustalar ise çırak derdine düşmüş. Dükkan sahipleri yetiştirecek çırak bulamamaktan yakınıyor. Gaziakdemir Mahallesi'nde oto tamirciliği yapan Nazım Akçil de bunlardan biri.
Nazım Usta, "Çırağımız, amacasının yanında kalıyordu. Amcası şehir merkezinden köye taşınınca çıraksız kaldık" diye hayıflanırken ekliyor: "Şehir merkezinde yaşayan bir başka yakınından rica ederek çırağımızı geri çağırdık."
Giden çıraklarının yerine bir başkasını bulamadıklarını belirten Nazım Usta, şöyle devam ediyor:
"Adamsızlıktan dolayı biz 1,5 yıldan beri onun peşinde koşuyoruz. En son buradaki akrabaları ile konuştuk. Dedik ki 'Onu bize getirin. Ali, çok efendi, çok dürüst, çalışkan çocuk. Akrabası da 'Tamam' dedi. Bunun sonucunda da 1,5 aydır tekrar yanımızda çalışmaya başladı. Çırak yok, bulamıyoruz, gelenler de dayanamayarak tekrar işi bırakıyor."
Tekrar eski çalıştığı yere dönen çırak Ali Kazı (18) ise Orhaneli'nin Göynükbelen köyünde 8'inci sınıfa kadar okumuş. Daha sonra Bursa merkezdeki amcasının yanında kalmaya başlayan Kazı, şimdiki çalıştığı tamirhaneye gelerek ter dökmeye başlamış ve 1,5 yıl işe devam etmiş.
Ancak daha sonra yanından kaldığı akrabaları köye taşınınca Ali de mecburen Orhaneli'ye dönmüş ve orada 1 yıl çıraklık yapmaya devam etmiş. Ancak Nazım Usta'nın ısrarları üzerine tekrar Bursa'ya dönen Kazı, işini severek yaptığını ve tekrar seçme şansı olsa "aynı mesleği tercih edeceğini" söylüyor.
Yayıncı: Kamuran Akkuş - BURSA