Haberler

Dpü'de "Türkçe'nin Anadolu'da Gelişimi" Konferansı

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr.Ali Akar, Türkçe'nin gelişmesinde en önemli hareketin, tasavvuf hareketi olduğunu bildirdi.

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Akar, Türkçe'nin gelişmesinde en önemli hareketin, tasavvuf hareketi olduğunu bildirdi.

Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) Rektörlüğü'nden yapılan yazılı açıklamaya göre, Prof. Dr. Akar, DPÜ Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nce Fen Edebiyat Fakültesi'nde düzenlenen "Türkçe'nin Anadolu'da Gelişimi" konulu konferansta, Türkçe'yi teşvik etmesi bakımından en başta gelen beyliğin, Germiyanoğlu Beyliği olduğunu söyledi.

Türkçe'ye en fazla sahip çıkan, Türkçe yazan şair ve yazarları en fazla istihdam eden, koruyan, onlara ihsanda bulunan beyliğin de Germiyanoğlu Beyliği olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Akar, Şeyhoğlu Mustafa, Şeyhi, Ahmet Paşa, Aşık Paşa gibi Germiyanoğlu Beyliği'nde yetişmiş Türkçe yazan önemli şair ve yazarlar olduğunu ifade etti.

Prof. Dr. Akar, Germiyanoğlu Beyliği'nin ekonomik olarak daha ileri bir beylik olduğu için şair ve yazarları koruduğuna işaret ederek, "Germiyanoğlu Yakup Bey tarafından yazdırılan ve Kütahya'da bulunan 'Taş Vakfiye', Orhun Yazıtları'ndan sonra Türkler'in taşa yazdığı en önemli yazıtlardan biridir" dedi.

Tasavvuf hareketlerinin, Türkçe'nin yaygınlaşmasında önemli rolü bulunduğu bilgisini veren Prof. Dr. Akar, şunları kaydetti:

"Türkçe'nin gelişmesinde en önemli hareket, tasavvuf hareketi olmuştur. 13'üncü yüzyılda tasavvuf zirveye çıkmıştır. Anadolu'da Türk tasavvuf hareketi çok gelişmiştir ve her tarafta bir dergah, tekke vardır. Moğol istilası döneminde insanlar can korkusu, mal endişesine düşüyor. Bu dönemde insanlar, Allah'a daha yakın olmak, daha dindar olmak gibi bir psikolojiyle hareket ediyor. Bu bakımdan 13'üncü yüzyılda Anadolu'da tasavvuf hareketleri gelişiyor. Tasavvuf hareketlerinin mensupları, müritler, şeyhler halk kitlelerine ulaşmak istiyor. Halk kitleleri arasında bu hareketler yayılmak isteniyor. O zaman halkın konuştuğu dil Türkçe'dir. Halk, Farsça bilmiyor. Halka gidebilmek için mutlaka halkın dilini konuşmak gerekir. Bu iş, Karamanoğlu Mehmet Bey'in buyruğundan da şair ve yazarların Türkçe eser yazmasından da daha etkili daha önemli olmuştur. Çünkü halk, dini metinleri daha özümsemiş, daha içselleştirmiş, daha fazla kabul etmiştir. Tasavvuf, Türkçe'yi din dili haline getirmiştir. Yunus Emre'nin şiirleri ilahi olarak ve Süleyman Çelebi'nin Mevlid'i dini metinler olarak yazılıyor ve o dönemde Türkçe'nin din dili olarak kullanılması ve gelişmesinde çok etkili oluyor. Mevlid'in Türkçe yazılması o kadar etkili olmuş ki, halk Türkçe'yi kabullenmiş. Daha önceki zamanlarda Türkçe adeta dini bir metnin, yazılı bir belgenin oluşturulamayacağı bir dil gibi görülmüştür. Mevlid ile Türkçe, camiye girme hürriyeti kazanmıştır. Türkçe, Süleyman Çelebi ile camiye girmiştir. Bugün Kur'an-ı Kerim'den sonra camide okunan bir metindir Mevlit."

Prof. Dr. Akar, Osmanlı Beyliği'nin, Anadolu'da yükselen Türkçecilik bilincinden hareketle resmi dil olarak Türkçe'yi kabul ettiği bilgisini vererek, Türkçe'nin ana yurdundan binlerce kilometre uzakta, yeni bir coğrafyada ya da bin yılda Anadolu'da yeniden ayağa kalktığını sözlerine ekledi.

Konferansın ardından Prof. Dr. Akar'a, DPÜ Fen Edebiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Atila Batur tarafından üzerinde DPÜ amblemi bulunan çini tabak hediye edildi.

Muhabir: Sedat Gök

Yayıncı: Mürsel Çetin - KÜTAHYA

Kaynak: AA / Yerel
title
Close