Doğu'da Ön Yargılar Organ Bağışına Engel Oluyor
Doğu ve Güneydoğu'da organ bağışına en büyük engeller önyargılardan kaynaklanıyor.
Sema Kaplan - Türkiye'de organ bağışının önündeki en büyük engellerin başında medyada yer alan olumsuz haberler gelirken, Doğu ve Güneydoğu'da ise bazı önyargılar organ bağışına engel oluyor.
Doğu ve Güneydoğu'daki 12 ili kapsayan ve merkezi Diyarbakır'da bulunan Doku ve Organ Nakli Bölge Koordinasyon Merkezi, organ bağışının dinen günah olmadığı konusunda vatandaşları ikna etmeleri için din adamlarından destek istedi.
Merkez, organ bağışı konusunda eğitim vermeye hazırlandıkları din adamlarından özellikle cuma hutbelerinde ve vaazlarında bu konuyu dile getirerek bağışın günah olmadığı konusunda vatandaşları ikna etmelerini istedi.
Merkez koordinatörü Sema Yavuz Erten, AA muhabirine yaptığı açıklamada, merkezin kurulduğu 2007 yılından bu yana, bölgedeki çok sayıda donörden alınan organların Türkiye'nin dört bir yanında nakil bekleyen hastalara, başka bölgelerde bağışlanan organların da bölgede nakil bekleyen hastalara ulaştırılmasını koordine ettiklerini söyledi.
Bölgede nakil merkezlerinin açılması ile organ nakli için vatandaşların başka illere sevkine gerek kalmadığını, başka bölgelerde geçmiş yıllarda nakil yaptıran hastaların da kontrollerini bu merkezlerde yaptırma imkanı bulduğunu ifade eden Erten, Dicle Üniversitesi'nde (DÜ) karaciğer, böbrek, kornea ve ilik, Elazığ Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde kornea, Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde böbrek, Malatya İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi'nde ise böbrek ve karaciğer nakli yapıldığını belirtti.
-"5 yılda 10 bin kişi canlı bağışta bulundu"-
Erten, merkezin kurulmasından önce sadece Malatya'da nakil yapılabildiğini, geri kalan 11 ilin hiçbirinde beyin ölümü bildirimi yapılmadığını ve kimsenin organ bağışında bulunmadığını ifade ederek, merkezin kurulmasından sonra ise verilen eğitim ve yürütülen çalışmalarla büyük bir aşama kaydedildiğini söyledi.
Bölgede diyalize giren yaklaşık 3 bin hastadan nakil merkezlerine kayıt yaptıran 520'sinin böbrek, 200 hastanın karaciğer, yaklaşık 200 hastanın da kornea nakli için beklemede olduğunu belirten Erten, 5 yılda gerçekleşen 256 beyin ölümünden 37'sinin donör olduğunu söyledi.
"5 yılda 220 organın bağış bekleyen hastalara nakli yapıldı" diyen Erten, bu sayının artırılması ve organ bağışının yaygınlaşması için yürüttükleri çalışmalar sonucu 5 yılda 10 bin kişinin canlı bağışta bulunduğunu belirtti.
Erten, Türkiye genelinde hizmet veren 9 merkez arasında organ bağışı sıralamasında Erzurum'dan sonra son sırada yer aldıklarına dikkati çekerek, organ bağışı konusunda batıdaki merkezlerin sayısını yakalamak için çalışmalarını sürdürdüklerini bildirdi.
-"En büyük engel dini kaygılar"-
Erten, Türkiye'de organ bağışındaki en büyük engelin organ mafyası gibi konularda medyada yer alan alan haberler olduğunu ifade ederek, Doğu ve Güneydoğu'da ise organ bağışının günah olduğu yönünde ön yargının hakim olduğunu söyledi.
Bağış konusunda görüştükleri vatandaşların çoğunun, "bu konuyu köyün imamına" veya "melelere soralım" dediğini anlatan Erten, duyarlı vatandaşların da aile içi baskı ve çatışmalar nedeniyle bağıştan vazgeçtiğini belirtti.
Erten, verdikleri eğitimlere rağmen organ bağışı konusunda henüz yeterli bilincin oluşmadığına dikkati çekerek, "İnsanlar en çok dini kaygılardan bağıştan kaçınıyor. Bize, 'organlarım ahirette benden hesap sorar mı-', 'bağışta bulunduğum kişinin günahlarından sorumlu olur muyum-' diye soran vatandaşlar var. Yakınlarını kaybeden bazı hasta yakınları ile temasa geçtiğimizde ise, 'utanmadan bir de organlarımızı mı istiyorsunuz-' diyorlar. Bu kapsamda din adamları ve kanaat önderlerine organ bağışı konusunda eğitim vereceğiz. Bilgilendirdiğimiz din adamlarından da bölgede organ bağışının yaygınlaşması için vatandaşları ikna etmelerini isteyeceğiz" diye konuştu.
-"Organ bağışı vasiyettir"
Erten, organ bağışında bulunan herkesin hayatını kaybettiğinde organlarını bağışlamasının mümkün olmadığını, ancak beyin ölümü ile sonuçlanan vakalarda organların bağışlanabilmesinin söz konusu olduğunu hatırlattı.
Sağlığında organlarını bağışlayan bazı vatandaşların beyin ölümü gerçekleştiğinde, birinci derece yakınları ile temasa geçtiklerini ancak ailelerinin organ bağışlamaya yanaşmadığını ifade eden Erten, "Cenaze sahipleri,
'Ölümüze saygısızlık etmeyelim' diyebiliyor. Oysaki organ bağışı bir vasiyettir. Kişi hayatını kaybettiğinde etik olarak bu kararı uygulamak aileye düşüyor. Ancak her şeye rağmen yakınlarının iradesi göz önüne alınıyor. Batman'da 12 yaşında diyalize giren bir çocuk hipertansiyona bağlı beyin kanaması geçirdi. Tedavi gördüğü hastanede beyin ölümü gerçekleşen çocuğun annesine organ bağışı konusundaki düşüncelerini sorduğumuzda, 'benim oğlum böbrek hastası iken kim ona organ bağışladı, ben de bağışlamıyorum' dedi. 10 dakika sonra ise gelip oğlunun organlarını bağışladığını belirterek, 'helal olsun, feda olsun' dedi. Belli ki o on dakikalık süre içerisinde empati kurmuştu" dedi.
-"Bir bağış 8 kişiye hayat veriyor"-
Merkez koordinatörlerinden Hatice Gündüz ise, beyin ölümü gerçekleşen bir kişinin bağışladığı kornea, böbrek, karaciğer, kalp kapakçığı ve akciğer ile en az 8 kişiye hayat verdiğini ifade ederek, kalbin 3, karaciğerin 18, böbreğin de 72 saat içerisinde nakil yapılması gerektiğini söyledi.
Türkiye'de her yıl bin kişinin nakil beklerken hayatını kaybettiğini vurgulayan Gündüz, "Beyin ölümü gerçekleşenler de, organ bekleyenler de bu dünyada yaşıyor. Organ nakil merkezlerinde annelerinin yanında nakil bekleyen çocukların nasıl gözyaşı döktüğünü gördüğünüzde, 'anne ben ölecek miyim-' feryatlarını duyduğunuzda organ bağışının ne kadar sevap olduğunu anlamanız daha kolay oluyor. Kendimizi organ bağışı bekleyen hasta ya da çocuğuna organ bekleyen anne veya babanın yerine koymalıyız. Her şey biz insanlar için. Yarın aynı durumda biz veya yakınlarımız olabilir. Allah bize öldüğümüzde bile farklı bedenlerde yaşama ve hayat kurtarma şansı veriyor. Kimse, 'benim başıma gelmez' diye düşünmesin" diye konuştu.
Gündüz, beyin ölümü gerçekleşen hasta yakınları ile organ bağışı konusunda temasa geçtiklerinde onların acısına ortak olup gözyaşı döktüklerini, bağışlanan organları ise nakil bekleyen hastalara ulaştırdıklarında onların sevincine tanıklık ettiklerini söyledi.
Organ nakli konusundaki son gelişmelerden sonra bölgede, yüz, kol, bacak rahim nakli için başvurular yapılmaya başlandığını ifade eden Gündüz, bu kapsamda yaklaşık 50 kişinin yüz, kol ve bacak, 5 kişinin de rahim nakli için başvuru yaptığını söyledi.
-Hutbe hazırlandı-
Diyarbakır Müftüsü Nimetullah Erdoğmuş ise, organ bağışı ile ilgili bölgede yaşanan sorunun kendilerine iletilmesinin ardından organ bağışının günah olmadığı bilgisinin il, ilçe ve köylerde vatandaşlara din görevlilerince ulaştırılması için ilk aşama olarak bir hutbe hazırladıklarını söyledi.
Hutbenin, Diyarbakır'ın tüm camilerinde okutulduğunu, organ bağışı ile ilgili dini bilgileri de cemaatle paylaşmayı sürdürdüklerini ifade eden Erdoğmuş, şöyle dedi:
"Bu duyarlılığı sürdürecek, vaazlar ve sohbetlerle konuyu canlı tutacağız. Pek çok insan tedavisi zor olan hastalıklarla uğraşırken bir o kadar insan da organ ve kan nakli gibi yöntemlerle tedavisi mümkün iken ya ilgisizlik ya da dini gerekçelerle bu tedavi yöntemlerine yanaşmıyor. Sevgili Peygamberimizin
'İnsanların en hayırlısı insanlara en faydalı olandır' şeklindeki buyruğunu anımsayarak, bizler de insanlara faydalı olmak için organ nakli konusunda şahsımız ve hayatını kaybeden yakınlarımız adına gereken ne ise hızlı bir şekilde yerine getirmeliyiz. Organ nakli ile iyileşen insanların bize gönülden dua edeceğini bilmeliyiz. Peygamberimiz, 'Mü'minin din kardeşi için arkasından yaptığı dua kabul olur' buyurmuşlardır. Belki de bu vesile, bizim kurtuluş vesilemiz olacaktır. Peygamberimiz, 'Kim bir Müslümanı sıkıntıdan kurtarırsa, Allah da o sebeple onu kıyamet günü sıkıntılarından kurtarır' buyuruyor. Buna göre bizler, organ ve kan bağışı ile başkasının dünyasını aydınlatırsak, Rabbimiz bunun ecrini verecektir. Müftülük olarak hayati önem taşıyan böylesine önemli bir konuda bir hutbeyle yetinmeyip organ bağışının yaygınlaşması için çalışmalarımızı sürdüreceğiz."
Erdoğmuş, hutbede bu bilgilerin yanı sıra Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu'nun kararına göre ölenin organ ve dokularının tedavi maksadıyla kullanılmasının caiz olacağı hususlara de yer verdiklerini belirtti.
Yayıncı: Behçet Güngör - DİYARBAKIR