Abant'ı Gelecek Nesiller İçin Korumalıyız"
Abant İzzet Baysal Üniversitesi (AİBÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Hidrobiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Okan Külköylüoğlu, "Abant Gölü'nü şimdi koruyamazsak ne yazık ki gelecekte gölün bu mevcut kısmı, temiz yapısını korumakta zorluk çekeceğiz" dedi.
İLHAMİ ÇETİN - Abant İzzet Baysal Üniversitesi (AİBÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Hidrobiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Okan Külköylüoğlu, "Abant Gölü'nü şimdi koruyamazsak ne yazık ki gelecekte gölün bu mevcut kısmı, temiz yapısını korumakta zorluk çekeceğiz" dedi.
Külköylüoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, doğal güzellikleri ile tatilcileri büyüleyen Abant Gölü'nün oluşumunun yaklaşık 7-8 bin sene öncesine dayandığını söyledi.
Abant Gölü'nün geçmişte akan bir dere olduğuna dikkati çeken Külköylüoğlu, "Şimdi ise bu derenin giriş kısmında karşılıklı iki tane tepenin toprak kayması sonucu oluştuğunu biz yapılan çalışmalarla biliyoruz. Bu süreçte arka kısımda kalan çukurluk alanda su toplanmış ve Abant Gölü oluşmuştur" diye konuştu.
Mevcut gölün en derin yerinin 18 metre olmakla beraber göl suyunun alanının ise yaklaşık 125 hektara denk geldiğini kaydeden Külköylüoğlu, Abant Gölü Tabiat Parkı'nın ise toplamda bin 200 hektarlık bir alanı kapladığını, bu alanda çok farklı endemik türlerin bulunduğunu belirtti.
Külköylüoğlu, tabiat parkı içinde bin 305 civarında türün bilimsel olarak isimlendirildiğini dile getirerek, "Abant Gölü'nde endemik türler arasında en önemlisi meşhur Abant çiğdemidir. Daha sonra gölde yaşayan Abant alası da bu ünlü gölün ününe ün katmakta" ifadesini kullandı.
Son yıllarda yaşanan birtakım talihsiz olaylar yüzünden göl yapısında ve çevresinde bazı değişikliklerin olduğuna işaret eden Külköylüoğlu, Abant Gölü'nün kıyı rejiminin toprakla doldurulup yolun genişletilmesi sonucunda Abant Alası'nın kendisine yumurtlayacak alanlar bulamadığını, bu nedenle bu endemik balık türünün sayısında azalma görüldüğünü belirtti.
Göle atılan balık türlerinin artması nedeniyle Abant Alası'nın yaşam alanının tehdit edildiğine dikkati çeken Külköylüoğlu, bu yeni türlerle mücadele edemeyen Abant alasının sayısının azaldığını bildirdi.
Külköylüoğlu, Abant Gölü'nün denizden yüksekliğinin bin 350 metre olan ve kısmen yarı temiz haldeki göller kavramına girdiğini ve bu yapının korunarak gelecek diğer nesillere aktarılması gerektiğinin altını çizerek, "Abant Gölü'nde özellikle son 10 senedir aşırı miktarda yoğun bir turistik aktivite mevcut. Bunun sonucunda Abant'taki ekosistemin zarar gördüğünü ve çevre sorunlarının ortaya çıktığını tespit etmiş durumdayız" şeklinde konuştu.
Osmanlı arşivlerinden elde edilen belgeler arasında 1888 yılında çizilmiş bir harita bulunduğunu anlatan Külköylüoğlu, şöyle devam etti:
"O dönemde, Abant'ı 6 derenin beslediği görülmekte. O dönemde 6 olan dere sayısı şu anda bire düşmüş. O da cılız bir deredir ve kısmi zamanlarda kesilmekte. Bütün bu etkiler, 50-100 senedir Abant üzerinde gösterdiğimiz olumsuz etkileri incelemek açısından çok önemli. Abant Gölü'nü şimdi koruyamazsak ne yazık ki gelecekte gölün bu mevcut kısmı, temiz yapısını korumakta zorluk çekeceğiz. Gelecek nesiller için Abant'ı korumalıyız. Mevcut sistemde Abant Gölü'nde birtakım çevre sorunları olduğunu biliyoruz yaptığımız çalışmalar bunu göstermektedir. Abant Gölü'nde ciddi bir koruma programı devamlılığı çok daha önemli. Bu program içerisinde Abant Gölü ve çevresinin her türlü dış etkiden korunması ve aynı zamanda buranın gerek turistik gerekse diğer amaçla bilimsel amaçta da kullanılması gerektiğini biz çalışmalarımızla göstermiş durumdayız."
Külköylüoğlu, Abant'taki bitki çeşitliliğine de değinerek, doğru işlerle doğru yerde doğru karar vermekle Abant'ı bir sonraki nesillere doğru şekilde aktarabilmek için çalıştıklarını sözlerine ekledi.