2. Nöropatik Ağrı Sempozyumu
Türk Nöroloji Derneği bünyesindeki Nöropatik Ağrı Çalışma Grubu tarafından düzenlenen uluslararası katılımlı Nöropatik Ağrı Sempozyumu'nun 12.'si Antalya'da düzenlendi.
Türk Nöroloji Derneği bünyesindeki Nöropatik Ağrı Çalışma Grubu tarafından düzenlenen uluslararası katılımlı Nöropatik Ağrı Sempozyumu'nun 12.'si Antalya'da düzenlendi.
Belek turizm merkezindeki bir otelde düzenlenen, nöropatik ağrı ve fibromiyalji alanında dünyanın ve Türkiye'nin önde gelen uzmanlarını bir araya getiren sempozyumda, nöropatik ağrı konusundaki son gelişmeler paylaşıldı. Kanserde ağrı yönetimi, diyabete (şeker hastalığına) eşlik eden nöropatik ağrı, bel ağrısı, ameliyat sonrası nöropatik ağrı, fibromiyalji gibi konularda bilgi verildi.
Ayrıca, hasta ve hekimleri nöropatik ağrı konusunda bilgilendirmeye yönelik "Ağrını Tanı" kampanyasının sürdürüldüğü ana mecra olan www.agrinitani.com web sitesinden de söz edildi.
Sempozyumun başkanlığını yapan Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ersin Tan, nöropatik ağrının sinir sistemini etkileyen bir hastalık olduğunu ifade ederek "yanma, batma, donma, elektrik çarpar gibi ve karıncalanma" şeklinde şikayetlerle kendini gösterdiğini vurguladı.
Nöropatik ağrının yaşam kalitesini önemli ölçüde etkilediğini belirten Prof. Dr. Tan "Nöropatik ağrı tüm nüfusun yüzde 7-8'inde görülmektedir. Kronik ağrısı olan her beş hastanın birinde nöropatik özellikler mevcuttur. Hastaların yüzde 80'i orta ve şiddetli ağrıdan yakınmaktadır. Nöropatik ağrı en çok diyabetli veya kronik bel ağrısı olan hastalarda görülüyor" diye konuştu.
Prof. Dr. Tan, nöropatik ağrı tanısı ve tedavisinin hekimler tarafından yeterince bilinmemesi nedeniyle hastaların bu şikayetlere karşı sıklıkla basit bir ağrı kesici kullandığını, oysa ki sinir hasarından kaynaklı bir durum olan nöropatik ağrı tedavisinde basit ağrı kesicilerin hiçbir faydasının olmadığını dile getirerek, hastaya boşu boşuna ilaç yüklemesi yapıldığını, bunun da hastaya hem maddi zarar verdiğini, hem de tedavi olmadan ilaca bağlı yan etkilerin görülme riskini arttırdığını belirtti.
Nöropatik Ağrı tedavisindeki etkin olmayan ilaçların kullanımının maliyetine de değinen Tan "Ülkemizde nöropatik ağrı tedavisindeki irrasyonel ilaç kullanımının (akılcı olmayan yanlış tedavilerin) yılda 60 milyon liradan fazla bir maliyeti vardır" dedi.
Kanserde ağrı yönetimi
Tan, kanser hastalarında tümörün kendisi veya cerrahi, radyoterapi (ışın tedavisi), kemoterapi (ilaç tedavisi) gibi çeşitli tedavilerin nöropatik ağrıya neden olabildiğini ifade ederek, şöyle devam etti:
"Kanser ağrısının yaklaşık yüzde 20'si nöropatik ağrı tipindedir. Karma ağrılar gözönüne alındığında bu oran yüzde 40'a ulaşabilmektedir. Kanserli hastaların nöropatik ağrısı genellikle yanıcı, iğne batması şeklinde, elektrik çarpması veya hissizlik olarak tarif edilmektedir. Kanser hastalarında ağrı, yaşam kalitesini en çok etkileyen ve maluliyete yol açan sorunlardan biridir. Hastalığın durumuyla ilgili kontrollerin yapılmasının ardından, hekimin gerekli görmesi durumunda uygun rehabilitasyon programının tedaviye eklenmesi için hastaların yönlendirilmesi gerekir."
Diyabetik nöropatik ağrı
Diyabet'in (şeker hastalığı) tüm dünyada ve ülkemizde giderek büyüyen bir sağlık problemi olduğunu dile getiren Prof. Dr. Tan, Türkiye'de diyabet sıklığının son 10 yılda yüzde 90 arttığının bilindiğini hatırlattı.
Tan, bir çalışmaya göre Türkiye'de 6.5 milyon diyabetli hasta olduğunun tahmin edildiğini vurgulayarak, bu çalışmanın sonuçlarına göre Türkiye'de her 6 diyabet hastasından birinde diyabete bağlı nöropatik ağrı görüldüğünü söyledi.
Nöropatik ağrının diyabet hastalarının yaşam kalitesinin azalmasına neden olduğunu, çalışma hayatı, uyku düzeni ve yaşamdan zevk almaları üzerinde olumsuz etkisi olduğunu ifade eden Tan, nöropatik ağrının giderilmesi durumunda hastaların psikolojisinin ve yaşam kalitesinin de düzeldiğini belirtti.
Kronik bel ağrısı
Prof. Dr. Tan, en sık polikliniğe başvuru nedenlerinden birinin kronik bel ağrısı olduğunu ifade ederek, "Toplumun yüzde 80'inden fazlası yaşamı boyunca bir kez bel ağrısı atağı geçirir. Bel ağrılı hastaların yaklaşık üçte birinde ağrı kronik (uzun süreli-ısrarcı) olmaktadır. Kronik bel ağrılarının yarıdan fazlası nöropatik kökenlidir" dedi.
Omurga yaralanması olan hastalarda kronik ağrının yüzde 96'ya varan oranlarda görüldüğünü aktaran Tan, omurga hasarına bağlı ağrının yıkıcı etkileri olması nedeniyle başlı başına ciddi bir sağlık sorunu olduğunu vurguladı
Ameliyat sonrası nöropatik ağrı
Tan, cerrahi operasyon geçiren hastaların yarısında nöropatik ağrı geliştiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Tüm cerrahi işlemlerde kesi yapılmaktadır. Bu küçük de olsa bir sinir hasarına yol açmaktadır. Ameliyat sonrası nöropatik ağrı, ameliyattan sonra başlayan, yara iyileştiği halde geçmeyen bir ağrı türüdür. Bu tip ağrılara sıklıkla artroskopi, meme cerrahisi, el-ayak bileği cerrahisi, kalp ameliyatları, sezeryan, fıtık ameliyatları, kalça-diz protezi, ampütasyon ve omurilik cerrahisi gibi ameliyatlar sonrasında rastlanmaktadır."
Fibromiyalji, kadınlarda erkeklere göre 7 kat fazla görülüyor
Sempozyumda, fibromiyalji sendromu hakkında görüş veren Türkiye Romatizma Araştırma ve Savaş Derneği (TRASD) Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşen Akıncı Tan da, fibromiyaljinin toplumda her 100 kişiden 3 ila 6'sında görüldüğünü ve görülme sıklığının kadınlarda erkeklere göre 7 kat daha fazla olduğunu ifade etti.
Fibromiyaljinin neredeyse romatizmal hastalıklar kadar yaşam kalitesini bozan bir durum olduğunu ve birçok hastalığı taklit edebilecek yakınmaların eşlik edebildiğini belirten Prof. Dr. Tan, şunları kaydetti:
"Yumuşak doku romatizması ya da kas romatizması olarak da adlandırılan fibromiyalji sendromu, en çok yaygın vücut ağrısı, uyku bozukluğu ve yorgunluk belirtilerine neden olur. Fakat hastalar bu belirtiler dışında sabah tutukluğu, eklem ağrıları, uyuşmalar, kuru göz, irritabl barsak sendromu, baş ağrısı, konsantrasyon azalması ve unutkanlık, anksiyete, depresyon, sık idrara çıkma, huzursuz bacak sendromu ve benzeri semptomlar da yaşayabilmektedir. Fibromiyaljinin nedeni henüz tam anlaşılamadı. Teşhis koyarken iyi bir muayene yapmak çok önemlidir. Çünkü hastalığa özgü bir laboratuvar testi henüz bulunmamaktadır."
Tan, kadın olmanın ve orta yaşın bu sendrom için risk faktörleri olduğunu, aile öyküsü ve romatizmal hastalığı olanlarda bu duruma daha sık rastlandığını belirtti.