100 Yıllık Savaş Malzemelerini Halen Kullanıyorlar
Çanakkale Kara Savaşları'nın en çetin çatışmalarının yaşandığı Conkbayırı'na yakın Küçükanafarta köyünde bazı vatandaşlar, onlarca yıl önce cephede bulunan mermi kovanı, süngü, metal levha ve İngiliz çapası gibi malzemelerden günlük yaşantılarında halen yararlanıyor.
ZAFER AKPINAR - Çanakkale Kara Savaşları'nın en çetin çatışmalarının yaşandığı Conkbayırı'na yakın Küçükanafarta köyünde bazı vatandaşlar, onlarca yıl önce cephede bulunan mermi kovanı, süngü, metal levha ve İngiliz çapası gibi malzemelerden günlük yaşantılarında halen yararlanıyor.
Eceabat ilçesi sınırları içindeki köyde yer alan evlerde, bir asır önceki savaşın izlerini taşırcasına birçok obje, eşya bulunuyor. Evlerin çatı ve duvarlarında bile cephede eşek ile katırların güneşten korunması amacıyla düşman kuvvetlerinin getirdiği ve geri dönerken bıraktığı metal levhalar görülebiliyor.
Bazı binaların kapı girişlerine yerleştirilmiş top mermisi kovanları, anahtarlık olarak kullanılıyor.
Küçükanafarta sakinlerinden Hasan Tuzcuoğlu (73), AA muhabirine yaptığı açıklamada, Çanakkale gazilerinin anılarını dinleyerek büyüdüğünü söyledi.
Tuzcuoğlu, çocukluğunda, köylüleri Şerif Ali Mehmet, Abdullah ve Mehmet Çavuş, köy meydanında harp anılarını anlatırken hep yanlarında olmaya çalıştığını belirtti.
Şerif Ali Mehmet'in 40 yıl önce anlattığı "çakı hikayesi"ni unutamadığını dile getiren Tuzcuoğlu, şöyle konuştu:
"Siperler birbirine çok yakın. Belki ihtiyaçtan belki de hatıra amaçlı İngiliz askerinden çakı istemiş. İngilizler'in çakısı süper tabii. İngiliz askeri kırmamış, atmış çakısını. Biraz uzağa düşmüş, belki de tuzak amaçlıydı. Çıkıp alamıyor çakıyı. Cepheden bir arkadaşı, 'Çıkıp alsana çakıyı, seni vurmaz artık' demiş. Mehmet dayı da 'O vurmaz ama siperin diğer ucundaki asker vurabilir' diyerek çakıyı alamamış. Sonra çatışmada bacaklarına isabet eden mermiler nedeniyle gazi olmuş."
İngiliz askerleri gaziyi dövüp öldüğünü zannederek bırakmış
Küçük yaşlarda öğretmenlerinin, Çanakkale gazilerini, anılarını anlatmak üzere okula getirdiği bilgisini veren Tuzcuğlu, Sütlaç Hüseyin olarak bilinen gazinin anlattıklarını da belleğinde koruduğunu ifade etti.
Büyükanafarta köyündeki okula gelen gazinin, İngiliz askerlerine yakalandığını söylediğini aktaran Tuzcuoğlu, "O dönem bizim askeri dövmüşler, öldüğünü zannedip bir yere atmışlar. Kalktıktan sonra eve giden gazi Hüseyin, öyle dayak yemiş ki gömleği yaralarına kaynamış. Ilık suyla annesi zor temizlemiş, gömleği vücudundan ayırmış" ifadesini kullandı.
Babaannesinin 1995 yılında, 101 yaşında vefat ettiğini bildiren Tuzcuoğlu, "O zamanlar 20 yaşlarında genç bir kız. Savaştan sonra gördüğü İngiliz ölülerini anlatırdı. 'Arpa demeti gibi İngiliz ölüsü vardı' demiştir. Ceset kokusundan yürüyemiyorlarmış" diye konuştu.
Düşman askerlerinin bıraktığı çatal ve kaşıkları kullanmışlar
Tuzcuoğlu, o yıllarda evlerin yıkıldığını ve bölge insanının yaşayabileceği yerler yapmaya çalıştığını dile getirdi.
İngiliz ve diğer düşman askerlerinden kalan ray demirleri, tahta, metal levhaları bulup getirdiklerini belirten Tuzcuoğlu, şunları kaydetti:
"Derme çatma barakalar yapmışlar. İngiliz çapaları, kaşık ve çatal, yemek kapları, büyük tencereler, ne buldularsa getirmişler. O yıllarda Türkiye'de ahşap yapımı kaşıklar kullanılırken biz cephede bulduğumuz pırıl pırıl metal kaşık ve çatallarla yemek yiyorduk. Evlerimizin damındaki metal levhalar, o dönemden kalma yani 100 yıllık. Evimizin önündeki bahçede halen asırlık İngiliz çapası var. Süngüleri askılık gibi kullanıyoruz. Bazı tarla işinde kullandığımız malzemeleri asıyoruz. Mermi kovanlarını anahtarlık yaptık."
Birçok evde savaşın izlerinin görülebileceğine değinen Tuzcuoğlu, her evin küçük birer müze gibi olduğunu sözlerine ekledi.