Taş Ocaklarının Kansere Neden Olduğu İddiası
Antalya Kent Konseyi Sağlık Çalışma Grubu, yerleşim merkezilerinin yakınlarında faaliyet gösteren kum ve taş ocaklarının astım ve kanser vakalarında artışa neden olduğu iddiaları üzerine ilgili kurum ve kuruluş temsilcilerinin de katıldığı geniş kapsamlı bir toplantı düzenledi.
Antalya Kent Konseyi Sağlık Çalışma Grubu, yerleşim merkezilerinin yakınlarında faaliyet gösteren kum ve taş ocaklarının astım ve kanser vakalarında artışa neden olduğu iddiaları üzerine ilgili kurum ve kuruluş temsilcilerinin de katıldığı geniş kapsamlı bir toplantı düzenledi. Yaklaşık iki saat süren toplantıda varılan mütabakatla, acil olarak alınması gereken önlemlerle ilgili bir öneri rapor hazırlandı.
Kent Konseyi'nde Sağlık Çalışma Grubu Başkanlığında düzenlenen toplantıya Genel Sağlık İş Sendikası, Tabip Odası, Büyükşehir Belediyesi, Akdeniz Üniversitesi, Hisarçandır Köyü Muhtarlığı, Konyaaltı Belediyesi, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, Karayolları 13. Bölge Müdürlüğü, Hasta ve Sağlık Hakkı Derneği, Halk Sağlığı Müdürlüğü; Çevre Sağlığı Şube Müdürlüğü ve Bulaşıcı Hastalıklar Şube Müdürlüğü ile A Çevre Platformu'ndan temsilcilerin yanısıra bazı köy muhtarları da katıldı.
ARAŞTIRMA YAPILMASI İSTENDİ
Halk Sağlığı Müdürlüğü ve Akdeniz Üniversitesi Halk Sağlığı tarafından kum, taş ve maden ocaklarında çalışanlar ve bölge halkı ile ilgili kronik hastalıklar (özellikle akciğer hastalıkları) konusunda epidemiyolojik bir araştırma yapılması gerektiğine önemle dikkat çekilen raporda, ocak ruhsatlarının yerelde verilmesi, Valilik ve Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere sivil toplum temsilcilerinin de içinde yer alacağı bir kontrol ve denetim mekanizamasının oluşturulması talebi de yer aldı.
GELEN ŞİKAYETLER ÜZERİNE
Toplantının açılış konuşmasını yapan Kent Konseyi Sağlık Çalışma Grubu Başkanı Dr. Arif Bulut, "Taş ve kum ocaklarının faaliyet gösterdiği bölgelerdeki köylerde yaşayan vatandaşların, muhtarların ve Çevre Platformu üyelerinin gözlem ve kanaatlerine dayanılarak taş ve kum ocaklarının sebep olduğu kanser, astım ve akciğer hastalıkları vakalarında artış olması sonucu konunun ilgili katılımcı kurumlarla birlikte değerlendirmek üzere Antalya Kent Konseyi Sağlık Çalışma Grubu tarafından bu toplantı planlanmıştır" dedi.
KAYDA DEĞER VAKA TESPİTİ SÖZKONUSU DEĞİL
Hisarcandır Köyü Muhtarı Sait Karateke, yaşadıkları bölgede kanser vakalarında artış olduğunu ileri sürerken, Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı Başkanlığından Dr. Ozan Salim, bu konuda kayda değer bir vaka tespitinin söz konusu olmadığını söyledi.
Göğüs Hastalıkları Bölümünden Dr. Burcu Karaboğa ise kronik akciğer hastalıklarında, özellikle ocaklarda çalışanlar ve yöre halkında artış olabileceğini, ancak bu konudaki sağlıklı verilerin en az 10 yıl sürecek araştırmalar sonucunda ortaya konulabileceğini ifade etti.
Hasta ve Halk Sağlığı Derneği'nden Sevgi Acar taş ocaklarının faaliyet gösterdiği bölgelerde hasta vakalarda artış olduğuna dikkat çekerken Çevre Platformundan Hediye Gündüz ise "Taş ocaklarının olduğu bölgede yaşayanlar, yaptığımız görüşmelerimizde kanser ve akciğer hastalıklarında artış olduğunu söylemektedirler" ifadesini kullandı.
TARAMA YAPILSIN
Çevre Sağlığı Şube Müdürü Metin Kandemir, astım ve kanser vakalarında artış olduğu ile ilgili kendilerine ulaşan bir dilekçeyi Valilik ve Büyükşehir Belediyesine bildirdiklerine dikkat çekti.
Bulaşıcı Hastalıklar Şube Müdürü Dr. Ayşe Çakır ise ocaklarda çalışanlar ve bölge halkına yönelik bir tarama çalışması yapılabileceği önerisinde bulunurken, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü'nden Hulusi Özer ise taş ocakları ruhsatlarının yerleşim yerlerine uzak İç Anadolu ve Torosların kuzey bölgelerinde verilmesi gerektiği görüşünü savundu.
Karayolları 13. Bölge Müdürlüğü'nden Metin Şatır ise toz ve partiküler madde yoğunluk ölçümlerinin yapılmadığını söyledi.
Toplantıda genel olarak, kum ve taş ocaklarının yaydığı tozların partiküler madde olduğu, bunun da akciğer hastalıklarına neden olabileceği vurgulandı. İşletmelerde dinamitle yapılan patlamalar sonucu asbest vb. maddeler toprağa ve suya karışarak insan sağlığına ve bitkilere zarar verebilmektedir denildi. Hazırlanan raporda, madencilik faaliyetlerinin yapılacağı 25 hektardan az alanlar için ÇED raporunun istenmemesi de eleştirildi. - ANTALYA