İpek Mendile Basılı Haritaların Savaşta Rolü Neydi?
İkinci Dünya Savaşı'nda Müttefik ülkelerin askerleri, düşman topraklarına düşme ihtimaline karşı mendile basılmış haritalar kullanıyordu.
İkinci Dünya Savaşı'nda Müttefik ülkelerin askerleri, düşman topraklarına düşme ihtimaline karşı mendile basılmış haritalar kullanıyordu.
Kayınpederimin mendillerini saklıyorum dersem şaşırmayın. Ama bunlar sıradan mendil değil. Savaş sırasında Avrupa'nın eski sınırlarını gösteren haritaların basılı olduğu bez mendiller.
Askerler bu mendilleri burun silmek için kullanmıyordu elbette. Zira hayatınız burada işaretlenmiş bir dağ geçidi, yol veya hava sahasına bağlı olabilirdi.
İkinci Dünya Savaşı'nda Almanya, İtalya ve Japonya'ya karşı savaşan Müttefik devletler İngiltere, Fransa, Sovyetler Birliği, Çin ve ABD gibi ülkelerden oluşuyordu.
Kayınpederim Howard Walker 20 yaşından itibaren Avustralya Hava Kuvvetleri'ne bağlı bir pilot olarak 1941-45 yılları arasında İtalya ve eski Yugoslavya üzerinde uçarken ceketinin cebinde bu mendillerden taşıyordu. Bugün o üç mendil çerçevelenmiş halde evimin duvarında asılı, savaş yadigarı olarak.
"Paraşütle atlama veya düşman hattına düşme ihtimaline karşı bu mendilleri bizi yeniden güvenli bölgelere taşıyacak garanti olarak görüyorduk" diyor Howard.
Mendillerin iki yüzünde farklı haritalar basılmış. Bir tarafta Macaristan, Romanya ve İtalya, diğerinde Ege Denizi, Yunanistan, Türkiye ve Kiklad adaları - şehirler, nehirler ve dağlarıyla birlikte. Diğerinde Roma, Sicilya, Sardunya ve Napoli, bir diğerinde Yugoslavya ve kuzey İtalya...
Yarım metrekare büyüklüğündeki mendiller ipek dokuma, kullanışlı ve dayanıklı. Savaş başlarında bazı haritalar dut yaprağından yapılma kağıtlara basılmış. Bunlar normal kağıttan daha dayanıklıymış. 1940'ların ortalarından itibaren ipek değerlendiğinde suni ipek ve asetat gibi sentetik kumaşlar kullanıldı.
Howard'ın görevi, Ruslarla savaşan ve geri çekilen Almanlara karşı Yugoslavya, İtalya ve Yunanistan'daki partizanlara havadan silah ve mühimmat ile yiyecek ve giyecek tedarik etmekmiş. Bu seferler sırasında yerden uçaklara ateş edilirmiş.
Müttefiklerin savaş uçaklarında görev alan pilotlara mendil haritaların yanı sıra, en acil ihtiyaçlarını karşılamak üzere 'hayatı idame kiti' de verilirmiş. Bu kutularda bol enerji sağlayacak şekerler, su arıtma tabletleri, tarak, olta ipi ve kancası, bir ucunda açacak olan cep bıçağı, iğne-iplik ve jilet olurmuş.
Olur da uçağınız düşman hattında düşerse çok yürümeniz gerekebileceğinden yedek çorap da bulundurulurmuş. En önemlisi ise bir tarafı gece ışıldayacak şekilde fosforlu noktalarla kaplı ve yön bulmaya yarayan düğmelermiş. Giysilere dikilen bu düğmelerin içindeki mıknatısla kuzeyi bulmak mümkün olurmuş.
Howard bu harita ve ilkyardım kutusunun pratik yararı kadar psikolojik açıdan da çok önemli olduğunu söylüyor. Kimse bunları kullanmak zorunda kalmasa bile var olduğunu bilmek insana umut veriyor, en kötüye hazırlıklı olmalarını sağlıyormuş.
Howard'ı Melbourne'de ziyaret ettiğimde, yolunu kaybetmeme konusunda başka savaş derslerinden de söz etti.
"Espri anlayışınızı korumalı, ilkyardım kutunuzu yanınızdan ayırmamalısınız," diyordu.
Ama hepsinden önemlisi, insanların politikadan ve ideolojiden daha önemli olduğunu söylüyordu. Dünya liderleri bugün hala kimin düşman kimin dost ülke olduğunu, sınırların nereden geçmesi veya başkentin neresi olması gerektiğini tartışıyor olabilirler. Oysa tıpkı o mendillerdeki haritalarda olduğu gibi, ülkeler arasındaki sınırlar bir süre sonra geçersiz hale gelip bir mendil gibi buruşturulup atılabilir.