Datça, Yılmaz Güney'i Unutmadı
MUĞLA´nın Datça İlçesi´nde, Kültür ve Turizm Bakanlığı´nın katkılarıyla düzenlenen, Uluslararası Datça Sinema ve Kültür Festivali´nin 2´nci gününde Türk Sineması´nın büyük ismi Yılmaz Güney anıldı.
MUĞLA´nın Datça İlçesi´nde, Kültür ve Turizm Bakanlığı´nın katkılarıyla düzenlenen, Uluslararası Datça Sinema ve Kültür Festivali´nin 2´nci gününde Türk Sineması´nın büyük ismi Yılmaz Güney anıldı.
Amfi tiyatroda Melike Demirağ´ın konseri ile başlayan anma gecesine, Fatoş Güney, Erol Günaydın, Tarık Akan, Safa Önal, Aytaç Arman, Eşref Kolçak, Baki Davrak, Nursel Köse, Şerif Sezer, Agah Özgüç, Atila Olgaç, Engin Ayça, Gürsen Tuncer, Hülya Uçansu, Yılmaz Atadeniz ve Fadullah Taş´ın da aralarında yer aldığı sanatçılar katıldı.
BAŞINA GELMEDİK KALMADI
Gecenin ilk konuşmasını Yılmaz Güney´in eşi Fatoş Güney yaptı. Güney, ''Yılmaz büyük bir yaratıcı, büyük bir sanatçı, büyük bir romancı, bir edebiyatçı, bir mücadele insanı, büyük bir devrimci, halkının kurtuluşunun ancak ve ancak devrimde olduğuna inanan bir insandı. Ne oldu başına neler geldi? Ülkesinin, çağının tanıklığını, ezilen insanlarının tanıklığını ve onların korunmasını sinema diliyle aktarmaya çalıştığı için başına gelmedik kalmadı. 12 Eylül dönemi ile yasaklandı. 104 adet filminin negatifi imha edildi. Bunlar Türk Sineması´nın eserleridir, çocuklarıdır, mirasıdır. Bunlar katledildi ve bugüne kadar hiç kimse hesabını sormadı. Hesabını sormayı düşünmedi. Bu çok acı bir gerçek. Bu beni en çok yaralayan konulardan biridir' dedi.
100 YIL CEZAYA ÇARPTIRILDI
Bugün tartışılan gerçekleri, 35-40 yıl önce söylediği için Yılmaz Güney´in cezalandırıldığını ifade eden Fatoş Güney konuşmasını şöyle tamamladı.
''Bunları söylemeye cesaret ettiği için yazılarından ve fikirlerinden ötürü 100 yıl cezaya çarptırıldı ve Türkiye´den ayrılmak zorunda kaldı. Bunun acılarını anlatmak, ifade etmek mümkün değil. Yılmaz, her şeye rağmen ülkesine damgasını vurdu. Ülkesinin insanlarının, ülkesinin halklarının kalbinde taht kurdu. Türkiye durdukça, dünya sineması durdukça hak ettiği yeri bulacak, hep anılacak, hep örnek alınacaktır.'
ÇOCUK KALBİ TAŞIRDI
Geceye tekerlekli sandalyesi ile katılan tiyatronun usta ismi Erol Günaydın, Yılmaz Güney´i 1959 yılında tanıdığını belirterek, ''Esmer, kara kuru güzel bir çocuktu. Ben Ses Tiyatrosu´nda idim. Oraya girmek istiyordu. Sonra filmler çekmeye başladı, arkadaş olduk. Ben Yılmaz´ın sinema arkadaşı değil, dert ortağı oldum. Onunla beraber oturup, uzun uzun sohbetler ederdik. Gözleri gülerdi, çocuk gibiydi. Bütün o sert tavırları, haşin görünüşünün arkasında bir çocuk kalbi taşırdı. Duygusal bir anda gözleri dolardı' dedi.
Yönetmen Yılmaz Atadeniz de Yılmaz Güney´i dahi olarak nitelendirdi. Atadeniz, ''Yılmaz, insana çok yakındı. O kadar yakındı ki inanılmaz. İlk defa yönetmenlik yapacak bir arkadaşa, Lütfü Akad kadar kıymet vererek hareket ederdi. Onu kutluyor, rahmetle anıyorum. Muhteşem bir sinama adamı, bir dahi idi. Şu sözler kendisine aittir; 'Ülkesinin dertleri ile uğraşmayan sanatçı, sanatçı ruhunu kaybetmiştir' derdi. Yılmaz şöhretin üstünde bir adamdı' diye konuştu.
AK PARTİ´YE SERT TEPKİ
Gecenin son konuşmasını Türk Sineması´na yıllarca hizmet veren sanatçı Tarık Akan yaptı. Konuşmasına, CHP´li Datça Belediye Başkanı Şener Tokcan´a teşekkür ederek başlayan Akan, ''Datça gibi küçük bir yerde böyle bir anma yapıyoruz. Aradan 26 yıl geçti. 26 yıl içersinde daha büyükleri yapılması gerekirken, büyük şehirlerin belediye başkanları ortalığı yıkması gerekirken, hiçbiri yapılmadı. Çünkü bu ülkede sanata değer vermeyen iktidarlar olduğu sürece, sanatçıya da değer vermiyorlar. Çünkü sanat denen, sanatçı denen aydınlık, onları rahatsız ediyor ve hep edecektir. Bugünkü AK Parti´de olduğu gibi. Bu ülkenin yetiştirdiği dünyanın en büyük sanatçısı Fazıl Say´la uğraşmak bu iktidara yakışır. İşte üstlerine atılan bin tane pislikle, adaletle, hukukla bu iktidar yapar. Bugüne kadar bu yaşıma geldim, ben böyle bir dönem yaşamadım. Ülkemde acı çekiyorum. Ama ben şuna çok iyi inanıyorum ki biz bu ülkenin insanlarıyız. Misakı Milli sınırlarına güvenen insanlarız. Laik ve cumhuriyetçiyiz. Demokrasiye inanıyoruz. Bu mücadeleyi hep vereceğiz. Ölümüme kadar vereceğim' dedi.
Melike Demirağ, konserine 'Arkadaş' isimli parçası ile başlayıp yine Arkadaş ile bitirdi. Demirağ´a zaman zaman sanatçı dostları da eşlik etti.
Gecenin sonunda, başrollerini Tarık Akan ile Melike Demirağ´ın paylaştığı Yılmaz Güney´in 'Sürü´ filminin gösterimi yapıldı.
ANAYASANIN DEĞİŞMEYEN DÖRT MADESİNİ DE DEĞİŞTİRECEKLER
Tarık Akan, gece başlamadan önce kuliste gazetecilere yaptığı açıklamada da referanduma evet denilmesi halinde laik cumhuriyetin yok olacağını söyledi. Akan, ''Bugün Fazıl Say´ın başına gelenlerin, Nazım´ın başına gelenlerden ne farkı var? Anayasa referandumu yapılacak. Diyorlar ki 12 Eylül anayasasına karşı bir anayasa yapıyoruz. Peki, şunu soruyorum. 12 Eylül´de en büyük acıları çekmiş olan bizler, sanatçı grubu, işçi sınıfı, devrimci gruplar hepsi hayır diyor. Bu nasıl anayasa? Bakın bu şudur. Bir siyasi parti tek başına anayasa hazırlaşıp da referanduma sunmaya kalktığı anda bunun adı faşizmdir. Bunu CHP´de yapsa TKP´de yapsa faşizmdir. Bu faşizmi yapan dünyada Hitler´lerden başlar, Musoloni´ye gelir, 12 Eylül Anayasasını yapan Kenan Evren´e gelir. Bu anayasa tam bir faşist anayasadır. Lütfen sevgili halkım, yurttaşlarım referandumda evet demeyin. Şayet evet çıkarsa, laik cumhuriyet Türkiye´sini unutalım. Gelecek olan İslami cumhuriyet olacaktır. Bunu Tayyip Erdoğan zaten söylüyor. 'Yeni bir anayasa yapacağız' diyor. Anayasada değişmeyen 4 maddeyi de değiştirecektir' dedi.
Mehmet ÇİL / DATÇA (Muğla), (DHA)