SAÜ, 17 Ağustos Depremi ve Afet Çalışmaları Raporu Yayınladı
Sakarya Üniversitesi Afet Yönetim Uygulama ve Araştırma Merkezi, 17 Ağustos 1999 İzmit-Adapazarı Depremi hakkında yapılan afet çalışmaları hakkında bir rapor yayınladı.
Sakarya Üniversitesi Afet Yönetim Uygulama ve Araştırma Merkezi, 17 Ağustos 1999 İzmit-Adapazarı Depremi hakkında yapılan afet çalışmaları hakkında bir rapor yayınladı. Raporda Marmara Bölgesinde bulunan fay hatları hakkında bilgi verilirken diğer çeşitli doğal afet riskleri ve alınması gereken önlemler hakkında tavsiyelerde bulunuldu.
Sakarya Üniversitesi Afet Yönetim Uygulama ve Araştırma Merkezi'nin yayınladığı raporda aşağıdaki ifadeler kullanıldı:
"17 Ağustos 1999 İzmit-Adapazarı (M 7. 5) ve hemen ardından oluşan 12 Kasım 1999 Düzce (M 7. 1) depremleri oluşturdukları yıkım nedeniyle Türkiye'de yüzyılın felaketi olarak adlandırılmıştır. Bu depremler Kuzey Anadolu Fay Zonu üzerinde oluşmuştur. Sakarya ilinin de içinde bulunduğu Marmara Bölgesi'nde 3 kol halinde uzanan bu fay zonu önemli bir deprem tehlikesine neden olmaktadır (Harita 1). Bölgede, son 1600 yıl içinde bölgede büyüklüğü M 6. 8 ve daha büyük olan 41 adet deprem meydana gelmiştir. 20. Yüzyıl içinde büyüklüğü M 6. 8 ve daha büyük 8 deprem ve büyüklüğü M=5. 0 ve daha büyük 53 deprem meydana gelmiştir.
Kuzey Kol'un Doğu Marmara Denizi içinde kalan kısmı 1766 yılından beri bir deprem üretmemiş olup Marmara Bölgesi içinde Kuzey Kol üzerinde 250 yıldır kırılmamış tek kesim ve bir sismik boşluk olarak özellikle İstanbul için büyük bir tehdit arz etmektedir. Gelibolu yarım adasında oluşan 1912 Mürefte-Şarköy depreminin bile Adapazarı'nda küçük de olsa hasar oluşturduğu ve yine Doğu Marmara Denizi altında ikincil bir fayın kırılması ile oluştuğu tahmin edilen 1894 İstanbul depreminin Adapazarı'nda önemli sayılabilecek hasar oluşturduğu dikkate alındığında Doğu Marmara Denizi altındaki bu sismik boşluğun Sakarya'da hasar oluşturması uzak bir olasılık değildir. Bununla birlikte, Geyve-Mekece-İznik hattından geçen Güney Kol büyük olasılıkla en son 1419 depremi ile kırılmıştır. Bu fay Kuzey Kol'a göre çok daha az hareketli bir fay olmasına rağmen uzun süredir sessiz olmasıyla M 7 büyüklüğü ya da biraz üzeri deprem üretecek enerjiye sahiptir.
Küresel ölçekte afet arşivler incelendiğinde en çok tekrarlayan doğal afetler olarak seller/taşkınlar, kasırgalar ve depremler öne çıkmaktadır. Türkiye'de geçen yıl meydana gelen 24 Ocak 2020 Sivrice-Elazığ ve 30 Ekim 2020 İzmir depremleri ve geçen bir yıllık süre içinde meydana gelen 22 Ağustos 2020 Dereli (Giresun), Temmuz 2021 Artvin ve Rize ve 13 Ağustos 2021 Ayancık (Sinop) ve Bozkurt (Kastamonu) selleri/taşkınları küresel afet arşivlerinden çıkarılan bu sonuçların Türkiye için de geçerli olduğunun önemli kanıtlarını oluşturmaktadır. Gerek sıralanan bu deprem ve taşkınlar gerekse 1999 depremleri sonrasında yaşananlar "Türkiye doğal afetlerin sıklıkla yaşandığı bir ülkedir" gerçeğini ispatlamasının yanı sıra afet çalışmalarının ve afetlere hazırlık konusunun Türkiye için ne kadar önemli olduğunu da göstermiştir. Ayrıca, son yıllarda Türkiye'de ve diğer birçok ülkesinde yaşanan orman yangınları çoğunlukla insan kaynaklı olarak oluşan yangınların da ciddi ölçekte afet oluşturduğunu ortaya koymuştur.
Afet zararlarını nasıl azaltacağız. Dünya çapında afet zararlarının azaltılmasına yönelik çalışmalardan zaman içinde öğrenilen husus, çalışmalarda önceliğin afet sonrası "Kriz Yönetimi"nden çok afet öncesi "Risk Yönetimi"ne verilmesinin önemli olduğudur. Yani afetler oluştuktan sonra müdahale ve yaraları sarmadan çok afet öncesi alınacak önlemlerle ve yapılacak çalışmalarla afet zararlarını azaltma yolunun seçilmesidir. Bu bağlamda afet/risk yönetiminin bir unsuru olan "Afet Öncesi Eğitim" ve "Afet Farkındalığı Oluşturma" çalışmalarının önemleri çok büyüktür. 1999 depremleri sonrası kamuoyunda oluşan afet farkındalığının, 22 yıl içinde seviye kaybettiği görülmektedir. Afet oluşturan tehlikelerin mevcudiyetinin zihinlerde tazeliği korundukça, bu konularla ilgili çalışılmaların içerik ve kapsamlarının güncellenip geliştirilmelerinin gerekliliği de anlaşılacaktır.
Gerek Sakarya ve çevresinde gerekse Türkiye ve yakın çevresinde afet oluşturacak tehlikelerin belirlenmesi, afet farkındalığı oluşturulması ve afet zararlarının azaltılması için uygun yerleşim ve inşa tekniklerinin belirlenmesi ve öğretilmesi hususlarında Sakarya Üniversitesi'ne bağlı Afet Yönetim Uygulama ve Araştırma Merkezi ile Yangın Uygulama ve Araştırma Merkezi, Fen Bilimleri Enstitüsü Afet Yönetimi Programı ile Yangın ve Yangın Güvenliği Programı ve İnşaat Mühendisliği Bölümü ile Jeofizik Mühendisliği Bölümü faaliyetlerde bulunmaktadır. Gerçekleştirilen seminer ve bilimsel konferans faaliyetleri ile afet farkındalığı oluşturma faaliyetlerinin yanı sıra, bilimsel araştırmalarla afetler akademik olarak da çalışılmaktadır. Bu çalışmaların sonuçları bilimsel makaleler, bildiriler ve raporlar olarak bilimsel camiaya ve kamuoyuna duyurulmaktadır.
Sakarya Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Osman SÖNMEZ danışmanlığında ilimizde birçok farklı nokta için taşkın riskleri ve olası ekonomik zararlar hesaplanmıştır. Çalışma yapılan sahalar arasında daha önce taşkınların meydana geldiği Güney Sapanca havzasında yer alan Keçi deresi, Geyve ilçe merkezinde geçen Karaçay Deresi, Akyazı ilçesinde yer alan Küçücek Deresi ve Kaynarca ilçesi merkezinden geçen Seyren Deresi yer almaktadır. Bu derelere ait 100, 200 ve 500 yıl tekerrüre sahip yağışlar ve bu yağışlar sonucu oluşabilecek taşkın debilerinin etkileri 2 boyutlu taşkın modellemesi ile tespit edilmiş ve ilgili kurumlar ile paylaşılmıştır. Ayrıca, Geyve ilçe merkezinin memba kısmında kalan ve yaklaşık 600 yıldır büyük bir deprem üretmemiş olan İznik-Geyve fay hattına 1, 2 km mesafede yer alan Doğantepe Göletinin kısmen veya tamamen yıkılması durumunda oluşabilecek taşkın riskleri, ekonomik zarar, etkilenebilecek yaklaşık nüfus tespit edilmiştir. İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Emrah DOĞAN tarafından yürütülmekte olan Harita Genel Komutanlığı Araştırma Projesi kapsamında İzmir ili Bergama ilçesinde yer alan Kestel Barajının yıkılması durumunda oluşacak taşkın riskleri belirlenmiştir.
Taşkınların ana sebebi olan yağışların son yıllarda artış eğiliminde olduğu, bu sebeple kısa sürede fazla miktarda düşen yağışların taşkınlara sebebiyet veren DOĞAL faktörler olduğu bilinmektedir. Bununla birlikte havzadaki ormansızlaştırma, geçirimli yüzeylerin (doğal zemin) yerini geçirimsiz yüzeylere (beton ve asfalt vb. ) bırakması düşen yağışın zemine sızma miktarını azaltmakta ve akışa geçen hacmin artmasına sebep olmaktadır. Akışa geçen miktarı drene edebilecek yağmur suyu şebekelerinin bulunmaması dere yatağına ulaşan akış hacmini (Debi) arttırmaktadır. Dere yataklarının bakımsızlığı sebebiyle yatağın dolu olması, taşkın taşıma kapasitesini azaltmakta ve dere yatağından taşarak sel hadisesine sebep olmaktadır. Dere yatağı üzerinde bulunan eksik mühendislik hizmeti almış sanat yapıları ve köprüler de havzadan gelen rüsubat (tomruk, kaya dal ve atık vb. ) sebebiyle tıkanıp taşkınları tetikleyen ve şiddetini arttıran en önemli İNSAN faktörü olarak sayılabilir. Dere yatağından taşan suyun yıkıcı etkisi ise yine insan faktörü olarak sıralayabileceğimiz dere yataklarına yakın yerlere yapılan yapılaşma sebebiyle artmakta böylece büyük ekonomik kayıplar ve can kayıplarına sebebiyet vermektedir. Ayancık (Sinop) ve Bozkurt (Kastamonu'da) yaşanan sel/taşkın afetleri anlatılanların yaşanmış örneklerini oluşturmaktadır.
Bu sebeple özellikle Sakarya Nehrinin Sakarya il sınırları içerisinde oluşturabileceği taşkın risk durumu ve Sakarya nehrine mansaplanan derelerden özellikle ilçe merkezi ve meskün bölgeler içerisinde kalmış dere ve nehirlerin taşkın risk analizleri yapılarak etrafında yer alan riskli alanların ve riskli yapıların tespiti yapılmalıdır. Son yıllarda taşkınların meydana geldiği Geyve, Kaynarca, Karapürçek, Karasu, Hendek, Akyazı, Sapanca ve Serdivan örnekleri bu afet için bir an evvel harekete geçilmesi gerektiğini bizlere hatırlatıyor. Günümüzde artış gösteren yağışlar eğer gerekli tedbirler alınmazsa daha sık karşılaşacağımız bir afet halini alacaktır.
Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Yangın Uygulama ve Araştırma Merkezi çalışmaları yangın algılama, ikaz, söndürme ve "yangın sonrası olay yeri inceleme" şeklinde sınıflandırılmaktadır. Merkezde, onlarca akademisyen ve yüzlerce araştırmacıyla yurt genelinde çıkan yangınların azaltılması ve algılama-ikaz sistemlerini geliştirme yönünde projeler geliştirmektedir. Merkez çalışmaları yangın sektörünü yerli ve milli teknolojilerle geliştirip dışarıya yüksek teknoloji ürünleri satabilir hale getirmek amaçlamanın yanı sıra yangınları çok hızlı şekilde algılayıp söndürmeyi de amaçlamaktadır. Yangınların önlenmesi, algılama ve ikaz sistemleri ile azaltılması konusunda kurum ve kuruluşlara danışmanlıklar verilmektedir. Ayrıca, Yangın Yönetim Merkezi projesi hazırlanarak "Türkiye Yangınla Mücadele ve Koordinasyon Başkanlığı" kurulumunda aktif rol almak hedeflenmiştir.
Jeofizik Mühendisliği Bölümü'nde gerek Türkiye'de gerekse yakın çevresinde meydana gelmiş depremler araştırılmakta ve lisansüstü tezler hazırlanmaktadır. Jeofizik Mühendisliği Bölümü, Afet Yönetim Uygulama ve Araştırma Merkezi ile birlikte önemli depremler sonrasında saha gözlemleri yapmakta ve raporlar hazırlamaktadır. Sığ zemin ve derin havza yapıların özelliklerinin ve deprem yer hareketi üzerinde etkilerinin araştırılmaları konusunda önemli bir akademik bilgi alt yapısı oluşturulmuştur. Jeofizik Mühendisliği Bölümü gözetiminde Sakarya Üniversitesi Kampüsü içinde SAU1 isimli deprem kayıt istasyonu 2012 yılından beri işletilmekte ve yerel, bölgesel ve küresel ölçekte depremler kayıt edilmektedir. Yapılan bir protokol ile istasyon, Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Bölgesel Deprem-Tsunami İzleme ve Değerlendirme Merkezi'ne de gerçek zamanlı veri sağlamaktadır.
Sakarya Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü Afet Yönetimi ve Yangın ve Yangın Güvenliği lisansüstü programları ilk mezunlarını vermiş ve yeni lisansüstü öğrencileri almaya devam etmektedir. Bu bağlamda afetler akademik düzeyde çalışılmakta ve afet zararlarının azaltılması ve afet farkındalığı oluşturulması hususlarında çaba harcanmaktadır. " 51 kez görüntülendi.