Sevgililer Gününü Yalnız Geçirenlerin Rahatlıkla İzleyebileceği 11 Mükemmel Film
Kimine göre bir tüketim çılgınlığı, kimine göre tamamen gereksizlik, kimine göre mecburiyet. Yine bir sevgililer günü geldi ve milyonlarca insan bugünü yalnız geçirecek. Tahine pekmez, cipse yoğurt, pilava kuru gibi yakışan yalnızlığın yanında iyi gidecek bazı filmler biliyoruz.
Yalnızlık herkesin hoşuna gitmeyebilir, ancak herkes hayatının belli dönemlerinde yalnız kalabilir. Bunun sevgililer gününe denk gelmesi kaderin bir oyunu falan değildir, sadece denk gelmiştir. Endişeler paylaştıkça büyür, gerginlikler artar. En iyisi şans eseri yalnız girilen sevgiler gününü olabildiğince kaliteli geçirmektir.
Romantiklik, şans eseri sevgililer gününü yalnız geçiren çoğu insan için gereksizlikten ibarettir. Onlar için güzel bir restoranda akşam yemeği ve pahalı bir buket çiçek kadar anlamsız kasıntılara hayata yer yoktur. Bu nedenle izleyecekleri filmlerde romantiklik falan aramazlar. Bugün milyonlarca insan karşısındaki sevgisini anlatırken, yalnızlar günün kazananı olacaklar. Çünkü onlara ayıla bayıla izleyecekleri anti-romantik filmleri listeliyoruz.
Oyun (The Game):
Zengin bir bankacı, hayatında parayla sorunu olmayan bir adam. Pahalı bir oyuna katılma fırsatı yakalar. Bu oyun hayatına dahil olan bazı insanların aktör, yaşanan bazı olayların düzmece olduğu bir oyundur. Michael Douglas'ın oyunculuğuyla ön plana çıktığı filmde oyunla gerçek birbirine karışır.
Yatağımdaki Düşman (Sleeping with the Enemy):
Berbat bir evlilikle hayatını mahveden genç bir kadın, evlilik durumundan kurtulmak için kendi ölümünü kurgular. Kocasından kaçmak için tek şansı hayattayken ölmektir. Nitekim genç kadının mücadelesi, aşkın ne denli sapkınlıklara yol açacağını kanıtlar.
Vavien:
Borç harç içinde bir hayat süren, gamsız bir elektrikçi, eşini öldürmeye karar verir. Hatta bunu yapar. Nitekim eşi kurtulmuştur, elektrikçinin evlilikten kurtulmak için bir kadını öldürme planları suya düşer isşler sarpa sarmaya başlar.
Gemide ve Barda:
Yönetmen Serdar Akar'ın suç, gerilim ve drama ikilisi olan Gemide ve Barda, 8 yıl arayla çıkmış iki güzel filmdir. İsimlerinden de anlaşılacağı üzere, birbirinden tamamen bağımsız olan bu iki filmin ilki gemide, ikincisi de barda geçer. Akıl oyunlarıyla dolu, insaların birbirlerine ne kadar kolay yalan söylediklerini kanıtlar.
Ye, Dua Et, Sev (Eat, Pray, Love):
Yatağımdaki Düşman filmiyle harikalar yaratan Julia Roberts, yine benzer bir rolde, evliliğinden kurtulmaya çalışan bir kadına hayat veriyor. Bu kez peşinde sapkın bir koca yok, onun yerine önünde büyük bir özgürlük var. Dünyayı dolaşaarak kendisini arayan bir kadının öyküsünü izliyoruz.
Anlat İstanbul :
2005 yılında vizyona giren Anlat İstanbul, birbirinden tamamen bağımsız olan 5 farklı İstanbul hikayesini bizlere aktarıyor. Her bir hikaye çocukluğunuzda iz bırakan popüler bir masala bağlanıyor. Sadece bu hikayeler, masallarda olduğu kadar masum değilller, o kadar.
Mustafa Hakkında Her Şey:
Gizem ve gerilim yüklü bir Türk sineması şaheseridir. Başarılı bir iş adamı olan Mustafa, ailesini kaybettikten sonra ciddi bir karakter değişimi yaşıyor. Bu değişim de Mustafa hakkındaki herşeyi değiştiriyor.
Görevimiz Tehlike serisi:
Bu listeye kara kuru aksiyondan daha fazlasını sunan bir film koymazsak olmazdı. Bizde tek bir film yerine aksiyon sinemasının en profesyonel serisini koyduk. Ajan Ethan Hunt'ın yıllara meydan okuyan mücadelesine ortak oluyoruz. Gerisini zaten bilen biliyor.
Kill Bill serisi:
Kill Bill, sinema tarihinin en unutulmaz serilerinden birisidir. Renkleri, yönetmenliği, oyucuları ve hikayesiyle bambaşka bir dünyanın içerisine sürükler. "Emekli bir suikastçinin intikam öyküsü" klişesi bu filmden sonra popüler olmuştur. John Wick yokken buralarda The Bride dolaşırdı, bilmenizi istedik.
Tabutta Rövaşata:
Fanatik Film tarafından resmi olarak YouTube'de yayınlanan bu yerli film, çok popüler olmasa da izleyenin aklından kolay kolay çıkmaz. Mahsun adında, Rumelihisarı'nda yaşan evsiz bir adam, boğazda balıkçılık yaparak geçimini sürdüren bir balıkçıyla tanışır. Ortaya "Ne hayatlar varmış be" dedirten bir hikaye çıkar.
Her Şey Çok Güzel Olacak:
Bugünün sinemasında görmeye alışık olduğumuz Alanson-Yılmaz ikilisinin ilk filmidir. Her ne kadar 21 yıl üzerinden geçmiş olsa da hala dün çekilmiş gibi izlenebilir. Kara bir komedidir, güldürür ve çok şey düşündürür. İstanbul'da metropol hayatının darmadağın ettiği bir aile, Bodrum'a gidip her şeyi toparlamak ister. Unutulmaz sahneleri ve replikleriyle, izleyene bir kez daha önerdiğimiz filmdir.