Genetik devrim insanlığın geleceğini şekillendirebilir mi?

İnsan koşullarını ileri teknolojilerle geliştirme inancı olan transhümanizm artık bilim kurgu ile sınırlı değil. Genetik alanındaki devrim niteliğindeki gelişmeler sayesinde bu hareket günümüzde gerçek dünyada da ivme kazanıyor. Dünyada çok sayıda takipçisi olduğu bilinen bu ideolojinin şüphesiz en popüler temsilcisi ise Elon Musk.
Transhumanism.com (1997'de kaydedildi) ve GeneticsTechnology.com (2002'de kaydedildi) gibi alan adlarını 20 yılı aşkın süre önce tescil ettiren ünlü girişimci Herbert Sim, CNBC'e verdiği röportajda "Biyoteknolojide öncü olan şirketler insan olmanın sınırlarını zorluyor. Sadece hastalıkları iyileştirmekle kalmayıp insan potansiyelini de yeniden tanımlama imkânı sunuyorlar," diyor. "Bu öncüler arasında sentetik biyolojiyi koruma ve evrimsel yenilikle birleştiren Colossal Biosciences da yer alıyor."
Colossal, yünlü mamut gibi soyu tükenmiş türleri yeniden hayata döndürmeye yönelik iddialı projeleriyle dikkat çekiyor. Ancak belki de daha ilgi çekici olan, Buzul Çağı'nın efsanevi yırtıcısı dire wolf (korkunç kurt) üzerinde yürüttükleri son çalışmaları. Şirket, CRISPR gibi ileri düzey gen düzenleme araçlarıyla yalnızca nesli tükenmiş hayvanları klonlamıyor; aynı zamanda fosil kalıntılarından elde edilen DNA parçalarıyla bu canlıların genomlarını mühendislik teknikleriyle yeniden inşa ediyor.
"Bu çalışmalar yalnızca kaybolmuş türleri geri getirmekle ilgili değil, aynı zamanda genlerin davranış, fizyoloji ve hayatta kalma üzerindeki etkilerini anlamakla ilgili. Bu tür bilgiler, insan dayanıklılığı ve adaptasyonu konusunda yeni stratejilerin geliştirilmesine ve tıpta ya da insan gelişiminde ilerlemelere öncülük edebilir."
Herbert, genetik transhümanizmin bir diğer çarpıcı alanının ise denizanalarının DNA'sı olduğunu vurguluyor ve özellikle biyolüminesans (ışık saçma) özelliklerinden sorumlu genler üzerinde duruluyor. Bilim insanları, bu ışık saçan genleri bitkiler, bilhassa domuz ve tavşanlar hatta insan hücrelerine yerleştirerek çeşitli deneyler yapıyor.
Karanlıkta parlamak ilk bakışta sıradan bir fikir gibi görünse de, bunun sonuçları ciddi ve dönüştürücü potansiyel taşıyor. Biyolüminesan genetik işaretleyiciler halihazırda tıbbi araştırmalarda hücresel süreçleri gerçek zamanlı olarak takip etmek için kullanılıyor. Gelecekte ise bu teknoloji, gelişmiş gece görüşü, invaziv olmayan teşhis yöntemleri veya düşük ışıklı ortamlarda güvenli hareket imkânı gibi pratik insan uygulamalarına dönüşebilir.
"Bu genetik müdahaleler, biyolojik sınırlarımızı nasıl aşabileceğimizin güçlü örnekleri. İnsanların hastalıklara doğal direnç kazandığı, yaşlanmanın yavaşlatıldığı veya tersine çevrildiği, bilişsel ve fiziksel yeteneklerin ise giderek karmaşıklaşan dünyaya uyum sağlayacak şekilde geliştirilebildiği bir dünya hayal edin," diyor Herbert. "İşte bu vizyon, transhümanist düşüncenin özünü oluşturuyor, akıl ve teknolojiyle yönlendirilen sürekli gelişim inancı."
Tabii bu konuda da eleştirmenler bulunmakta. Genetik müdahalelere dair sıklıkla etik kaygılar dile getiriyorlar. Öngörülemeyen sonuçlar veya toplumsal eşitsizlikler konusunda endişe duyuluyor. Herbert, bu endişelerin ciddiyetle ele alınması ve kapsamlı denetim ile kapsayıcı bir diyalog yoluyla değerlendirilmesi gerektiğini kabul etmekle birlikte, bu teknolojilerin barındırdığı derin potansiyele de dikkat çekmenin önemli olduğunu söylüyor.
"Kalıtsal hastalıkları önlemekten, insan vücudunu başka gezegenlerde yaşamaya uygun hale getirmeye kadar genetik ilerlemeler yalnızca geliştirme değil, aynı zamanda hayatta kalma meselesidir," diye devam ediyor Herbert. Colossal gibi şirketler ve biyolüminesans genlerine yönelik devam eden araştırmalar, yeni bir çağın başlangıcını temsil ediyor. Transhümanist ideallerle şekillenen bu çağ, bizleri geleneksel insan sınırlarının ötesinde düşünmeye davet ediyor.
"Genetiğin gücünden faydalanırken bunu kibir ya da gösteriş için değil, ortak geleceğimize dair net bir anlayışla yapmalıyız. Transhümanizm, en ideal haliyle, süper insan olmaya çalışmak değil, insanlığın değişen dünyada gelişmeye, uyum sağlamaya ve varlığını sürdürmeye devam etmesini garanti altına almakla ilgilidir."
Sosyal medyada 3 milyonu aşkın takipçiye sahip teknoloji girişimcisi Herbert Sim, ayrıca Neurochip.com alan adının da sahibi. Bu alan adı, Neurochip teknolojisinin Naweed Syed tarafından 2010'da icadından tam 11 yıl ve Elon Musk'ın Neuralink şirketini kurmasından 17 yıl önce, 1999 yılında tescillenmiş.