"Yeniden" yeniden yapılanma
“Arsene Wenger gitsin dediniz, şimdi daha mı iyi oldu?
“ Arsene Wenger gitsin dediniz, şimdi daha mı iyi oldu?
Buydu Arsenal taraftarının tartışmalarını başlatan cümle, Emery'yle işler iyi gitmemeye başlayınca.
Wenger'in gidişine yakın herkesin dillendirdiği, “Sir sonrası United'a dönüşme”, o acılı ve henüz bitmemiş süreci yaşama korkusu Wenger'in başarısız son dönemini maskeliyordu bana göre. Wenger son döneminde reaktif -tamamen rakibin oyun planına göre şekil almaya çalışan-, kendi oyunundan ve doğrularından vazgeçen -rakibi durdumak üzerine defansif planı ön çıkaran-, "Wengerball" denen şeyi özellikle son dönemin dominant takımlarına karşı tamamen bırakan -Mesut'un önündeki Walcott ve Alexis'i sürekli araya kaçırmaya çalıştığı bir United deplasmanı hatırlıyorum- ve kendi futbol doğrularına tamamen uzak olan otobüs çekmeye yeltenip Top 6 maçlarını ilk 15 dakikada kaybeden birine dönüşmüştü. Takımının rakip tarafından domine edildiği maçları hakem ve şanssızlığa yorması, tüm bu havadan doğan umutsuz beklenti, gerginlik ve mutsuzluğun artık dönemin sonunun geldiğini ilan etmişti. Ki garip değil, kendisinden sonra gelen kim olursa olsun ilk kötü sekansında bir Wenger övgüsü bekliyordum ben. Geçmişe duyulan özlemin geleceğin bilinmezliğinden duyulan korkuyla birleştiği noktada elimizdeki veriye, hatıralara gideriz. Biraz da böyle bir şey hafıza. Fakat İngilizlerin dediği gibi, “Artık ölü bir ineği sağmanın da lüzumu yok.”, yoktu.
İşin yönetim kısmı Arsene Wenger döneminden başlayan bir beceriksizlik hikayesi. Stadyum yapma bahanesi Arsenal'ın sahipleri ve yönetimi için kötü kararları maskeleyen bir şey oldu yıllar boyunca. “Kompetitif kalamayız, paramız yok!” diye sakinleştirdikleri taraftarlara anlamsızca şişirilmiş kontratlarla dolu bir takım verdiler, takımdan ayrıldığında yerinin dolacağına söz verdikleri oyuncuların yerleri asla doğru oyuncularla dolmadı ve belki de en önemlisi Freddie Ljungberg takımın başına geldiğinde yeniden alevlenen o “Arsenal DNA” muhabbetini korumak yerine Arsenal çekirdeğinden yetişmiş Ramsey, Wilshere, Gnabry, Szczesny gibi oyunculara ya ikinci bir şans vermediler, ya da kapıları erkenden yüzlerine kapattılar. Bugün de değişen bir şey yok. Ivan Gazidis dönemi takıma zarar verdiği için o gittiğinde sevinen taraftarlar Sven Mislintat'ı görünce gökkuşağı kusmaya başlamıştı. Bugün çok eleştirilen birçok oyuncuyu takıma getiren Mislintat'a yeniden yapılanmayı bırakın, otelden eve yerleşecek fırsat bile vermedi Arsenal yönetimi. Şimdiyse Portekiz ve İspanyol menajerlerle arasının çok iyi olduğu söylenen bir Raul Sanllehi yönetiyor üst kademeyi ve elimizde “yeniden” yeniden yapılanan, daha öne hiç takım yönetmemiş bir teknik direktöre sahip, orta sıralarda, savunması felç, oyuncuları mutsuz, kadrosu olabildiğine dengesiz, bari bunu kaybetmeyelim paniğiyle sözleşme imzalattığı, en fazla maaş alan oyuncusu için tüm taraftarın kulüp aradığı, kısacası kapatıp açılması gereken bir kulüp yapısı var elimizde.
Yönetim ayrı bir taraf. Emery'ye geleyim.
Unai Emery'yi çok sevdiğim Laurent Blanc sonrasında PSG'nin başına geldiğinde yakından takip etmeye başlamıştım. PSG'ye geldiğinde Sevilla'yla UEFA Avrupa Ligi'nde krallığını ilan etmiş, bir sonraki seviyeye adım atmaya hazır, taktiksel yönü çok güçlü, sadece futbolu düşünen bir adamdı Emery. Fakat eksi yanları çok büyüktü o seviye için. Zira takıntı seviyesinde ısrarcı, çalıştığı tüm kulüplerde deplasman sorunu yaşayan, oyuncularıyla ilişkisi zayıf ve A planını suyu çıkana kadar zorlayan bir adamdı. PSG gibi Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu bekleyen bir takım için oldukça kötü özellikler...
Ayrıca Emery'nin UEFA Avrupa Ligi şampiyonu olan Sevilla'sı bir Monchi şaheseriydi. Dünyanın en iyi sportif direktörlerinden biri ona her sezon biraz daha iyi bir kadro kurmuş, o da bundan maksimum verim almıştı. PSG'deyse Monchi gibi bir futbol aklı yoktu. Hem çalıştığı oyuncuların egosu, hem takımın medya profili, hem saha dışındaki beklentiler, hem de hedefler çok daha farklıydı. PSG'nin fazla gelmesi doğal, bir tık alta inip Arsenal'da yeniden toparlanma çabası bence Emery için iyi tercihti. Fakat Arsenal için değil...
Takıntılı bir teknik direktörle yeniden yapılanmaya gitmek kimin fikriydi bilmiyorum. Pragmatik bir tecrübeli teknik direktör veya işin başındaki bir yetenekli genç yerine Emery seçimi bana garip gelmişti. Kaldı ki sportif direktöründen scout ekibine kadar yönetim kademesinde bilinmezlerle ve anlamsızlıklarla dolu bir yapı içerisine girebilecek en kötü teknik direktör profili geldi. İnsani ve medya ilişkileri zayıf, çok meşhur “Gudibining” malzemesi dışında pek bir şey vermeyen, iletişimi problemli, sosyla yaşantısı kendi açıklamasına göre hemen hemen sıfır olan Emery'nin Arsenal'a ne katacağından hiç emin değildim. Yine de elindeki şartlarla Şampiyonlar Ligi'ne bir yaklaşık bitirilen bir sezonu başarısız saymak pek mümkün değil.
Her şey bu sezonun başıyla başladı bence. Emery'nin kafasında ne vardı bilmiyorum ama Arsenal yönetimi, “Biz daha ölmedik” demek için Pepe, Tierney, David Luiz gibi oyunculara para döktü. Arsenal Fan TV denen korkunç oluşumdaki goygoycu taraftarların “OOOO”ları Pepe transferi sonrasışampiyonluğa oynayabilecek bir takım bekliyordu ama, iki üst düzey forveti ve Mesut Özil'i olan, sol açığı ise olmayan bir takıma korkunç bir para verilerek alınan sağ açığın nasıl iyi bir transfer olduğunu çözmeye çalışıyordum ben. Keza savunması olmayan bir takıma bana göre tarihin en kötü üst düzey savunmacılarından biri olan David Luiz'in gelişinin nasıl defansif sorunlara çare olabileceğine anlam vermeye uğraşıyordum. Torreira ve Lacazette'le Emery'nin yaşadığı sorunlar, Emery'nin katiyen değiştirmeyi düşünmediği A planı, Xhaka ısrarı ve ardından gelişen olaylar ve bu sırada herhangi bir mantıklı çözüm üretemeyen yönetim sayesinde Emery'nin sonu geldi. Emery'nin gidişinde tek suçlu kendisi olmasa da, tamamen haklı bir kovulmaydı bana göre. İlginçtir, Emery de kaybettiği son maçlardan sonra sahada gördüğümüzü tamamen reddeden değerlendirmeler yapıyordu kendince. Wenger gibi bir ilüzyonun içindeydi o da. Belki de sonunu hızlandıran şey o basın toplantılarındaki açıklamalarıydı.
Ljungberg dönemini değerlendirmeye pek gerek yok. Freddie Ljungberg hem titr olarak hem de görebildiğimiz kadarıyla bir teknik direktör değil. Olur mu bilemiyorum. Fakat onun döneminde Arsenal kulübü ve taraftar kitlesiyle alakalı önemli şeyler öğrendim diyebilirim. Örneğin “Arsenal DNA” denen düşüncenin ne kadar korkunç bir şey olduğunu gördüm. Sırf Invincibles döneminde vardı diye Ljungberg'in o dönemki topu oynatabileceğini düşünen, hatta daha önemlisi bu kadrodan öyle bir futbol bekleyebilen; futbol, realite ve günümüz gerçekleriyle uzaktan yakından alakası olmayan korkunç bir kitle var Arsenal kulübünde. Bunun çoğunluğu sosyal medya taraftarı, Arsenal Fan TV'de “It's time to GO” diye bağırmak isteyenler... Bugün olanları geçmişle kıyaslamayı bırakamadıkları sürece, Arsenal taraftarının kulübün bugün ne kadar kötü bir durumda olduğunu görme şansı olmayacak. Bu da Mikel Arteta'nın işini zorlaştırıyor.
Ben Arteta'dan ne ise beklemem gerektiğini bilmiyorum. İnsanlar birçok yetenekli teknik direktöre eşdeğer görüyorlar onun potansiyelini. Bu beklenti ise sadece onun Pep'in yanındaki öğrenim süreci sebebiyle oluşuyor. Benim elimde herhangi bir veri yok. Bir alt yaş takımı veya rezerv takım çalıştırmış değil. Tercihleri nasıl olacak bilemiyoruz. Teknik direktörlük karakteri hakkında konuşma şansına da sahip değiliz. Ve daha da önemlisi, yukarıdaki soru işaretlerine hemen cevap verebilecek bir adam da değil Arteta, çünkü ilk kez bunu yapıyor. Yüksek ihtimalle henüz kendisi de bu soruları soruyor. Belki de bu sezon sonuna kadar gördüğümüz Arteta'yı gelecek sezonun başında bambaşka bir şekilde göreceğiz.
Arsenal Wenger sonrası beklenen krizi şimdi yaşıyor. Panikle birlikte karmakarışık hâle getirilen kadrosu, ümidi kesen taraftarı, galibiyeti unutan oyuncuları ve kariyerinin başında genç bir teknik adamı var. Her şeye yeniden başlamak ve önümüzdeki dönemde yeniden önce ilk dört, sonra da belki şampiyonluk yoluna girmek isteyen Arsenal'ın şu anki enkazdan kurtulabilmesi için en az 1,5 yıla ihtiyacı var. İlk yapılanma denemesi vincin birkaç kolonu daha yanlışlıkla kırmasıyla sonuçlandı, tamirat uzadı. Arteta ise şimdilik taraftara ufak tefek şeyler göstermekle yetinebilir. Birkaç farklı oyun planı, daha doğru iletişim, gelecekteki kadro yapılanması için doğru adımlar ve Arsenal taraftarının görmekten bıktığı Top 6'e karşı edilgen ve ezik maçların bir daha karşımıza çıkmayacağına dair emareler.
Arsenal yönetimi Arteta'ya da düzgün bir çalışma ortamı hazırlayamazsa, Arsenal'ın bir daha yukarıya dönemeyecek ölçüde dibe yol almasının önünde durabilecek pek kimse kalmayacak...