Haberler

Vicdani Retçi Federasyon

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Prof. Dr. Mete Düren'in açıklamaları ilginç ve pek çok soru işareti doğuran bir yönetim anlayışını da tanıtmış oldu bize.

Her şeyden önce kurala bakalım. Kural kitapçığının "Hakem" bölümünde, 71. sayfasındaki "Görevleri ve yetkileri" başlığı altında aynen şöyle denmiş:

"Eğer maç sırasında oyun alanına fazladan bir top, başka bir cisim ya da hayvan girerse, hakem sadece oyunun engellenmesi durumunda maçı durdurmalıdır. Oyun kale alanı içinde durdurulmamışsa, oyunun durduğu anda topun bulunduğu yerden yapılacak bir hakem atışı ile oyun tekrar başlatılmalıdır."

Bu kadar açık ve net. Hakem Barış Şimşek, geç kaldığı eleştirisi getirilebilecek olsa da(iki saniye önce durdursa bu kez de ' Beşiktaş'ın atağını kesmek'le suçlanmaz mıydı?) aynen bunu yaptı. Fazladan top oyunu etkileyince oyunu durdurdu ve hakem atışıyla oyunu başlattı. Yani hakem kural kitabında ne yazıyorsa buna hükmetti ve en önemlisi o kararının da uygulanmasını sağladı. Maç, hakemin kararı doğrultusunda devam etti.

İşte bu yüzden Barış Şimşek hala ve ısrarla "ben kural hatası yapmadım" diyor, işte bu yüzden daha o gece sıcağı sıcağına Markus Merk "kural hatası yok" dedi, işte bu yüzden maçın gözlemcisi Osman Erdal Fırat "kural hatası yok" yazdı raporuna, işte bu yüzden MHK "kural hatası yok" raporu veriyor, işte bu yüzden görüş istenen UEFA Hakem Komitesi "kural hatası yok" diyor, işte bu yüzden UEFA Gözlemcisi ve Hakem Eğitmeni Winfried Heitmann "kural hatası yok" diyor, işte bu yüzden UEFA Hakem Kurulu Türkiye Sorumlusu Jaap Uilenberg de "kural hatası yok" diyor, işte bu yüzden ek rapor istenen İsmail Köse ve Mustafa Aydın "kural hatası yok" diyor. İçeride ya da dışarıda kime başvurulup görüş istendiyse hepsi de yazılı olarak "kural hatası yok" raporu veriyor, TFF'ye kural hatası olduğuna dair tek bir rapor bile gelmemiş... Üstelik karar toplantısına çağrılanlara bu raporlarla ilgili görüşleri tekrar sorulduğunda "raporlarının arkasında olduklarını" söylediklerini, hatta toplantıya bizzat TFF'nin davet ettiği MHK eski başkanı Oğuz Sarvan'ın da "kural hatası" demediğini bizzat Sayın Prof. Dr. Mete Düren açıklıyor.

İşte bu yüzden 13 Ocak sabahı Mehmet Demirkol da programa bağlanan Sayın Düren'e haklı olarak "basına yansıdığı kadarıyla hakem camiasından herkes kural hatası yok diyor, siz hangi uzman görüşünü dikkate alarak bu karara vardınız" sorusunu yöneltiyor.

Sahi, hakem bir karar vermiş ve bu karar uygulanmışken "kural hatası var" diyen neye göre diyor? Bu arada, kural metnindeki bir noktanın altını da gözden kaçma ihtimaline karşı çizelim: "...oyun alanına fazladan bir top, başka bir cisim..." diyor kuralda. Yani top ve cisim birbirinden ayrılmış. Anlaşılmadıysa daha net söyleyelim:

Top, kurallarda "cisim" olarak değerlendirilmiyor. Kural yazıcının yapması gerektiği şekilde -ki kural kitapçığı ya da yönetmelik yazmış olanlar ne demek istediğimizi daha iyi bilirler- sırf burada değil, ilgili diğer yerlerde de bu tutum korunarak "top" ve "cisim" ayrı ayrı belirtiliyor.

Örneğin "Fauller ve Fena Hareketler" bölümünde, 129. sayfada "Bir cismin(veya top) atılması ile ilgili ihlaller" başlığında da başlıkta belirtmek suretiyle aynı tutum sergilenmiş ki olması gereken tutum da bu. Haliyle "top cisimdir" demek fizik kuralları kitabı açısından doğru olsa da(neticede hepimiz cisimiz), futbol kuralları kitabı açısından doğru değil. Topu; kerameti kendinden menkul bir şekilde, şu ya da bu gerekçeyle cisim kapsamına sokma arzusu ve inadı, kural kitabı çerçevesinden bakınca "element uydurma çabası" görüntüsü veriyor...

Bir şey dikkatinizi çekti mi bilmem. TFF'nin maçın tekrarı kararı ile ilgili yazılı açıklamasında "kural hatası" diye bir laf yok. Mehmet Demirkol'un, oy çokluğuyla alınan bu karara ilişkin sorusuna yanıt verirken de Mete Düren, bu kararın nihai karar olmadığını hatırlattıktan sonra ilginç bir şey söylüyor: "Bunun tamamen görüntüler eşliğinde, teknik bir analiz neticesinde ve vicdanen vermiş olduğumuz bir karar olduğunu da bilmeniz gerekir."

Öğrendiğimiz iyi oldu! En azından TFF'nin bir vicdanı olduğuna inandığını bilmek güzel...

Yönetim sorumluluğu

İyi de kuralın yerini alabilen bu "vicdan" nasıl işliyor? Kural açıktır, nettir, herkese eşit uygulanır, objektiftir. Oysa vicdan tamamen subjektif bir kavram... Mesela ortadaki takımlar geçmişte Sayın Demirören'in eski başkanı ve Sayın Düren'in de yöneticisi olduğu Beşiktaş ve Kasımpaşa değil de varsayalım Antalyaspor ve Karabükspor olsaydı bu vicdan nasıl işleyecekti acaba, bu konuda bizim vicdanımız rahat olabiliyor mu? veya topu topa atan Donk değil de Beşiktaşlı bir futbolcu olsaydı nasıl işlerdi o "vicdan", bundan emin olabiliyor muyuz? Yönetme sorumluluğu nesnellik gerektirirken neden "vicdan" gibi en öznel kavramlardan biri kuralların yerini alıyor?

Bir yönetimin temel görevlerinden biri de kuralların uygulanmasını sağlamaktır. Kendisi de kuralları uygulamalıdır ki diğerlerinden de bunu bekleyebilsin. Hele ki Sayın Düren'in de belirttiği şekilde o sırada durum "yargı organı" olmanızı gerektirdiyse herkesten çok, hatta belki de dünya üzerinde yalnızca siz kurallara bağlı olmalısınız. Elbette ki geleceğe yönelik olarak, kurallarda eksik ya da yanlış bir nokta var ise o kuralı olması gerektiği şekle sokmalıdır yönetici. Ama bizim önümüze karar verme mekanizması olarak nasıl ve ne şekilde işleyeceği belli olmayan, tamamen subjektif, iman etmek zorunda bırakıldığımız bir "vicdan" kavramı konuyor.

Acaba 1986'da Maradona topu elle içeri soktuğunda maçı tekrarlatmayan FIFA mı vicdansız? Acaba 2010'da Arjantin'in açık ofsayt golünü stadyumdaki dev ekrandan anında görüp kararlarının yanlış olduğunu anlamalarına rağmen bu karardan dönmeyen hakemler ve tekrarlatmayan FIFA mı vicdansız? Henry'nin elle kontrol ettiği topla İrlanda'nın elenişine ses çıkarmayan UEFA mı vicdansız? Acaba Kiessling'in auta giren topuna gol verilen maçı tekrarlatmayan(halbuki kuralda "gol" gayet net tanımlanmış) Alman Federasyonu ve buna yapılan itirazı reddeden Alman Spor Mahkemesi de mi vicdansız? Yoksa bunların hepsi hakem hatası ve kimse kılıf uydurma ihtiyacı hissetmiyor mu?..

Nedir bu "vicdan"ın ölçüsü? Nerede devreye girip kuralların önüne geçecek, var mı bir tarifi? Neden bu güne kadar hiç kuralların öne geçmedi, var mı bir açıklaması? Yoksa tamamen keyfiyete kalıp, "sahibi olduklarını iddia edenlerin" istediği doğrultuda mı kullanılacak?

Yediği bariz ofsayt golle puan kaybeden takım için yine devreye girecek mi bu vicdan? Mesela beşinci dakikasında hatalı penaltı ve kırmızı kartla hem golü yeyip hem de 10 kişi kalan takıma "hakem hatası" mı denecek yoksa yine "vicdan" devreye girip maçı mı tekrarlattıracak? Mesela Ali Aydın'ın acaip penaltı kararıyla Galatasaray'ı mağdur ettiği ve hakemliği bırakmasına sebep olan Beşiktaş maçında neden devreye girmemiş bu vicdan? Yok muydu o zaman Türk Futbolu'nda tek bir vicdanlı adam bile? Her maçta "vicdanların yarlandığı" söylenerek tekrar talebiyle gelinirse ne olacak?

Hani geçersiz maçta aldığı ceza nedeniyle oynayamayan Motta ve Almeida için vicdan? Hani geçersiz maçta sahası kapatılan ve Akhisar'a seyircisiz maçta kaybeden Kasımpaşa'ya vicdan? Sene sonunda Almeida tek golle gol krallığını kaçırırsa "vicdan" nedeniyle sezon tekrarı gündeme gelmez umarız(!)

Vicdan hafızası

Sayın Demirören ve "vicdan"ı bir dönem Beşiktaş'ı da yönetmişti. Stadyumda saldırıya uğrayan taraftarları daha unutmadık, kulübün parasının menajerlik oyunu oynanır gibi harcandığını daha unutmadık, "sileceğim" denen borçların da silinmediğini ve bundan sonra FFP sınırlamaları gereği öyle kolayına silinemeyeceğini de iyi biliyoruz. İşte karar veren "vicdan" bu, o yüzden de endişeliyiz...

Ah Akaretlerin dili olsa da anlatsa, kim bilir neler vardır daha bilmediğimiz.

Bir de sorumuz var... Beşiktaş, "sahte evrak" nedeniyle Avrupa Kupaları'ndan men edilmişti. UEFA'nın bu konudaki takvimi incelendiğinde bizce şu anlaşılıyor: Bu sahte evrak TFF'ye gönderilirken Beşiktaş'ın başkanı Sayın Demirören, ne tesadüf ki bu sahte evrak TFF'de onaylanıp UEFA'ya gönderilirken de TFF'nin başında yine Yıldırım Demirören var. Yani her iki sahte evrağın çıktığı kurumun başındaki kişi de Sayın Demirören!.. Acaba doğru mu anlamışız?

Bir yanıt veren çıkar mı ki? En azından vicdanlar rahatlasa...

UEFA'nın 2020 için Türkiye'den başka aday çıkmayınca neden İrlanda, İskoçya ve Galler federasyonlarına gidip "siz ortak aday olun" diye ısrar ettiğini, onlar yanaşmayınca da hala tek aday Türkiye iken neden turnuvanın formatını değiştirip tarihte ilk kez tüm Avrupa'ya dağıtmayı seçtiğini merak ediyorum diyen var mı? Benim vicdanım, Türkiye daha önce de hem Olimpiyatlara hem Avrupa Futbol Şampiyonası'na aday olmuşken hiç karşımıza çıkmamış bu "Olimpiyat adaylığı" gerekçesine inanma diyor da...

Kaynak: TotemSpor.Com / Spor
Tunceli'de kayyum gerginliği! Polis barikatını aşmak istediler

Polisle kalabalık arasında arbede çıktı

Kayyum kararının ardından harekete geçen CHP, 414 belediye başkanını Ankara'ya çağırdı

Kayyum kararının ardından harekete geçtiler! 414 belediye başkanına çağrı

Kemal Kılıçdaroğlu'ndan kayyum tepkisi

Kemal Kılıçdaroğlu'ndan kayyum tepkisi

Ünlü kebapçı Bedri Usta'nın kardeşi feci şekilde can verdi

Ünlü kebapçı Bedri Usta'nın kardeşi 20. kattan düşerek can verdi

title