Haberler
İsrail ve Hizbullah ateşkese çok yakın: 36 saat içinde ilan edecekler

Savaşın bitmesine saatler kaldı! Ateşkes artık çok yakın

Aliağa'daki Tüpraş Rafinerisi'nde patlama

Aliağa'daki Tüpraş Rafinerisi'nde korkutan patlama

Naci Görür Malatya'daki son depremi işaret ederek uyardı: Endişe verici

Son depremden sonra korkutan açıklama: Sonuncusu 2 bin 500 yıl önceydi

18 ilde daha okullar tatil edildi

18 ilde daha okullar tatil edildi

Van Persie Unutulmalı!

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

ŞANSAL BÜYÜKA ile DOBRA DOBRAFenerbahçe'nin son yarım saatteki mücadelesi için Aykut Kocaman'a katılıyorum.

ŞANSAL BÜYÜKA ile DOBRA DOBRA

Fenerbahçe'nin son yarım saatteki mücadelesi için Aykut Kocaman'a katılıyorum. Her şeye rağmen umut veren bir uğraş vardı. Ama geneliyle baktığımızda, Galatasaray'ın, Beşiktaş'ın kadrolarını ve ortaya koydukları futbolu düşündüğümüzde Fenerbahçe'nin işi kolay değil, hatta çok zor... En önemlisi, "mayısta bitecek" denen transfer için Fenerbahçe çok geç kaldı.

Aykut Hoca belki de çaresizlikten bir maçta Ahmethan'ı, diğer maçta Robin Van Persie'yi oynatarak, hatta uzun süre sahada tutarak takımın adeta bir eksik kalmasına neden oldu. Aykut hoca artık Van Persie'yi unutmalı... Aklından ve planlarından çıkartmalı...

Fenerbahçe son iki kaleci transferinde, sanki Volkan Demirel'i "kesecek" bir kaleci değil, ona "yedek" olacak kaleciler aldı. Kalede gerçek anlamda bir rekabet yaratamadığı için Volkan'ı da kaybetti.

Transfer bu kadar kısıtlıyken, genel anlamda Monaco'da geçen sezonu "az oynayarak, çok oturarak" geçiren Dirar'ın büyük umutlarla alınması ne kadar doğruydu. Kjaer gibi savunmanın son kalesi, yerine stoper bulunmadan satılınca zaten sallanan savunma iyice çöktü. Mehmet Ekici ne oldu, nasıl bir sakatlığa düştü ki, halen dönemiyor. Van Persie'den umut kesilmişken, uzun sakatlıkları nedeniyle "riskli" grupta yer alan bir Soldado ile koca bir sezon geçebilir mi? Dünya futbolunun yükselen yıldızı Şili Milli Takımı'nın sağ beki İsla, nasıl oluyor da Fenerbahçe'de henüz kendini bulamıyor.

Giuliano'nun, Mehmet Ekici'nin orta sahaya, Soldado'nun hücum alanına geçecek olması, büyük ihtimalle bir-iki transferin daha takıma katılması ile Fenerbahçe'nin çehresi mutlaka değişecektir... Ancak sanırım iyi ve kaliteli bir kadro ile birlikte Fenerbahçe'nin hızlı oyuna ve hızlı hücuma çok ciddi anlamda ihtiyacı var.

Neredesin Salih Uçan?

Fenerbahçe yana yakıla yaratıcı bir orta saha oyuncusu ararken, "Türk futboluna büyük bir yıldız geliyor" denen Salih Uçan ortada yok. Sakat mı, kiralık mı, ortadan mı kayboldu, ne oldu? Antrenmanda, kulübede bile görünmüyor. Böyle tepeden tırnağa yetenek olacaksın, böyle kaybolacaksın. Yazık, Salih Uçan intihar ediyor, haberi yok...

Tudor'a bir alkış

Galatasaray bugün sahada aslan gibi kükrüyorsa, bu futbolcuya dayalı düzenden, teknik direktöre dayalı düzene geçişin en çarpıcı işaretleridir. Tudor kısa sürede iyi mesafe aldı. O zaman Sivas maçı öncesi Tudor'a hep birlikte kuvvetli bir alkış.

Galatasaray ligin ilk maçında sahaya çıktığında, daha karşılaşma başlamadan, üstelik ilk maçta Igor Tudor'un ıslıklanmasında abartısız içim acıdı. Allah'tan Ankara'da son Osmanlı maçında tribünlerdeki bir avuç Galatasaraylı alkışlarla Igor Tudor'un gönlünü aldı.

Aslında seyirci ile Tudor arasındaki gerçek barış, bu hafta oynanacak Sivas maçında sağlanmalı... Aslantepe'yi dolduracak 40-50 bin seyircinin maç öncesi Tudor'u çağırarak alkışlaması, inanın bu tavır, Galatasaray'ın alacağı galibiyet kadar önemli...

Futbolcular cin gibi... Neler yaşandığını onlar görmüyor mu? Her gün tartışılan bir Igor Tudor'un futbolcular üstünde saygınlığı, otoritesi kalır mı? Ama tribünlerden tam destek görecek bir Tudor'un iyi futbol adına, "savaşan" Galatasaray adına çok daha iyi işler yapacağı çok açık ortada...

Şu unutulmasın, Igor Tudor, son yıllarda Galatasaray'ı yiyip bitiren "futbolcuya dayalı düzeni" değiştirmek, son vermek için çok zor ve ciddi bir mücadele içinde... Bu konuda yönetimin desteğiyle çok önemli yol aldı. Galatasaray bugün sahada aslan gibi kükrüyorsa, bu futbolcuya dayalı düzenden, teknik direktörü dayalı düzene geçişin en çarpıcı işaretleridir. "Eski alışkanlıklar paslanmış çiviye benzermiş, söküp atmak zor olur" derler. Tudor buna rağmen bu konuda kısa sürede iyi mesafe aldı. O zaman Sivas maçı öncesi Tudor'a hep birlikte kuvvetli bir alkış...

İstatistikler süper

Galatasaray orta sahasının kazandığı ikili mücadelelerin istatistiğini gördüm, inanamadım. Fernando %93, N'Diaye %91, Tolga %90... Takım ortalaması %87... İlk iki haftada uzak ara ligin en iyisi... Galatasaray savunmasını toparlayabilir, fizik gücünü maçların ikinci yarısına da yayabilirse, Beşiktaş'ın son iki yıldaki egemenliğini ve tahtını çok ciddi anlamda sallar...

Arda'yı kiralama ihtimali %10

Galatasaray ile Arda arasında transfer ilişkisi ciddi anlamda sürüyor. Ancak Barcelona bonservisine 40 milyon euronun üstünde para verip aldığı Arda'yı belki de haklı olarak kiralık vermiyor. Satmak, parasının büyük bölümünü çıkartmak istiyor. Temaslar sürüyor. Arda'nın Menajeri Ahmet Bulut'a sordum, "Arda'nın kiralanma şansı nedir?" dedim. Bulut, "Birbirimizi ve kamuoyunu kandırmayalım" dedi, "Şu andaki görüntü ve gelişmelere göre sadece %10..." Bu sezon Galatasaray'da transfer işlerini iyi götüren sportif direktör Cenk Ergün'e göre de kiralama ihtimali var ama çok yüksek değil...

Kendi etti, kendi buldu

Beşiktaş için, "kendi etti, kendi buldu" desek, yanlış söylemiş olmayız. Şaka bir yana, Beşiktaş son iki yılda oynadığı göz kamaştıran futbolla, aldığı çarpıcı sonuçlarla çıtayı o kadar yükseğe çıkardı ki, şimdi biraz sallansa, hemen eleştirilerin hedefi oluyor, kötü oynadığı düşünülüyor. Elbette son iki yılın o tempolu, rakibe göz açtırmayan futbolu yok. Ama halen bu ülkenin en oturmuş, en kaliteli kadrosu...

Bakmayın Kasımpaşa maçındaki beraberliğe... Uzaktan iki şut ve rakibin attığı iki gol... Üstelik kulübeye baktım, Lens oturuyor, Medel oturuyor, Negredo, Adriano oturuyor. Sakat Gökhan Gönül daha ortada yok. Bir de Şenol Güneş için "yeni transferleri niye oynatmıyor?" diye eleştiri geliyor.

Ama her yiğidin bir yoğurt yiyişi var... Hatırlayın, Şenol hoca ilk geldiğinde Gomez'i de oturtmuştu, geçen yıl Aboubakar'ı da bekletmişti... İki futbolcunun daha sonra neler yaptığını hep birlikte gördük.

Bu yıl benzer şeyleri özellikle Negredo ve Lens için yapıyor. Yöneticilerinden de duyuyorum, bir futbolcu yüzde 100 hazır değilse, Şenol Hoca oynatmıyor. Bu anlayışı beğenmesek bile itiraz etme hakkımız yok.

Mucizenin adı Caner

Beşiktaşlı Caner'in sakatlığını yaşayanların sahalara dönmesine mucize gözüyle bakılırken, Caner neredeyse iki mucize birden yarattı. Bu ağır sakatlığından beklenenden önce döndü, "Süper Caner"i beklenenden önce yakaladı. Kasımpaşa maçında baktım, Caner gene futbolunun ve formunun zirvesinde... Demek ki, sanılanın aksine Caner iyi yaşıyor, iyi çalışıyor. Bu mucize, bu dönüş başka türlü olmaz.

Kaçan balık!

Aboubakar geçen yıl kiralık oynadığı Beşiktaş'ta büyük işler yaptı ve sezon sonu kulübü Porto'ya döndü. Porto, golcüsünü satmak ya da kiralamak niyetindeydi. Ancak Aboubakar'ın parçalı bonservisi, para konusunda anlaşmazlıklar çözümü zorlaştırdı ve iş olmadı.

Aboubakar mecburen Porto kadrosunda kaldı, hazırlık maçlarında harikalar yarattı ve son lig maçında Porto 3-0 kazanırken 3 golü birden atıp büyük sükse yaptı. Aboubakar için 500 bin euronun, 1 milyon euronun pazarlığı yapılırken, şimdi fiyatı uçtu gitti. Artık isteseniz de Aboubakar'ı almak mümkün değil... Hani "kaçan balık büyük olur" hesabı...

Yanal'ın tercih hakkı yok mu?

Trabzonspor'un hocası Ersun Yanal, Fenerbahçe karşısında iki defa öne geçmelerine ve Burak'ın sakatlanmasından sonra Rodallega varken N'Doye'u oyuna almakla eleştiriliyor. Ersun Hoca'ya bunu sordum, dedi ki:

"Maç Trabzon'da olsa gözümü kırpmadan oyuna Rodallega'yı alırım. Ama deplasmanda ve büyük ihtimalle baskı yiyeceğimiz bir maçı oynadığımız için, hücumda daha fazla top tutup savunmasını rahatlatan, orta saha özelliği olan ve bu alana yardım eden N'Doye'u aldım."

Bir hocanın böyle bir tercih kullanmaya hakkı yok mu?

Az parayla çok iş

Kasımpaşa'da ligin ilk iki maçında hemen öne çıkan bir oyuncu var: Mısırlı Trezeguet... Alanya maçında süper oynadı, Beşiktaş maçında da öyle... Hızlı, becerikli, dikine oynuyor, çok rahat adam eksiltiyor ve gole yakın bir oyuncu... Anderlecht'ten kiralık... 160 bin eurosu peşin toplam 850 bin euroya... Kasımpaşa bonservisini almak isterse 2 milyon euro... Biraz araştırınca, biraz titiz davranınca, az parayla çok iş yapabiliyor, iyi ve yararlı futbolcu alabiliyorsun.

Hayatımız faul

Avrupa'nın en faullü ligini oynuyoruz. 90 dakikalık maçta "oynanmayan süre", maalesef "oynanan süre"den çok daha fazla... Türkiye'de "oyunun çok durması" tartışılırken, son Fenerbahçe-Trabzonspor maçında fauller ve "oynanmamış süre" zirve yaptı. Tam 45 faul ve sadece 43 dakika oyunda kalan top... Bu konuda tartışmanın çeşitli boyutları var ve "kim suçlu" tartışması olanca hızıyla devam ediyor. Oysa oyunun bu kadar faullü oynanmasından, bu kadar durmasından herkesin nasibini alması gerekiyor.

1) Futbolcular suçlu... Maçta öndeyseler, yatıyorlar kalkmıyorlar. Gerideyseler, sinirleniyorlar vuruyorlar. Bir pozisyonda başarısız oldular mı sakatmış gibi "ahh-vahh" diye yatıyorlar, kalkmıyorlar.

2) Hakemler suçlu... "Aman başıma bir iş gelmesin" diye her pozisyonda düdük çalıyorlar. Özellikle ev sahibi takımın seyircisinin etkisi altında kalarak "genel istek" üzerine faul çalıyorlar. Bir ajandaları yok, bu ligde kim dürüst oynar, kim hakemi kandırmaya, rakibe vurmaya, faul yapmaya alışkındır, ayıramıyorlar.

3) Yöneticiler ve hocalar suçlu... Her kötü sonuçtan sonra hakemlere fatura çıkartmaya çalışıyorlar. Hakemler de hedef olmamak adına uçana-kaçana faul çalıyorlar.

4) Medya suçlu... Özellikle büyük takımların puan kaybından sonra "hakem sertliğe göz yumdu, takımı doğradılar" gibi sert eleştiriler gündeme geldiğinden, hakemler "çalayım kurtulayım" anlayışındalar.

5) Seyirci suçlu... Hakemin üstüne kabus gibi çöküyorlar. Her pozisyonda faul istiyorlar, her pozisyona çalsın istiyorlar. Hakem bir-iki direniyor, sonra etki altında kalıp bu baskıya teslim oluyor.

Sonuç: Hepimiz faullü oynuyoruz, hepimiz faul yapıyoruz. Herkes suçlu... Zaten futbol dünyasına baktığınızda "hayatımız faul"...

Kaynak: skorer

Kaynak: Sporvadisi.com / Spor
title