Uğur Meleke: Disiplin Farkı
Milliyet yazarı Uğur Meleke, Fenerbahçe'nin Karabükspor galibiyetini değerlendirdi.
Meleke'nin yazısı şu şekilde;
Geçen hafta Karabük’ün Erciyes önünde yaşadığı şanssızlık, 10 yılda bir yaşanacak türdendi. Mağlup oldular ama Sow’un kırmızı karttan, Waterman’in ikinci golü yedikten sonraki gözyaşları samimiydi. Takım yüzde yüzünü vermiş, bir adam ihanet etmişti. O adam, 80’de takımı 10 kişiyken korner direğini tekmeleyip arkadaşlarını 9 kişi bırakan Viola, dün yine 11’deydi. Viola iyi bir sporcu olabilir, saygı duyuyorum. Ama geçen hafta yaptığının bir cezası olmalıydı. Bu bir haftada yaşananlardan ders çıkaramadığını dün ikinci gol öncesi vermediği kritik pasla da gösterdi zaten Arjantinli forvet.
Fenerbahçe’deyse takım disiplini, özellikle de savunma disiplini konusunda gerileme yoktu yine. Kartal’ın Yanal’dan farkı bu galiba; geçen yılki kadar keyifli bir futbol yok ama tavizsiz savunma disiplini var. Dün de bütüncül oynadılar, kompakt durdular. İki yeteneklinin Diego ve Caner’in- ürettiği iki golle de çektiler fişi. 7 maçtır üst üste kazanmalarından daha önemlisi bence bu 7 müsabakada sadece iki gol yemeleri; birinin Caner’in pas hatasından, birinin Topuz’un pozisyon hatasından kaynaklanması. İdeal 12-13 adamlarında, özellikle Gökhan’da, Caner’de, Mehmet’te, Kuyt’ta bir sakatlık-bir ceza sıkıntısı yaşamazlarsa, Fenerbahçe’nin takım görüntüsü net, oyunu zaman zaman tatsız ama muhtemel çizgisi de stabil...
Karabük’te 11’inci dakikaydı. Soldan gelen Alper, rakibi Erdem’i topu üstünden aşırarak geçmeyi denedi. Erdem doğru zamanlamayla hamle yaptı ve Alper’in kaldırdığı topu göğsüyle kesti. Erdem topu keser kesmez Alper’in sol kolu havaya kalkmaya (yani spor teamüllerine göre itiraz etmeye) meyletti, indi. Alper önce ezbere kolunu kaldıracaktı, sonra rakibinin göğsüyle aldığını gözüyle gördüğü için vazgeçti, devam etti oyuna. Maçı izleyenler güçlükle hatırlarlar, sıradan bir andı, biliyorum. Ama bu sıradan pozisyon ve yüzlerce benzeri, şu anda Türk futbolunun en büyük saha içi problemi. Bir taç atışı için bile göz göre göre yalan söyleyen futbolcular. Bir frikik için hakemi aldatmanın, marketten elma çalmakla farkı olmadığını bilmeyenler. Rakibin hakkını gaspetmemenin, golden sonra secdeye gitme ritüelinden daha değerli olduğunu görmezden gelenler. Bravo Alper. Rakipten bir frikik çalmaya tenezzül etmediğin, doğruluğu tercih ettiğin için.
Fenerbahçe hücuma giderken artık otomatikleşmiş; topu kayıtsız şartsız Mehmet alıyor ve çıkarıyor öne doğru. O varsa stoperler çabalamıyor, sadece onu buluyorlar. Geçen hafta Mehmet yokken Alves çıkarmaya çabalıyor, Kuyt geliyordu mesela almaya. Hatta 40’ıncı saniyedeki Babel pozisyonu da o şaşkınlıkla gelişmişti. Bu haftaysa Mehmet sahadayken herkes rahattı, nasıl olsa o çıkaracaktı bir şekilde.
Dün M.Topal’ın yine o hatasıza yakın performansını izleyince iki anı belirdi zihnimde: Birincisi, Mehmet’in Valencia dönemindeki olağanüstü fiziksel-mental gelişimi... İkincisi de, Hiddink’in onu Valencia’dayken uzun süre ulusal takıma çağırmaması. O günlerde bu sütunda bu konuyu eleştirdiğimde, milli takım teknik kadrosundan “Hiddink’in Yiğit İncedemir’i görmek istediği” yanıtı gelmişti. Dün Fenerbahçe’de Mehmet oyunu yönlendirirken, Karabük’te kulübede oturan Yiğit’i yani!
Milliyet