Toronto Raptors'ın final yürüyüşü... "Hep daha fazlasını iste"
"Kullanmadığın şutların %100'ünü kaçırmışsın demektir.
"Kullanmadığın şutların %100'ünü kaçırmışsın demektir."
Toronto Raptors Başkanı Masai Ujiri, ünlü hokeyci Wayne Gretzky’nin bu sözüyle motive olmuş mudur, bilinmez. Belki de koltuğunu kaybetmek pahasına aldığı risk şimdiden bir başarı hikâyesine dönüştü. Dwane Casey - Nick Nurse ve DeMar Derozan - Kawhi Leonard değişiklikleri takımın çehresini değiştirirken, Şubat ayında takıma katılan Marc Gasol’le takım son hâlini aldı.
Dwane Casey döneminde asistan koç olarak takımın hücum sistemini oturtan Nick Nurse, Casey'nin ayrılmasından sonra yönetimi devraldığı takımda ayarları çok değiştirmedi. Günümüzde oyunun en iyi karar vericilerinden biri olan, sahada her şeyi yapabilen Kawhi özgür bir rolle takıma adapte edildi. Eskiden Derozan’ın oyunu daha çok orta mesafe ve pota altına dönük olduğu için hücumda alansal sıkıntılar yaşayabilen Raptors, Danny Green ve Kawhi Leonard’ın şut tehdidiyle birlikte bu sıkıntıdan kurtuldu. Bunların yanı sıra takımda daha önceden rol oyuncusu olarak görülen Pascal Siakam bu sezon muazzam bir çıkış gösterdi. Geçen sezonki sayı ortalamasını bu sezon ikiye katlayan Kamerunlu oyuncu, cephanesine toplu oyunu da ekleyerek takımına bir seçenek daha katmış oldu. Şubat ayında takasla gelen Marc Gasol de savunması ve oyun zekasıyla takımın yetenek çıtasını yükseltmiş oldu.
Normal sezonu 58 galibiyet ve 24 yenilgiyle kapayan Toronto Raptors, Doğu Konferansı'na ikinci sıradan girmiş oldu. Play-off her takım için mühimdir ancak yakın tarihte çok sayıda hüsran yaşamış bu takım için bu çok daha özel bir durum. İlk turda Orlando Magic ile karşılaşan Toronto Raptors ilk maç sürpriz bir yenilgi alsa da, sonrasında zayıf rakibine bu fırsatı bir daha tanımadı. Yarı finallere gelindiğinde ise işler kolay olmayacaktı. Rakip, Philadelphia 76ers’tı. İlk maçı alan Raptors daha sonra iki maç kaybederek ev sahibi avantajını kaybetti. Bu iki maçta ön plana çıkan unsurlardan ilki ribaundlarda yaşanan zafiyet, ikincisi ise Kawhi dışında hiçbir ismin istikrarlı performans sergileyememesiydi. Geçmişin yükü eski oyuncuların sırtına binmiş gibi duruyordu, ancak takımın süperstarı Kawhi sahneye çıkarak seriyi beraberliğe getirdi. Karşılıklı alınan birer maçtan sonra epik sayılabilecek bir son maç izledik bu seride. Baştan sona kadar başa baş giden mücadelede son sözü söyleyen isim yine Kawhi Leonard oldu. Yıldız oyuncu son topta ligin en iyi savunmacılarından Joel Embiid’in üzerinden şutu gönderirken, başta kendisi olmak üzere herkes topun çemberde beş kez sekmesini seyretti. Topun içeri girmesiyle birlikte tüm basketbolseverler muazzam bir ana tanıklık etmiş oldu.
Yedi maçlık seriden sonra takım yorgun düşmüştü ama sırada Milwaukee Bucks vardı ve dinlenecek vakit yoktu. Buna ek olarak Bucks konferans finaline gelene kadar sadece bir maç kaybetmişti. İlk iki maç Kyle Lowry’nin de iyi performansına karşın kazanan Milwaukee Bucks oldu. Ancak üçüncü maçla birlikte Toronto Raptors kendine geldi, hem de bütün oyuncularıyla birlikte. Rakibin süperstarı Giannis Antetokounmpo’yu da yavaşlatmayı becerebilen Raptors, üst üste dört maç alarak tarihinin ilk NBA finaline yükselmiş oldu.
Bu zamana kadar Kawhi Leonard’ın gösterdiği performans tek kelimeyle harika. 18 maça çıkan yıldız oyuncu bu maçlarda 31,2 sayı, 8,8 ribaund, 1,6 top çalma ortalamaları tutturdu. Sezon sonunda serbest kalacak oyuncu henüz geleceğine dair bir bilgi vermedi ama takımdaki kültürü şimdiden değiştirdiği kesin. Final eşleşmesinde hem o hem de formu yükselen diğer oyuncular, güçlü Golden State Warriors karşısında ellerinden geleni yapacaklardır.