Haberler
Putin, açık açık tehdit etti: Sabrımız bir gün mutlaka tükenecek

Putin, ilk kez bu kadar açık tehdit etti! Sözleri yaklaşan savaşın habercisi

Türkiye'nin yanı başında şiddetli çatışma! Muhalifler adım adım ilerliyor

Türkiye'nin yanı başında şiddetli çatışma

Kırıkkale'de yere çöp atanlar güvenlik kameralarından tespit ediliyor

Bir ilde daha başladı! Caddede, sokakta kamera ile takip ediliyorlar

İstanbul'da sahte içkiden 2 kişi hayatını kaybetti

İstanbul'da kabus yeniden hortladı: 2 kişi öldü, sayının artmasından korkuluyor

Tim Declercq ile pelotonu çekmek, başkaları için çalışmak ve bir zaferin hissettirebilecekleri üzeri

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

“Bir adam sınırlarını bilmelidir.

“Bir adam sınırlarını bilmelidir.” Clint Eastwood’un Dirty Harry’sinden alınmış bu bilge söz Tim Declercq için söylenmiş gibi. Ona pelotondaki rolünü sorduğumuzda “Bu spordaki en yeteneklilerden olmadığımın farkındayım.” diyor 31 yaşındaki Belçikalı.

Declercq’in yeterince hırslı olmadığını düşünmeyin, aksine sınırlarınızı fark edip bunu kabullenmeniz bazen size daha fazla fırsat yaratabilir. Declercq de bu sayede pelotonun en başarılı domestiklerinden biri haline geldi.

Profesyonel kariyerinde henüz herhangi bir yarış kazanmasa da 2017’de Deceuninck-Quick Step’e katıldığından bu yana takımının kazandığı 231 zafere büyük yardımlarda bulundu.

“Herkes dünyanın en iyisi olmanın hayalini kurarken ben hep daha gerçekçi düşünürdüm.”

“Seviye yükseldikçe kendi galibiyetlerim için yarışmanın daha da zorlaşacağını biliyordum. Bu yüzden kendime başarabileceğim hedefler koydum. Bu kadar iyi bir takımda başkalarına yardımcı olmayı, daha düşük seviyedeki takımlarda lider olmaya yeğlerim. Bazıları için bunu kabullenmek zor oluyor ama benim için oldukça kolay bir karardı.”

Declercq’i yarış kazanmaktan alıkoyan en büyük sebep patlayıcı gücü. O daha çok bir dizel motor. İstediğiniz tempoyu uzun süre boyunca uygulayabilir ama iş ani hız artışlarına gelince ondan bir şey beklememelisiniz.

Gazeteci Hugo Coorevits’in Het Nieuwsblad gazetesinde yakın zamanda yazdığı bir cümle durumu özetliyor: “Yaşlı bir salyangoz kadar hızlanabiliyor.”

Declercq gülerek karşılık veriyor, “Kendimi yedi kişilik bir sprintte bulursam yedinci olacağımı önceden anlarım.”

El Tractor lakabını da benimsemiş durumda. Bu lakap, onun Quick-Step adına yarıştığı ilk yarış olan Vuelta a San Juan’dan geliyor. Arjantinli spikerlerin iki metrelik bir adamın tur boyu pelotonu çektiğini görmesi ve bunun üzerine ona yaratıcı bir lakap bulma arzusundan kaynaklanıyor.

“Bence lakabım gayet uygun. Herkes bir Ferrari olmadığımın farkında ama işimde oldukça güvenilir biriyim.”

Declercq’in Ferrari olmadığının farkına varması uzun sürmedi. 18 ve 23 yaş altı yarışlardaki sonuçları yeterli değilse bile fizyolojik testler bunu anlamasını sağlayacaktı. Sprinterlerde kuvvetli olması gereken kas grubu Declercq’de neredeyse hiç yoktu. Declercq’in alın yazısı daha ilk yarışından belli olmuştu.

“Yarışmaya 12 yaşındayken bir arkadaşımla beraber başladık. İlk yarışlarımız pistte, scratch ve 500 metre zamana karşıydı. İkisinde de ben sondan ikinci bitirdim. Arkamda sadece arkadaşım vardı.”

Ne kadar kötü bir başlangıç olsa da Declercq, yola geçince dayanıklılığının farkına varacaktı. Bu kadar uzun birine göre çok yüksek bir VO2 değerine sahipti.

“Daha ilk yarışımdan üçüncü olmuştum. Pistin bana göre olmadığını zaten anlamıştım ama yol yarışlarında benim için bir umut vardı.”

Declercq’in mütevazı kariyerinin izleri, bisiklet üzerindeki ilk anılarına kadar gidiyor. Bisikletle ilgili herhangi bir şey bilmeyen komedyen bir baba ve öğretmen bir annenin çocuğu olarak Leuven’de dünyaya gelen Tim’in bisiklet tutkusu doğuştandı.

“Bütün işlerimi kendim görmek zorundaydım. Bisikletimi temizleyecek veya patlamış lastiklerimi onaracak biri yoktu. Ailem bazen beni yarışlara kadar götürürdü ama ‘Bu senin hobin, kendin uğraşmalısın’ derlerdi. İşte bu yüzden bugünlerde bisikletten keyif alıyorum, bulunduğum yere gelmek için yaptığım fedakârlıklara bakarak.”

“Ailem bana hiçbir zaman en iyi ekipmanı almadı ama işin ayrıntılarına para harcamaktan da kaçınmadılar, nabız sayacı ve bilimsel testler gibi. Onlara göre asıl önemi bunlar arz ediyordu. Ayrıca gençler seviyesine gelene kadar kendimi tüketmemem için haftada birden fazla kez yarışmama da izin vermezlerdi.”

Birkaç sağlık sorununa rağmen Declercq gençler seviyesinde iyi iş çıkarınca bisiklet ilk kez onun için gerçekçi bir kariyer olarak gözükmeye başladı. Yine de U23 seviyesine geçerken eğitimini ihmal etmedi. Bir yandan yarışıp bir yandan beden eğitimi okuduğu günlerde ‘hayatı öğrendiğini’ söylese de ikisini birlikte yürütemediğini ve toparlamasının birkaç yılını aldığına de itiraf etmekten çekinmiyor.

“Pek antrenman yapmadan U23 Paris-Roubaix’yi yedinci bitirmiştim. O zamanlar yüzde yüzümü vermediğimi biliyordum ve halen profesyonel olabilmek için tünelin ucunda bir ışık görüyordum. Dirseğimi kırmamla senenin geri kalanında zorlansam da sonraki yıl son bir şansım daha olacaktı.”

Bu şansı iyi değerlendirdi. Ronde van Namen’de kazandığı iki etabın üzerine bir de Belçika U23 Yol Yarışı’nı kazanması onun için önemliydi. Hem de sprintle.

Declercq şakasını yapmadan geçmiyor, “Her zaman bir dizel motordum ama galiba o zamanlar daha çok turbo-dizeldim.”

Bu sonuçlar Declercq’in Topsport Vlaanderen’dan bir kontrat kapması için yeterliydi. Topsport Vlaanderen; Thomas De Gendt, Iljo Keisse, Yves Lampaert, Oliver Naesen gibi birçok bisikletçiyi hâlihazırda WorldTour’a göndermişti. Declercq halen Topsport “mezunlarıyla” beraber antrenman yapıyor. Lampaert, Steels, Van Lerberghe, Debusschere ve Rickaert’ın bulunduğu grup kendilerini “De Melkerie” diye adlandırıyor.

“Topsport’ta kendimi geliştirmek önümdeki en iyi seçenekti. O zamanlar kesinlikle Dünya Turu için hazır değildim.”

Declercq ilk senesine daha sonra bir kez daha kazanacağı IWT Oetingen’i kazanarak başladı. Bu yarış UCI onaylı da olsa yerel ekiplere açık bir organizasyon olduğu için “profesyonel” bir zafer olarak kayıtlara geçmedi.

Declercq bu yarışta geride bıraktığı isimleri göstererek –van Baarle, Teunissen, Wallays, Dillier- bunun bir profesyonel galibiyet olmasını dilese de procyclingstats.com’da gördüğü sıfır galibiyet ibaresini kabullenmiş durumda.

Declercq,Topsport ile kontratını yenilese de 2014’te konulan mikroplazma tanısı akciğerlerine hasar verince kariyerinin bir kısmını çöpe atmış oldu. Bütün bu zorlukların arkasında ise büyük ödül vardı. Declercq, Quick Step patronu Patrick Lefevere’in dikkatini çekmişti.

Lakin henüz hiçbir şey kesin değildi.

“Bir domestik aradıklarını ve benim adaylardan biri olduğumu biliyordum. Bu yüzden şansımı denemeye karar verdim ve Patrick’e bu konuda bir mail attım”

“Ona asla bir şampiyon olamayacağımı ama takıma yardım etmekten de asla kaçınmayacağımı söyledim. Bunu mutlulukla karşıladı, birkaç test yaptık ve sonuçları olumlu olunca beni takıma katmaya karar verdi.”

Üç yıllık hizmetinin ardından Declercq takımının en güvenilir domestiği olmanın yanında kendini bütün pelotona kanıtladı. Onun silueti bisiklet dünyası tarafından artık rahatlıkla tanınabiliyor. Geniş omuzlar ve bisikleti bir çocuk bisikleti gibi gösteren devasa eller…

Declercq’in takımdaki görevi belli. Öncelikle kaçışı kontrol et, bunu yaparken takımın formasını ve sponsorlarını televizyondakilere göstermeyi ihmal etme.

“Topsport’ta baştan itibaren zor olan ve erken dağılan yarışlarda iyi olduğumu fark ettim. Daha o zamandan erkenden bir grubun önünde olmanın benim için yararlı olacağını anladım. Ortalama üstü bir tempoyu uzun süre sürdürmek konusunda iyiydim.”

Declercq’in yarış stilini sıkıcı bulanlar elbet mevcut. Seyirciler her zaman sürpriz adaylarını desteklemeye eğilimlidir. Bu da Declercq’i adeta bir ‘umutkıran’ haline getiriyor. Eğer peloton Declercq’in kadansında ilerliyorsa izleyicilerin nabzı artamaz. Declercq ‘sadece peloton çeken sıradan biri’ olarak da algılanmak istemiyor. Şüphesiz ki o gerçek bir yarışçı.

“Bu, insanların düşündüğünden daha taktiksel bir iş.” Yarış boyunca hesaplamalarla meşgul oluyorum. Farkı kontrol ediyorum, kaçışın uygulayabileceği taktikleri gözden geçiriyorum, kaçışın tam gaz mı gittiğini yoksa sonradan hızlanmak için enerji mi sakladığını çözmeye çalışıyorum… Bu gözlemlerinden elde ettiği çıkarımlara bakarak Declercq pedallara yükleniyor veya doğru vakti beklemeye devam ediyor. Etap yarışlarında ise iş biraz daha farklı. Her zaman sonraki günü düşünmek, enerjinizi korumak zorundasınız.

“Powermetre ve uyguladığım wattlar konusunda bir ‘geek’ olduğumu söyleyebilirim ama her zaman kendi hislerinize güvenmelisiniz. Bunu sele üzerinde vakit geçirdikçe öğreniyorsunuz.”

Declercq Quick-Step kariyeri boyunca hiç zaferi tadamamış olabilir ama takımın kupa dolabı onun yardımları olmasa çok daha boş olabilirdi. Milan-San Remo, Ronde, Paris-Roubaix, 4 Fransa Turu, 10 Vuelta etabı…

“Takımı kazandırmanın kendi başınıza kazanmak kadar mutlu ettiğini her kim söylüyorsa yalan söylüyordur ama ben bunu samimiyetimle söyleyebilirim, gerçekten ‘neredeyse’ kendim kazanmışçasına mutlu oluyorum. Bisiklette takım olmanın önemi gün geçtikçe artıyor, bu yüzden o zaferin bir kısmının da size ait olduğunu hissediyorsunuz. Kayıtlara geçmese de…”

Her bisikletçi yarış kazanınca takım arkadaşlarına destekleri minimal de olsa teşekkür eder ama konu QuickStep olunca takımın Declercq’e duyduğu minnet içten ve bir o kadar da normal.

“Bu takıma ben de çok minnettarım. Mesela geçen Ekim ayında evlendiğimde takımdan bana hediye olarak bir espresso makinesi gönderdiler. Küçük bir detay, gerekli de değildi ama beni mutlu etmeyi başardılar.”

Declercq ne kadar mütevazı gözükse de diğerlerine yardım etmesinin en büyük sebebinin kendisinin fiziksel durumu olduğunu da söylemekten kaçınmıyor.

“Eğer lider olabilecek niteliklere sahip olsaydım, elbet lider olmak isterdim ve sanırım bunu başarabilecek mental yapıya da sahibim. Her zaman düşündüklerimi söylemeye özen gösteririm, tabii saygılı şekilde.”

Bunun bir örneğine geçen yılın La Vuelta’sında rastladık. 19. etapta lider Roglic’in kazaya karışmasının hemen ardından yaptığı tempo ile Movistar’ın yarışı bölmesi Declercq’in hoşuna gitmemişti. Bunun üzerine Movistar’ın lideri Valverde’nin yanına gitti ve bu fırsatçı deneme ile ilgili görüşlerini ona aktardı.

“Valverde’ye saygı duyuyorum ama orada yaptıkları takdir edilecek bir deneme değildi. Dünya Şampiyonu için utanç verici. Tabii ki onlara bunu yapmalarını söyleyen kişi takım direktörü ama eğer siz Alejandro Valverde’yseniz buna karşı koyabilirsiniz. ‘Bunu yapmayacağız’ demek çok mu zor? Ardından özür diledikleri için benim açımdan bir sorun yok. İnsanları kolay affederim.”

Declercq ısrarla hiçbir zaman lider olamayacağını söylese de pelotondaki itibarı hızla artmaya başladı.

Geçtiğimiz senenin Le Samyn’inde Declercq kazanmaya epey yaklaşmıştı. Büyük bir seçkinin ardından halen lider grupta kalınca bir atakla yarışı kazanmayı denedi ama yakalandı. Yarışı kazanansa takım arkadaşı Senechal’di. Sezonun geri kalanında Alaphilippe’in Milan-San Remo, Gilbert’in Paris-Roubaix kazanmasına yardım etti, etkileyici bir Vuelta geçirdi ve Dünya Şampiyonası için milli takıma seçilmeyi başardı.

Bu yıl da geçen sene bıraktığı yerden devam ediyor. Omloop Het Nieuwsblad’da echelonların yarışı bölmesinden dolayı mesaisi kısa sürmesi beklenirken tam tersine kendini kaçışta buldu ve bitiş çizgisine kadar yakalanmadan gelmeyi başardı. Beşincilikle kariyer yarışını koşmuş oldu.

Kaçışın bitişe kadar yakalanmamasının nedeni de Declercq’in ta kendisiydi. Onun görevi kaçıştaki takım arkadaşı Yves Lampaert’a yardım etmekti. Tim görevini yerine getirdi. Lampaert ise Stuyven’e sprintte kaybedecek ve açıklamalarında “Declercq için bunu kazanmalıydım, üzgünüm.” diyecekti.

“Geçen sene kendimi şaşırttım, yarışlarda daha fazlasını başarabileceğimi anladım.”

“Asla bir lider olmayacağım ve bunu sorun etmiyorum ama takımın daha düşük profilli yarışlarda bana son bölümde çalışma fırsatı vermesi beni mutlu ediyor. Son bölümleri deneyimlemenin zevki ayrı. Eğer ilk kilometreden itibaren pelotonun önündeyseniz, son kilometrelerde de orada kalabilme şansınız yok.”

Belçikalı bisikletçi; Omloop Het Nieuwsblad ve Paris-Nice’teki formunu gördükten sonra, tam hayatının formunu bulduğu anda, bahar sezonun iptal edilmesi ve sezonun geri kalanının üzerinde de bir soru işareti olmasından dolayı hayal kırıklığına uğramış durumda. Geçtiğimiz ay 31 yaşına bassa da Declercq, yarışlar tekrar başladığında yapacakları konusunda kendinden emin.

“Elbette bu yaştan sonra ne kadar gelişebileceğim şüpheli ama bence halen fiziksel ve taktiksel anlamda biraz gelişebilirim. Bence önümde bu işi yapabileceğim uzun bir süre var. Umarım devam edebildiğim kadar ederim.”

Declercq, pelotonun önünde istediği kadar kalabilecek güce sahip. Merak edilen ise son zamanlarda fragmanını gördüğümüz bu atakların bir gün sonuca ulaşıp ulaşmayacağı.

“Bir gün kazanmak tabii ki hoş olur ama benim önceliğim takım için çalışmak.”

“Kendimi baskı altına almak istemiyorum. Çünkü takvimimde bu kadar büyük yarış varken bunu düşünmek işleri kolaylaştırmaz. Eğer elime kazanmak için bir fırsat geçer ve bunu değerlendirirsem tabii ki hoş olur ama kariyerimi hiçbir şey kazanamadan bitirirsem de kariyerimi tanımlamak için kullandığım tanımlardan biri ‘boşa geçen bir kariyer’ olmaz.”

Duraklıyor ve son olarak şunu ekliyor: “Ama kazansam iyi olur.”

Uyarlanarak çevirilmiştir.

Röportajın orijinal hâlini okumak için tıklayınız.

Kaynak: EuroSport.com / Spor
title