Tarihi Değiştiren Lider
Turnuvalara ambargo koyan İspanya’nın geleneğini başlatan Luis Aragones, yarım asrı aşkın futbol kariyeriyle arkasında muhteşem hatıralar bırakarak aramızdan ayrıldı.
Aragones hayatını kaybetti!
15 Mayıs 1974 tarihinde Brüksel'deki Heysel Stadyumu'nda Avrupa'nın en büyüğü belli olacaktı. Bir tarafta Atletico Madrid, diğer tarafta ise Almanların yükselen devi Bayern Münih vardı. Daha önce Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası'nı hiç kaldıramayan iki takımın maçında 0-0 biten normal sürenin ardından uzatmalara gidilmiş, ikinci devrenin sonlarına doğru ise Atletico Madrid, atak yönüne göre sol taraftan ceza sahasının yakınında bir serbest vuruş kazanmıştı. Topun başına her zamanki gibi takımın sağ açığı 'Zapatones' lakaplı 8 numara geçti. Top, altı kişilik barajın sağından süzülür süzülmez Atletico Madridli oyuncuların birçoğu sevinmeye çoktan başlamıştı. Hatta aralarında sevincini dışa vurup kollarını havaya kaldıranlar bile vardı. Tıpkı İsveç karşısında Ronaldo daha topla buluşur buluşmaz gole sevinen Hugo Almeida gibi… Almanların efsanesi Sepp Maier, sağından kaleye süzülen topa atlayamadı bile. ve öne geçen taraf 114'te Atletico Madrid oldu. Atletico Madrid'e üstünlüğü getiren 'Zapatones' lakaplı döneminin Ronaldo'su ise geçtiğimiz hafta kaybettiğimiz Luis Aragones'ten başkası değildi.
Luis Aragones, o golle takımını şampiyonluğa ulaştıramadı ama çoktan Atletico Madrid'in efsanesi olmuştu. Lakin La Liga seviyesine yükselmesi hiç de kolay olmamıştı. Getafe'den büyük beklentilerle Real Madrid'in yolunu tutmasına rağmen Alfredo di Stefano, Ferenc Puskas, Paco Gento, Raymond Kopa, Hector Rial, Enrique Mateos gibi isimler, genç yeteneğin önünü tıkamıştı. Hatta o dönemin B takımı Plus Ultra'da çıktığı ilk iki maç olan 4-0'lık Eldense ve 11-0'lık Jean mücadelelerinde 6 gol atması bile as takımın kapısındaki kilidi açamamıştı. Aragones de kısa süreli Oviedo ve Real Betis maceralarının ardından Atletico Madrid'in yolunu tutmuştu. Fakat bu Real Madrid'den Atletico Madrid'e yaptığı geçiş, yıllar sonra 2006'da başını fazlasıyla ağrıtmaya yetti. EURO 2008'e hazırladığı takımdan sistemine uymadığı için Albelda, Joaquin, Salgado, Luis Garcia ve Raul gibi isimleri kesen Aragones, özellikle İspanya'nın gelmiş geçmiş en iyi forvetlerinden Raul'u kadroya almadığı için suçlandı, "Atletico Madrid efsanesi ya Atletico'dan Real'e geçen ve Real'de efsane olan Raul'u sırf bu yüzden takıma almıyor" şeklinde itham edildi.
Kimseyle paylaşmak istemiyordu
Evet, Aragones için Atletico Madrid'in yeri ayrıydı. Atletico Madrid'e sempati duyduğunu söyleyen Papa II Jean Paul'u bile sırf bu yüzden sevmiyordu. "Papa'nın sözlerinin ardından birçok kişi bizim kulübe sempati duymaya başladı. Niye seveyim ki?" sözleriyle Atletico Madrid'i kimseyle paylaşmak istemediğini de söylemişti ama Raul meselesinde kendi ifadesiyle kimse Aragones'i anlamamıştı. Zaten Aragones için de bunun pek önemi yoktu, önemli olan onun oyuncuları anlayabilmesiydi.
Ballack'a Wallace diyordu
Anlardı da. Oyuncunun halet-i ruhiyesini bilirdi. Yıllar önce Atletico Madrid'i çalıştırırken 3-0 mağlup olduğu bir Las Palmas deplasmanının ardından kafileyi otelde toplayıp "Haftaya kazanmamız lazım. Ne olursa olsun, nasıl oynarsak oynayalım kazanmamız lazım. Onun için bu gece kimseyi otelde istemiyorum. Şimdiden çıkın ve galibiyeti içerek kutlayın." diyen adam, art niyetli olmasa da siyahilerin farklı bir gözle bakıldığı İspanya'da Reyes'i motive ederken de Henry için bilerek "zenci" demişti. Fernando Torres'in EURO 2008 finali öncesinde "Soyunma odasında Aragones'i dinliyorduk. Ballack'ı anlatıyordu ama Wallace diyordu. Aramızdan biri 'Hocam Ballack, Wallace değil' deyince 'Ben nasıl istiyorsam öyle derim.' cevabını verdi. Tünelde gergin bir biçimde maçı beklerken geldi ve bize göz kırpıp Ballack'a giderek 'İyi şanslar Wallace' dedi." sözleriyle anlattığı hikayedeki gibi Aragones'in oyuncuyu bilmesi, 'Elemelerde eserler de yarı final göremezler' etiketinden bir türlü kurtulamayan İspanyolların makus talihini değiştirmişti. EURO 2008'deki zaferle Katalanları, Galiçyalıları, Baskları, Endülüslüleri kısacası tüm İspanya'yı birleştiren neredeyse ilk kişi olmayı başardı.
İşte bu dehası sayesinde 'Hortaleza'nın bilgesi' olarak anılan Aragones, geçtiğimiz pazar bir kez daha tüm İspanyolları birleştirdi. Lakin bunun sebebi yenemediği kan kanseriydi. Aragones belki hayata gözlerini yumdu ama pazar akşamı Vicente Calderon'daki maçın 8'inci dakikasında tribünlerin "Luis Aragones, Luis Aragones…" Tezahüratı yaptığı esnada skorboardda çıkan "Hasta siempre Luis" sloganında belirtildiği üzere sonsuza dek yaşayacak. Şurası kesin ki ne Atletico Madrid camiası ne de İspanya, Aragones'i, kaderlerini değiştiren bu adamı unutacak.