Tarihe Geç Yusuf Başkanım'
FutbolArena Analiz - Eski hakemlerden Murat Fevzi Tanırlı, Ziraat Türkiye Kupası son 16 turu maçında Beşiktaş ile Fenerbahçe arasında oynanan olaylı derbide yaşananları değerlendirdi.
FutbolArena Analiz - Eski hakemlerden Murat Fevzi Tanırlı, Ziraat Türkiye Kupası son 16 turu maçında Beşiktaş ile Fenerbahçe arasında oynanan olaylı derbide yaşananları değerlendirdi.
MHK Başkanı Yusuf Namoğlu'na çağrıda bulunan Murat Fevzi Tanırlı'nın yazısı şu şekilde:
TARİHE GEÇ YUSUF BAŞKANIM
Süper Lig'deki hakem hataları açısından son yılların en kötü dönemini yaşıyoruz. Seyirci tepkili, senaryoseverler çok mutlu, yeni MHK adayları ellerini ovuşturuyor, kulüpler işine gelmezse bağırıyor, işlerine gelirse de başkaları için timsah göz yaşı döküyor…
Peki ya hakemler?
***
Ligin ilk yarısı sona erdiğinde UEFA Ülkeler Sıralaması'ndaki ilk 10 ülkede hakem kadrosundakilerin tamamının görev aldığından bahsetmiş, hatta Premier Lig, LaLiga, Bundesliga ve Fransa'da 3'ten az maç yöneten hakem olmadığını belirtmiştik.
***
Barcelona, Real Madrid, Bayern, Juventus, Monaco, Chelsea gibi devlerden 2'sinin dahi 90 dakikasını seyretmeyen bir takım yazar, taraftar, kulüp yöneticisi, futbolcu klasik spor kültürümüz gibi bilgi sahibi olmadan fikir üretmeye devam etse de hatalar benzer nitelikte hemen her ligde olmaya devam edecek. Bu başka bir nokta.
Ancak bu sezon hataların tabiri caizse şirazesi kaydı, genetiği değişti. Peki hataların neden genetiği değişti? Bu durum hakemleri nasıl etkiliyor? Baskı ve stres denilen kavramları değerlendirmeden önce mevcut ortama bakmak gerekiyor.
VUKUATLI SİCİL KAYDIMIZ…
Herhangi bir futbolsevere Süper Lig'in son 15-20 yıllık tarihinde akıllarına bir çırpıda gelecek hakemliğe dair ilginç maçları sorsak, sanırım aşağıdakiler akıllara gelir…
Ali Aydın'ın 4 kırmızı kartlı FB-GS maçı…
Cem Papila'nın 5 kırmızılı BJK-Samsun maçı…
Türkiye'ye geldiğine minnettar olup izlemeye doyamadığımız Hagi'nin Erol Ersoy'a tükürme cüretinde bulunduğu GS-G.Birliği maçı…
Cüneyt Çakır'ın 4 kırmızı kart çıkardığı FB-GS kupa derbisi…
Çok daha taze olan Çağatay Şahan ve ekibinin gece 3.30'a kadar alıkonulduğu Trabzon-Gaziantep maçı…
Salih Dursun'un skandal hareketinin efsaneleştirildiği(!) Deniz Ateş Bitnel'in GS-Trabzon maçı…
***
Süper Ligi'mizin tepki seviyesi sicili olarak 5 büyük Avrupa liginden önemli farklarına bakalım.
Koltuk yağmuruna tutulan sahalar…
Rakı şişeleriyle kafaları yarılan çocuklar…
Sidik dolu pet şişelerin sahaya atıldığı maçlar…
Sahaya dalıp hakeme vurulan maçlar…
Bıçak, çakı, çakmak yağmuru maçlar…
Para cezası vermek dışında bir yaptırımla önlenemeyen galiz küfürlerle dolu maçlar...
Ve en nihayetinde olaylarla taraftarların birbirini öldürdüğü maçlar…
Futbol kültürümüzü bu hale getirenlerin ve bunları on yıllardır engellemek istemeyen zihniyetlerin yarattığı tablo bu… Düzeltmeye çalıştığımız ama Passolig ile bile çok umut taşımadan sürüp giden yapı bu. Çünkü hala o şahısları temizleyemiyor, yine herkesi cezalandırmaya devam ediyoruz.
NEDEN HATALARIN GENETİĞİ DEĞİŞTİ DİYORUM?
"Çizgiyi geçti mi geçmedi mi" muamması yok…
"Elle oynadı, hakem penaltıyı atladı" cümlesi yok…
"Gol ofsayttı, değildi" tartışması yok…
"Hakem ile yardımcı hakem ters düştü" görüntüsü yok…
"Tacı yanlış verdiler" sıkıntısı yok…
"Gol öncesinde kaleye 48 metre uzakta faul vardı" isyanı yok…
"Gözünün önünde eliyle düzeltti" itirazları yok…
Kısacası futbolun doğasında yıllardır birbirimizi yediğimiz hataların ve bir maç içinde yaşanabilecek olayların çok fazla dışına çıktı Pazar günkü 90 dakika… Diğer maçlarda da o kadar bariz kırmızı kart ve penaltı hataları oluyor ki resmen hataların da genetiği ile oynanmış gibi…
***
NELER OLDU?
Van Persie ve Alper'in Oğuzhan merkezli tahrik edici el ve ayak temasları…
10 dakikada 5 faul…
Tosic'le güreşe tutuşan ve kasığına basan Van Persie…
Van Persie'nin tuzağına yenik düşen Tosic'in anlamsız kafası…
Tribüne doğru dilini titreştiren Van Persie…
Verilen verilmeyen fauller, sarıdan kırmızıya dönmesi gereken başta Şener faulleri…
Souza'nın bariz gol şansını inanılmaz bir bayrakla kesen yardımcı hakem…
Önce oyna deyip, ardından Süper Lig tarihine geçecek nitelikte zeka dolu atılan Lens'in golünü iptal eden hakem…
Van Persie'nin TOSIC'e bakarak CİNSEL UZVUNU SARMALAYIP tutuşu… (--2.Nouma vakası demek Nouma'ya haksızlık olur çünkü Nouma sadece gol sonrasında hareketi yapmıştı. Van Persie, maçın başından sonuna sportmenlik dışı ve tahrik içerici hareketlerini sürdürdü--)
Ofsayt bayrağına çıldıran F.Bahçe teknik kadrosunun neredeyse saha içinden tepkisi…
3 dakika forma şansı bulabilmek adına haftalarca kenarda bekleyen YEDEK OYUNCU Aras'ın saha içine girerek Lens'e saldırısı…
"Sahada bir sen eksiktin" dedirtecek cinsten bir seyircinin girişi..
Van Persie'nin gol sevinci sırasında Oğuzhan'a yaptığı özel bakış içeren bale…
Fenerbahçe yöneticisi Hasan Çetinkaya'nın yarılan başı ve dikişler…
Kaleci Volkan'ın rahat tuttuğu bir topun ardından halüsinasyon görerek havuza atlaması…
Fenerbahçeli yöneticilerin hesap soran tweetleri…
Şenol Güneş'in bir kupa maçından sonra tepkilere istinaden 3 Temmuz'a göndermeleri…
Şenol Güneş'in niyetinin anlaşılamadığı Kjaer'in yanağını sıkması…
Fikret Orman'ın Süt Kupası tanımlamaları…
Ve benzerleri… Belki de "benzersizlikleri"!
HAKEMLİK ADINA İSE…
Ve ne yazık ki HAKEMLİK KAVRAMI adına en üzüntü verici olan ve sözün bittiği an 93'te geldi…
Yıkıldım, üzüldüm, inanmak istemedim.
Ne Van Persie'nin dili, ne tekmesi ne de organıyla oynaştığı utanç verici görüntüsü…
Ne Tosic'in kafası, ne yedek oyuncu Aras'ın sahaya dalıp Lens'e yürüyüşü…
Bunlara mazeretler bulunur, hakemin her zaman kaçırdığı, vermediği, göremediği, etkilenip veremediği kararlar içerisine girebilir, aylarca yıllarca girdi de…
Gelin görün ki DURMUŞ OLAN OYUNU başlatmak için 3 saniye önce İŞARET VERİP;
VURUŞ GOLLE SONUÇLANINCA "ben başlatmamıştım" kılıfını bulan bir hakem kararını ben görmedim, duymadım, bilmiyorum, unutmak istiyorum, kabullenemiyorum.
***
1982 yılında İzmir Atatürk Stadı'nda izlediğim ilk Süper Lig maçıyla başlayan futbol sevdamda dünya genelinde nice skandal kararlar gördüm, 12 yıllık hakemlik hayatımda hatalar da yaptım ama 5 Şubat 2017 tarihini Türk hakemliği adına unutmak istiyorum…
Şu anki TESELLİM ise dürüstçe söylemem gerekirse bu pozisyonun yarattığı şoka rağmen, iptal kararının daha vahim olayların çıkmasını engellemiş olması… Golün olduğu "saniye" itibariyle sinir katsayısı tavan yapmış taraftarın belki de KAMU SAĞLIĞI açısından fütursuzca acı verici olaylara sebebiyet verebilme ihtimalinin önlenmiş olmasıydı. Her şerde bir hayır dedikleri bu olsa gerek…
***
ALİ PALABIYIK ve MHK
"Derbilerin havası başka olur" tezi, oyun kuralları farklılık göstermiyor olsa da Türkiye normlarında elbette doğrudur. Özel hakemler yönetir, işin altından kalkabileceğine inanılan hakemler atanmıştır hep.
Hatırlayın 2014 Dünya Kupası'nı. Hakemlere "kart göstermeyin" denmişti neredeyse. Ekran karşısında "yok artık" dediğimiz günler yaşadık verilmeyen kartlara!
***
Maç planı, bir hakem için olmazsa olmaz bir çalışmadır. Ancak evdeki hesabın çarşıya uymadığı durumda plan değiştirmek de "Büyük hakem" olmanın anahtarıdır. Tecrübe ve yetenek zamanla çok iyi birleşmeli, sorunları çözmeli.
Ali Palabıyık da elbette "özel sınıfa" aldığımız hakemlerden biriydi. ve bu sezonki performansıyla belki de alışık olduğumuz isimler dışında beklenenlerden olmayı başardı.
A planında "Az kart çıkartayım ve oyunu diyaloglarla ve öncelikle ikazlarla kontrolüme alayım" yazılıydı. Peki ya B planı? Hatta C planı?
Elbette vardı belki de ama ipler elinden gidip kontrolü kaybettikten sonra, dağıldıktan sonra ara ki bulasın plan kağıtlarını! Bir amatör hakemin ilk Süper Amatör Lig maçında heyecanıyla o sahada krallığını dikte etmeye çalışan "eski" oyuncuların eline düşüp, maçın kontrolünü tamamen kaybetmeye yüz tuttuğu bir tabloyu, bize ülkenin en üst düzey maçında yaşattı.
***
Oynadığı futbol ve Vodafone Arena atmosferiyle kaybetmeyen BJK'a karşı FB'nin taktiksel faullerini ve başroldeki Van Persie'nin tahrik edici tavırlarını çözemedi. Maçın öncesinde iki kulüp arasında yaşananlar ve açıklamalar da maç öncesine tuz biber ekmişken, biz de Ali'nin performansı sayesinde büyük bir sükutu hayale uğradık.
***
Bir hakemin maçı yönetme planına dair ilk 15 dakika, son 15 dakika gibi özel değerlendirmelere de girebiliriz ancak bugün gelinen noktada asıl konu MERKEZ HAKEM KURULU yöneticiliğidir. Hakem kadrosunu adaletli ve başarılı yönetememek…
Her hafta siyah/beyaz hataları yapan hakemleri freni boşalmış kamyon gibi ısrarla görevlendirmek…
Aynı hatayı yapan hakemler arasında bile eş ceza uygulamamak…
Hatta ceza kavramını neredeyse unutmak…
Unuttuğu ceza kavramı sayesinde görev almayı hak eden başka hakemleri unutmak….
Hatta bırakın unuttuğu hakemleri, düne kadar görev verdiği hakem ve yardımcı hakemlerin HANGİSİNİN SAKATLIKTAN ÇIKIP ÇIKMADIĞINI, maça gidip gitmediğini bile unutmak…
3 kişinin dudağı arasında "dediğim dedik" zihniyetle yola devam etmeye çalışmak…
***
Böyle bir MHK'nın hakemi olarak sahada görev yapanların psikolojisi nasıldır sizce? Maç izlerken sahadan bizlere ulaşan mesaj şu:
1-Yapılan hataların üst üste gelmesinin ardından tekrar görevlendirilenler "Yeter ki ortalık toz duman olmasın" zihniyetiyle karmakarışık ruh haliyle UEFA standartlarının dışına çıkarak maç yönetme yönüne evriliyor… Maç içindeki standardı bile çok çabuk kayboluyor.
2-Hata yapıyorum görev alıyorum, hata yapıyorum yine görev alıyorum zihniyeti sonucunda artık bunun kanıksanmış bir doğru olduğunu zannetmeye başlıyor…
3-Eski maç özeni ve hassasiyeti kalmıyor, hatta 3 büyüklerin kara listesine girmemeye özen gösterme stresi üstlerine biniyor.
4-Nadir şans bulanlar "zaten unutulduk bu maçta bari siyah beyaz hata yapmayayım veya az tepki olsun" stresine giriyor.
5-Hiç görev verilmeyenler ise zaten sezondan konsantrasyon olarak elini eteğini çekmiş şekilde terkedilmiş olarak liglerin bitmesini bekliyor. Bence "ah"ları da MHK'nın ve sistemin üzerlerine binerek…
Daha çok madde yazabilirim, gözlemcisinden hakemine kadar edindiğim izlenimlerle.
***
Geçen seneye kadar 30'un üzerinde "üst klasman" adı altında havuz hakemiyle Süper Lig maçlarını götüren MHK'ların, bu sezon başında 22 hakeme düşürülmüş yeni şeklinde, neresinden tutsanız elinizde kalacak hale getirmeye hakkı yok. Türkiye'nin "güvensizlik" teması etrafında zaten zor olan hakemlik icrasını, bir de bu adaletsiz ve her geçen gün hakemleri sporsever veya kulüpler nezdinde yok etmeye doğru iten nevi şahsına münhasır MHK keyfiyetine izin verilmesi söz konusu olmamalı.
Eskiden dualar "Allah'ım hakem şansım yanımda olsun" idi.
Üst düzey isimler dışında, ucundan kıyısından sürekli maç alan hakem ya da yardımcı hakemlerdenseniz, yeni dua "Allah'ım Yusuf Namoğlu hep başkanım olsun" şekline döndü…
***
Belki de bu kadar kötü bir performansın ardından, ismi ve şu ana kadarki genel "olumlu" imajı olmasa Ali Palabıyık bile geçen sezon Deniz Ateş'te olduğu gibi hakemliğe veda ettirilebilecek bir sınıra gidebilirdi. Kulüplerimizin "düdük astırma", "klasman düşürme" başarıları hanesine eklenecek bir isim olabilirdi. Neyse ki bu tehlikeyi Ali Palabıyık özelinde görmüyorum, ama uzun süre şokunu atamayacağı bir kazaya uğradığını düşünüyorum.
***
VE TARİHİ FIRSAT…
TFF Başkanı Sayın Demirören'in NTV'deki konuşmalarından sezon sonuna kadar MHK'nın devam edeceği sinyalini aldık. Ancak bu denli büyük hatalar sürerse dayanabilir mi bilinmez. MHK'nın değişmesi sorunları giderir mi? Ana sorunu çözmez ama adalet ve konsantrasyon terazisine etkiyeceği aşikar.
***
Diğer yandan da hali hazırda MHK Başkanı olmayı umut eden ya da isimlerinde birleşilen adayların böyle kaos ortamında gelip isimlerini hırpalatma istekleri de olmayabilir.Tabii işin parasal boyutunu düşünenlerin "ne olursa olsun giderim" anlayışı yok ise.
Sayın Başkan Yusuf Hocam… Camiadan gelmediği halde başkan olan Zekeriya Alp, genel itibariyle başarılı denebilecek bir dönem geçirdi ama fütursuzca konuşmalara tepki göstererek istifa etti. Size tarihe geçme fırsatını yaratacak önerim var. 1982'den beri 35 yıldır futbolu takip ediyorum. Hakemlik kariyerinize, siyasetteki dönemlerinize, düzgün imajınıza saygım sonsuz.
Herhangi bir kurumda "başarısızlıktan" dolayı kendisi görevden ayrılan bir yönetici veya başkan görmedim. Gelin bu güzel özelliklerinize bu sıfatı da ekleyelim. Türkiye Cumhuriyeti tarihine geçin! Yüz yıllar boyunca "bu ülke sınırlarında bir başkan başarısız olduğunda istifa etti mi yahu" sorusuna birileri haykırarak evet desin, tarih boyunca anılırsınız.
Bunu tüm samimiyetimle söylüyorum, bir hiciv veya "ti"ye alma asla yok.
Emin olun kalan haftalarda herhangi bir spor adamı ya da gazeteci ya da spor editörü ya da amatör hakem bile 9 tane Süper Lig, 9 tane de 1.Lig maçlarına hakem atasa daha kötü sonuç ortaya çıkmaz herhalde değil mi? Bu tarihi fırsata sizi içtenliğimle davet ediyorum.
***
Allah sonumuzu hayır etsin diyerek, hakemlerimize hafta sonunda başarılar diliyorum.
Murat Fevzi Tanırlı
Twitter: @mftanirli