Haberler
NATO lideri Rutte, Türkiye'yi ikna için gelmiş

NATO lideri Rutte, Türkiye'yi ikna için gelmiş

50 ülkeden İsrail'i yıkacak bir hamle daha: Tasarı resmen kabul edildi

50 ülkenin "Evet" dediği İsrail karşıtı karara 4 liderden "ret" oyu

Gayrimenkulde yeni dönem, vergide rayiç bedel tarih oluyor

Gayrimenkul alım satımında yeni dönem

İsrail Maliye Bakanı'nın 'Gazze işgal edilmeli' sözleri tepki çekti

İsrailli bakandan skandal sözler

Marco Pantani’nin trajik hikâyesi: İkinci bölüm

Haberler
Güncelleme:
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

*Bu içerik Eurosport İngiltere'de yayımlanmış ve Tifosi Blog ekibinden Emre Köseoğlu tarafından çevirilmiştir.

*Bu içerik Eurosport İngiltere'de yayımlanmış ve Tifosi Blog ekibinden Emre Köseoğlu tarafından çevirilmiştir.



İlk bölümü okumak için
tıklayınız.



Pozitif test ve düşüş


Pantani’nin 20. etaptaki zaferinden sonra yaşananlara dair en iyi analizleri Matt Rendell’ın yazdığı biyografi Marco Pantani’nin Ölümü (Türkçesi mevcut) ve John Foot’un Pedalare! Pedalare!’sinde bulabilirsiniz.

Etabı kazandıktan sonra Pantani ve takımı Mercatone Uno, konaklamak için Madonna di Campiglio’daki Hotel Touring’i tercih etti. Kazanmaması gereken bir etabı kazandığından dolayı birçok insanın onu eleştirmesi Pantani’nin neşesini kaçırmıştı. Takım arkadaşlarının da bunun farkında olduğu ve “Bir problem mi var?” benzeri sorular sordukları söylenir.

Giro’nun anti-doping test ekibi de yakınlardaki Hotel Majestic’te kalıyordu. O günün sabahı 15 bisikletçi rastgele seçilerek test edilmişti. Hepsi negatif çıkmıştı ama sonraki günün sabahı bir sürpriz test dalgasının daha geldiği fısıldanıyordu.

Rendell’ın söylediğine göre Pantani otel restoranında 400 gram pilav yedikten sonra gece yarısında hala ayaktaymış ve bir arkadaşı ona teste hazır mısın diye sorduğunda şu cevabı vermiş:

“Tabii ki hazırız. Aptal gibi mi gözüküyorum? Giro’yu çoktan kazandım bile. İstersen emin olmak için tekrardan kontrol edebiliriz.”



“Ardından kendi ölçüm cihazını kullandı ve sonuç 48.6 olarak çıktı. Bu bile tehlikeli derecede yüksek olmasına rağmen herhangi bir cezaya tabii değildi. “Görüyor musun? Kurallara tamamen uygun.”

Pantani bunu söylerken kullandığı EPO’dan bahsediyordu. Böbreklerde yoğun olarak bulunan eritroprotein, alyuvar miktarını arttıran ve bu sayede oluşan yeni hücrelerle sporcuya ekstra oksijen taşıma kapasitesi ve dayanıklılık yardımında bulunan bir bileşikti.

EPO için yapılabilen bir test olmadığından dolayı tek yapılabilen hematokrit seviyesini ölçmek ve 50’den fazla çıkanları EPO’lu olarak belirlemekti. Kuralın asıl getirilme sebebi bisikletçileri kalp krizi ve felçlerden korumak olsa da doping kullananlara da bir uyarı mahiyetindeydi.

Ertesi sabah Pantani ve dokuz bisikletçi daha kapılarına vurularak 7.15’te uyandırıldı. 7.46’da test edilen Marco Pantani için tek garip olan gece boyu diskoda olan takım doktorunun yanında olmamasıydı. Pantani’nin sözleriyle ‘sağlık kontrolünden ziyade bir baskını’ andıran testin sonucu yüzde 52’ydi. 9.40’ta sonucunu öğrendi ve 10.12’de açıklama yapıldı. Etabın başlamasına sadece 38 dakika kala.

UCI kuralları uyarınca, İtalyan yarıştan diskalifiye edildi ve 15 günlük bir uzaklaştırma aldı. Karara sinirlenen Mercatone Uno takımı da aynı gün yarıştan çekildi. Bir oyuna getirildiğini iddia eden Pantani saldırganlaştı, otel odasının camına yumruklar savurdu ve öğlen 1.02’de otelinden ayrıldı.

Basın mensupları ve kameralar arasından polis eşliğinde yürüyen şaşkın, tıraş olmamış ve kanlı eli sargılı adam gazetecilere garip bir oyunun döndüğü söylüyor, artık geri dönüşü olan noktanın çoktan geçildiğini ifade ediyordu. Sayısız kazadan dönen biri için “Bu kez geri dönüş olmayacak”, fazlasıyla kesin bir ifadeydi.

Sportif direktörü Giuseppe Martinelli tarafından Imola’ya kadar götürülen Pantani oradaki bir hastanede teste girdi ve sonuç 47 ile 48 arasında çıktı. Mercatone Uno bir basın açıklaması yayınlayarak Giro test ekibinin liyakatini sorgulamıştı. Mapei takımının sahibi Giorgio Squinzi ise söylediklerinde çok netti. “İlahi ve insani adalet sonunda sağlandı. Bu fenomenin perde arkasında yaşananlar da elbet bir gün ortaya çıkacaktı.

“UCI’ı dört sene önce uyardım. Bu ikiyüzlülük ve dalaverelerle hiçbir yere varamayız. Bisikletçilerimin hematokrit seviyeleri Agrigento’dan ayrıldıklarından bu yana ortalama yüzde beş düştü. Saçmalamalarıyla sizi kandırmalarına izin vermeyin. Eğer bitişe iki gün kala yüzde 50’ye yakın bir seviyedelerse bu onların ilaç kullandıklarının göstergesidir.

Bağımsız testler Giro’nun testini doğrulamış olsa bile bu İtalya’nın en ünlü sporcusunun yarıştan atılmasıyla ortaya çıkan spekülasyonları azaltamazdı. Zamanla Pantani’ye sabah uygulanacak testten sadece takımının değil, takım arkadaşlarının da haberi olduğu ve diskalifiye edilebileceğinin önceden söylendiği ortaya çıktı.

Eğer Mercatone Uno böyle bir testin farkındaysa neden takım doktorunun şehir dışında olmasına izin verdi, hele böylesine kritik bir etap öncesi? O zamanki birçok bisikletçi gibi Pantani de hematokrit seviyesini düşük göstermekte bir uzmandı. Kendisine tuz çözeltisi enjekte etmek yaklaşık 20 dakika alıyordu ve bunun için aslında zamanı da vardı. Zaten önceki sene bir teste de bu işlem yüzünden geç kaldığı pelotonda yaygın bir fısıltıydı.



“Zamanlama her şeydi. Doktor ona serumu enjekte etmek için orada değildi. Bu yüzden büyük ihtimalle içebildiği her şeyi içti. O sırada test yapanların gelmesini bekledi ama bekleyiş uzadıkça su damarlarından mesanesine geçmeye başladı ve hematokrit seviyesi arttı.”

O sabah gerçekten ne yaşandığı her zaman bir gizem olarak kalacak. Çok farklı ve çelişkili hikâyeler anlatılıyor. İşin aslı, doğruyu söyleyebilecek tek insan artık bizimle birlikte değil. Şimdilik tek bilinen gerçek o sene birçok farklı takım sahibinin Pantani’nin dominasyonundan rahatsızlık duyduğu. Bahisçiler ve mafyanın da bu işe karıştığı bile söylenir. Hatta yıllar sonra bir muhbir, Napoli’deki Camorra mafyasının her şeyi bir bahis skandalı olarak göstermeye çalıştığını iddia etmişti.

Bu efsanede inkâr edilemez tek bir gerçek var. O da Pantani’nin bir daha asla aynı bisikletçi ve adam olamadığı.


Daha sonra ne oldu?


Resmen Pantani’nin hükümranlığının devam etmesi için kurgulanmış gibi gözüken ve Tonale, Gavia, Mortirolo, Valico di Santa Cristina, Aprica gibi yokuşları içeren kraliçe etap pembe mayonun yokluğunda geçildi. İtalyanlar, ülkenin en sevilen sporcusunun performans arttırıcı ilaç kullandığına inanmıyordu.

Pantani’nin tarafını tutan bisikletçiler de desteklerini esirgemediler. Yarışın yeni lideri Paolo Savoldelli tıpkı 30 sene önce Merckx’in atılması üzerine Gimondi’nin yaptığı gibi o etapta pembe mayoyu giymeyerek Pantani’ye bir saygı duruşunda bulundu. “Bence Pantani temiz.” diyordu kendi hematokrit seviyesi yarış boyunca inanılmaz derecede yüksek olan Paolo.

Saygın gazeteci Gianni Mina, “Yarış, başı kesilmiş tavuk gibiydi. Bir cenazeyi andırıyordu.” yazmıştı.

Son tırmanış etabını İspanyol Roberto Heras, iki ev sahibi Simoni ve Gotti’ye karşı kazandı. Üçlü, etabın kritik tırmanışı Mortirolo’nun zirvesinden geçerken yanlarında kahramanlarının beşinci etap zaferini bekleyen tifosi’nin hazırladığı bir pankart vardı. “Pirata, farci sognare”, ‘Korsan, bize hayal kurdur’.

Savoldelli dört dakika geriden gelirken pembe mayo üç haftadır gözlerden ırak ama istikrarlı bir yarış çıkaran Gotti’ye geçiyordu.

Milan’da podyumun zirvesi Gotti’nindi. Giro’daki ilk zaferini 97’de Marco Pantani’nin bir kaza sonucu yarışı bırakmasıyla Pavel Tonkov’u geçerek alan Gotti, aynı yarışı bu kez de Savoldelli’nin 3’35” önünde kazanıyordu. Podyumun son basamağı sadece bir saniyelik bir dezavantajla Simoni’nin olurken Jalabert ve Heras ilk 5’i tamamlıyordu.

Gotti’nin beklenmeyen zaferi İtalyanlar tarafından asla benimsenmedi. Memleketindeki yarışı kazanan bir İtalyan bile Pantani’nin gölgesinde kalıyor, pembe mayoyu giyerken ıslıklanıyordu. Son güne kadar ikincilik için mücadele ettiğini sanan Gotti bir anda kendini liderlikte bulmuştu.

Lakin gazetelerin manşetlerinde onun adı geçmiyordu. Zaten böyle bir durumda onun adının geçmesini kim bekleyebilirdi ki? La Stampa’nın sürmanşeti Madonna di Campiglio’daki o pozitif testten bu yana İtalya’da nelerin olduğunu kısaca özetliyordu. “Alıştığımız bisikletin sonu.”

Birçok insan o seneki ilk 10’un tamamının kariyerlerinin bir kısmında dopingli yakalanmış olduğunu öne sürerek Pantani ve taraftarlarına haksızlık yapıldığını iddia ediyor. “Kirli de olsa büyük resme baktığımızda rakiplerinin de ondan pek bir farkı yoktu.” diyor Colin O’Brien.

Sadece birkaç gün sonra İsviçre Turu’nda dört bisikletçi daha hematokrit seviyesinden dolayı yarıştan atıldı. Pantani olayından kimse ders almamıştı.


Pantani’nin Cehenneme inişi


Gotti malum yarışı kazandıktan iki gün sonra, 9 Haziran’da, Pantani bir basın toplantısı gerçekleştirdi. Garip olansa toplantıda kimsenin ona EPO kullanıp kullanmadığını sormamasıydı.

Rendell’ın anlattığına göre Pantani aynı günlerde gazeteci Gianni Mina’ya zorlama ve çelişkili bir röportaj daha vermiş ama bu onun hakkında şüpheleri olanları suçsuzluğuna inandırmaya yetmemişti.“Öfke, hayal kırıklığı, utanç ben... benim hissettiğim bazı eee… duygular. Giro’yu… kazandığım gerçeği... eee… bence hata yapmadım, bu kadar çalışmanın ürünü… Bir anda hakkınızda böyle bir karar verilmesi şaşırtıcı. Elbette aniden böyle bir şeyin olması sizi yaralıyor… üzüyor. Kesinlikle atlatması kolay bir an değil… Kötü bir olay değil… değil ama belki şanssız bir kaza diyebiliriz, ama… Moralim… Sanıyorum bu kez hiç olmadığı kadar düşük.”




Daha sonra verdiği daha derli toplu bir röportajda Pantani doping iddialarını yalanlamıştı. “Boşuna uğraşmayın. Ben temizim. Sadece şu an biraz mutsuzum. Düşünmek için zamana ihtiyacım var. Bunun nasıl olduğunu anlamıyorum. Ve tekrar bisikletime binmeden önce bu soruya bir cevap bulmalıyım. Kazanmak için ihtiyacım olan ilaçlar değil, dağlar.”

Uzaklaştırma ve cezalar bisiklette az rastlanan olaylar değil. Claudio Chiapucci 1997’de aynı nedenden dolayı Giro’yu kaçırırken Pantani’nin takım arkadaşı Riccardo Forconi de liderinin 98’deki Giro zaferini evinden izlemek zorunda kalmıştı. Fakat hiçbiri Pantani’nin yarattığı etkiyi yaratamadı.

Kurallar iki hafta sonra yarışmaya dönmesine izin verdiğinden aslında Fransa’ya -aynı daha önce Merckx’in Giro’dan atıldıktan sonra yaptığı gibi- sarı mayosunu korumaya gidebilirdi ama durum böyle değildi. İyi zamanlarında bile aşağılık kompleksi, hassas bir egosu ve manik depresif eğilimleri olan bir adam için yarışmaya dönmek o kadar da kolay değildi.

“Eğer Marco’yu tanıyorsam, onun asla bu saygısızlıktan geri dönemeyeceğini söyleyebilirim.” diyordu sportif direktörü Martinelli. Haklıydı da. Pantani sahneden indi, insanlardan uzaklaştı ve kokainin esiri oldu. Kız arkadaşı olayların üzerinden yeterince zaman geçtikten sonra Pantani’nin tonla kokain kullandığını itiraf edecekti. Yani Fransa’da unvanını koruması bir yana bunu denemesi bile söz konusu değildi. Durum başkaydı.

Rendell o dönemi şöyle anlatıyor: “Hayatının formundaydı. Büyük ihtimalle dünyadaki en fit adamdı. Hiçbir bisikletçi onu geçemezdi. Ve bitmek bilmez enerjisini harcamaktan mahrum bırakıldı. Evine ördüğü utanç duvarının içine hapsoldu.”

Pantani’nin uzun süredir içinde bulunduğu pembe dizi devam ediyordu. Birkaç sezon daha devam edecek kadar içerik vardı ama başkahraman artık acınası haldeydi. Mahkemeden mahkemeye sürüklenirken bir yandan da medyanın kuşatması altındaydı. Pantani 2000 Fransa Turu’ndaki Mont Ventoux ve Courchevel etaplarındaki gibi birkaç kez daha eski günlerinden kısa kesitler sundu ama yeni doping iddiaları nedeniyle uzayan davalar, yeni cezalar getiriyordu. 2000 Tour’unda kazandığı iki etap onun için podyumun zirvesinde geçirilen son anları oluşturuyordu. Artık istikrar Pantani’yi çoktan terk etmişti. Korsan son altı büyük turunun sadece dördünü tamamlayabilmiş, yalnızca birinde etap kazanmıştı.

2003’te koştuğu son Giro’sunun üzerinden daha bir yıl bile geçmeden Pantani hayata veda edecekti.


Marco Pantani’nin ölümü


Pantani depresyon ve uyuşturucu bağımlılığına yenik düştü. Oropa ve Madonna di Campiglio’daki zaferlerine asla bir benzerini daha ekleyemedi. Mont Ventoux’daki galibiyeti bile sporun kötü adamı Armstrong’un ona verdiği bir ‘hediyeden’ ibaretti. Teksaslı, genellikle ona ‘Elefantino’ (Fil Yavrusu) diyerek sonradan cerrahi olarak ‘düzelttirmek’ zorunda hissettiği kulaklarıyla alay ederdi.

Pantani artık mükemmeliyet için değil, hırsı ve öfkesi için sürüyordu. Marco, şu an Armstrong’un da hissettiği gibi, dışlanmış hissediyordu. 2004 yılının Şubat ayında, Sevgililer Günü’nde, Rimini’deki bir otel odasında ölü bulundu. Bol miktarda kokainle. 34 yaşındaydı.

Yakın zamanda kaybettiğimiz saygıdeğer bisiklet yazarı Gianni Mura, vatandaşının ölümünün ardından yazdığı yazıda düşüşünü ve 1999 Giro’sundaki o günü ele alıyordu.

“Marco Pantani ’99 yılında, o sabah Madonna di Campiglio’da ölmeye başladı. Pozitif testi kabul etmedi, yaşananları da. Başka birçok bisikletçi dopingli yakalandıktan sonra tekrar yarıştı ama o? Hayır. Tırmanışların kralı, inişlerde de uzmandı. Cehenneme indi, yapay cennetlere. Halktan saklandı, gazetecilerden, hâkimlerden.”

“Gitgide daha yalnızlaştı, atakları da azaldı. Sık sık gazetelerde, televizyonlarda bağırıp çağırırlardı: Marco geri dön. Aslında biraz da haklılardı. Pantani’siz bisiklet tatsız tuzsuz bir çorbaya benzerdi, hala da benziyor. Kazananı olmayan bir etap gibi. Herkes kazanmayı deniyor ama halkı memnun edebilen kimse yok. İşte bu da Pantani’nin en önemli özelliğiydi.”

“Tırmanışlarda Pantani, ip üzerindeki bir cambaz gibiydi. Gizemli bir denge, kutsal bir tören. Arkasında bıraktığı herkesi mahveden bir samuray.”

Mura, Pantani’nin öldüğü akşam yazdığı yazıyı bu anlamlı kelimelerle tamamlıyordu: “Büyük ihtimalle o da bir efsaneye dönüşecek, erken ölen ya da neden öldüğünü anlayamadığımız herkes gibi. Keşke o da hayatına devam etse ve herkes gibi yaşlansaydı. Şu tepelerin birinde bir kadeh Sangiovese içseydik…”

Pantani son nefesini 14 Şubat 2004’te Rimini’de verse de sonun başlangıcı beş sene önce bir dağın tepesindeydi. Gerçekten de o gün kazanmaması gereken bir şeyi kazanmıştı. Son iki yaz Fransa ve İtalya yollarına hükmeden o adam, imparatorluğunu yıkmak için kendisine bir komplo kurulduğunu düşünüyordu.

O, bir insanın aynı anda hem bir zalim hem bir kurban, hem bir kahraman hem de bir suçlu, hem eğlenceli hem hilekâr, hem otoriter hem de narin ve özgüvensiz olabileceğini gösterdi.

Belki de Pantani bu yüzden hala birçok kişi tarafından saygı görüyor, atakları ve bıraktığı miras mutlulukla hatırlanıyor. Hem de Lance Armstrong gibi yarışçıların tarihten silinmesini isteyenler tarafından bile.

Kaynak: EuroSport.com / Spor
title