Haberler
Putin, açık açık tehdit etti: Sabrımız bir gün mutlaka tükenecek

Putin, ilk kez bu kadar açık tehdit etti! Sözleri yaklaşan savaşın habercisi

Türkiye'nin yanı başında şiddetli çatışma! Muhalifler adım adım ilerliyor

Türkiye'nin yanı başında şiddetli çatışma

Kırıkkale'de yere çöp atanlar güvenlik kameralarından tespit ediliyor

Bir ilde daha başladı! Caddede, sokakta kamera ile takip ediliyorlar

İstanbul'da sahte içkiden 2 kişi hayatını kaybetti

İstanbul'da kabus yeniden hortladı: 2 kişi öldü, sayının artmasından korkuluyor

Kulübünüzün istediği adam: Julian Nagelsmann

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Söyleşiyi orijinal dilinde okumak için tıklayınız. Telefon çalıyor, Nagelsmann telefonu açıyor ve dikkatle dinliyor.

Söyleşiyi orijinal dilinde okumak için tıklayınız.

Telefon çalıyor, Nagelsmann telefonu açıyor ve dikkatle dinliyor. Arama beklenenden daha erken geldi. Çok daha erken…

Kesinlikle beklenmedik ve olağanüstü. Hattın diğer tarafındaki ses Real Madrid yöneticilerinden Jose Angel Sanchez’e ait ve Nagelsmann’a Zidane’ın yerini doldurmak için bir numaralı aday olduğunu söylüyor.

Bu olay, 2018 yazında gerçekleşti ve o vakit Nagelsmann henüz 31. yaş gününü bile kutlamamıştı.

Alman teknik adam, o sene -daha önce ligi dördüncü bitirip Şampiyonlar Ligi ön elemesinde Liverpool’a elenen- takımı Hoffenheim’la sezonu Bundesliga’da üçüncü bitirerek Şampiyonlar Ligi vizesi almıştı.

Bundesliga tarihinin en genç teknik direktörünün adı birçok farklı takımla anılıyordu ve bu takımların çoğu da fikirlerini ve tekliflerine sıcak bakıp bakmayacağını öğrenmek adına Nagelsmann’la dolaylı yoldan temasa geçmişti.

Bu ise diğerlerinin aksine dolaylı değildi. Doğrudan. Herhangi bir kulüp de değildi. “Bu Real Madrid!” diyor Nagelsmann telefon görüşmesini ve bu ilişkinin neden sadece bir telefon görüşmesiyle sınırlı kaldığını The Independent’a anlatırken.

“Eğer Real Madrid sizi ararsa bunun hakkında düşünmeniz normaldir. Başta şaşırmıştım. Bunun üzerine biraz düşündüm ve sonunda gitmemeye karar verdim. Kendimi geliştirmek istiyordum. Eğer Real Madrid’deyseniz, kendinizi geliştirmeye fırsat bulamazsınız.”

“Orada daha iyi bir teknik direktör olmak gibi bir şansınız yok. Orada zaten en iyisi olmak zorundasınız. Şu an en iyi ben değilim ama gelecekte en iyilerden biri olmak istediğimi söyleyebilirim. Eğer Real Madrid veya Barcelona’ya giderseniz orada taraftarlar, medya ve yöneticiler size gelişme fırsatı tanımaz.”

“Onlar sadece her maçı kazanmanızı, şampiyon olmanızı ve Şampiyonlar Ligi kupasını getirmenizi beklerler. Eğer kazanamıyorsanız ‘Ben hala gencim, gelişeceğim.’ gibi şeyler söyleyemezsiniz. Futbolda kariyerinizi planlamak o kadar kolay değil. Çünkü futbol tahmin edilemez. Ama yine de en azından denemelisiniz.”

“Önemli olan doğru adımları atmak, büyük adımları değil. Real Madrid büyük ihtimalle atabileceğiniz adımların en büyüğü ve bu da beni şöyle düşünmeye yönlendirdi: ‘31 yaşındayım ve Real’deyim. Peki bundan sonra ne olacak?’”

“Benim için dil de çok önemlidir. Oyuncularımla iletişimde olmayı severim. Henüz İspanyolca konuşamıyorum. Sadece ‘hola, que tal?’ (Merhaba, nasılsın?) diyebiliyorum. Sonuç olarak bu her ne kadar en büyük adım da olsa en doğru adım değildi.”

Nagelsmann’ın kariyerine ve futbola olan bakış açısı, yaşadığı acı deneyimler tarafından şekillenmiş. Daha 20 yaşındaki bir stoperken yaşadığı çapraz bağ sakatlığı onu erken emekliliğe zorlamıştı. Daha da kötüsü, Nagelsmann bu olaydan hemen sonra babası Erwin’i bir hastalık sonucu kaybetmişti. O da güneybatı Bavyera’ya, Landsberg am Lech’teki ailesinin yanına döndü.

Eşinin vefatından sonra yaslı annesinin omzundaki sorumlulukları üstlendi. Nagelsmann, bu deneyimin kendisini daha olgun yaptığını söylüyor.

Nagelsmann, bu dönemin kendisinin bir insan ve teknik direktör olarak gelişimine çok katkı sunduğunu ve bu dönemde hayatta futboldan çok daha önemli şeyler de olduğunu kavradığını belirtiyor. Bu deneyim ona büyük sorumluluklarla başa çıkmayı ve önemli bir karar vermeden önce neler yapması gerektiğini öğretmiş. Real Madrid’i reddettiğinde de bu deneyimden öğrendikleri bir etkenmiş ama işin aslı, Nagelsmann’ın bu tekliften önce zaten kariyerinin sıradaki durağını belirlemiş olduğu.

RB Leipzig, Avrupa’nın büyük kulüpleri henüz bu yenilikçi ve ezber bozan genç teknik adam ile tanışmadan önce Nagelsmann yarışında avantajlı konuma geçmişti. Eski sportif direktörleri Ralf Rangnick, Nagelsmann’ın Hoffenheim’da U17 takımının asistan koçu olduğu zamanlarda kendisiyle aynı takımda bulunuyordu. Genç teknik adamın gelişimini uzun süre yakından takip etti ve Nagelsmann’ı, “Almanya’daki en büyük teknik yetenek” ve “ Leipzig’in Bayern Münih’in dominasyonuna son vermesini sağlayacak adam” olarak belirledi.

Rangnick ve kulübün CEO’su Oliver Mintzlaff, Nagelsmann’ı takıma getirmek konusunda o kadar kararlıydılar ki normalde asla etmeyecekleri kadar acele ettiler.

“Beni getirmek için gerçekten uğraştılar. Bir takımın size ve taktiklerinize inandığını hissetmek bir menajer için önemlidir. Oliver Mintzlaff ve Ralf Rangnick bana bunu gösterdi. Daha bir yıl önceden beni neden Leipzig’de istediklerini ve gelirsem işlerimin neden iyi gideceğini anlattılar. Ertesi gün mailimde bir kontrat vardı. Konu hakkında konuşmamızdan sadece 20 saat sonra gelmişti. Normal değildi.”

“Yaz döneminde birçok takım beni aradı ve onlara gitmemin iyi olabileceğini söyledi. Leipzig’de ihtimallerden söz edilmiyordu, kesindi. Ben genç bir menajerim ve 20 kişinin beni 20 farklı fikirle yönlendirmediği bir kulüp yapısı hoşuma gitti.”

“Burada istediğim kararları verebiliyorum ve her şey hızlıca uygulamaya dökülüyor. Çünkü kulüp tek bir vizyonla yürütülüyor. Genç bir takımla çalışıyor olmak da ilgi çekici. Onlar da ben gibi gelişmek, kapasitelerini arttırmak ve her gün önceki günden daha iyi olmak istiyorlar. Yani aynı yolda yürüdüğümüzü söyleyebilirim.”

Nagelsmann, Leipzig’le 21 Haziran 2018’de halkın da haberdar olduğu dört yıllık bir anlaşma imzaladı. Halka açık yapılmasının sebebi ise yayılabilecek yanlış bilgilerin önüne geçmekti.

“İşin komik yanı, kulüple imzaladıktan 10 dakika sonra sanki bütün takımlar benimle ilgilenmeye başlamış gibi hissettim. Bu durum, tek başınıza bir diskoya gittiğinizde hiçbir zaman bir kız bulamayacağınızı düşünmeniz ama kız arkadaşınızla gittiğinizde birçok kızın sizi istediğini sanmanız gibi bir şey.”

Son 16 turunda rakipleri olan Tottenham da Mauricio Pochettino’nun ayrılığından sonra Nagelsmann’a ilgi gösteren takımlar arasına girdi.

Bu eşleşme de Nagelsmann’ı henüz Hoffenheim’da radar altında kariyerine devam ederken sıklıkla karşılaştırıldığı adamla karşı karşıya getirecek.

“Altı yıl önce Hoffenheim’dayken kaleci Tim Wiese bana ‘Mini Mourinho’ lakabını takmıştı. O zamanlar asistan teknik direktördüm ve biraz da U19’la ilgileniyordum. Her şeyi öğrenmek isteyen o yeni ve meraklı adamdım.”

“Farklı felsefelere sahibiz ama bence Mourinho’yla alakalı bir takma adımın olması o kadar da kötü değil. O, 25 kupa kazanmış bir adam ve futbolun en önemli isimlerinden biri. Onun tarafından yönetilen bir takıma karşı oynayacağımız için mutluyum.”

Mourinho ve Nagelsmann oyun felsefeleri konusunda ne kadar zıt kişilikler olsalar da zirveye çıkan merdivenleri oldukça benzer şekilde tırmandılar. Gözlemci olarak iş yaptılar, spor bilimiyle alakalı çalışmaları oldu, genç takımları yetiştirme konusunda kendilerine güvenildi ve her ikisi de teknik direktörleri için değerli asistanlardı.

Yetenekleri çeşitli isimler tarafından tanındı ve methedildi. Thomas Tuchel ve Rangnick Nagelsmann’ın gelişimine parmak basarken Sir Bobby Robson ve Louis van Gaal de Mourinho’nun kulübede bir dev olacağını düşünüyordu.

Son 16 mücadelesinin ilk maçı, Kuzey Londra’da 19 Şubat’ta oynanacak. Maç aynı zamanda teknik anlamda son dönemin en iyilerinden olan Mourinho ve gelecek jenerasyona öncülük eden Nagelsmann arasında bir muharebeye sahne olacak.

Mourinho birçok yerde bitmiş biri olarak görülürken Nagelsmann ise "en tehlikeli rakip tipi" olarak nitelendirdiği Portekizli teknik adam için saygı dolu sözler sarf ediyor.

"Jose'nin her türlü durum için tecrübesi varç" diyor 32 yaşındaki Nagelsmann. "Sayısız eleme maçı oynadı ve takımı öndeyse, gerideyse, erken bir gol yerse ya da bir son dakika golüne ihtiyacı olursa ne yapacağını biliyor. Benim eleme tecrübem DFB-Pokal maçlarım ve Liverpool'la oynadığımız iki Avrupa elemesi maçından ibaret.”

"Benim için tamamen yeni ve Bundesliga maçlarını yönetmekten tamamen farklı bir şey.”

"Derinde savunma yapmalarını, bize savunma arkasında alan vermemelerini bekliyorum. Jose'nin iç ve dış sahada, hatta maçlar esnasında oyun anlayışını değiştirecek olmasına hazırlıklıyım."

Stadyumun yanında genişçe uzanan Red Bull Academy'deki bir toplantı odasında oturmuş konuşurken Nagelsmann'ın Mourinho ile en üst seviyede çarpışacağı için duyduğu heyecanı yüzünden okuyabiliyorsunuz.

"Bir teknik direktör, hele ki genç bir teknik direktör olarak böyle sınavlar istiyorsunuz. Daha önce hiç onunla tanışmamıştım, keyifli olacak.

"Jose'nin basın toplantılarını çok seviyorum. Spurs'e ilk katıldığında bir muhabirin 'Takımın performansının iyi olmayışı Şampiyonlar Ligi finalini kaybetmeleriyle mi alakalı?' diye sorduğunu hatırlıyorum.”

"O da, 'Bilmiyorum, hiç bir Şampiyonlar Ligi finali kaybetmedim.' demişti. Daima izlemesi zevkli bir adam."

Nagelsmann, Pochettino döneminden beri Tottenham maçlarını izlediğini söylüyor. "Pochettino gerçekten iyi bir menajer. Bir seyirci olarak takımını izlemek harikaydı.”

"Epey Spurs maçı izledim. Ama analiz amacıyla, hazırlık amacıyla değil. Çünkü bunlardan önce halletmemiz gereken çok şey vardı."

Leipzig, Almanya’nın yakın tarihinde tanıklık ettiği en sıkı şampiyonluk mücadelelerinden birine sahne olan mevcut sezonda kupanın en büyük adaylarından biri. Bayern'in bir puan gerisinde, Dortmund'un üç puan önünde; ikinci sırada bulunuyorlar. Dolayısıyla ulusal ve kıtasal görevlerini ortalama yaşı 23,5 olan dar bir kadroyla dengelemek onlar için zorlu olacak.

Nagelsmann, geçmişte turnuvalar arası değişimler yaparken işleri biraz abartılı ve hatalı yaptığını itiraf ediyor. "Avrupa sahnesindeki ilk sezonumda, Hoffenheim'dayken Liverpool'a kaybettiğimiz Şampiyonlar Ligi elemesinden sonra Bundesliga maçlarıyla Avrupa Ligi maçlarının arasında çok oyuncu değiştirdim. Her maç taze ayaklarla oynamak istiyordum."

"İstikrara ihtiyacımız olduğunu anladım. Beş altı pozisyonu sabit tutarak bir omurga oluşturmalıydık. Bu çok önemliydi."

"Bir diğer nokta da iki turnuva arasındaki mental ve taktiksel farklar. Avrupa maçlarını çok fazla hücumcu anlayışta oyuncuyla oynuyorduk, rakipler de hatalarımızı değerlendiriyordu. Belki bir Bundesliga maçını altı veya yedi hücuma odaklanan oyuncuyla oynayabilirsiniz ama Avrupa'da işler böyle yürümüyor."

Nagelsmann, takımına beklenti ve taleplerle fazla yüklenmemek konusunda dikkatli. Ligdeki konumları ve ŞL grubunu Lyon, Benfica ve Zenit'in 3 puan üstünde bitirmeleri beklenti yaratmış durumda.

"Alman şampiyonu olmayı düşünmemiz normal" diyor ve ekliyor Nagelsmann, "Ancak eğer gerçekçi bakarsanız, genç bir takımın performansı asla düz bir çizgide ilerlemiyor. Gelişirken yükseliş ve düşüşleri oluyor. Her maçta mükemmel değiller."

"Hâlâ hedeflerimize ulaşmak için şanslarımız var ve elimizden geleni yapacağız. Bizim için lig şampiyonluğundan azı da başarısızlık sayılmaz. Yalnızca sonuç değil, süreç de önemli. Tekrar Şampiyonlar Ligi'ne gidebilmemiz gayet yeterli olur. Elimizden geleni verecek ve ne alacağımızı göreceğiz."

Premier Lig, Nagelsmann için bir ilham kaynağı. Sınırları keşfetmeye adanmış bir menajer olarak Nagelsmann, oyunun zirvesindekilerin avantajları nasıl yarattığı ve bu avantajları nasıl kullandığının hevesli bir gözlemcisi.

"Liverpool ve Manchester City'yi oldukça fazla izliyorum" diyor açıkça. "Geçtiğimiz sezon City harika bir esnekliğe sahipti. Oyunu açmak için birçok alternatife ve topa sahip olmak için sıra dışı pozisyonlara sahiptiler. Pep Guardiola’nın takımlarını izlemek her zaman büyüleyici oluyor."

"Liverpool çok iyi gelişti, özellikle de topa sahip olma ve çeşitliliği arttırma konularında. Yaptıkları şey inanılmaz. Performanslarına bakarak öğrenebiliyorsunuz. Ama daha da önemlisi, mantalitelerinden öğrendikleriniz.

"Böylesine başarılı olmaları, en yakın takipçilerinden 22 puan önde olmaları ve yine de her maç daha fazlasını yapıyor olmaları çılgınca. Oyuncular için, özellikle de genç oyuncular için büyük bir örnek.”

"Daima aç olmayı, daha iyi olmayı Liverpool'dan öğrenmeliler. Şampiyonluğun neredeyse kesin olmasının önemi yok, yine de kazanıyorsun, kazanıyorsun, kazanıyorsun, kazanıyorsun."

Nagelsmann'ın Premier Lig'e duyduğu takdiri rahatça görebiliyorsunuz ki bu karşılıklı bir duygu. Kendisi; Tottenham, Arsenal, Chelsea ve Leicester City yönetimlerinin tümünün teknik direktör adayları listesinde yer alırken Manchester United tarafından da geleceğin yıldızlarından biri olarak değerlendirildi.

Kendisi, bu röportajı tamamen İngilizce gerçekleştirirken hiç sıkıntı yaşamıyor ve yalnızca iki kelimeye telefonundan bakmak için duraksıyor, "beeindruckend" (etkileyici) ve "wortschatz" (kelime bilgisi).

Peki kariyerinin bir noktasında Premier Lig'e de uğramak istediğini söylemek doğru olur mu?

"Normalde planım dört yıl boyunca Leipzig'de kalmak ancak futbolda ne olacağını hiç bilemiyorsunuz. Premier Lig de Bundesliga ve La Liga'daki diğer kulüpler gibi ilgimi çekiyor. Ama öncelikle İspanyolcamı geliştirmeliyim."

"İngiltere’de işlerin çok zor olduğunu biliyorum. Klopp ve Guardiola'yla yoğun fikstür ve oyuncular ile takım çalışanlarının üzerindeki beklentiler üzerine yapılan röportajları okudum. Futbol dışında da ilgilendiğim birçok şey var: Motocross, kayak ve ailemle zaman geçirmek gibi."

"Premier Lig'de başka hiçbir şeye zaman yok. Sadece futbol, futbol, futbol. Fakat yakından takip ettiğim birkaç kulüp var ve Premier Lig, her menajer için bir hedef."

Tam biz kalkarken Nagelsmann'ın telefonu çalıyor. "Yine Jose Angel" diye takılıyorum.

Gülüyoruz. Ama eğer bu şekilde devam ederse bir noktadan sonra kalan tek adım, en büyüğü olacak.

Kaynak: EuroSport.com / Spor
title