Haberler
Putin, açık açık tehdit etti: Sabrımız bir gün mutlaka tükenecek

Putin, ilk kez bu kadar açık tehdit etti! Sözleri yaklaşan savaşın habercisi

Genel Kurul'da gerginlik: 'Asgari ücret en düşük memur maaşından az olmamalı' dedi ortalık karıştı

'Asgari ücret en düşük memur maaşından az olmamalı' dedi ortalık karıştı

Kırıkkale'de yere çöp atanlar güvenlik kameralarından tespit ediliyor

Bir ilde daha başladı! Caddede, sokakta kamera ile takip ediliyorlar

Güran ailesinin silinen kayıtlarındaki Kürtçe konuşmalar deşifre edildi: Bunu söylersen seni koruruz

Aileden Enes'in arkadaşına: Bunu söylersen seni koruruz

Kongreye Mektuplar I

Kongreye Mektuplar I
Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Gazetecilik Mesleğinde 40 Yılı Aştım.

Gazetecilik mesleğinde 40 yılı aştım. Diğer gazetecilerden farkım maç yazılarımın dışında Galatasaray'ı çok iyi tanıyıp, kişileri de ilkelerini çok iyi bilmemdir. Mesleğimi icra ederken Galatasaray'ı koruma ve kollama duygularım -pek doğru olmasa da- zaman zaman yoğunlaşır. Bu duygu, Galatasaray'ın ayrıcalıklı bir camia olmasından kaynaklanır. Kurumu korurken bazen hatalı olanları da koruduğum vakidir. Kimsenin adamı olmamam ise meslek ilkemdir.

Mesleğe başladığımda Hürriyet Gazetesi patronu Erol Simavi'nin şu sözü hiç kulaklarımdan çıkmaz;

Gazeteci kalemini satmaz, satacak noktaya gelirse kırar yazmaz!

Şükürler olsun daha o noktaya gelmedim.

Aylardır Galatasaray'ı gözlüyorum. Gazetemde Galatasaray hakkında yazılar yazıyorum. Beyaztv'de konuşuyorum. Gstv'de de her sabah günün haberlerini yorumluyorum. Sizi temin ederim ki Galatasaray'da böyle günler yaşamadım.

Bağışlayın ama böyle bir yazı yazmaya kendimi mecbur hissettim.

Galatasaray bu değil!

Galatasaraylı birbirini asla şikayet etmez!

53 yıldır Galatasaraylıyım. Galatasaray Liseliyim… Orada çok şey öğrendim. Galatasaraylılar Derneği'nde de 6 yıl genel sekreterlik yaptım. Çok dostluklar kazandım, çok dostluklar gördüm. Küçüğümü büyüğümü sever sayarım.

Aile çekirdeğim ve onun üzerine koyduğum Galatasaray öğretisiyle hayatım şekillendi.

İnsan olmanın ilk şartının sevgi ve saygıdan geçtiğini, Galatasaraylının paradan önce akla değer verdiğini, hayatta başarılı olmanın da 'prensip ve disiplin' sahibi olmaktan geçtiğini o ocakta öğrendim.

Gazeteci olmadan evvel yediğim ekmeğe de, etrafıma saygılı olmayı da yine o okulda öğrendim.

Kardeşçe yaşamı, birbirine destek olmayı, birbirini asla şikayet etmemeyi, kol kırılır yen içinde kalırı daha 7. sınıfta öğrendim…

Galatasaray'ı yüceltenler

Hep rahmetle andığım; Ulvi Yenal, Suphi Batur, Mustafa Pekin, Eşfak Aykaç, Orhan Madenci, Selahattin Beyazıt'lardan Galatasaraylı olmanın inceliklerini, Allah uzun ömürler versin; Ali Tanrıyar, Oğuz İmregün, Mükerrem Taşçıoğlu, Duygun Yarsuvat ve onlar gibi daha nice büyüğümden öğrendim. Levent Yücel, İsmail Bürüngüz, Hayrettin Kozak, dönem arkadaşım Mehmet Cansun dahil pek çok Galatasaraylı'dan Galatasaray'ı dinledim, onlarla Galatasaray'ı dolu dolu yaşadım.

Nur içinde yatsın Özhan Canaydın da Galatasaray deryasına düşmüş bir katreydi hepimiz gibi… Farklı bir Galatasaraylıydı. Galatasaray için yaşadı, Galatasaray için çırpındı. Erken göçtü Galatasaray'dan…

İnan Kıraç'ın da yeri, okuluna yaptığı hizmetlerden dolayı bir başkadır biz Galatasaraylılarda. Bu emekler unutulmaz.

Saydıklarım, Galatasaray Lisesi rahle-i tedrisinden geçmiş kişilerdi.

Bir de Galatasaray Spor Kulübü'nün aileye kattıkları vardı; Kemal Onar gibi, Ali Uras Başkan gibi, Alp Yalman Başkan gibi… Bunlar Galatasaray'ı ve onun yazılı olmayan yasalarını ezbere bilen muhteremlerdi. Ömürleri uzun olsun. Hatırlayamadıklarım da varsa beni affetsinler.

Onlardan öğrendiklerimle bugün yaşadıklarım beni bu yazıyı yazmaya zorladı.

Benim için her Galatasaraylı saygın bir isimdir.

Ancak o isimlerden önce kurumun saygınlığı gelir.

Üzerinde güneş batmayan bu camiayı ilelebet payidar etmek de o camianın yetiştirdiği üyelerin basiret ve dirayetiyle ve de onu saygın kılmalarıyla mümkündür.

Amacım; isimler üzerinde durmadan, şu fani dünyada gelip geçen her Başkan ve yönetimine şükran duyarak ve de gazetecilik görevimi ifa ederken yaşadıklarımın penceresinden bakarken büyük bir özenle Galatasaray Spor Kulübü'nün saygınlığını korumaktır.

Affedin ama Galatasaray bu değil!

Başkanını yerden yere vurmak, başkanı varken başkanlığını açıklamak, Mali ve İdari kongreyi seçime çevirmek görülmüş iş değil!

Victor Hugo ve Galatasaray'ın yazılı olmayan Anayasası

Galatasaraylı okulunu çok sever. Oradan edindiği kültürü ile hayata bakar, kulübüne sahip çıkar. Galatasaray Kulübü'nün diğerlerinden farkı da budur.

Galatasaraylı sağduyuyu elden bırakmaz.

Bilir ki her şeyin bir adaleti vardır. Adaletin de yazılı kuralları.

Bir de adalet üstü muhakeme vardır. Onun da yazılı kuralları yoktur.

O da vicdandır.

Galatasaraylı bu dengeyi kuran akıl ve vicdana sahiptir.

Bu hasletlere sahip olmayanların Galatasaray'ı ve Galatasaraylıyı anlaması mümkün değildir.

Galatasaray, okulundan devlet kademelerine evlatlar yetişir. Siyasiler, büyükelçiler ve hukuk adamları bu millete hizmet eder.

Galatasaraylıyı Galatasaraylı yapan; vatan sevgisi, adalet duygusu, demokratik yaşam ve olaylar karşısındaki sağduyusudur. Batıya açılan pencere olmak çağı yakalamış olmanın asır öncesi atılmış adımıdır.

Victor Hugo, ünlü romanı Sefiller'i yazarken şöyle bir duyguya kapılır ve kendine sorar;

Qu'est qu'il y a au dessus de la justice?

Bir süre düşündükten sonra cevabı yine kendi verir;

L'equite.

Şunu vurgular Hugo;

-Adaletten daha üstün ne vardır?

-Nasafet, nasfet; insaflılık, haklılık, hakkaniyet.

Yani;

Yazılı kurallara bağlı olmayan bir adalet.

Vicdanlardaki muhakeme…

İngiliz hukukunda yazılı kanunların ötesinde bir de üst düzey hakimlerden kurulu 'vicdan muhakemesi' kurulu vardır; Equity

Galatasaray'da da hukuk dilini iyi bilenler çoğunluktadır.

Yazdıklarım size bir mana ifade edebiliyor mu bilemem ama bir Galatasaraylının oluşumunda çok önemli bir yer tutar bu adalet duygusu.

Kol kırılır yen içinde kalır belki de bu öğretinin bir başka tanımıdır;

Yaşa, gör. Aklı ve vicdanı elden bırakma, sırrını sakla!

Bugün Galatasaray'ın bütün kirli çamaşırları ortada…

Adeta sonu gelmez gibi görülen bir karalama kampanyası yaşanıyor.

Ne için?

İktidar için.

Vicdanlar bir yana atılmış güncel çekişmeler sahne almış.

Galatasaray elden gidiyor, kötü yönetiliyor feryatları göğe yükselmiş.

Evet, Galatasaray iyi yönetilmiyor. Futboldaki başarısızlık da candan bezdirdi Galatasaraylıyı.

Bunlar doğru ama ilk kez mi yaşanıyor bu durum?

14 sene Şampiyon olamamış Galatasaray'da oldu mu böyle feryatlar?

Çok hatalara rağmen kovuldu mu hiç bir başkan?

Oysa bugün futboldaki başarısızlığın yanı sıra Galatasaray'da güzel yapılan işler de var.

Gören yok.

Görmek istemeyen çok!

Galatasaray medyanın reyting malzemesi oldu

Medyaya sızdırılan haberler yönetimi karalama kampanyasına çanak tutarken yönetim içinden başkana meydan okuma da ayıp duvarını aşmış!

Galatasaray medyaya reyting malzemesi oldu.

Hem de iç savaşlarıyla…

Galatasaray böyle yıkım görmedi!

Herkes birbirini suçluyor.

Sanki Galatasaray batmış herkes onu kurtarmaya uğraşıyor.

Herkes kendini Galatasaray'ın bekçisi sanıyor.

Onlar olmasa Galatasaray batacak!

Bu, zararı faydasından çok kampanyaya ne yazık ki Galatasaray'a doğru yolu gösterecek duayen tanımına uygun kişiler de karışmış.

Galatasaray'ın 500 küsur yıllık öğretileri rafa kalkmış.

Tekrar ediyorum;

Galatasaray bu değil.

Ben bu yaşa geldim, başkanına bu kadar kafa tutan, yönetimi bir birine düşürerek işlemez hale getiren ne bir yönetim kurulu üyesi gördüm ne de muhalefet.

Pardon benzeri muhalefet Faruk Süren'e de yapılmıştı. UEFA Kupası'na rağmen Süren istenmeyen adam ilan edilmişti. Büyük bir haksızlıktı bu. Hatırlayın.

Süren bugün ön saflarda.

Sanmayın ki Süren'i kınıyorum.

Keşke Galatasaray ona yaptığı hatayı anlasa da bir başka başkana yapmasa…

Keşke Süren bir gün yine Başkan olsa da Galatasaray vicdan muhasebesini tamamlasa…

Galatasaray, Başkanını bu şekilde yıpratarak göndermeye çalışırsa gelen de aynı muameleye reva görülür.

Nifak tohumları bir kere atıldı mı Galatasaray derin yaralar alır.

Galatasaray bunların acısını yakın geçmişte çok yaşadı.

2000'den günümüze futbol başarısızlığının sebebi budur.

Koca camia benden olanlar benden olmayanlar diye bölündü.

UEFA Kupası'nın beti bereketi kalmadı.

Bugün tekrarı yaşanıyor.

Yakın geçmişi bir hatırlayalım

27 Mart Pazar günü çok önemli bir kongre var.

Hitabım; Genel Kurul üyelerinedir.

1990'ın başları…

Alp Yalman yönetimi yerini Faruk Süren yönetimine bırakmak üzere… Türkiye büyük bir ekonomik krizle karşı karşıya. Yalman bu belirsizliğin içinde transfer yapmaktan çekiniyor. Eleştirenler çok. Yalman yönetiminde; Adnan Polat, Mehmet Cansun da var… Yalman giderken Galatasaray Kulübü'nün repoda parası da var.

Yalman döneminden üç hatırlatma;

1-Tanju Çolak Avrupa gol kralı olmuş. Haşarılıkları da tavan yapmış. Gönül maceraları, koltukaltı revolverleri, medya malzemesi oluşu ayyuka çıkmış. Ama golde Tanju'nun üstüne yok. Galatasaraylı onunla coşuyor. Neuchatel'e attığı goller Türkiye'yi coşturuyor.

Bir gün Divan Kurulu'nun akil üyeleri Yalman'ı bir yemeğe davet ediyor ve kısa, öz konuşuyorlar. Emir falan da yok. Zira seçilmiş Galatasaray Başkanı'na müdahale ayıba girer. Kapalı kapılar ardında üstü kapalı şu tavsiyede bulunuyorlar;

'Sayın Başkan, size güveniyoruz her zamanki basiretli yönetiminizle bu yıl da transferde Galatasaray'ı temsile layık oyuncularla yola devam edeceğinizden eminiz. Başarılarınızın devamını dileriz.'

Alp Yalman zeki adam. Mesajı alıyor ve Tanju'ya kabul etmeyeceği bir transfer bedeli biçiyor. Tanju o yıl Fenerbahçeli oluyor. Sızıltısız.

Bu şu demek;

Galatasaray arzularını dikte etmez. Kendine has üslubuyla başkanın anlayışına bırakır.

2-Yalman yönetiminde de bir ara bocalama vardır ve İnan Kıraç o tarihte de Galatasaray Başkanı Alp Yalman'a koltuğu bırakması için tarihe geçen bir mektup yazar ve derhal gereğini yapmasını Başkan'dan ister. Gereği; istifadır.

Yalman yoluna devam eder. Süresi dolduğunda Faruk Süren Başkan seçilir.

3-Yalman döneminde bir İdari ve Mali Genel Kurul vardır. Galatasaray borçtadır. Genel Kurul, Başkan'ı epey eleştirir. Başkan Yalman kürsüye gelir ve şöyle der;

'Size söz veriyorum. Görev süremin sonunda size borçsuz bir Galatasaray bırakacağım.'

Salondan bir kaç cılız ses yükselir;

-İmzalı senet ver!

Kongre Divanı Başkanı Oğuz İmregün derhal duruma el koyar;

Galatasaray Kulübü Başkanı'nın sözü senettir. İmzalı kağıda gerek yoktur.

Salon alkıştan inler…

Görevinin sonunda Yalman sözünde durur.

Galatasaray bunları da yaşadı.

Bugünkü durumu da…

Adnan Polat ve yönetimi futbolda başarısızdır

Bunun aksini söylemek mümkün değil. Polat yönetimi başarısızdır. Bunu kendileri de söylüyor zaten. Futbol yerlerde sürünüyor. Fenerbahçe yenilgileri hüzün aşılıyor. Hocalar birbiri ardına harcanıyor. Sezon bitmeden 13. yenilgi alınıyor. Bunların hepsi tahrik unsuru. Galatasaray'ın alışmadığı ortam. Lakin Polat yönetiminin başardığı çok güzel şeyler de var. Bunlar atlanıyor.

Nice başarısızlıklara susan muhalefetler de gördü Galatasaray.

Ne oldu?

Bırakın seçilmişler görev sürelerini tamamlasınlar.

Vatan hainliği mi yaptı bu insanlar?

Leke mi sürdüler camiaya…

Bu kadar tahkir niye?

27 Mart'taki İdari ve Mali Genel Kurul öncesi bunları yazmak istedim.

Karar Genel Kurul'undur. Sağduyulu olmak şarttır. Genel Kurul'dan çıkan karar emirdir.

28 Mart'ta da Polat'ın kararı önemlidir.

Sayın kongre üyeleri;

Bir an için de olsa durun ve düşünün; Galatasaray'ın bugün ihtiyacı olan şey sağduyudur.

Victor Hugo'nun hakkaniyet olgusunun, hakikati aydınlatmada ne derece önemli olduğunu bir hatırlayın.

Son söz;

A bon antendeur salut!

Bu da;

Anlayana selam olsun!

Kaynak: Haberler.Com / Spor
title