Haberler
Ateşkes sonrası Hizbullah'tan ilk açıklama: Ellerimiz tetikte kalacak

Tarihi antlaşma sonrası Hizbullah'tan ilk açıklama

Türkiye'nin yanı başında şiddetli çatışma! Muhalifler adım adım ilerliyor

Türkiye'nin yanı başında şiddetli çatışma

Türkiye'yi sarsan 'sahte dolar skandalı' büyüyor

Piyasaları altüst eden olayda detaylar ortaya çıktı

5 parti için mali denetim kararı Resmi Gazete'de yayımlandı

5 siyasi parti için mali denetim kararı

Kim Ne Dedi?

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Spor Toto Süper Lig'in 27. haftasında Fenerbahçe'nin Bursaspor'u 3-0 yendiği maçı değerlendiren spor yazarlarının ortak görüşü sarı lacivertlilerin sezonun en iyi performanslarından birini sergilediği ve bu galibiyetle şampiyonluğunu ilan ettiği şeklindeydi.

Mehmet Demirkol - Fanatik

Fenerbahçe, dün akşam Kadıköy'de bu sezonun en iyi maçlarından birini oynadı. Defans bölgesini iyi savunan Sarı-Lacivertliler, hücum hattını da çok iyi organize ederek başarılı iş çıkarttı.

Fenerbahçe emin adımlarla

İlk yarının 5 ile 30'uncu dakikaları arası, bu sezon Fenerbahçe'nin en iyi oyunlarından birine sahne oldu. Asıl önemlisi çok yönlü bir hücum oyunuyla bunun sağlanmış olması. İki savunma kanadını her zaman olduğu gibi oyuna sokmaya başardılar. Topal, iki oyuncunun da arkasını çok iyi doldurarak Volkan ve Şamil'in alanlarını kapattı. Bu defansif güvenle önde oynamayı başardılar. Meireles, akın sürekliliği açısından önemli bir iş yaparak dönen topları çok iyi toplayıp oyuna soktu. Salih de markajdan boşa çıktı. ve hücumun parçası oldu.

Bunun doğal sonucu 5 net gol pozisyonuydu Fenerbahçe lehine. Yüzde 99'luk pozisyonlar... Ancak gol Fenerbahçe'nin hem kanatları, hem uzun topları hem de savunmanın arkasında atılan başarılı organizasyonlarından gelmedi. Basser ve Frey'in korkunç anlaşmazlığını değerlendiren Kuyt, buldu karambol golünü. Küçük çaplı bir şok yaşayan ve istediği hiçbir şeyi yapamayan Bursa'nın daha da derinleşebilecek kederi üzerine ise gitmediler sonrasında... Derin bir uyku haline geçildi.

"Tekrar ediyorum, şampiyon olacağız"

İkinci yarıda da bundan kurtulamadı Fenerbahçe. Civelli ve İbrahim'le Emenike'nin oyununa cevap vermesi zor bir ağırlıktaki savunmayı zorlayacak tek bir pas dahi atamadan 75'inci dakikaya gelindi. Bunun sebebi Bursa'nın kalabalık orta sahasının Volkan ve Ferhat'ı iyi destekleyip Gökhan ve Caner'in çıkmasına izin vermeyişiydi. Dolayısıyla tek bir sol kanat akını var bu dönemde Frey'in çizgiden çıkarttığı... Fenerbahçe orta sahada kalabalık olup savunmayı ihmal eden Bursa'yı cezalandıramadı. 75'te bunun yapılması gerektiğini Emenike ve Sow'la göstererek oyunu kopartana kadar... Sonra Emenike ve Topal'ı ceza riskinden kurtaran değişiklikler ve Topuz'un orta sahaya kattığı direnç ev sahibini iyice rahatlattı.

Rıdvan Dilmen - Sabah

Zirvede tek başına

Beşiktaş 3 puan kaybetmiş, yetmemiş Galatasaray üstüne 2 puan kaybetmişti. Spor Toto Süper Lig'in bitimine 7 hafta kala sezon başından beri de liderliği, şampiyonluğu hak eden bir futbol oynayan bir takım dün fırsatı kaçırmamalıydı tabii ki. Öylesine başladılar ki ilk yarım saat. Aslında ilk yarı sonunda maç bitmişti. En az 5-6 pozisyona girdi sarı-lacivertliler.

Yani maç 4-5'e gidebilirdi ama çoğunluğunda pozisyonları kaçırdılar. Baser ile Frey anlaşmazlığında Kuyt tecrübesiyle o anlaşmazlığı takip etti ve golü attı. Ancak tecrübeli oyuncular bunu sezebilir. Gerçekten ilk yarım saat müthiş oynadı. 30-45 arası biraz preste arıza olunca Bursaspor yine ortak oldu ama bu kez pozisyon vermedi.

Temiz galibiyet

İkinci yarı durgun başladı. Bursaspor iki duran toptan pozisyon buldu ama Fenerbahçe'nin fizik gücü son 20 dakikada yine ortaya çıktı. Önce ikinciyi buldu. İkinci golden sonra Ersun Yanal, Galatasaray maçını düşünmeye başladı. Sınırdaki hassas oyuncuları çıkardı. Oyunun son bölümünde Meireles'in pasında Webo 3. golü buldu.

Fenerbahçe'de herkes arzulu, herkes bir şeyler yapmak istiyor. Fenerbahçe artık bu saatten sonra şampiyonluğu vermez. Hak ettiği şampiyonluğu dersek daha doğru olur. Ersun Yanal da camia da oyuncular da bunu fazlasıyla hak ediyor. Fenerbahçe belki de tarihin en anlamlı şampiyonluğunu kazanmak üzere. Çünkü futbolcular biliyor ki Şampiyonlar Ligi'ne gidemeyecekler. Buna rağmen rakiplerinden çok daha istekliler. Bu Fenerbahçe'nin karakterli bir takım olduğunu, camianın kenetlendiğini, teknik direktör Ersun Yanal'ın karakterli bir takım aldığını gösteriyor.

Bursaspor, geçtiğimiz yıllardaki Bursaspor'dan çok uzak. Pozisyon veriyor, üretemiyor, güvensiz. 'Nerde o eski Bursaspor' dedirtiyor. Takım iyice erimiş.

Uğur Meleke - Milliyet

Türkiye'de iki takımın sistemi uzun süre boyunca birer futbolcuyla anıldı: Fenerbahçe 8 yıl boyunca 4-4-Alex-1, Bursaspor'sa altı sene 4-4-Batalla-1 oynadılar. Alex'le Batalla'nın arkasındaki sekiz, önündeki bir adam değişti; ama durum değişmedi: Her iki takımın da tarih kitaplarında 21'inci yüzyıl hikayesi bu iki oyuncu üstünden yazılmaya başlanacak...

İki oyuncunun da Türkiye macerasının sonu birer teknik adam anlaşmazlığı oldu... Aykut Kocaman, Alex'sizliği sportif olarak telafi etti, Şubat 2013'te kurduğu 4-2-1-3 düzeni hala tıkır tıkır işliyor, ardından hem yerel hem global başarı getiriyor. Christoph Daum'sa Batalla'sızlığı kapatacak düzeni kuramadı, Bursa'dan ayrılırken ardında olağanüstü bir boşluk bıraktı. Üstelik o boşluğun nedeni de, suçlusu da kendisiydi. Dünkü Alex'siz Fenerbahçe'nin sadece bugünü değil geleceği de parlak. Gelecek yıl kadroya çok yönlü bir forvet katarlarsa önleri yine açık. Batalla'sız Bursaspor'sa başı kesik bir tavuk gibi. Yönünü yitirmiş. İrfan Hoca bireysel bilinci artırmış ama kalite çok eksik.

Üstelik dün başı kesik Bursaspor, sadece ilk 20 dakika da olsa ne yaptığını iyi bilen bir Fenerbahçe buldu karşısında. Yetenekli Salih Uçan'ın defansta/ofansta liderlik yaptığı Fenerbahçe, 20 dakikaya 7 pozisyon sığdırdı, bunalan rakibini olmayan bir pozisyonla geçti. İkinci gole kadarki 55 dakikada Fenerbahçe oyuncuları her saniye gerilese de, topa hakim taraf Bursa olsa da sonuç değişmedi. Sarı-lacivertliler, ihtiyacı olanı almayı bir biçimde beceriyor çünkü.

Ligin bitimine 7 hafta kaldı, yani toplanabilecek maksimum 21 puan var. Fenerbahçe'ye şampiyonluk için bu 21 puanın yalnızca 9'u yetiyor. Yani tüm deplasmanları kaybetseler bile, içeride 3 galibiyet almaları kupayı kazanmalarına yetecek. Tablo açık ve net: Dünyanın neresinde bir takım son 7 haftaya 13 puan farkla giriyorsa ona şampiyon, les champions, the champions, los campeones derler. Manası aynıdır. Sonuç yakındır.

Erman Toroğlu - Fotomaç

Fenerbahçe güle oynaya gidiyor şampiyonluğa... Aslında cümle biraz yanlış. Bence oldu. Hani futbolda her şey bitmeden, her şey sonuçlanmadan olmaz derler ama görünen köy de kılavuz istemiyor. Çünkü Fenerbahçe oynadığı futbolla Türkiye şartlarına göre keyif veriyor. Rakipleri de ortada yoklar. Onun için de 'Fenerbahçe şampiyon oldu' diyebiliyorum.

Sarı-lacivertliler çok istekli başladılar. 25 dakika güzel tempo verdiler, golü buldular. İkinci yarı biraz durdular. Sonra biraz oynayalım dediler. İki tane daha attılar. Bu şunu gösteriyor, takım olarak gaza basıp, netice almaya gidiyorlar. Alıyorlar da... Rölantiye aldıklarında da rakipler faydalanamıyor. İstanbul'da Fenerbahçe'den puan alacaksan en az bir, ortalama iki gol atacaksın. Yoksa o stattan puan çıkaramazsın. Fenerbahçe'nin forvetleri girdikleri pozisyonlardan rahat gol çıkarabiliyorlar, zorlanmıyorlar. Her pozisyon gol olacak değil ama her pozisyonu da kaçırmayacaksın.

Fenerbahçe'nin rahat futbol oynamasında rakiplerinin de büyük rolü var. Hem Beşiktaş, hem Galatasaray çok rahat puan kaybettiği için sarı-lacivertli oyuncular kendilerini fazla sıkmıyorlar. Kendilerini germeyince de ortaya güzel şeyler çıkıyor.

Hakem faktörü her zaman oluyor. Mesela Bursasporlu oyuncu aynı pozisyonda rakibine dirsekle girdiğinde sarı kartı görüyor ve serbest vuruş kazanıyor. Ama aynı bir pozisyonda Alves, Sestak'a dirseği yapıştırıyor, Sestak tak diye yerde ama hakemden ses yok! Tam futbolcunun ismiyle orantılı; Ses-tak!

Aynı pozisyonlar Fenerbahçe-Galatasaray maçında olsun 6 ay konuşulur. Küçüklerde olunca, hakemler büyük olur.

Ahmet Çakar - Sabah

Eğer bundan sonra futbolda yüzyılın sürprizi yaşanmazsa Fenerbahçe şampiyon oldu. Hem de hak ederek… Hem de birinci dakikadan son düdüğe kadar çok iyi oynamadıkları bölümler de olsa hep yüzde 100 mücadele ederek haklı bir şampiyonluk aldılar.

Dün maça bakıyoruz, ilk yarım saatte maç 4-0, 5-0 olabilecekken sonrasında kilitleniverdi. Yine ilk 20 dakikaya bakıyoruz, Fenerbahçe'de Salih diye bir oyuncu var. Dersiniz ki müthiş bir yıldız. Salih müthiş bir yıldız olur mu bilmiyorum ama Türk futboluna damga vurmak istiyorsa iyi oyununu daha fazla dakikaya yaymak zorunda. Saman alevi gibiydi. Bir bakıyorsunuz 3-5 dakika harika paslar, müthiş bir taktik liderlik ama sonrasında sahada varlığıyla yokluğu belli olmayan bir Salih vardı.

Fenerbahçe ikinci golü bulamadığı maçlarda ürkek oynuyor. Paniğe kapılıyorlar demiyorum ama haklı olarak az da olsa bir stres başlıyor ve bu oyunculara yayılıveriyor. Yine maçın ilk yarım saatine bakıyoruz, Sow ve Emenike'nin yüzde 100'e yakın pozisyonları kaçıyor ama gol Bursaspor kalecisi Frey ve Basser tarafından Kuyt'a hediye ediliyor. Basser ve Frey arasındaki anlaşmazlık ne üst düzey bir takıma ne de üst düzey böyle bir kaleci ve savunma oyuncusuna yakışmadı. Futbol işte böyle bir spor. Yüzde 100'ler kaçıyor ama gol Kuyt'a hediye ediliyor.

İkinci yarı Fenerbahçe zorlandı. Son 15 dakikaya kadar oyunu domine eden taraf Bursaspor oldu. Ama bu da çok normal. Artık bundan sonra kimse Fenerbahçe'den iyi oyun, bol gol falan beklemiyor. Tüm camia, "Yarım gol olsun bizim olsun.. Galip gelelim yeter" diyorlar. Oyunun son dakikalarında gelen art arda gollerle bence Türkiye Süper Ligi bitiverdi. Herhalde Aziz Yıldırım başkanlığı döneminde haftalar öncesinde böyle bir puan farkını yakalayıp neredeyse şampiyonluğu garantilediği bir tabloyu hiç yaşamamıştır.

Türkiye'nin iftiharı Cüneyt Çakır için kolay maç oldu. Bir-iki avantajı gereksiz kesti ama maç onun için, o da maç için fazla kolaydı.

Gürcan Bilgiç - Sabah

Stada gelen veya sahada olanların arasında endişeli tek bakış yoktu. İkramlar haftası yaşardılar. Beşiktaş ve Galatasaray "hadi al, buyur" dedi, Bursa defansı da Kuyt'a "hadi, at" lütfunu yaptı. Kadıköy'ün gelenekleri arasında yer alan "çaresizlik" sendromu da bu dakikalarda Bursalı oyuncuları yakalamıştı. Üst üste pozisyonlar geliyor, kaçmayacaklar kaçıyordu. Nafile bir çaba içinde hissetiler kendilerini. Fenerbahçe vites yükseltip, istediği bölgeden, istediği şekilde golü arıyordu. Salih Uçan'daydı aynı zamanda gözler. Kadife paslar geçidindeydik. Kısa bir süre de olsa. Salih "bir başka" olduğunu hissettiriyordu her topa değdiğinde. Sonrasında temposu düştü. Takımın geri kalanıyla birlikte.

İkinci yarıda kabus gibi bir 30 dakika yaşattı Bursaspor rakibine. Önde bastı, oyun kurdurtmadı, topların Volkan Demirel'in oyuna sokmasınıyani sokamamasını sağladılar. Öndeki üçlü bir tekini bile tutup, takımı taşıyamadı rakip sahaya. Süre uzadıkça, peşinden beraberlik fırsatları geldi Bursa adına. Bu anlarda kenardan bir hamle bekledik. Bir oyuncu değişikliği veya sert bir reaksiyon. Çünkü oyun konsantrasyonunun hemen hemen kaybolduğunu, ilk yarının son dakikaları da hissettiriyordu.

Ve Emenike'nin taşıyıp, Moussa Sow'a attırdığı ikinci golle, "kalite farkının" maçı bitirdiği an geldi. Ardından da "şampiyonluk" kutlamaları başladı. Tribünler şarkılarını söylüyor, bir elite hakemin saçma faul yorumlarına bile tepki göstermiyorlardı. Ersun Yanal, sarı kart sınırındaki Emenike ve Topal'ı hemen oyundan aldı. Hırsı tükenen Bursa takımına son sözü Webo söyledi. ve 13 puanlık fark ile derbi gündemi başladı. Geçen sene de benzer yorumu yaptım. Ligin şampiyonu belli, ağabeyi belli olacak. Seyrantepe'deki maçta iki büyük rakip, taraftarına son bir hediye vermenin, "ağabeylik" apoletinin peşine düşecek...

Not: Bu takımı yaratıp, bu futbolu oynatıp, bugünü tarihe asan Ersun Yanal'a, tam 27 hafta sonra tribünlerden jest geldi. Son hafta sendromlarına alışık, bu grubun ayarları sonunda normale döndü.

Kaynak: TotemSpor.Com / Spor
title