Haberler
İsrail ile Lübnan arasındaki ateşkes için saat veren Biden bir de Gazze için mesaj verdi

Biden: Ateşkes yerel saatle 04.00'te yürürlüğe girecek

Lübnan Başbakanı'ndan ateşkes sonrası kritik çağrı: Derhal uygulayın

Lübnan Başbakanı'ndan ateşkes sonrası kritik çağrı: Derhal uygulayın

Netanyahu ateşkesin ardında yatan sebebi açıkladı: İran tehdidine odaklanmak

Netanyahu ateşkesin ardında yatan sebebi açıkladı

BAE'de öldürülen İsrailli hahamın katilleri Türkiye'de yakalandı

BAE'de öldürülen İsrailli hahamın katilleri Türkiye'de yakalandı

Kadınlar Dünya Kupası raporu: Final zamanı

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Dağhan Irak bir sabah tedirgin düşlerden uyandığında, kendini yatağında Bağış Erten’in devcileyin sorusuyla başbaşa buldu; "Tüm sıkıcılığına rağmen Hollanda’yı tutmak caiz midir?

Dağhan Irak bir sabah tedirgin düşlerden uyandığında, kendini yatağında Bağış Erten’in devcileyin sorusuyla başbaşa buldu; "Tüm sıkıcılığına rağmen Hollanda’yı tutmak caiz midir?" Bir ay boyuncu kupayı tr.eurosport.com'a yazdıktan sonra, "Kaçın, sahibi geldi." diye kirişi kırmanın artık bir seçenek olmadığıyla yüzleştiğimde, final yazısı da kendini yazmaya başlamıştı bile. Evet, TSİ 18.00'de ABD- Hollanda finaliyle Dünya Kupası’nı kapatıyoruz (ağlıyor). Son dünya şampiyonu ile son Avrupa şampiyonu karşı karşıya, bu bakımdan kupanın hakkı buydu denilebilir belki, ama gerçekten ölümüne defansif Hollanda’nın finalde olmasıyla barışık mıyız?

Bu soruya cevap vermeden önce (zaman kazanıyor), Amerika’dan başlayalım. Kupanın başından beri Amerika’nın buralara geleceği belliydi. Başta bu gerçeği fark etmeyen vardıysa da, mütevazı Tayland’a hiç acımadan attıkları 13 golden sonra, ABD’nin niyetini çözmeyen kalmamıştı. Kupa boyunca, Amerikan takımının kupadaki diğer tüm takımlardan üstün olmadığı herhangi bir an olduğunu söylemek çok zor, belki İngiltere maçının ikinci yarısı haricinde. Yalnızca Fransa ve İngiltere’yi eleyerek gelmiş olmaları bile finale gelmelerini haklı çıkarmaya yeterdi. Üstüne oynadıkları futbol ve inanılmaz kadro derinlikleriyle de hâlâ dünyanın bir numarası olduklarını gösterdiler. Kupanın en büyük yıldızı Rapinoe’yu yarı final maçında oynatmamaya dahi durumu el veren bir takım ABD ve finalin kesin favorisi.

Peki, Hollanda? İşte zor soruya geldik. Her şeyden önce, şunu söyleyelim ki, bu kupa tarihin en ofansif İtalya'sı ile en defansif Hollanda'sını bir araya getirmesi bakımından benzersizdi. Bu iki takımı çeyrek finalde aynı sahada izlediğimizde kendimizi çizgi romanlardan tanıdığımız, hani o her şeyin ters olduğu “bizarro” dünyalardan birinde zannetmedik değil. Hollanda’nın defansif olmasıyla çok problemim yok açıkçası, hatta Sarina Wiegman’ın taktik dehasına saygı duymuyor da değilim. Benim barışamadığım daha ziyade, Hollanda’nın elindeki kadronun "total futbol" geleneğine çok daha yatkın olması. Van de Sanden, Martens, Groenen, Van de Donk ve Miedema ile sahaya çıkıyorsunuz, yedekte de bunlardan aşağı kalmayan Beerensteyn var. Bu saydığım isimler, ABD’dekiler de dahil olmak üzere, kupadaki bütün hücum hatlarından daha patlayıcı olma kapasitesine sahipler. Hollanda’yı desteklemek, bu noktada zorlaşıyor. “Oranje”, Rehhagel’in 2004 Yunanistan’ı gibi kısıtlı kaynaklarla bir araya getirilmiş bir taktik mucize değil, 60’a ayarlanmış bir hız sınırlama sistemi takılmış F1 aracı. Hollanda, Avrupa Şampiyonası’ndan beri bu taktiği "Kazanana kızılmaz." kontenjanından bize yediriyor. Ama bugün kazanamama ihtimallerinin yüksek olduğu bir maça çıkıyorlar ve biz de kızma ihtimalimizi saklı tutuyoruz.

Hollanda, ABD’yi kilitleyip 120 dakikaya kadar sürükleyebilir mi? Mümkün. Ancak "Ne kadar mümkün?" sorusuna kilit bir sayı silsilesiyle cevap verelim: "12, 11, 3, 7, 5, 10." Bunlar, bu haftanın Sayısal Loto kazanan numaraları değil ya da Lost dizisindeki gibisinden bir nümerolojik gizem taşımıyorlar. Bu sayılar ABD’nin kupa başından beri ilk golü attığı dakikalar. Amerikan takımı adeta "İlk kesik, en derin olandır." amentüsüyle sahaya çıkıyor ve rakip neye uğradığını anlamadan golü buluyor. Şimdiye kadar bu darbeyi alıp sarsılmayan pek olmadı. Ancak, bunun bir istisnası var; İspanya. İspanyollar yedinci dakikada golü yedikten iki dakika sonra beraberliği buldu ve ABD’yi uzun süre kilitledi. Turnuvada ABD’den penaltı harici gol yemeyen tek takım konumundalar. İspanya’nın asap bozucu "tiki taka"sıyla, Hollanda’nın bir model düşüğü olduğunu söylemek acımasızca olmaz. Durum böyle olunca, finalde Hollanda’nın üstünü tamamen çizmek de mümkün olmuyor. Ama ABD, iki erken gol bulursa iş değişebilir.

Peki, saygıdeğer portakal meftunları, bu defansif Hollanda’yı tutmak caiz midir? Özel bir Amerika nefretiniz yoksa, bunu niye yapmak isteyeceğinizi merak etme hakkımız var tabii; ama Dünya Kupası, gönlün ota da kakaoya da konduğu bir ortam olduğundan serbestsiniz. Hollanda kadrosunu her gördüğümde, ben de bir heyecanlanmıyor değilim. Ama tüm ofansif kapasitesine rağmen Hollanda hâlâ sıkıcı bir takım, bana dondurma reklamı çekimlerinde kullanılan renkli patates püresi toplarını hatırlatıyorlar. "Biz dondurma değil portakal renkli patates püresi yiyeceğiz." diyorsanız, siz bilirsiniz tabii, afiyet olsun.

Kaynak: EuroSport.com / Spor
title