Her An Metrobüste Görebilirsiniz!
İçimizden biri olmayı başaran Carlos Carvalhal, Futbol Extra'nın Aralık sayısına çok özel bir röportaj verdi.
Türkiye'ye geldiği günden bu yana sıcak tavırları ve samimiyeti ile 'içimizden biri' olmayı başaran Carlos Carvalhal, Futbol Extra'nın Aralık sayısına çok özel bir röportaj verdi. Bambaşka bir teknik adam profili olan Carvalhal, üniversite yıllarında takım arkadaşı efsane Portekizli Futre'nin kendisi ile trende ders çalıştığı için nasıl alay ettiğinden, Türk futbolunun çözüme kavuşturması gereken konulara kadar birbirinden ilginç açıklamalar yaparken belki de röportajın en dikkat çeken kısmı; Carlos'un da sizin bizim gibi ulaşım için metrobüsü kullanması... Akbil'i bile varmış! İşte keyifli röportajdan öne çıkanlar...
TÜRKİYE'YE GELMEDEN ÖNCE... Beşiktaş'tan önce Eylül ve Ekim gibi teklifler aldım fakat ülke dışına çıkmak istemiyordum. O sırada da başka bir dil öğrenmek istiyordum. Dil kursu için üniversiteye gittim ve hangi dili seçebilirim diye düşündüm. O sırada Türkçe kursu olduğunu öğrendim ve adımı yazdırdım. İki hafta sonra beni aradılar ve yeterli öğrenci olmadığını söylediler; bu yüzden kurs iptal oldu. Fakat ben bununla yetinmedim. Hocanın adını sordum ve öğrendim; Ali. Porto'da yaşıyordu. Porto, Braga'dan 45 dakika mesafe ve orada dersler almaya başladım. LA LIGA'NIN KAPISINDAN DÖNMÜŞ... Bana Türkiye'de çalışmak ister misin diye soruyorlardı ama ben ülke dışına çıkmak istemiyordum. Kendi kendime de neden bir gün olmasın diye soruyordum. Temmuz'da da Beşiktaş'a geldim. Ama öncesinde Aralık'ta Türkçe kurslarına ara vermiştim çünkü bir İspanyol kulübü ile anlaşmak üzereydim. Başkanla her şeyi konuştum her şey hazırdı. Ama ne oldu? Bu takım içerideki maçını kaybetti ve ikinci lige düştü! (Carlos bizden takımın ismini yazmamamızı istedi ancak La Liga'da bir sezonda 3 takımın küme düştüğünü ve bahsi geçen takımın son maçını içeride kaybederek alt lige yol aldığını düşününce kim olduğunu bulmak pek de zor değil...)
TÜRK FUTBOLUNUN SORUNLARI... Türkiye'de öncelik hala adam adama savunmada. Alan savunmasını çok fazla kullanmıyorlar. Bu Avrupa takımlarının Türk takımlarına karşı büyük bir avantajı. Tamamı böyle oynamıyor ama öncelik bu yönde. Bu küçücük şey çok büyük sonuçlar doğuruyor. Türkiye'de çok genel bir şey var, bir stoperin ayağında topla ileriye çıktığını görebilirsin. Bunu kolaylıkla yapabiliyor. Avrupa'da yapmanız mümkün değil. Neden? Çünkü eğer bireysele dayalı oynarsanız bu şekilde boşluk bırakırsınız ve rakip bu alanı kullanır. Türk takımı, Türk takımına karşı oynadığında yüksek seviyede ve yarışmacılar. Hocalar takımı iyi organize ediyor fakat alandan ziyade daha bireysel oyuna dayalı? Avrupa'daki rakiplere karşı da böyle oynayınca o boşluğu kullanıyorlar ve sonuçları iyi olmuyor. ALTYAPI PROBLEMİ... Portekiz'de 25 yıl önce problemi gördük ve tüm genç yaş kategorilerini organize ettik. Türkiye'de de bu potansiyel var. Türk oyuncular ruh sahibi ve teknikleri çok iyi. Futbol tutkuları çok büyük. Türkiye'de futbol oynamayı seven çok fazla çocuk var. Bence buradaki problem organizasyon. Türkiye'de altyapılar organize edilmeye başlanmalı. Almanya'da bu göreve Sammer'i getirdiler ve 8 yıldır yapıyor. Kimse eleştirmez. Türkiye'de de bunu yapmalılar. Sonuç almak için en 6 yıla ihtiyaç var. Kendime şu soruyu soruyorum; Türkiye'de bu kadar potansiyelli oyuncu varken neden Avrupa'da oynamıyorlar; Egemen, Semih, Bekir...
İBB'DEN AYRILIŞI... Bazen de hocalar değişikliğin daha iyi olacağını anlar. Sinerjiyi kaybedersiniz. Mesela İBB'den ayrılışımı açıklamak için evlilik örneğini verebilirim. Bir kadın ve bir erkek düşünün. Çok uzun zaman belki ömür boyu birlikte yaşayacaklarını düşünürler. Her şey çok iyi başlar. Biz de bu yıl öyle başladık. Beşiktaş ile berabere kaldık. Bursaspor ve Akhisar Bld'yi yendik. Evlilikteki gibi bazen iletişimi ve sinerjiyi kaybedersiniz. Aşık olsanız bile bazen boşanmak gerekir. Belki gelecekte daha fazla problemlerimiz olacağını gördük. İki kişi ayrılmalarına rağmen birbirlerini sevebilir. Belki tutkuyu kaybettik. Ayrılmanın daha iyi olacağını düşündüm ve başkanla konuştum. Bana ilk olarak "Bu kulüp hoca değiştirmez? dedi. Konuştuktan sonra beni çok iyi anladı ama dediğim gibi bu bambaşka bir hikayeydi. MÜZİK, FELSEFE, MATEMATİK, BİYOLOJİ... Çok çok iyi bir futbolcu değildim belki ama çok çok iyi bir öğrenciydim. Hocalara sorular sorardım ama cevapları yetmezdi, daha fazla cevap isterdim. 1 yıl felsefe öğrenimi aldım. 6 ve 10 yaşlarım arasında müzik okudum. Ailem ortalamanın altında bir ekonomik seviyedeydi. Müzik okuluna gittiğim dönemde kendime "Ben niye buradayım? diye sordum. Çünkü okulda zenginler vardı. Araba ile geliyorlardı ben ise otobüse biniyor, yürüyordum. Fakat okulun müzik eğitimi çok iyiydi. Bir üst sınıfa direkt geçmiştim; 7 ya da 8 yaşındayken sınıfımdakiler 10 yaşındaydı. Kötü hissettim ama seviyordum da...
"SEN DELİSİN!" Milli Takım'da oynamaya başladığım zaman büyük bir problem vardı. 14 yaşındaydım. Bu anlatacağım şey şu anda olmuyor ama bizim zamanımızda böyleydi; ayda en az 2 kez Braga'dan Lizbon'a idmanlara gitmek zorundaydım. Trenle 5 ya da 6 saat... Bir sonraki gün idman oluyordu ve ben 3 gün birden kaybediyordum. Okula gidemiyordum. Çok fazla dersten geri kalıyordum. Daha sonra hep tren yolculuklarında ders çalışmaya başladım. Trende benimle birlikte olan takım arkadaşlarım "Sen delisin!? diyorlardı. Futre bir röportajında "Çok acayip bir çocuk? diyerek benimle dalga geçmişti. (gülüyor) Felsefe'den sonra matematik ve biyoloji okudum. BU İŞİN KİTABINI YAZMIŞ... Üniversitenin son yılı tezimi 2 ya da 3 ayımda bitirebilirdim ama ben 2 yıl vakit geçirdim. Tez konum da iki maç arasındaki futbolcuların rejenerasyonuydu. Orijinal bir şey yapmak istiyordum. Hocalarla ve oyuncularla röportajlar yapmaya başladım. İyi de bir final yaptım; 20 üzerinden 19 aldım. O bir puanı da Portekizceden kırdılar (gülüyor) Çünkü 4 ya da 5 kelimeyi yanlış yazmışım. Jüriye sunarken "Bunu kitap olarak basmalıyız? dedim. Ama ticari olmayan bir şekilde basılmasını istedim. Kendi kitabımı kendim bastım. Daha sonra başka tezlerde de benim kitabımı referans olarak kullandılar. Ardından filozofi bölümünü açtılar ben de kitabımla oraya katkıda bulundum. Portekiz'de de "Adam olmak için ya kitap yazmalısın ya da ağaç dikmelisin? derler. Ben ikisini de yaptım.(gülüyor)
Röportaj: Mustafa ÖZDEMİR / Futbol Extra
Hepsi ve daha fazlası Futbol Extra Aralık sayısında...