Güneş batmayan lig #11
Lordlar Kamarası Everton’lı oyuncular, Marco Silva’dan kurtulmaları şerefine bu hafta Chelsea’yi 3-1 yendi.
Lordlar Kamarası
Everton’lı oyuncular, Marco Silva’dan kurtulmaları şerefine bu hafta Chelsea’yi 3-1 yendi. Everton formasıyla ve sinirli karakteriyle tanıdığımız Duncan Ferguson, Everton’ın geçici hocası olarak ilk maçındaydı. DNA’sından taşıdığını düşündüğümüz 4-4-2 aşkını sahaya yansıtan Ferguson, aynı zamanda kendi sertliğini de sahaya aktarmıştı. Oldukça sert geçen maçta topa hâkim olan taraf Chelsea’ydi. Djibril Sidibe ve Richarlison ortaklığının ürünü ilk golle öne geçen Everton, kendi sahasında beklemeyi tercih etti. İlk yarıyı bu şekilde kapattıktan sonra ikinci yarıda sahneye Kurt Zouma çıktı. Onun gol yedirme çabasını Dominic Calvert-Lewin sonuçsuz bırakmadı ve Merseyside’ın mavisi 2-0 öne geçti. Maç boyu verimsiz kalan Chelsea ise golü Mateo Kovacic’in uzak diyarlardan tıngır mıngır gelen golüyle bulabildi. Chelsea savunmasının çöküşüne şahitlik ettiğimiz maçta Everton’ın son golünde savunmanın varlığı yokluğuyla birdi adeta. Son haftalarda puan kaybetmeye başlayan Chelsea’de moralleri düzeltecek haber ise hafta içi şehre ulaştı. Transfer yasağı kalktığını öğrenen Chelsea’lilerin ilk iş olarak kalem kâğıt alıp “fantezi kadrolarını” kurduklarına eminiz.
Merseyside’ın mavisinin kazandığı hafta kırmızı tarafı Liverpool da Bournemouth’u 3-0’la geçti. Liverpool’un maç kazanmasının artık haber niteliği taşımadığı gerçeğiyle yüz yüzeyiz. Bournemouth’a isabetli şut attırmadan maçı tamamlamaları da kusursuza yakın bir performans gösterdiklerinin kanıtıydı. Maçta Liverpool’luları endişelendiren tek an Dejan Lovren’in sakatlığıydı. Bu cümle geçen sene kurulmuş olsa linç edilebilirdim ancak bu sene mental olarak kendisini geliştiren Lovren, eleştirileri dinleyerek kendisinden beklenen performansa yakın bir oyun sergiledi. Savunmada Virgil Van Dijk’ın yanında sıkıntı yaşayan Jürgen Klopp için bu durum oldukça düşündürücü ve baş ağrıtıcı olacak gibi.
Tottenham, Burnley’yi ağırladı bu hafta. Maçı Harry Kane’in harika golüyle açtılar. Ardından Burnley savunmasının hatasını değerlendiren Lucas Moura skoru 2-0’a getirdi. Daha sonra Heung-Min Son, adeta Pyongyang’dan Seul’e koşarcasına tam saha driplingin ardından çok temiz bir bitirişle harika bir gol attı. Maçta Burnley’ye ciddi fırsat vermeyen Spurs, ikinci yarıda da rahat bir oyun oynayarak 5-0 kazandı. Jose Mourinho’nun yavaş yavaş etkisini hissetmeye başlıyoruz ancak bu sezon Spurs’ün savunmada aksaklık yaşamadan izleyeceğimiz nadir maçlardan birine denk geldik diyebiliriz. Topu Spurs’ün ceza sahası önünde biraz hızlı dolaştırabilen takımların onlara sorun çıkarması muhtemel.
Ve Manchester derbisi... Herkesin beklediğinin aksine biten bir son... Christopher Nolan filmleri etkileyiciliğindeydi. United, düşman kardeşi City’ye misafir oldu. Beklenildiği gibi City’nin topa hâkim olduğu, United’ın arada bir fırsat bulduğunda kale önünde skor yapabilme ihtimali daha yüksek pozisyonlarla maç başladı. İşte o anların birinde sezonun en iyi oyuncularından Marcus Rashford, geçen hafta Spurs savunmasına yaptığı gibi bu sefer City savunmasının içine daldı ve penaltısını çıkardı. Sezon başında kaçırdığı penaltılara rağmen çalışmasını sürdüren Rashford, temiz vuruşuyla United’ı öne geçirdi. Golden sonra dengesi bozulan City ne yapacağını bilemezken sahneye Anthony Martial çıktı ve ikinci golü attı. City, ikinci yarıda topu United’a göstermese de golü ancak 85. dakikada bulabildi. Bu maçta City’nin gelecek sezon savunmaya yeni oyuncuları alacağını resmileştirdiği maç diyebiliriz. Pep Guardiola’nın büyük paralar harcayacağına kuşku yok.
Arsenal, West Ham deplasmanında 10 dakika futbol oynayarak maçı kazandı. İlk yarıda West Ham’ın Arsenal savunmasına yaptığı önde baskının sonuç vermesiyle oyunun kontrolünü ellerine aldılar. Sezon başından beri her takımın aynı şekilde Arsenal’i etkisiz hâle getirmesi de ayrı bir sorun. Çözüm üretememelerine ise söylenecek söz yok. İlk yarı golü yedikten sonra bizim gibi izleyici kalmayı tercih eden Arsenal, 60-69 arasında bulduğu üç golle üç puanı aldı ve Fredrik Ljungberg’e ilk galibiyetini getirdi. Bu galibiyete rağmen, takımın başına geçecek hocanın çok işi olduğunu, iş ilanına başvuran herkes düşünmüş olsa gerek.
Avam Kamarası’nda göze çarpanlar
Newcastle United kendi futbolunu oynamaya ve puan almaya devam ediyor. Kendi evinde Southampton’la karşılaşan Newcastle, yine duran toplardan gol bulmayı başardı. Soton’un topa hâkim olduğu ama takdir edersiniz ki yaratıcılıktan uzak kaldığı maçın açılışı Danny Ings’le geldi. Golden sonra bir daha net pozisyon yakalayamayan Soton, tamamen skoru tutmaya çalıştı ancak Newcastle’ın duran top uzmanlığını engelleyemediler. Önce Jonjo Shelvey’nin kafa golüyle eşitliği yakaladı Newcastle. Maçın son anlarında da Federico Fernández, dönen topu tamamlayarak Siyah beyazlılara galibiyeti getirdi. Premier Lig olmasaydı Soton’lu taraftarların Newcastle’a gitme ihtimali yoktur herhalde. Neyse en azından seneye böyle bir dertleri olmayacak gibi görünüyor.
Haftanın en eğlenceli maçlarından biri, Wolverhampton ile Brighton & Hove Albion arasında oynandı. Wolves’un, Brighton’ın top yapmasını engelleyen presiyle dengeyi kendi lehine çevirmesi, maçın başlangıcında onlara gol olarak geri döndü. Çok hızlı bir şekilde ikinci golü bulma fırsatını teptikten sonra Neal Maupay’ın harika şutuyla golü kalelerinde gördüler. Graham Potter’ın takımı kendi geldikten sonra baskısını arttırdı ve Davy Pröpper’in kafa golüyle öne geçti. Diogo Jota’nın ikinci golünden önce Aaron Mooy’la fırsatı kaçıran Brighton, bu sefer golü yiyen taraf oldu. Futbol adına göreceğimiz güzellikleri ilk 45 dakikada harcayan iki taraf da ikinci yarı daha kontrollü bir oyunla maçı tamamladı. En azından ilk 45’te yaşattıkları eğlence bizlere yeterli oldu.