Formula 1 günlükleri #1: Lewis Hamilton, Michael Schumacher’in rekorunu egale edebilir mi?
2020’ye girdiğimiz günden bu yana öyle tuhaf ve ürkütücü bir sekans yaşıyoruz ki, her birimiz adeta salgın temalı apokaliptik bir filmin figüranları olduk.
2020’ye girdiğimiz günden bu yana öyle tuhaf ve ürkütücü bir sekans yaşıyoruz ki, her birimiz adeta salgın temalı apokaliptik bir filmin figüranları olduk. Bu agresif ve amansız pandemi, insan sağlığını ciddi şekilde tehdit ettiği gibi; ekonomik ve sosyo-kültürel yıkımla da etki alanını oldukça geliştirecek gibi görünüyor. İşin spor kısmında onlarca organizasyonda olduğu gibi motor sporlarının zirvesi Formula 1 Dünya Şampiyonası da nasibini aldı.
Oysa Formula 1 için sezon hazırlıkları tamamen normal seyrinde başlamıştı. Covid-19 o sıralarda sadece Çin’in sorunuydu ve Şubat ayının ortasındaki araç lansmanlarından sonra takımlar sezon öncesi kış testleri için Barcelona’ya gittiler. 2019 sezonunun hem pilotlar hem de markalar şampiyonu Mercedes yine çok güçlü olacağını belli etmiş, esrarengiz “çift eksenli direksiyon” sistemi (DAS) ile de rakiplerinin rüyalarına kâbus tohumları ekmişti.
Ferrari özellikle 2019’da “testlerin şampiyonu” olarak taraftarlarına bu kez çok daha gür sesle, “Bu sene o sene!” nidaları attırıp sezon içinde aradığını yine-yeniden bulamayınca bu sefer farklı bir yaklaşımı benimsedi. Hızlarını mümkün olduğunca saklayıp ağır yakıt yükü, düşük motor moduyla turlar atarak sezona girmeyi hedeflediler.
Red Bull ise Max Verstappen’i tarihin en genç dünya şampiyonu yapabilmek için topuyla tüfeğiyle bu sezonu hedeflemiş görüntüsü verdi testlerde. Topuyla tüfeğiyle diyorum çünkü Red Bull, sadece pistte değil masa başında da rakiplerinin gri noktalarına en ateşli karşılık veren takım oldu bu dönemde. Üstelik araç da özellikle uzun stintlerde Mercedes’e kafa tutmaya en yakın rakip olabileceğini gösterdi.
Geride kalanların en iyisi olmak için de ciddi bir rekabet vardı. Olağan şüpheliler Mclaren ve Renault, testlerde 2019 model Mercedes aracı W10’a benzeyen Racing Point’i mercek altına aldılar. Racing Point sadece görüntü olarak değil, performans anlamında da W10’a benziyordu ve geride kalanların en iyisi olmak için fazlasıyla iddialıydı.
Fakat tüm bu sportif gelişmeler git gide salgının gölgesinde kalmaya başladı. Nisan ayında koşulması planlanan Çin GP pek de sürpriz olmayan bir kararla belirsiz bir tarihe ertelenmiş, takvimin ikinci yarışı Bahreyn’in ise seyircisiz yapılması kararlaştırılmıştı. Sezonun start noktası Avustralya GP için tedirgin bir geri sayıma girilmişti.
13 Mart’ta yapılacak olan antrenmanlar öncesi McLaren takım çalışanlarından birinin koronavirus testi pozitif çıkınca McLaren yarıştan çekildiğini açıkladı. Kapalı kapılar ardında diğer bir kaç takımdan da çekilme bildirimi alan, kamuoyunun da baskısıyla iyice köşeye sıkışan FIA, büyük maddi kaybı göze almak zorunda kaldı. Sezonun başlangıç yarışı Avustralya GP ilk antrenmanların başlamasına birkaç saat kala resmen iptal edildi. Hemen akabinde daha önce seyircisiz düzenleneceği açıklanan Bahreyn ve Vietnam yarışları da belirsiz bir tarihe ertelendi.
Öte yandan FIA, 2021’deki önemli kural değişikliklerini 2022’ye erteleyerek kepenk kapatan fabrikaların imdadına yetişmeye çalıştı. Belki de 2020’nin tamamen iptaline bir işaret olarak da kabul edilebilir bu durum. Çünkü Haziran’da sezona start vermesi düşünülen Azerbaycan GP’den de erteleme kararı çıktı. Şimdi sırada Kanada var ve muhtemelen aynı akıbet Montreal’i de bekliyor.
Peki, şimdi ne olacak?
Eğer kara bulutlar çarçabuk dağılır ve yaz aylarında hayat normale dönmeye başlarsa Ağustos ayı sonrası hızlanmış bir şampiyona izleme olasılığımız da olabilir. Açıkçası herhangi bir yarışın Ağustos ayından önce koşulması şimdiki konjonktürde mümkün görünmüyor. Bir şehrin ve pistin yarışa hazır hâle gelmesi için hummalı ve kalabalık bir çalışma, keskin ve maliyetli bir organizasyon ve ciddi bir süre gerekli.
Birçok yarış ülkesinde olağanüstü hâl ilan edildi, takım fabrikaları kapalı durumda. Salgın, tüm yaşantıyı bu kadar tehdit ediyorken ve çare halen net şekilde bulunamamışken sezonun komple iptali dahi söz konusu olabilir. Bunun, F1’in tüm haklarının sahibi Liberty Medya’ya, FIA’ya, özellikle orta sıra takımlarına olmak üzere tüm F1 takımlarına, tedarikçilere ve Formula 1 endüstrisi içerisindeki tüm elemanlara devasa mali darbe indireceği apaçık ortada.
Biz izleyenler için ise özlemle beklediğimiz 2020 sezonunun iptali, bazı soruların cevaplarını biraz daha karmaşık bir hâle getiriyor…
Lewis Hamilton, Michael Schumacher’in şampiyonluk rekorunu egale edebilecek mi?
İngilizlerin Jim Clark’tan bu yana F1 sahnesine sunduğu en büyük yetenek Lewis Hamilton, çaylak sezonu olan 2007’de çifte dünya şampiyonu takım arkadaşı Fernando Alonso’nun aynı puanla (daha fazla podyumla) önünde kalıp, şampiyonluğu son yarışta kaçırarak klasmanda ikinci olduğunda rüştünü ispat etmişti.
2008’de ise Ferrari pilotu Felipe Massa’yla giriştiği şampiyonluk savaşının son turunda o dönemin “tarihin en genç dünya şampiyonu” unvanını da alarak galip çıkmıştı. Bu arada, efsane yarış Interlagos’un son turunda meşhur F1 adamı Martin Brundle’ın ‘’Is That Glock’’ haykırışlarını kim unutabilir ki?
Sonraki sezonlarda -2010 ve 2012’de şampiyonluklara yakın olsa da- Hamilton için inişli çıkışlı ve genel anlamda fetret devri diyebileceğimiz bir dönem vardı. Bunda aracın dayanıksızlığı, Hamilton’ın istikrarsızlığı ve Newey-Vettel paketiyle mükemmel uyum sağlayıp şampiyonluklara ambargo koyan Red Bull’un varlığı etkili oldu. 2012’nin sonunda yuvadan ayrılma kararı veren Hamilton için sürpriz Mercedes kararı ilk etapta sorgulansa da ne kadar isabetli olduğunu kısa sürede anladık.
Mercedes ve Hamilton, 2014’te başlayan V6 hibrit motorların kullanıldığı döneme fırtına gibi girdi. Mercedes 2014-2019 arasındaki tüm markalar şampiyonluklarına ambargo koyarken, Hamilton ise 2016’da takım arkadaşı Nico Rosberg’e –biraz rehavet, biraz şanssızlıkla- kaybettiği şampiyonluk haricinde 2019 sonuna kadar beş şampiyonluk alarak, bir şampiyonlukla geldiği Mercedes’te altı şampiyonluğa ulaşıp efsane F1 pilotu Michael Schumacher’in kırılmaz denilen yedi şampiyonluğunun yamacına geldi.
Üstelik bu dönemde galibiyet rakamını 84’e çıkararak yine Schumacher’in 91 yarış galibiyeti rekorunu kırmak için de ciddi bir aday oldu. Ayrıca 2019 sezonu sonunda 88 pol pozisyonu ile tüm zamanların en çok pole pozisyonu alan pilotu unvanını da açık ara farkla elinde bulundurmayı başardı.
Lewis Hamilton’un bu dönemde gridin en hızlı aracını kullanıyor oluşu sır değil. Üstelik 2017’den bu yana takım arkadaşı olan Valtteri Bottas’ın ona Nico Rosberg kadar sorun çıkarmadığı da bir gerçek. Ancak bu durum kazandığı başarıları gölgelemiyor. 2016 sezonundaki mağlubiyetten çıkarımları onu komple bir pilot haline getirdi. Baskı altında çok daha güçlü kalabiliyor, tek turdaki hızını olağanüstü lastik ve yarış yönetimi becerisi ile taçlandırdı.
Fakat Schumacher’in yarış galibiyeti ve şampiyonluk rekorlarını kırabilmesi için zamanı daralıyor. Önümüzdeki sene 36 yaşında olacak. Sezonun salgın nedeniyle iptal edilmesi söz konusu olursa bu anlamda çok değerli bir seneyi yitirmiş olabilir. Buna rağmen Avustralya GP iptal edilmeden önce büyük bir erdem göstererek sağlığın önemini vurgulaması ve her şeye rağmen hazırlıkların devam etmesi üzerine sarf ettiği “Cash Is The King!” sözü takdire şayandı. An itibariyle onun büyük meydan okuma mücadelesinin maalesef bir sene uzağında olabiliriz.