Fenerbahçe Son Dakikalarda Yine Maç Kazandı
F.Bahçe hırs ve iştahla 3'üncü kez son saniyede bir maçı çevirdi.
Ancak dün ilk yarı gösterdi ki çabuk oyun planı işlemediği zaman hem üretkenlik sekte yiyor hem de acele toplar oyunu rakibe teslim ediyor. Çare ise F.Bahçe'nin farklı kimlikleri ve planları sahaya yansıtabilecek hibrid bir yapı kazanması...
Daha evvel de belirttik, vites düşürmek yaramıyor onlara, olgun oyun özellikleri yok zira. Sadece Aykut Kocaman değil son 10 yılda genlere işleyen ayağa pas ve kontrol oyunu rafa kalktı hepten.
Ancak Bursaspor gibi kaliteli ve bir karşı planı olan rakiplere hele ki deplasmanda cebinizde bir sakin oyun planı da olmalı. Oyunun ritmini ldquo;ayağınızda tutabilmek rdquo; için...
F.Bahçe'nin cephanesinde bu silah yok ve dün de özellikle ilk yarı bu eksikliği çok hissetti....
HIZLI OYUN ACELE TOPLARA DÖNÜŞÜNCE...
Ev sahibi, kanatlara önlem aldı- ki sağ tarafta zaten Gökhan'dan mahrum F.Bahçe- ve de stoperlerle Mehmet Topal'a baskı yaptı. F.Bahçe de çabuk oyun adına baskı altında vurulmuşşuursuz toplarla çıkmaya çalıştı. Ancak ileride top tutacak tipte bir forvet yokluğunda, atılan toplar çok çabuk Bursaspor'un ayağına geçti, F.Bahçe de karşı sahaya ne baskıyla ne de top tutarak yerleşemedi. Çabuk top kayıpları yüzünden Caner başta olmak üzere hücum geçişleri sırasında gafil avlandılar, Bursaspor da özellikle de Caner'in arkasına çabuk toplar atarak boş alanları etkili kullandı.
Brezilya sahillerine yaraşır oyun temposuna ve takım savunması zaaflarına bir de çok pas hatası ekleyen Baroni, öndeki 3'lüyü hiç besleyemedi. Sow, Emmenike ve Kuyt'la arka taraf arasındaki bağlantı kurulamadı. Forvet hattı da 2'li oyunlar ya da bireysel yaratıcılık katamayınca F.Bahçe bir anda hücumlarda plansız programsız kaldı. İlk yarıyı hiç üretemeden kapattı.
FİZİK GÜCÜYLE HAPSETTİ
İkinci yarı F.Bahçe'nin bu sezonki en büyük 2 artısı; iştah ve fizik kalite çıktı sahneye. Yorulan Bursaspor'u sahasına hapsetti. Ancak bir ara yüzde 80'e dayanan topla oynama oranı dahi yeterli/gerekli üretkenliğe dönüşmedi. Hücumlara dizayn ve klas katacak bir 10 numara yokluğu sezon başından beri bir kez daha gösterdi kendini. Tam bu sırada Yanal, son haftalarda sürekli başvurduğu Rus ruletine döndü ve 4'lü forvete geçti.
Sahada çok forvet olması, merkezi boşaltmak demek. Zaten organizasyon sıkıntısı çeken takım, bir pas istasyonu olmadan işi tamamen karambollere ve kazanma arzusuna endeksliyor hal böyle olunca. Ancak yaratıcılık çok sınırlanıyor. Dün de tam paniğin de etkisiyle ufukta kaos görünmüşken, eldeki tek tipik santrafor Webo'nun da katkısıyla duran toplardan 2 gol ve son saniyede gelen mucize 3'lük F.Bahçe'yi ipten aldı. Ancak Ersun Hoca bu 3 puanı 4'lü forvet hamlesine bağlarsa hayati bir hata olur.
BÜYÜKLERİN ANLATTIĞI...
Günümüzde tüm efektif, A kalite takımların ortak özelliği 2 hatta ldquo;çok yüzlü rdquo; olabilmeleri... ldquo;Hibrid rdquo; bir yapıya bürünebilmeleri. Misal son 2 sezon top sahip olma oranında Barcelona'dan sonra Avrupa 2'ncisi olan Bayern Münich, bir o kadar etkili bir kontra atak takımı. Zaten geçen sezon toplamda 7-0'lık sansasyonel Barcelona zaferini de büyük ölçüde bu plandaki ustalığına borçlu Bavyera devi.
Hızlı oyun ve ofansif futbolun en ateşli temsilcilerinden büyük teorisyen Bielsa da felsefesini ldquo;Topu olabildiğince erken kazanıp olabildiğince çabuk ve direkt oynamalıyız. Ama bundan sonuç alamadığımız zaman topla da çok rahat olabilmeli, ona hakim kalabilmeliyiz rdquo; diye özetliyor. Velhasıl F.Bahçe'nin de repertuvarına alternatif planlar eklemesi, farklı kimlikleri sahaya yansıtabilmesi gerekiyor.
F.Bahçe müthiş bir arzuyla oynuyor. Kötü de oynasa iştahından hiçbir şey yitirmiyor. 3 maçı son anlarda çevirmek de bu iştah ve konsantrasyonun ödülü. Üstelik alınan kritik puanlar bir tarafa, rakipleri üzerinde de psikolojik baskı yaratabilecek bir durum bu. Zira bilinç altlarına ldquo;Bir şekilde kazanıyorlar rdquo; fikri yerleşmesi takipçilerinde motivasyon kaybına ve tedirginliğe yol açacaktır.
Her ne kadar sezon başı travmaya yol açmış olsa da Avrupa'ya gidilmemesi, bir avantaja dönüşüyor. Zira bu anlayış fizik ve mantal açıdan son derece yıpratıcı. En büyük eksiklikse hep söyledğimiz gibi: Bu arzuyu çekip çevirecek bir organizatör olmayışı hellip;
Organizatör demişken Salih konusunda hocanın ne düşündüğünü geçen hafta öğrendik. Ancak Baroni'ye bel bağlamak artık sonuçları defalarca ispatlanmış bir tercih. Bildiğin dejavu yaşatıyor her defasında hellip; Salih değilse de hiç olmazsa Holmen dedirtiyor insana.
F.Bahçe hırsla, enerjiyle ve fizik kaliteyle oyun planı tıkandığı zamanlarda dahi kazanıyor. Ancak enerji ve arzuyu kanalize edecek, problem çözme becerisini perçinleyecek farklı planlara ihtiyaç var. Ve haftaya oynayacakları rakiplerine karşı, ne kadar yüksek de olsa tek plana bağımlı bir enerji yeterli olmayabilir.