Haberler
Esed rejimiyle çatışan muhalif gruplar Halep kent merkezine girdi, İdlib'de stratejik bölgeyi ele geçirdi

Rejim karşıtları Halep kent merkezine girdi, İdlib'de stratejik bölgeyi ele geçirdi

Avrupa korkunç senaryoya hazırlanıyor! Hayatta kalma broşürleri bastırıldı

Avrupa korkunç senaryoya hazırlanıyor! Hayatta kalma broşürleri bastırıldı

Rus uçakları, Halep'i vurmaya başladı

Halep düştü, Rus savaş uçakları bombardımana başladı

Katıldığı organizasyonda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı kızdıran protesto

Salondaki protesto Erdoğan'ı kızdırdı: Siyonistlerin ağzı, dili olma

Eusebio Anlatıyor

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

71 yaşında hayatını kaybeden efsane, Afrika'daki bir berber dükkanında başlayan hikayesini ve futbola dair düşüncelerini The Guardian'a verdiği röportajda anlatmıştı.

2009'da Portekiz futbolunun yetiştirdiği en önemli isim olan Eusebio, çocukluk kahramanı ve arkadaşı Alfredo Di Stefano tarafından bir başka Portekizli Cristiano Ronaldo'nun imza törenine çağrılmıştı. Eusebio'yu dürten Di Stefano, 94 milyon euro karşılığında Manchester United'dan küresel bir yıldız olarak transfer edilen Ronaldo'yu kastederek "Onun yerinde sen olabilirdin" diyordu.

Eusebio, kariyerinin olgunluk dönemine Pele, George Best, Bobby Charlton ve Johan Cruyff gibi oyuncularla aynı çağda oynarken erişti. Portekiz adına çıktığı 64 maça ve Benfica'da 1961-75 arasında geçirdiği başarı dolu yıllara rağmen Afrika futbolu adına 68 yıl önce gelmiş geçmiş en iyi oyuncu arasında gösteriliyordu.

Kara Panter veya Siyah İnci, Afrikalı köklerine olan bağlılığını 2010'da Güney Afrika'da düzenlenen Dünya Kupası öncesinde söyledikleriyle göstermişti. "Bundan büyük bir onur duyuyorum. Bu sadece Güney Afrika için değil tüm kıta için gurur duyulacak bir şey. Afrika'da doğan herkes için, her futbolcu için futbolun en büyük partisi ilk defa kıtalarında yapılacak. Bu çok önemli bir şey." diyordu.

Afrika'nın ilk yıldızı

Afrika'dan çıkarak Avrupa'da büyük başarılar elde eden ilk futbolcu olan Eusebio, bu konuma Benfica'da geçirdiği 13 sezonda 7 şampiyonluk kazanarak, 1964-68 yılları arasında Portekiz Milli Takımı'nın golcüsü olarak, 1962'de Avrupa Kupası'nı Lizbon'a getirerek ulaşacaktı. Tüm bunların sonucunda Estadio da Luz'un önüne heykeli dikilecekti. Eusebio, Lizbon'un en büyük kulübü için elçilik görevini yürüterek ölene kadar onlar için bir şeyler yapmaya devam etti.

Benfica formasıyla çıktığı 715 maçta 727 gol atan Eusebio, 1966 Dünya Kupası'nda Portekiz adına attığı 9 golle de Altın Ayakkabı'ya ulaşmayı başardı. Bu gollerin 4'ü çeyrek finalde 5-3 kazanılan Kuzey Kore maçında geldi. Milli takım için 64 maçta attığı 41 gol sayısına ancak 2005'te Pauleta tarafından ulaşılabilecekti.

Berberde başlayan macera

Bir demiryolu işçisinin oğlu olan Eusebio'nun karın tokluğuna (maaş olarak bir şişe kola ve bir sandviç alıyordu) devam ettiği kariyeri bir berber dükkanında yapılan sohbette değişecekti. Portekiz turundan sonra Mozambik'e de uğrayan Brezilya ekibi Sao Paulo'nun antrenörlerinden biri onunla ilk kez irtibata geçen isim olmuştu. Bu isimsiz yetenek avcısı, Sporting Lizbon'un kardeş kulüplerinden birinde oynayan genç forvetten övgüyle bahsediyordu. Bunu duyan Benfica hocası Bela Guttman, bir hafta içinde Maputo'ya uçtu ve transferi bitirdi. 100 metreyi 11 saniyede koşabilen Eusebio için 2 bin avro civarında bir bonservis ödeyen Benfica'nın bu tutumu Sporting'i öfkelendirmişti. 18 yaşındaki sol iç, transferinden iki hafta sonra Portekiz Milli Takımı'nın formasını giyecekti.

Çok romantik gözükse de Lizbon ekipleri arasındaki anlaşmazlık sona ermedi. Eusebio aradan yıllar geçse de Benfica'ya attığı imzadan dolayı pişmanlık duymuyor. Aksine Sporting'in kendisini bedavaya oynatmaya çalıştığının altını çiziyor. "Mozambik'te Sporting'in anlaşmalı olduğu takımlardan birinde oynuyordum. Benfica bana makul bir sözleşme önerdi. Sporting ise beni bedavaya deneyim kazanması gereken bir altyapı oyuncusu olarak oynatmak istiyordu."

Lizbon'da savaş

"Benfica nazik bir yaklaşımla teklifini sundu. Annemle ve kardeşimle görüştüler. Üç yıl için 1000 avro civarında bir para önerdiler. Kardeşim bunun iki katını istedi ve onlar da kabul ettiler. Annemle sözleşmeyi yapıp, parayı ona verdiler. O da bu parayı Mozambik'te bir bankaya yatırmış. Ancak hesabı açtırırken iyi niyetinden ötürü sözleşmeye bir madde koydurmayı unutmamış. O maddede Portekiz'e gidip, büyük bir futbolcu olamazsam parayı geri vereceğini belirtmiş."

"Bir gazetede, aldığı paraları masaya yaymışken görüntülendiği bir fotoğrafı çıkmıştı. Hayatım boyunca o kadar çok parayı bir arada görmemiştim. Sporting, para mevzusunun üstüne gitmek istedi ama onları susturmayı başardım. Çünkü Benfica benim için o kadar para ödemeyi göze almışken onlar bedavaya oynatmak istiyorlardı." Benfica yönetimi, Eusebio'yu tüm bu karmaşanın dışında tutmak için Sporting sakinleşene kadar onu Algarve'da bir evde saklamış. 2 bin avro ödedikleri bu genç adam, Portekiz futbolunun en önemli figürü haline gelecekti.

Ronaldo, United'ı haftalık 200 bin sterlini aşan bir ücret karşılığında terk ediyordu. Eusebio'nun terk ettiği ülke ise Avrupa'nın sömürdüğü yerlerden biriydi. Portekiz'in büyük kulüpleri bu kolonileri Afrikalı yetenekli gençleri transfer etmek için mercek altına almışlardı. Eusebio, 1954'te Benfica'yla anlaşarak Hilario, Matateu ve Mario Coluna'nın izlerini takip ederek Avrupa'ya gelmişti. Yeni yıldızın maaşı -günümüz standartlarında gülünç olsa da- kendinden önceki en yüksek maaş alan Afrikalı oyuncuyu ikiye katlıyordu.

Eusebio'nun geçmişiyle olan bağı hiç kopmadı ve 2010'da Portekiz'deki serüveni yarım asıra ulaştı: "17 Aralık 1960'ta 18 yaşımdayken Portekiz'e gelmiştim. 2010'un Aralık ayında buradaki 50. yılım sonra erecek. Bu süreçte kalbim daima Benfica için attı. Onlar benim için bir aile gibi oldular. Ben de onlar ve milli takım için elçilik yaparak yanlarında durduğumu gösteriyorum."

Sonrasında parıltılı yıllar gelse de Eusebio, kariyerinin yoklukla geçen ilk yıllarını da gururla anıyor. "Benfica'ya gitmeden önce de iyi bir futbolcuydum. Sadece profesyonel olmamıştım. Çoraplardan veya gazete kağıtlarından yapılmış toplarla oynuyordum."

Mozambik'le kesilmeyen bağ

Hala Mozambik vatandaşlığını taşıyan Eusebio, ülkesiyle olan bağını yaptığı hayır işleriyle canlı tutmaya çalışıyor. FIFA'nın da desteklediği 1GOAL projesinde yer alarak 2015 yılına kadar 72 milyon Afrikalı çocuğun eğitim almasını sağlıyor. "Zamanla sayıları azalsa da orada da bir ailem, arkadaşlarım var. Akrabalarımın çoğu göç ettiler ancak 6 kişi hala orada yaşıyor. Oraya her gittiğimde işler daha iyiye gidiyor. Şimdi Afrika'ya gittiğinizde bir sürü futbol sahası görüyor, altyapı iyileştirmelerinin farkına varıyorsunuz."

Eusebio'nun masadan kalkışını izlerken çarpık bacakları ve hassas dizleri gözünüze çarpıyor. Bu sayede futbolun daha zalimce olduğu dönemlerde geçirdiği 20 yıllık kariyerinin etkilerini görebiliyorsunuz. Öyle ki 60'larda Real Madrid, sağ dizinin zayıflığını görerek onu transfer etmekten vazgeçmiş. Zira aynı bölgeden geçirdiği 6 ameliyatın her biri derin izler bırakmış. Stanley Matthews gibi 50'li yaşlarına kadar oynamak istese de kronikleşen diz ağrıları yüzünden 39 yaşında futbolu bırakmak zorunda kalmış.

"Futbol ilerlemedi, sadece evrildi"

Ronaldo'nun imza töreniyle ilgili hikayeyi duyduğunda herkesin aklına ortada bir kıskançlık olup olmadığı geliyor. Fakat Eusebio bu düşünceleri, "Onu hiç kıskanmıyorum. Benim oynadığım jenerasyon en iyisiydi. Günümüzde bu yok ve hiçbir güç oynadığım yıllarla bugünü değiştirmemi sağlayamazdı. Her şey yürekten oynamaktan ibaretti. Bu yüzden çok fazla harika oyuncu ve takım vardı. Portekiz, Almanya, Arjantin, İtalya... Hepsi harikaydı. Böylesine bir çağın parçası olduğum için çok mutluyum."

"Günümüzde futbol sadece ticari amaçlara hizmet ediyor. Maç saatleri televizyona göre ayarlanıyor. Oyuncular çok iyiler elbette. Günümüzde bir futbolcu büyük paralar kazanacağı bir sözleşme imzaladığında mutlu oluyorum. Çünkü bunu yapmasını benim kuşağımdaki oyuncular sağladı. Günümüzün futboluna saygı duyuyorum ama benim dönemim daha iyiydi. Futbol daha iyiye gitmedi, sadece evrim geçirdi. Toplar, kramponlar, formalar, antrenman teknikleri... Pele, George Best, Garrincha günümüzdeki imkanlarla inanılmaz futbolcular olurlardı."

"1962'de Real Madrid'i 5-3 yendiğimiz final maçında saha çamur içindeydi. Top yaklaşık 1 kilo ağırlığındaydı ve bir markası yoktu. İşte bu yüzden Pele veya Garrincha günümüzde oynasaydı çok harika olurdu. Onların ayakkabıları kişiye özel üretilmiş Adidas'lar değildi. Aynı ayakkabıyı her koşulda giyiyorduk. Malzemeci sadece çivilerini değiştiriyordu. Hatta bazen o kadar aceleyle bunu yapıyorlardı ki çiviler hala ayakkabıda oluyordu. Ayakkabıyı çıkardığınızda ayağınız kanıyordu. Benim zamanımda da para alıyorduk ama bu işi daha çok içimizden geldiği için yapıyorduk."

Afrika futbolunun son yıllarda yaşadığı sorunlara dair de benzer tespitleri var Eusebio'nun. "Afrikalı oyuncular kendilerini düşünerek hareket ediyorlar. Keşke futbolcular tutkuyla bir araya gelip, çalışsalar. Bu olsa Afrika futbolu da büyük bir adım atmış olur."

"Portekiz başarısız değil"

Portekiz'in turnuvalarda başarısız olduğu görüşüne ise Eusebio katılmıyor: "Çoğu insan Portekiz'in alt yaş gruplarında kazandığı şampiyonluklardan bahsetmiyor. Asıl problem Portekiz'i ve yetiştirdiği harika oyunculara bakan insanların bu oyuncuların ne kadar küçük bir ülkeden geldiğini unutması. Bu şartlar altında başarılı olmak kolay değil. Portekiz kulüpleri Avrupa kupalarında başarılı oldular ama milli takım seviyesinde bunu yapmak hiç kolay değil. Portekiz ile Brezilya'yı karşılaştırdığınız zaman aradaki büyük farkı görüyorsunuz. Ayrıca 1966'da Portekiz kadrosunda kolonilerden gelen 4 oyuncu vardı. Şimdi bu ülkelerin kendi milli takımları var ve Portekiz buradan oyuncu sağlayamıyor."

"Ronaldo da benim gibi"

Ronaldo'yu övmeyi ihmal etmeyen efsanevi isim, "Onu çok iyi tanıyor, örnek bir profesyonel, çok çalışkan bir kişilik olduğunu biliyorum. Real Madrid'de tüm oyuncular idman bittikten sonra giderken o kalıp, tek başına serbest vuruş çalışıyor. İş ahlakı inanılmaz düzeyde. Ben de arkadaşlarım eve dönüp, sofraya oturmuşken hala idman sahasında olurdum. Ronaldo da benim gibi yapıyor. Barcelona taraftarı olmasam da Lionel Messi'ye de hayranım. Onu antrenman yaparken görmedim ama sahanın her yerine imzasını attığını biliyorum." ifadelerini kullanıyor.

Ronaldo'nun Portekiz'in en büyük ismi olup olamayacağınaysa "Ben bir futbolcuyum, yorumcu değil." dedikten sonra cevap veriyor. "7 defa Portekiz'in en iyi oyuncusu seçildim, Dünya Kupası'nda gol kralı oldum, FIFA'nın yaptığı listede en iyi 10 oyuncu arasına girdim. Bunlar sadece hakkımdaki gerçekler. Bunları birini geçip geçmeyeceğine emin değilim. Bu size kalmış. Ancak futbolun iyiliği için bir şeyler yaptığımı rahatlıkla söyleyebilirim."

Kaynak: TotemSpor.Com / Spor
title