Düello 3&4: Oracle Arena’da zaferler Raptors’ın
Ocak ayının sonlarına doğru NBA liderliği yarışında ilk üçte yer alan Toronto Raptors'ın vitesi ilerleyen haftalarda biraz düşmüştü ancak play-off yarı finalinde Philadelphia 76ers’a karşı alınan epik galibiyet, her şeyin fitilini yeniden ateşledi.
Ocak ayının sonlarına doğru NBA liderliği yarışında ilk üçte yer alan Toronto Raptors'ın vitesi ilerleyen haftalarda biraz düşmüştü ancak play-off yarı finalinde Philadelphia 76ers’a karşı alınan epik galibiyet, her şeyin fitilini yeniden ateşledi. Tarihinde ilk kez final oynayan Kanada ekibi, art arda beş kez bu bunu başaran ve üç kez de şampiyonluk apoletinin sahibi olan Warriors’ı deplasmanda mağlup etti. Hem de iki kez... Peki bunu yaparken öne çıkan noktalar neydi?
Toronto’da oynanan son maç Golden State üstünlüğü ile sona ermiş ve saha avantajı da onlara geçmişti. Oracle Arena’daki ilk maç öncesinde Warriors’ın Kevin Durant, Kevon Looney ve Klay Thompson gibi üç önemli oyuncusundan yoksun olması, bu saha avantajını neredeyse önemsiz kıldı. Zira Raptors’ın OG Anunoby dışında hiçbir eksiği yokken Warriors’ta makine dişlilerinin büyük bir bölümü arıza yaptı. Serinin üçüncü maçında bunun etkisi net bir şekilde görüldü.
Kawhi Leonard’ı direksiyona geçiren Raptors; Pascal Siakam ve Kyle Lowry’den verimli bir çift yönlü katkı aldı. Bu ikilinin dışında Danny Green’den gelen üçlükler, Marc Gasol’ün tepede yarattığı pas/şut etkisi ile saha geometrisini kendi takımı lehine çevirmesi, Fred VanVleet’in yükselen bench katkısı ve Serge Ibaka’nın adeta savunma bakanına dönüşmesi, Warriors’ın defolarını daha fazla ortaya döktü.
Warriors’ta ise yalnızca iki plan vardı: "Topu Steph Curry’e ver; penetre etsin ya da şut atsın." ya da "Topu Steph Curry’e ver; Draymond Green ile pick & roll oynasın." Gerçekten de bu iki plan dışında momentum eksenli bir etki yaratamayan Warriors, Curry’den 47 sayılık epik bir katkı alsa da sahanın her iki yönünde sorunlar yaşadı. Savunmada Draymond Green’in eforuna yardımın gelmemesi, işlerin iyice kötüye gitmesine yol açtı.
İki takımın ana maç planları ve aksiyonları böyleydi: Toronto’nun Kawhi eksenli müthiş yardımlı oyununa karşılık Curry’nin epik ama eksik, bir nevi "LeBron James" oyunu. Bunlara ek olarak Toronto’nun savunmadaki ribaundların ardından tempoyu düşürüp yarı sahada yerleşmeye yönelmesi, Golden State’in evindeki o müthiş coşkuyu da engellemiş oldu. Maçın sonlarında tempolu oyunla geri dönmeye çalışan Warriors ise Kawhi Leonard’ın dev savunma aklına takıldı. Ve ilk maç 123-109 Raptors üstünlüğü ile sonlandı. Kanada ekibi seride 2-1 öne geçerek saha avantajını tekrar eline aldı.
San Francisco’da ikinci randevu
İlk maçtaki ezici üstünlüğün ardından Oracle Arena’daki ikinci maça daha öz güvenli çıkan Raptors’ın karşısında bu sefer Kevon Looney ve Klay Thompson ikilisi de vardı. Dolayısıyla Raptors bu maçta ekstra bir katkıya ihtiyaç duyuyordu.
Seri genelinde Kawhi eksenli yardım oyununu bu maçta da sürdüren Raptors; Serge Ibaka’nın müthiş savunma katkısının meyvesini hücum tarafında hem efor hem de skor olarak aldı. Kariyer maçlarından birini oynayan Ibaka 20 sayı, 4 ribaund, 2 blok ile oynadı ve bunların hepsini yalnızca 22 dakikada yaptı! Ibaka’nın yanı sıra pas dağıtım oyunuyla Lowry, diplerden hızlı spin’leriyle Siakam, geometri değiştiren etkisiyle Gasol ve yine önemli katkılar veren Fred VanVleet, Kanada’nın kahramanları oldular.
Warriors için işler, bir önceki maça göre biraz daha iyi gibiydi. Zira Curry&Thompson ikilisi, namıdiğer "Splash Brothers" için güzel bir geri dönüş kapıdaydı. Kevon Looney’nin de bu maçta oynayabilecek olması işin hem ribaund hem hücum setleri açısını düzeltmişti. Draymond Green ise yüksek perdeli oyununu sürdürdü ancak hepsi bu kadardı. Andre Iguodala’nın kariyerinin en kötü maçlarından birini oynaması, DeMarcus Cousins’ın sahada hayalet gibi dolaşması ve bench’in çok verimsiz olmasıyla birlikte Steve Kerr, uzun bir aradan sonra seride eli kolu bağlanan antrenör oldu.
Her iki takımın oluşturduğu bu oyun tarzı, serinin dördüncü maçının kendine has bazı özellikleriyle birleşti. Toronto "old school" bir savunma ile, yani alan paylaşımlı adam adama savunma ile Warriors’ı karşılarken hücumda da Kawhi eksenli oyununa kritik anlarda sürpriz üçlükleri ekledi. Ayrıca Kawhi Leonard’ın orta mesafeden soktuğu şutlar dişlilerin işlemesine yardımcı oldu. Rakibinin saha geometrisini Draymond Green’in savunmasıyla bozmaya çalışan ve rakibini önde karşılayan GSW, ilk yarıda üstün olan taraftı. Ancak Raptors ikinci devre başlarken vitesi bir kademe daha arttırdı. Golden State’in her hamlesine bir karşı hamle yaptılar. Böylelikle Oracle Arena’nın atmosferini kısa süreli hissetseler de rüzgâra hiç teslim olmadılar.
Hamleler, planlar, aksiyonlar... Golden State’in ev sahipliğindeki ikinci maç yine Raptors üstünlüğüyle sona erdi. Şu an seride 3-1 Raptors üstünlüğü bulunuyor. Kanada ekibi şampiyonluktan yalnızca bir maç uzaklıkta. Sıradaki maç Toronto’da, Scootie Bank Arena’da oynanacak. Ateşli Kanada seyircisi işleri Warriors için daha da zorlaştıracak. Durumu tersine çevirmek Warriors’un elinde ancak önlerinde ne denli zor bir iş olduğunu çok iyi biliyorlar. Zira geçtiğimiz dört senede finallerde şampiyonluğa bir maç uzakta olan taraf hep onlar oluyordu.