Haberler
İsrail ve Lübnan, savaşın bitmesi için bazı konularda anlaştı

İki ülke anlaştı! Aylardır devam eden savaşın bitmesi artık an meselesi

Meclis Başkanlığı'na sunuldu! 2 milyar TL'lik Genel Sağlık Sigortası borcu silinecek

Meclis Başkanlığı'na sunuldu! 400 bin kişinin borcu siliniyor

Ailesini katleden Bahtiyar Aladağ berber dükkanında aylarca atış talimi yapmış

7 kişiyi öldüren cani, katliama aylar öncesinden hazırlanmış

Cumhurbaşkanı Erdoğan, NATO Genel Sekreteri Rutte'yi ağırladı

NATO Genel Sekreteri Ankara'da! İşte kritik zirvede konuşulanlar

Çizgi Oyuncusu Şart Mı?

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Roberto Mancini yönetmenliğinde Galatasaray’ın asli sorunu çizgi oyuncusu eksikliği midir?

Bundan beş ay önce Jefferson Farfan transferi gündeme geldiğinde "doğru bir hamle" olduğunun altını çizerken Galatasaray'ın tempo yapacak ve aynı zamanda çizgiye inecek kenar oyuncusu eksikliğinden dem vurmuştuk. Yetersiz Amrabat ve yılların geliştiremeyip anlam koyamadığı Aydın Yılmaz dışında tempo yapacak çizgi oyuncusu bulunmuyordu. Bruma geldi ama hazır değil. Kanatsız bir Galatasaray vardı bu sezon.

Futbol taktikleri içerisinde kanatsız oyun mümkün değil midir? Dahası Avrupa'ya gözünüzü çevirdiğiniz zaman gerek Mancini'nin geçmişinde, gerekse de bugün formda olan Avrupa takımlarında ön alanda kenar oyuncusu bulundurmadan muazzam işleyen sistemler kurulduğu görülebiliyorsa sorun nerededir?  Kanatsız oyunun bugün başarılı bir temsilcisi olan Borussia Mönchengladbach'a yakından bakarak bir analoji kurabiliriz. Özellikle kadro yapısı açısından incelendiğinde sarı kırmızılı ekibin Hamit'li sistemine(4-2-2-2)  "kısmen" uyan bir anlayış olduğunu da belirtebiliriz.

Bu sezon ilk devrede ligin en fazla orta yapan oyuncusu, 3 maçı eksik olan Macar Hustzi, içeriye 117 orta keserken Mönchengladbach takımının bütün oyuncularının  17 maç sonunda duran toplar dahil yaptığı orta sayısı 107. Tek bir oyuncunun kestiği orta sayısına Gladbach takım olarak yetişememiş. Var olan sayının da yarısından fazlası duran toptur. Sözün özü şu ki Lucien Favre'nin (Favr ne? Kafanızdan telaffuz uydurmayın, Favre) kanatsız 4-2-2-2'si o kadar güzel işledi ki son 8 hafta aynı ilk 11'i sahaya sürerek geçmişin efsane Gladbach'ının rekorunu egale etti. Peki bu sistem özellikle Hamit'li 4-2-2-2 oynayan Galatasaray'a neden uymadı? Bugün neden kenar oyuncusu eksikliği bu kadar can yakıcı oluyor, sorun nerede ?

Cevabı forvet seçimlerinde gizli. Daha doğrusu bu "kanatsız" sistem içerisine santrforlara yer yok ve daha çok hücum setlerini çalıştıracak on numaradan devşirilmiş forvetlere ihtiyaç duyarsınız. Gladbach bu oyun felsefesinin gereği Drogbavari hücumcusu de Jong'u kadrodan çıkartıp iki on numarayı forvet yaparak işler hale getirdi. Bugün baktığınız zaman Gladbach'ın ola ki kenardan orta geldiğinde yükselip kafayla golü atacak oyuncusu yok. Max Kruse mi yoksa tam bir on numara olan 1.74 boyuyla Raffael mi golü atacak? Zaten ne Arango ne de Hermann çizgi oyuncusu değil. Barça'nın kanatsız oyununda da hatırlarsanız eğer forvet sahte ya da gerçek  minicik boylarıyla Messi ya da Villa idi. Oysa Galatasaray Selçuk-Melo'nun önüne Hamit-Sneijder'ı yerleştirip önlerine de kenardan besleyemeyecekleri Burak-Drogba'yı koyuyordu.

Çelişki, hücum oyuncularıyla besleyecekleri arasında vardı. Belki deplasmandaki Schalke maçında olduğu gibi Hamit'in şutu girer, Burak'ın çok ilginç koşusu golü getirir, sonuç alırdınız ama uzun süreçte bu mümkün değildi. Drogba ve sistem yanlışı üzerinde konuşurken bahsedilen daha çok buydu. Siz hali hazırda Selçuk-Melo'ya zorunlu olduğunuz yerde, kadronun gediklisinin Hamit olduğu bir üçlü merkezin  kaçınılmaz olduğu yere Sneijder'ı getirerek çizgiye inecek oyuncuları sıfırladığınızda Burak ve Drogba'yı işlevsizleştiriyorsunuz ya da bu dörtlü merkez orta sahayı(Melo-Sneijder-Selçuk-Hamit) alışverişte bulunabileceği kısa boylu ve dar alanda etkili, oyuna katılımı yüksek forvetlerden alıkoyarak etkili olmasının önüne geçiyorsunuz.  Elbette beklerin zaman zaman çizgiye indiğinde ya da merkeze yönelen set hücumları sonuç verdiğinde goller geliyordu belki ama uzun sürece dayalı olduğunda başarı ve istikrar yakalanması imkansızdı. Üstelik kanatsız oyunun işleyebilmesi için istikrar ve onun en doğal sonucu otomatizasyon olmazsa olmazıydı.  Son 8 lig maçını da aynı 11'le başlayan Gladbach, Barça ve benzer şekilde oynayan takımlar neredeyse her maç aynı on biri sahaya sürerken Galatasaray'da her maç farklı on bir olunca geçtiğimiz sezonun sonlarına doğru başlayan düşüş kaçınılmaz olarak bu seneye de sarktı.

"Işık göründü"

Öte yandan kanatsız oyunun bir başka önemli verisi pas oyunudur. Bugün Bundesliga'nın ilk devresinde Mönchengladbach, Bayern Münih sonrası topa en fazla sahip olan takım ve hatta Granit Xhaka ligin en fazla pas yapan oyuncusu oldu. Sadece bu Burak'la dahi mümkün değildir. Ön alanda Burak Yılmaz'ın içerisinde olduğu pas üçgenleri kurulmasına olanak yok. Doğrusunu söylemek gerekirse Burak Yılmaz değerli ve kaliteli bir oyuncu olmakla beraber çok yönlü değil ve en uçta oynamadığı her zaman takıma zarar verir. Ne diğer bölgelerin gerektirdiği savunmayı becerebilir(koşmak demiyorum bak) ne de o bölgelerin pas aksiyonlarının içerisinde yer alabilir. Fiziği, genel görüntüsü, içeriye yaptığı koşular sıklıkla izleyenlere "bundan çok iyi kenar forvet olur" duygusunu veriyor ama Thomas Müller'in, Mario Götze'nin 13 km'ye varmasının yanı sıra sahip olduğu savunma becerisinin onda birine sahip değil. Almanya altyapıyı değiştirirken sadece yeni model oyuncuları farklılaştırarak hali hazırda devrime imza attı. Böyle bir kenar forvet Galatasaray'da bulunmuyor.

Değişmez 5'linin koşullandırmaları

Futbolun tek bir doğrusu yok. Teknik direktörlerin sıklıkla dile getirdiği gerçek, elinizdeki kadroya göre bir sistemin şekillendirilmesi gerçeği. Galatasaray hangi oyuncuyu transfer ederse etsin gerçek şu ki Melo-Selçuk-Sneijder-Burak-Drogba ile oynamak zorunda kalacağıdır. Buradaki zorunlu beşlinin can alıcı noktası savunma becerisi olmayan üç oyuncusunun da hücumcu olması. Başlı başına Ceyhun montajını zorunlu kılan bir koşullandırma ama aynı zamanda Galatasaray'ın Terim döneminde denediği Hamit'li 4-2-2-2'sinin bugün başarıyla uygulayan Gladbach'tan farkı olan Burak ve Drogba'nın çizgi oyuncusunu ve oyununu zorunlu kılmasıdır.

El mahkum, iki "merkez" santrfor varsa eğer kenarlara inmek zaruridir. Bu oyuncu birliği kaçınılmaz olarak hücumcu bekleri ve kenar ortalarını kendisine zorunlu kılıyor. Öndeki 5 oyuncu Ceyhun'u da içeriye atıyorsa elde kalan tek seçenek hücumcu bekler... Galatasaray'da transfer önceliği hücumu seven, çizgiye inen bek zorunluluğu. Muslera'nın da yabancı ve vazgeçilmez olduğunu düşünürsek Semih'in partnerinin de yerli olması bir başka kaçınılmaz sonuç.  Nihayetinde Tarık Çamdal mı olur Alex mi yoksa Sabri mi coşar bilinmez ama başka çıkar yok yoktur. İster 3-5-2 ister 4-3-3 olsun kenar bekleri orta sahalaşacak ve çizgiye inecektir zira Burak-Drogba ikilisinin azami verimi ancak bu şekilde olur.

Sneijder'in yarattığı fark

Galatasaray'ı izlediğiniz zaman Sneijder'a adını koyamadığınız bir ihtiyaç olduğunu hissediyorsunuz. İnatla ve ısrarla yaklaşık on beş maçta bir ince pas becerisini ortaya koyan Selçuk İnan'dan on numara yaratmaya çalışan futbol cahillerini bir kenara koyuyorum. Nihayetinde kenarların istenilen düzeyde çalışmadığı yerde ceza sahasında pas alışverişinde bulunarak Burak ve Drogba'yı  işlevselleştiren yegane oyuncu Sneijder.

Bakın, ne Barça ne Gladbach ne de kanatsız oyunu kendisine yol bellemiş takımlarda Drogba ve Burak gibi iki merkez forvet göremezsiniz. Drogba'nın bir adım öne gelerek oyuna katılımı şüphesiz ki Burak'tan çok daha fazla ve fakat toplamda iki hücumcunun merkezi çalıştıracak düzeyde işlevsel olması çok zor. Fenerbahçe'de Egemen-Alves ikilisinin ya da üst düzey takımlarda bir stoperin Drogba'yı durdurduğu anda oyun kilitlenir.  Gerçekte bu iki oyuncu ortalarla beslenmelidir ve bunu tam da bu yüzden Sabri gibi orta becerisi düşük oyuncu dahi iyi bir şekilde yaptığı zaman Selçuk ve Melo'dan kat ve kat hücuma daha fazla katkı sunuyor.

İki hafta önce sonradan girdiği oyunda Sabri ikisi taçtan olmak üzere çeyrek zamanda sadece Drogba'yı beş kez golle burun buruna getirdi. Sol ayağıyla sağ kenarda al da at dercesine asist dahi yaptı çizgiye indiğinde... Galatasaray'ın asli görevi çizgiye inmede sorun olunca geriye sadece Sneijder becerisi kalıyor. Üstelik Hollandalı; çıkmayan bekler, kendisine topu geri vermenin dışında hücumu üçüncü bölgeye taşıyamayan orta sahalar eşliğinde yine de elinden geleni yapıyor, fark yaratıyor.  Daha doğrusu Galatasaray atakları kenarlar işlemediği vakit (sıklıkla) sadece ona geldiğinde aksiyona dönüşüyor. Olması gereken sürekli çizgiye inecek beklerin yanı sıra ceza sahasının dışına çıktığında pas alışverişi iyi olan bir forvet oyuncusu. Ne mümkün? Drogba bir yere kadar ve  Burak ise yüzde 10 şansı varsa dahi o organizasyonu sona erdirip kaleye şut çeker.

Telles'te sona doğru

Nihayetinde...

Bek transferi kaçınılmaz. Riera ya da X olsa dahi Muslera ile beraber altıncı yabancı hakkını doldurduğunuz zaman Semih benzeri değil, Semih'i tamamlayacak bir stoper de kaçınılmaz olabilir. Öte yandan Hakan Çalhanoğlu transferi ile beraber kartları yeniden dağıtabiliriz ama bunun için çok önemli hamleler olmalıdır, Sneijder'ı satmak gibi..  Bunu şimdilik olası görmediğimiz için önce hücumcu bir bek sonra stoper...  Özet geçersek; orta yapmadan, çizgiye inmeden de durdurulması zor bir takım yaratılabilir ama bu Burak ve Drogba ile değil.  İyice algılanması gereken gerçeklerden birisi Burak Yılmaz'ın ileri uç hariç oynayacağı başka bir bölgenin bulunmamasıdır, olur da gole olan tutkusunu azaltıp bu yaşında çok başka bir oyuncuya dönüşmediği sürece...

Kaynak: TotemSpor.Com / Spor
title