Haberler
Netanyahu'dan orduya Orta Doğu'yu cehenneme çevirecek talimat: Yoğun savaşa hazırlanın

Netanyahu'dan orduya Orta Doğu'yu cehenneme çevirecek talimat

Türkiye sınırında kritik gelişme: Muhalifler, ikinci büyük kenti ele geçirmek üzere

Türkiye sınırında kritik gelişme! Muhaliflerin ikinci büyük kenti geçirmesi an meselesi

İslam Memiş uyardı: Sadece dolar değil sahte euro da var

Kritik uyarı: Sadece dolar değil sahte euro da var

Fuhuşa zorlanan 17 yaşındaki kızın anlattıkları kan dondurdu: Günde 180 kişi ile birlikte oluyordum

Günde 180 kişiyle birlikte olmaya zorlamışlar

Çalımbay: Beşiktaş İçimde Ukde Kaldı

Çalımbay: Beşiktaş İçimde Ukde Kaldı
Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Sezon başında kadrosuna bakıp, şike soruşturmasından aldığı darbeyi de göz önünde bulunduran birçok kişinin 'küme düşer' dediği Sivasspor, şampiyonluk play-off'u kovalıyor.

Sezon başında kadrosuna bakıp, şike soruşturmasından aldığı darbeyi de göz önünde bulunduran birçok kişinin 'küme düşer' dediği Sivasspor, şampiyonluk play-off'u kovalıyor. Bu başarıda en büyük pay hiç kuşkuşuz Rıza Çalımbay. Çalımbay ile bu performansın sırrını ve Beşiktaş günlerini konuştuk...

Röportaj: Ozan ŞİŞLİ

ozans@sporx.com

Sezon başında herkes size düşer gözüyle bakarken ortaya koyduğunuz bu başarılı performansın sırrı ne?

"Geçen sezon göreve geldiğimizde takım bayağı bir düşme potasındaydı. Kadroda yaptığımız değişiklikler sonrası bir çıkış yakaladık ve çok zor bir şekilde sezonu kurtardık. Bu sezon başında da ilk planda hedefimiz geçen yılki sıkıntıyı yaşamamaktı ama bu sefer karşımıza başka bir sorun çıktı. Onun sıkıntılarını çok yaşadık. Dediğiniz gibi herkesin düşme adayı konumundaydık. Transfer konusunda da haklısınız. Eneramo desem, Grosicki desem, Navratil desem, kimse tanımazdı.

Lige de çok sıkıntılı başladık. Karabük ve Eskişehir maçlarında çok büyük hakem hataları yaşadık. Bilhassa Eskişehir maçında Barış Şimşek bir hakemin bir maçta yapabileceği tüm hataları yaptı. Kalecimizi de attı, 9 kişi kaldık. Sonra kaleye geçen Rasmussen'in çok güzel kurtardığı bir pozisyonda da penaltı verdi.

O maçtan sonra da, "Kafaları karışık. Ligde kalmalarına dair hiç umut yok" yorumları yapıldı. Ama ekibim de ben de futbolu çok seven, futbola çok saygısı olan insanlarız. Bu nedenle biz sahaya baktık ve takımla mükemmel bir uyum yakaladık.

Uyum sağlayamayacak arkadaşları da yolladık, takımı iyice küçülttük, durumu arkadaşlarımıza anlattık. Takım inanılmaz şekilde mücadele etti. Yönetim kurulu da asbaşkanımız Erdal Sarılar önderliğinde takımı çok iyi sahiplendi. Vali, belediye başkanı, emniyet müdürü, hep birlikte mükemmel bir kenetlenme oldu. Şu an takımda hiçbir oyuncunun tek kuruş alacağı yok. Sonuçta çok iyi bir noktaya geldik. Ama önemli olan sezonu böyle tamamlamak."

Geçen sezonun ilk 9 haftasında sadece bir kez kazanabilen Sivasspor'a imza atmak kariyeriniz açısından da riskli bir karardı?

"Benim için Sivas'ın yeri ayrı. Ben Sivaslı'yım. Evet, Sivasspor'un durumu iyi değildi ama daha kötü olsa da ben teklifi yine kabul ederdim. Burayı kendi takımım olarak görüyorum. Futbola Beşiktaş'ta başladım, orada bıraktım. Formasını giydiğim tek kulüp Beşiktaş. Bu nedenle Beşiktaş'ın bendeki yeri ayrıdır. Sivas da doğduğum yer. Dolayısıyla buranın da bendeki yeri ayrı. Sezonu iyi bir noktada bitirdiğimiz de camiadaki herkes mutlu olacak ama ben herkesten daha çok mutlu olacağım."

"EskişehirSPOR'DAKİ MUAMELEYİ HAK ETMEDİK"

Sivasspor'dan önceki takımınız olan Eskişehirspor'da çok başarılı dönemler geçirmenize rağmen kötü bir ayrılık yaşadınız...

"Biz Eskişehir'de inanılmaz bir iş başardık. Oradaki insanlar bunu yavaş yavaş anlayacaklar. Biz takımı ikinci ligden yeni çıktığında devralmıştık. Parası yoktu, hiçbir şeyi yoktu. İkinci ligdeki oyuncuları tutarak, hep ucuz oyuncular alarak, altyapıdan Alper Potuk, Veysel Sarı gibi isimleri çıkararak kadro kurduk. Bugünkü Eskişehirspor takımının yüzde 80'i, 90'ı benim kurduğum kadrodur. Alper'i çıkarıp oynattık. Süper Lig maçında 15 yaşında oyuncu (Nuri Fatih Aydın) oynattık.

Eskişehir'de ne hedef koyduysam onu yaptım. İlk sene 'Kümede kalırız' dedim, kaldık. İkinci sene 'İlk 10'a gireriz' dedim, yedinci olduk.

Üçüncü sene isteyerek imza atmadım. Ama yönetim kurulundaki arkadaşlar bana 'Kulüp kurumsallaşacak, şöyle olacak, böyle olacak' diye söz verdiler. Daha sonra onları söyleyen arkadaşların hepsi yönetimden ayrıldı.

Evet ayrıldığım üçüncü sezonun başında şanssız gidiyorduk ama bana göre en iyi futbol oynadığımız dönemdi.

Diego'yu transfer ettiğimizde yürüyecek hali yoktu, zamana ihtiyacı vardı. Pele de istediğimiz durumda değildi. Bu gibi nedenlerle zamana ihtiyacımız vardı.

Bize Eskişehir'de haksızlık yapıldı. Ayrılmak önemli değil ama o muameleyi hak etmedik. O başarının karşılığının bu olmaması gerekiyordu. Biz onlara çok şey verdik. Sıfırdan bir takım kurarak Eskişehirspor'u lig takımı yaptık."

"RIZA ÇALIMBAY DEFANSİF OYNATIYOR DİYENLER FUTBOLDAN ANLAMAYAN İNSANLAR"

Birçok futbol otoritesinin kafasında 'Rıza Çalımbay defansif futbol oynatır' anlayışı var. Ama siz Eskişehirspor'daki döneminizde 4-3-3 oynatarak dikkat çektiniz. Şu anda da Sivasspor'un hücum performansı dikkat çekiyor...

"Ben insanları anlamıyorum. Bazı şeylere saplantıları var. Benim çalıştırdığım takımlara baksınlar. Neredeyse gol atmadığımız maç yoktur. Şu anda Türkiye'de deplamanlarda her maçta gol atan tek takımız. Evimizde de sadece Gaziantepspor'la oynadığımız maçta gol atamadık. Toplamda da en çok gol atan takımlardan biriyiz. En çok gol yiyenlerden de biriyiz ama onda hücumu düşünmemiz kadar, bahsettiğim Eskişehirspor ve çok hata yaptığımız Kayserispor maçlarında yediğimiz 10 golün de payı var. O iki maçı çıkarırsanız en az gol yiyenlerden biri de oluruz.

Ben hep hücumu düşünen birisiyim. "Rıza Çalımbay defansif futbol oynatıyor" diyen birisi futboldan pek anlamıyor demektir. Sivas'a baksınlar, Eskişehir'e baksınlar...

Bir kere; deplasmanda oynuyorsan mutlaka atağı düşünmen gerek, yoksa kesin mağlup olursun, diye düşünen birisiyim.

Teknik direktörlüğümle futbolculuğumu karıştırıyorlar herhalde. "Rıza takımı kendisi gibi mücadeleci yapmış" diyorlar. Tabii ki mücadeleci olacak takım. Futbol mücadele işi. Ama öbür tarafa da bakacaksın.

'Golleri hep yabancılar atıyor' diye eleştirildiğim bile oldu. Tabii atacaklar, onlar iyi yabancılar. Gerçi 11. haftadan sonra Erman, Kıvanç gibi isimler de gol atmaya başladı."

Takımda en çok neye dikkat ediyorsunuz?

"Sıkıntılı süreçte en çok önem verdiğimiz şey arkadaşlığın bozulmamasıydı. Oyuncuların birbirine bağlılığını gösteren çok iyi bir örnek vereceğim. Geçen hafta izin verdiğimiz bir arkadaşımız oğlunu görmek için ABD'ye gitti. Bir gün geç geldi. Toplantıda söz alıp herkesten özür diledi, "Ben saygısızlık yaptım" dedi. Herhangi bir takımda böyle bir şeyin olduğunu zannetmiyorum."

"Sivas'A BREZİLYA'DAN OYUNCU ALMAYACAKSIN"

Yabancı oyuncu transferlerinde isabet oranınız çok yüksek...

"Biz Michael Eneramo'yu beş senedir seyrediyorduk ama ücreti nedeniyle alamıyorduk. Eskişehirspor'da olmamıştı. Sivas'ta da, transfer etmeden bir süre önce görüşmüş ama yine anlaşamamıştık. Daha sonra Tunus'ta olaylar çıkınca oradan uzaklaşmak istediği için fiyatı indi, biz de hemen aldık. Paran varsa oyuncunun kralını alırsın. Büyük takımlar bir oyuncuya 20 milyon euro veriyor, biz o parayı takımın hepsine veriyoruz."

Yabancı oyuncu alırken Sivas'ın iklimine uyup uymayacağını değerlendiriyor musunuz?

"Sivas'a oyuncu alırken, şehre göre oyuncu alacaksın. Bizde Michael'ı bir kenara koyun, tüm oyuncular bu anlamda uygun isimler. Bu takıma Brezilya'dan, sıcak ülkelerden oyuncu almayacaksın. Alsan bile bir iki sene tutup göndermen lazım. Eneramo buraya geldiğinde hayatında kar görmemişti. İlk maçına çıktığında ayakkabısı yoktu."

"KIVanÇ'I, MURAT'I, NİHAT'I KİMSE TANIMAZ"

Transferdeki diğer önemli kriteriniz ne oluyor?

"Oyuncuları transfer ederken kişiliğine, futbolu ne kadar sevdiğine bakıyoruz. Sadece sahanın içine bakamazsınız. Türk oyuncuların karakterini iyice araştırıyoruz. Yabancı futbolcularda da bunu yapmaya çalışıyoruz ama ister istemez ummadığınız şeyler de karşımıza çıkıyor. Yabancıların yüzde 90'ının sosyal hayatı çok oluyor. Bu yüzden Sivas'ta sıkıntı yaşıyorlar. Ama futbol oynamak istiyorsan, "Ben futbolcu olacağım" diyorsan en iyi yerlerden biri Sivas."

İlginç yerli transferleriniz var. Alt liglerden aldığınız Kıvanç ligde ses getiren oyunculardan biri. Ofspor'dan aldığınız Nihat kaleye koyduğunuzda çok iyi işler çıkartabiliyor...

"Karşıyaka'dan aldığımız Kıvanç Karakaş, Adana Demirspor'dan aldığımız Murat Akça ve Ofspor'dan aldığımız Nihat Şahin. Bu oyunculara Almanya'dan transfer ettiğimiz Cihan Özkara'yı da ekleyebilirim. Kimsenin bu oyuncuları tanıdığını sanmıyorum. Bunların hepsinin maliyeti neredeyse sıfır. Mesela Fransa'dan transfer ettiğimiz, Senegal Milli Takımı'nda oynayan Jacques Faty, yedek oturuyor, Adana Demirspor'dan aldığımız Murat oynuyor. Biz bu oyuncuların önünü açtık. Kim iyiyse o oynar.

Daha önce de Eskişehirspor'da Alper Potuk'un, Ankaragücü'nde Umut Bulut'un, Denizlispor'da Servet Çetin'in önünü açmıştım. Kartal'dan 75 bin liraya aldığım Servet Çetin bir yıl sonra 1 milyon 350 bin euroya Fenerbahçe'ye gitti."

"HAFTA İÇİ ANTRENMAN YAPAMIYORUZ"

Herkes Sivas deplasmanlarının ev sahibi kara alışkın olduğu için konuk ekip açısından dezavantajlı olduğuna inanır ama antrenman sıkıntısı nedeniyle siz de büyük zarar görüyorsunuz kış mevsiminde...

"Evet, herkes karın bizim için avantaj sağladığını sanıyor ama biz hafta içi hava koşulları nedeniyle antrenman yapamıyoruz ki! Beşiktaş maçından önce son idmanımızı yapamadık mesela. Antrenman sahamızda da alttan ısıtma var ama sürekli kar yağdığı zaman yine problem yaşanıyor. Suni çim olan kapalı sahada çalışmak zorunda kalıyoruz. Ama orada da verim alamıyoruz. Taktik idman yapamıyoruz, en fazla 5'e 5 yapabiliyoruz. Oysa rakiplerimiz antrenmanlarını yapıp geliyorlar."

Mehmet Yıldız, Cihan Yılmaz, Morten Rasmussen'in ayrılıklarının nedeni neydi?

"Takımdan ayrılan arkadaşlara biz 'git' demedik. Giden kendi gitti. Cihan Yılmaz çok iyi bir futbolcu ama bazı yanlışları var. Hep oynamak istiyordu. Oynamadığı zaman çok üzülüyordu. Takımı da etkiliyordu. O nedenle en iyisinin başka bir takıma gitmesi olduğunda mutabık kaldık.

Mehmet Yıldız ben geldiğimde kadro dışıydı. Kadroya aldım, kaptanlığını verdim. Hatta kaptan olmak istemedi ama 'Sen Mehmet Yıldız'sın. Ayrılırken buranın kaptanı olarak ayrılman lazım' dedim. Bana mükemmel bir kaptanlık yaptı. Sezon sonunda da 'Hakkınızı helal edin. Ben buradan ayrılayım' dedi. Sivas'ta yıprandığı için ayrılmak istedi. Performansından sonuna kadar memnun olduğum, profesyonelliğine hayran kaldığım arkadaşlardan biriydi.

Rasmussen tanıdığım en profesyonel oyunculardan biriydi ama takımdaki yabancı sayısı fazlaydı.

Cihan Özkara'nın önünü açmak istediğimiz gibi farklı bir pozisyona oyuncu almayı da düşündüğümüzden kontratı bitince ayrıldı."

"EN NEFRET ETTİĞİM ŞEY OYNAMAYAN OYUNCUNUN SURATINI ASMASI"

Oynamayan oyuncunun negatif davranışlarından çok mu rahatsız oluyorsunuz?

"En sevmediğim şey. Senin mukavelende 'mutlaka oynayacaksın' diye bir şey yok. Oynayabildiğin zaman oynayacaksın, oturacağın zaman oturacaksın. Hiçbir antrenör işine yarayan adamı kenarda oturtmaz. Bazı oyuncular oynatmadığınız, oyundan aldığınız zaman suratını asıyor. En nefret ettim şey. Kardeşim oyna. Sen iyiysen, neden seni oynatmayayım. Bu durum takımı etkilediği zaman da o oyuncuyu gönderiyorum."

"CERNAT DALGINLIĞIMIZA GELDİ, STOCH'U İSE ÇOK İZLEDİK AMA BİZİ AŞTI"

Rasmussen'in yerine Ankaragücü'nden ayrılan Jan Rajnoch'u aldınız...

"Rajnoch'u yıllardan beri izliyorduk. Zamanında Rizespor'a da almak istemiştik ama gelmemişti. Sivas ve Rize gibi şehirlere her oyuncuyu getiremiyorsunuz. Mesela Karabüksporlu Florin Cernat da her zaman listemizde olan bir oyuncuydu. Ama o ara bizim dalgınlığımıza geldi, Karabükspor'a transfer oldu. Biz onun serbest olduğunu bilmiyorduk. Bilsek hemen alırdım. Miroslav Stoch'u da kaç kere seyrettik ama alma şansımız olmadı tabii. Onlar bizi aşıyor!"

Sivasspor'da ilginç bir kaleci şansı var. Yıllardan beri üç kalecinin de forma giydiği, üçünden de belli standartların üzerinde verim alan bir takım konumunda...

"Aslında bu sene kaleciden yana şanssızlık yaşıyoruz. Milan Borjan Kanada Milli Takımı'nın kalecisi olan, çok iyi bir isimdi. Ama başta Eskişehirspor maçında gördüğü kırmızı kart olmak üzere şanssızlıklar yaşadı. Bir türlü uyum sağlayamadı ama gördüğüm en iyi kalecilerden biriydi.

Devre arasında Stefan Senecky'yi aldık. Ama onu gelecek sezon için transfer ettik. Onu benden önce de Sivas'a istemişler ama ücreti yüksek gelmiş. Şimdi çok uygun olunca aldık."

Önümüzdeki sezon Avrupa kupalarına katılma ihtimaliniz var. Bursaspor ve Gaziantepspor örneklerinde gördüğümüz gibi Anadolu kulüplerine Avrupa kupasına katılmak yaramayabiliyor. Özgüven kaybı yaratıyor çoğu zaman. Bundan çekiniyor musunuz?

"Ben buna katılmıyorum. Avrupa kupalarına bir kere gittim. Fransa Kupası şampiyonu Lorient takımını eledim, Sparta Prag'ı eledim, Fransa şampiyonu Lyon'u eledim. Elendiğim takım Jose Mourinho'nun çalıştırdığı Decolu Porto'ydu. O takım da zaten UEFA Kupası'nı kazandı.

Beşiktaş ile de Vaduz'u, Malmö'yü eleyip gruplara kaldık. Başarısızlığım yok.

Kendimize güvendikten sonra Avrupa'da istediğimiz yere kadar gideriz. Transferini çok iyi yapacaksın, rakip analizini çok iyi yapacaksın, kendini analiz edeceksin, sonra da kendine güveneceksin."

"ÜÇTEN FAZLA TRANSFER YAPARSAN GEÇMİŞ OLSUN... TAKIMI BOZARSIN"

Avrupa için transfer yaparken takım kimyasını bozmaktan korkmuyor musunuz?

"Bu takımın transfere ihtiyacı yok ki. En fazla üç oyuncu transfer edersin şu takıma. Daha fazla transfer yapamazsın. 6-7 oyuncu alırsan geçmiş olsun. Bu hava bozulur. Önemli olan iskeleti doğru kurmak. Biz belki önümüzdeki sezon üç direkt oyuncu da almayıp üç genç alırız. Şu anda listemiz gençlerle dolu."

Ligdeki 10 maçlık yenilmezlik serinize, Hikmet Karaman'ın takımın başında ilk kez maça çıktığı Gaziantepspor son verdi. Türkiye'de amiyane tabirle 'yeni hoca gazı' olarak nitelendirilen, yeni teknik direktörle maça çıkan takımların ekstra performans gösterdiği saptamasına inanıyor musunuz?

"Yeni teknik direktörün yüzde yüz faydası olur. Oynamayan oyuncu ümitlenir. Hoca bir süredir çalışmadığı için 'futbola aç'tır, her şeyi anormal şekilde yapar. Gerçi Gaziantepspor maçında bir futbol takımının başına gelebilecek bütün şanssızlıkları yaşadık. Kendi kalemize gol attık. Kalenin içinden gol kaçırdık, dönen topta 10 kişi kaldık.

Bizim en büyük şanssızlığımız, Abdullah Ercan'ın da Gaziantepspor'un başına geçtikten sonra ikinci maçını bizimle oynamasıydı sezonun ilk yarısında. 0-0 berabere kaldık o maçta. Kendi sahamızda gol atamadığımız tek takım onlar."

"ERMAN'I KANATTA OYNATMAK FAYDA GETİRMEZ"

Erman Kılıç'ı hep kanatta görmeye alışığız. Ama siz onu forvet arkasında oynatıyorsunuz...

"Erman çok yetenekli bir oyuncu. Belli bir yere kısıtladığın zaman sana faydası olmaz. Kanatta da işini yapıyor ama orada 40 yapıyorsa, forvet arkasında 80'lik oynar. Mesela Beşiktaş maçında oyunun içinde yoktu ama bir pozisyonda skoru değiştirdi. Ondan önceki hafta 5-1 kazandığımız Mersin İdman Yurdu maçında da Kıvanç ile birlikte müthiş işler yaptılar. Daha önce orta saha oyuncularının golleri yoktu. Çok kızıyordum. Şimdi iki, iki atıyorlar.

Erman çok çalışkan bir oyuncu. Sivas'ı da çok seviyor. Sezon bitmeden mukavelesini de uzattı."

Başta Erman olmak üzere oyuncularınızın Milli Takım'a gitmesi gerektiğine inanıyor musunuz?

"Yabancı milli takımlara ya da altyapı milli takımlara oyuncumuz gittiği zaman çok seviniyorum. Umarım A Milli Takım'a da gider. Bizde de A Milli Takım'da oynayacak oyuncular olduğuna inanıyorum. Tabii Abdullah Hoca ne gözle bakar bilemem.

Erman bunların başında geliyor. Kadir (Bekmezci) de bir orta saha oyuncusunun sahip olması gereken tüm özelliklere sahip. Kıvanç (Karakaş), Mehmet Nas da önemli oyuncular. Ziya da (Erdal) gelecekte Türkiye'nin en iyi beklerinden biri olacak. Bu oyuncular Milli Takım'a giderlerse hocalarını mahcup etmezler.

Tabii bunları söylerken sakın "Neden Sivas'tan oyuncu alınmıyor?" dediğimiz gibi bir anlam çıkarılmasın. Kimi alacağını Abdullah Hoca'mız bilir. Bu arada onun sonuna kadar arkasında olduğumuzu da belirteyim. Neticede içimizden biri oraya gitmiş. Ben olurum, bir başkası olur, önemli değil."

"CAREW'İN YERİNE, ONUN YARISININ YARISININ YARISININ YARISI ETMEYECEK AILTON'U ALDILAR"

Beşiktaş'taki teknik direktörlük kariyeriniz için "içimde ukde kaldı" diyor musunuz?

"Evet içimde ukde kaldı. Beşiktaş beni istediğinde Rizespor'da çalışıyordum. Rize dördüncü sıradaydı. Bana çok zor bir durumda geldiler. Rize yönetiminden izin almaları gerektiğini söyledim. Sağolsunlar takım iyi durumda olduğundan ve Beşiktaşlılığımı bildikleri için bana gerçekten çok yardımcı olup izin verdiler.

Ben geldiğimde ligden kopmuş, Avrupa'dan, kupadan elenmiş bir Beşiktaş vardı. 17 maçta tek mağlubiyetimizi Galatasaray'a karşı aldık, ikinci yarının lideri olduk. Tarihi 4-3'lük Fenerbahçe maçını yaşadık.

Sonraki sene transferde yanlış yaptık. En önemli oyuncum John Carew'i sattılar. Başkana 'Carew gibi bir oyuncu alınmayacaksa ona göre konuşalım' dedim, söz verdi ama Ailton'u aldılar. Ailton, Carew'in yarısının yarısının yarısının yarısı etmeyecek bir oyuncu.

O zamanlar Beşiktaş'ta para yoktu. Hatta Tümer, Sergen, Okan gibi bazı oyuncularla yeni sözleşme yapıp aldıkları ücretleri indirdiler.

Bizim yaptığımız en önemli transferlerden biri 1 milyon dolar ödediğimiz Souleymane Youla'ydı. Bir de Kleberson'u aldık. Kleberson çok kaliteli bir oyuncuydu.

O dönemki transferler için 'Koray Avcı alındı' filan deyip eleştiri yapanlar var ama Koray alındığında çok iyi futbolcuydu."

Sonucunda ilginç bir ayrılık süreci yaşadınız...

"Avrupa kupasında iki tur atladık. Ligde de daha sezonun başıydı. Takım yükselecekti. Ama istemediğim bazı şeyler oldu. Aslında ben deplasmanda 4-1 kazandığımız Malmö maçı sonrası kulübede görevi bıraktım. Burama kadar gelmişti. Ama başkan bana her türlü desteği vereceğini söyledi, 'Arkandayım' dedi. Ben de 'O zaman seni yarı yolda bırakmam' deyip devam ettim.

Ondan sonra Samsunspor'u 3-2 yendik, Kayserispor'la 0-0 berabere kaldık. Baktım aynı şeyler devam ediyor, 'Ben yokum' dedim.

Yaşadığım bir şanssızlıktı. Hem kulübün maddi durumu hem de oyuncuların durumu sıkıntılıydı. Elimde oyuncu yoktu.

Benden sonra Jean Tigana istediği oyuncuları aldı. Ertuğrul Hoca çok iyi transfer yaptı. Şu an zaten söyleyemeye gerek yok. Mükemmel bir kadroya sahip Beşiktaş."

"BEŞİKTAŞ'TA DESTEK GÖRSEYDİM ÇOK GÜZEL İŞLER YAPARDIM"

Kırgın olduğunuz kişiler var mı?

"Beşiktaş'tan kesinlikle kötü ayrılmadım. Kimseye kırgın değilim. Ama gerekli desteği kimse vermedi. Üzüntüm o yüzden. Yoksa, ona kırgınım, buna kırgınım diye bir şey yok. Ben Beşiktaşlı'yım. O forma dışında sadece milli takım forması giydim. En çok şampiyonluk yaşayan, en çok oynayan, on seneye yakın kaptanlık yapan bir oyuncuyum. Mükemmel bir futbol hayatım oldu. Gönül Beşiktaş'taki antrenörlük hayatımda da çok güzel başarılara imza atmak isterdi. Gerekli desteği görseydim yüzde yüz atardım."

"BEŞİKTAŞ'I SADECE KENDİ ÇOCUKLARI İYİ DURUMA GETİREBİLİR"

Beşiktaş'ta bir daha görev almak gibi bir düşünceniz var mı?

"Benim en büyük hedefim yurt dışı. Avrupa'da bir takım çalıştırmak istiyorum. Beşiktaş konusunda ise şöyle düşünüyorum. O camiadan yetişmiş birçok teknik direktör arkadaşımız var. Tayfur Hoca, Mehmet Hoca, Ertuğrul Hoca, Samet Abi, Ziya Abi var. Daha sayamadığım birçok kişi var. Ben olurum başkası olur ama takım iyi duruma gelecekse kesinlikle bizim sayemizde gelecektir."

"YILDIRIM DEMİRÖREN MASAYA YUMRUĞUNU VURMAYI ÖĞRENDİ"

Yıldırım Demirören nasıl bir Beşiktaş başkanıydı sizce?

"Yıldırım Demirören'i çok seviyorum. Çok iyi bir insan. Beşiktaş'taki son dönemlerinde tam anlamıyla başkan oldu. Benim dönemimde yeni yeni başlıyordu. Ama son yıllarda yumruğunu masaya vuran, her şeyi çok daha iyi gören bir başkan oldu. Babası Ertuğrul Demirören de Yıldırım Demirören de Beşiktaş için çok önemli insanlar."

Şike soruşturmasında ilk günden beri çok şey konuşuluyor ama kimse sizin hakkınızda tek bir kötü söz bile söylemedi. İnsanların gözünde "Rıza Çalımbay asla yapmaz" noktasında olmak güzel bir şey olsa gerek...

"Futbol hayatım öncesi çok sıkıntı yaşayan bir insandım. Futbol sayesinde ailemi kurtardım. Sadece maddi olarak değil manevi olarak da inanılmaz yerlere geldim. Futbolu inanılmaz şekilde seviyorum. Hayatımda birinci sırada dürüstlük gelir. Oyuncu seçerken bile bu kriteri göz önünde bulundururum. En ufak yanlışında silerim. Takımı bozacak kişilere 'hayır' derim. Gerekirse görevi bırakırım.

Futbola ihanet etmem. Benim olduğum yerde o tip şeylerin olması mümkün değil. Fenerbahçe maçında da inanılmaz şekilde her şeyimizi verdik, namusumuzla mücadelemizi yaptık."

Kaynak: Sporx.com / Spor
title