Büyük altılı sezon değerlendirmesi - Manchester United
Mayıs 2013’te Albert Meydanı’nda 20. Premier Lig şampiyonluğunu kutlayan ve efsaneye, Sir Alex Ferguson’a veda eden hiçbir Manchester United taraftarı ondan sonraki dönemin kuşkusuz böylesine sancılı olacağını beklemiyordu.
Mayıs 2013’te Albert Meydanı’nda 20. Premier Lig şampiyonluğunu kutlayan ve efsaneye, Sir Alex Ferguson’a veda eden hiçbir Manchester United taraftarı ondan sonraki dönemin kuşkusuz böylesine sancılı olacağını beklemiyordu. 27 yıllık uzun ve efsanevi bir dönemin ardından beklenen geçiş dönemi öylesine sert oldu ki Kırmızı Şeytanlar için; büyük umutlarla gelen David Moyes ve Louis van Gaal, harcanan milyonlarca poundla transfer edilen çok sayıda oyuncuya rağmen şehrin kırmızılarını dördüncü sıradan yukarıya taşıyamadı.
Bir dönem Londra’nın mavileri ile Ferguson hanedanlığına kafa tutan Jose Mourinho dahi 2016 yazında Manchester’a ayak bastıktan sonraki iki sezonda şampiyonluğa oynayan bir takım oluşturamadı. Portekizli teknik adamın ilk sezonunda Lig Kupası ile Community Shield kazanan ve UEFA Avrupa Ligi ile Avrupa kupası hasretine son veren Kırmızı Şeytanlar; ikinci sezonda ise 100 puanla ligi rekor kırarak şampiyon olan Manchester City’nin 19 puan arkasında ikinci bitirmekle yetindi.
2018’e gelindiğinde iki farklı düşüş hikayesi tek çatı altında yazılmaya devam ediyordu. Bir yanda Manchester City ve Liverpool’un ulaştığı mükemmellik seviyesinin çok gerisindeki Manchester United; diğer yanda teknik direktörlük kariyerinin sihirli sayısı üç” olan ve düşüş eğrisine çoktan ulaşmış Jose Mourinho! Porto’dan ve Inter’den üçüncü sezon öncesi; Real Madrid’den ise üçüncü sezonun hemen ardından veda eden Portekizlinin Manchester United başlamadan önceki ikinci Chelsea serüveni de üçüncü sezonun 16. haftasında 16. sıradayken bitmişti. Chelsea’deki hezimetinden altı ay sonra yolunu tuttuğu Kırmızı Şeytanlar’da ise üçüncü sezonunda hiçbir şey istediği gibi gitmedi.
Sezon öncesi hazırlık dönemi boyunca Mourinho’nun dile getirdiği iki gündem maddesi vardı: Eksik kadro ile hazırlanmak ve yapılmayan transferler...
Nemanja Matic, Marcos Rojo, Antonio Valencia ve yeni transfer Diogo Dalot’nun sakatlığı; Paul Pogba, Romelu Lukaku, Marouane Fellaini, Phil Jones, Ashley Young, Jesse Lingard ve Marcus Rashford’un Dünya Kupası’nın ardından izinli olması Mourinho’ya hazırlık dönemini sezon içerisinde yan parça olarak kullanılacak oyuncular ve kiralanması muhtemel genç oyuncularla geçirmekten başka bir çare bırakmadı. ABD kampında Liverpool’a 4-1 kaybedilen maçın ardından stadyuma gelen 100 binin üzerindeki futbolsever için “Ben olsaydım bu takımları izlemek için para vermezdim!” diyen Portekizli teknik adam “Şu gördüğünüz takım bizim kadromuzun %30’u bile değil! Bugün maça başladığım oyuncuların yarısı lig başladığında kadromuzda dahi olmayacak.” sözleriyle ne kadar sıkıntılı olduğunu özetliyordu.
Mourinho hazırlık döneminden birkaç ay önce istediği transferleri bir liste ile ilettiğini; Fred, Diogo Dalot ve veteran kaleci Lee Grant’a ek olarak iki transfer daha istediğini hazırlık dönemi boyunca sıkça dile getirse de Kırmızı Şeytanlar emekli olan Michael Carrick ve Ajax’a transfer olan Daley Blind haricinde muhafaza ettiği kadrosuna ek olarak sadece üç yeni oyuncu ile sezona başladı.
Premier Lig tarihinin en kötü başlangıcı ile oyuncularla bozulan ilişkiler
Üçüncü haftada Tottenham’a karşı Old Trafford’da alınan mağlubiyet Kırmızı Şeytanlar adına 1992-93’ten bu yana en kötü sezon başlangıcı anlamına geliyordu. Zira Manchester United ligin ilk üç haftasında sadece üç puan almıştı. Oynadığı futbol ise lige henüz ağustosta havlu atacak bir görüntüdeydi.
Bir önceki sezon defansif ve sıkıcı futbol oynattığı yönünde eleştirilen Manchester United -De Gea’nın da müthiş performansıyla- 38 maçta sadece 28 golü ağlarında gördüğü sezonda ikinci olmayı başarsa da Mourinho için yeni başlayan sezonun en kötü haberi artık kalenin dahi savunulamamasıydı.Sezonun ilk devresinde kalesini sadece iki maçta gole kapatabilen Kırmızı Şeytanlar’da sonuçlar istikrarsızlaştıkça Mourinho ile oyuncular arasındaki sorunlar da su yüzüne çıkmaya başladı. Porto, Chelsea, Inter ve Real Madrid’de başarılarını insan ilişkileri ve yıldızların yönetimi üzerine kuran Mourinho’nun Manchester United’daki yeni jenerasyonla bozulan iletişimi artık soyunma odasındaki tartışmalarla değil; kameraların önündeki salvolarla başka bir boyut kazandı.
Juventus’tan büyük umutlarla gelen Pogba ile hiçbir zaman iyi bir iletişim kuramayan Mourinho; Anthony Martial, Luke Shaw, Marcus Rashford ve Romelu Lukaku gibi oyuncuların performansını kameralar önünde sorguladı. O sorguladıkça futbolcular da onun oynatmak istediği oyun şablonunu ve oyuncu tercihlerini eleştirdi.
Old Trafford’da Wolverhampton ile 1-1 berabere kaldıkları maçın ardından basına konuşan Paul Pogba Evimizde daha agresif ve hücuma yönelik oynamalıyız.” derken açıkça hocasını eleştiriyordu. Portekizli teknik adam da buna karşılık Lig Kupası'nda penaltılar sonucu Derby County'ye elendikleri maçın ardından Pogba'nın ikinci kaptanlık görevinden alındığını açıkladı ve antrenmandaki görüntüleriyle ikili arasında iplerin koptuğunu tüm dünyaya ilan etti.
Yedinci haftadaki West Ham United mağlubiyeti sonrası İngiliz basını Mourinho ile yolların ayrılacağını daha yüksek sesle dile getirmeye başlarken bir sonraki hafta Old Trafford’a karışık duygular hakimdi. Stadyumun bir bölümünün açıkça Zinedine Zidane lehine tezahürat yaptığı maçın henüz 10. dakikasında iki farkla geriye düşen Kırmızı Şeytanlar’da Alexis Sanchez'in son dakika golüyle gelen müthiş geri dönüşle Portekizli teknik direktör biraz da olsa nefes aldı. Ancak, Eylül ve Ekim ayları Ada gazetelerinin Mourinho’nun söyledikleri ve yaptıklarıyla dolup taştığı bir dönemdi. Newcastle galibiyeti ve milli maç arasıyla durulan sular, Chelsea deplasmanının son dakikasında Ross Barkley'den gelen golle tekrar hareketlendi. Maurizio Sarri'nin asistanı Marco Ianni ile Jose Mourinho arasındaki gerginlik maça damgasını vurdu.
Deplasmandaki Manchester City mağlubiyeti ile başlayan dönemde altı lig maçında sadece Fulham’a karşı kazanabilen Manchester United için 16 Aralık’ta gelen Liverpool mağlubiyeti bardağın taşması anlamını taşıyordu. Maç çok büyük bir Liverpool üstünlüğü vardı. Jürgen Klopp’un öğrencileri, Manchester United kalesine tam 36 şut gönderdi ve rakibinin yarı sahasında %74 oranında isabetli pas yaparak United’a en ufak bir şans dahi tanımadı. 17. hafta itibarıyla lider Liverpool’un 19 puan gerisine düşen Manchester United, Portekizli teknik direktöre teşekkür edilerek yolların ayrıldığını; sezon sonuna kadar görev alacak geçici bir teknik direktör ile devam edileceğini açıkladı. Oyuncularla Mourinho arasında kopan ilişkinin boyutu ise Alexis Sanchez’in Portekizli teknik direktörün kovulacağı üzerine takım arkadaşı Marco Rojo ile 20 bin pound üzerine bahse girdiğini iddia eden haberlerle bir kez daha gözler önüne serildi.
Eski dostla kısa süren erken bahar!
26 Mayıs 1999’da Camp Nou’da attığı son dakika golüyle Kırmızı Şeytanlara Şampiyonlar Ligi kupasını getiren Ole Gunnar Solskjær, bu sefer -geçici de olsa- teknik direktör olarak Old Trafford’a geri döndü. Gelir gelmez takımı Pogba’nın etrafında kuracağını dile getiren ve Anthony Martial, Lukaku ve Sanchez’e olumlu yaklaşan Solskjær; Premier Lig’e üst üste altı galibiyetle başladı ve ocak ayının teknik direktörü seçildi. 10 Mart’taki Arsenal mağlubiyetine kadar ligdeki 12 maçta da yenilmeyen ve bu süreçte Tottenham’ı yenip Liverpool ile berabere kalan Manchester United Şampiyonlar Ligi son 16 turunda da müthiş bir geri dönüşe imza attı. Evinde 2-0 yenildiği PSG’yi deplasmanda -sadece %28 topla oynayarak- Rashford’un 90+4’teki penaltısıyla eleyen Manchester United, mart ayının sonunda Norveçli teknik direktörle 2022’ye kadar sözleşme imzaladı.
Nisan ve mayıs aylarında ise yeniden istikrarsız bir görünüm sergilemeye başlayan Kırmızı Şeytanlar son beş lig maçında galibiyet alamadı ve ligi 66 puanla şampiyon ezeli rakibi Manchester City’nin 32 puan gerisinde altıncı sırada tamamladı. Şampiyonlar Ligi’nde ise Barcelona’ya her iki maçta da yenilerek çeyrek finalde turnuvaya veda etti.
Bugünden geriye bakıldığında son sezonu olacağı aşikâr olan Jose Mourinho’nun şikayetleri ile başlayan; takım içindeki sorunlar, derbi mağlubiyetleri ve büyük iniş-çıkışlarla hayal kırıklığı içerisinde son buldu. Oturmuş kadroları ve saha içindeki mükemmelleşen oyunlarıyla lig tarihinin en yüksek puanlı şampiyonluk yarışının aktörleri Manchester City ile Liverpool, Mauricio Pochettino önderliğinde Şampiyonlar Ligi finaline çıkan Tottenham ve UEFA Avrupa Ligi finalinde karşılaşacak Arsenal ile Chelsea göz önüne alındığında Manchester United taraftarı için Erkin Koray’ın efsanevi Fesuphanallah şarkısı geliyor akıllara:
"Alemin keyfi yerinde yine maşallahBize de bir gün kader güler güler inşallahBöyle gelmiş böyle gidecek korkarım vallah Yok mu çaresi dostlar fesuphanallah”
Hazırlayan: Serhat ÇETİN