Büyük altılı sezon değerlendirmesi - Liverpool
Geçtiğimiz yıl futbol sezonunu kapatırken geriye baktığımızda izlerken en keyif aldığımız takımlardan biri kuşkusuz Liverpool’du.
Geçtiğimiz yıl futbol sezonunu kapatırken geriye baktığımızda izlerken en keyif aldığımız takımlardan biri kuşkusuz Liverpool’du. Jürgen Klopp’un getirdiği dinamik yapı Salah’ın olağanüstü performansıyla perçinlenmiş, devre arası geminin su alan noktasına yapılan Virgil van Dijk takviyesiyle Liverpool, Şampiyonlar Ligi finaline kadar yükselmişti. Devler Ligi finaline ise Mo Salah’ın sakatlığı ve Lorius Karius’un yediği goller damga vurmuştu. Öte yandan ligde rekorlar kırarak şampiyonluğunu çoktan ilan eden Manchester City’nin ardından ancak dördüncü sırayı alabilen Kırmızılar, sezonu kupasız kapatmıştı.
Yaz transfer döneminde öncelikle Allison’u kadrosuna katarak kaleyi emin ellere teslim eden Klopp; Naby Keita, Fabinho ve Xherdan Shaqiri transferleriyle de hem orta sahayı daha dinamik hale getirmiş hem de kadro rotasyonunu artırmak istemişti.
Sezona altı maçlık galibiyet serisiyle giriş yapan Liverpool’da Salah & Sadio Mane ikilisi gol ve asistleriyle öne çıkıyor, Şampiyonlar Ligi’nde ise alınan 3-2’lik PSG galibiyeti yüzleri güldürüyordu. Kırmızılar, yedinci haftaya geldiğimizde Maurizio Sarri’nin Chelsea’si karşısında ilk puanlarını kaybederken, geçen yılı tabiri caizse eze eze ligin tepesinde bitiren Manchester City karşısında ise 85’te Riyad Mahrez’in dağlara taşlara gönderdiği penaltının ardından bir puana seviniyorlardı.
2018’in sonlarına gelinirken işler iki kulvarda aynı biçimde seyretmedi. Şampiyonlar Ligi’nde önce şok etkisi yaratan ve belki de sezonun en kötü Liverpool’unu izlediğimiz Kızılyıldız mağlubiyeti ve ardından 2-1’lik PSG yenilgisi geldi. Gruptan çıkma umutları aralık ayında iç sahada Napoli ile oynanacak maça kaldı. Neyse ki 2018’in aralık ayı İngiltere’ye kışı Liverpool’a baharı getirecekti. Anfield’da oynanan Everton maçında Divock Origi’nin son saniyede bulduğu büyülü gol adeta şampiyonluk alametiydi ve belki de birçok Liverpool taraftarı ilk defa o gün 27 yıllık hasretin son bulacağına tam anlamıyla inandı. Devler Ligi’nde de Napoli’yi mağlup etmeyi başarıp gruptan çıkmayı garantileyen Liverpool işleri yoluna koymuştu. Akabinde City’nin üst üste puan kayıpları da gelince yıllardır beklenen o sezonun bu sezon olduğu herkes tarafından dillendirilmeye başlandı.
Kırmızılar bu olumlu atmosferde 21. haftada Etihad’ın çimlerine yedi puan önde çıktı. Sezonun şampiyonluk açısından dönüm noktası olan karşılaşmada tabelayı değiştiren ilk isim şampiyonluk maçlarının City cephesindeki tescilli başrolü Sergio Agüero’ydu. Liverpool’un cevabı ise sezon boyu ofansif anlamda büyük işler yapan iki bek Trent Alexander Arnold – Andrew Robertson ortaklığıyla yaratılan harika pozsiyonda Roberto Firmino’dan geldi. Buradan alınacak bir puan Liverpool’u rahatlatacaktı fakat Leroy Sane Manchester’ın mavi yakasının hala şampiyonluk yarışında olduğunu herkese hatırlattı. Bu mağlubiyet aynı zamanda Liverpool’un “beraberliker dönemi”nin başlangıcıydı.
Etihad deplasmanının ardından sekiz haftada dört beraberlik alan Liverpool, elindeki büyük avantajı kaybetmiş ve City 29. hafta itibariyle liderlik koltuğunu kapmıştı. Kırmızılar, ligde geri kalan dokuz haftada büyük altılı’dan karşılaştığı her rakibi mağlup etse dahi City’nin puan kaybını beklemek zorundaydı. Şampiyonlar Ligi’nde ise işler hâlâ iyi gidiyordu. Bayern Münih’le eşleşen Kırmızılar, Allianz Arena’da gelen üç gollü galibiyetle çeyrek finale adını yazdırdı. Premier Lig’de ortam iyice kızışırken Liverpool, beraberlikleri telafi edercesine hem Tottenham’ı hem de Chelsea’yi mağlup etse de Josep Guardiola’nın da durmaya niyeti yoktu. 34. hafta geride kalırken bu dönemde oynanan Şampiyonlar Ligi çeyrek finallerinde Liverpool, Porto’yu rahat geçiyor; Manchester City ise Tottenham’a son yılların en dramatik maçı sonucunda eleniyordu. Yıllardır atlayamadığı Avrupa eşiğine yine takılan Guardiola’nın elinde yalnızca lig kupasının kalması Klopp’un işini iyice zorlaştırdı.
Devler Ligi’nde rakip, çeyrek finalde Manchester United’ı geçen Barcelona’ydı. Kırmızılar, İspanya’daki maçta daha iyi bir oyun ortaya koyan taraf olsa dahi onlara da Ada tarifesi uygulayan Messi, adeta tek başına 3-0’lık skor avantajını cebine koydu. Anfiled’daki rövanş maçı ise Şampiyonlar Ligi ve belki de yakın futbol tarihinin en inanılmaz geri dönüşlerinden birine sahne oldu. Sezonun büyülü gollerinin adamı Origi yine devredeydi. Maç boyu aynı tempoyu sürdüren Liverpool, Messi’nin de insanlık emareleri göstermesiyle unutulmaz bir galibiyete imza attı. Geçen sezon olduğu gibi finaldeydiler ve bu sefer kalelerinde Alisson vardı. Artık tek ihtiyaçları olan City’nin puan kaybıydı.
Manchester’ın mavilerinin ise puan kaybetmeye niyeti yoktu. Önce önlerindeki diğer maçlara oranla görece daha zor görünen derbiden galip ayrıdılar. Ardından eski Liverpool menajeri Brendan Rodgers çelmeyi takıyor derken sahneye kaptan Vincent Kompany ve güdümlü füzesi çıktı. Son haftaya girilirken Liverpool’un 94, City’nin 95 puanı vardı. Liverpool, Wolverhampton karşısında Trent&Mane ortaklığıyla 1-0 öne geçti fakat herkesin gözü kulağı Brighton’daydı. 27’de Glenn Murray, Liverpool’luları şampiyonluğa çok yakın hissettirse de tescilli başrolün cevabı gecikmedi ve Liverpool sezonu 97 puanla ikinci tamamladı.
Sezon başında bir takımın 97 puan toplayacağını, yalnızca bir mağlubiyet alacağını, iki oyuncusunun 22’şer golle gol krallığını paylaşacağını, beklerinden birinin asist rekoru kıracağını ve stoperinin ligin en iyi oyuncusu ödülünü alacağını bilsek gözümüz kapalı olarak bu takımın şampiyon olduğunu söylerdik. Fakat Guardiola ile aynı ligdeyseniz bu kadar iyi olmak dahi yetmeyebiliyor. Liverpool, 97 puanla geçen sezon ve bu sezon hariç geri kalan tüm sezonlarda Premier Lig’i kazanbilirdi. Aynı zamanda 2009-10 sezonunda 96 puan toplayan Real Madrid’i geçerek Avrupa’nın beş büyük liginin en fazla puan toplayan ikincisi oldular. 2009-10 sezonunda Real Madrid’i geçip şampiyon olan isimse yine Guardiola’dan başkası değildi.
Efsanevi golfçü Walter Hagen “kimse ikincileri hatırlamaz” derken Liverpool gibi bir takımın ortaya çıkabileceğini öngörememiş olmalı. Çünkü bu ikincilik kesinlikle hatırlanacak.