Boynuz kulağı geçti, Arsenal ile Everton el ele uyuttu
Lordlar Kamarası Everton, Goodison Park’ta Arsenal’i konuk etti.
Lordlar Kamarası
Everton, Goodison Park’ta Arsenal’i konuk etti. Duncan Ferguson ve Fredrik Ljungberg’in son kez takımın başındaydı ve “İyi ki son kez hocalık yapıyorlar” dedirten bir maç izledik. Yeni patronlar Carlo Ancelotti ve Mikel Arteta’nın maçı izlerken, “Biz bu işten vazgeçelim, kaçıp kurtaralım kendimizi” dediğini duyar gibiydik. Futbol adına o kadar bir şey olmadı ki, izleyenlerin çoğu kendilerini uykuya teslim etmiş olabilir. 0-0 biten ve ne olduğunu anlamadığımız maçta iki yeni hoca için de ilk sınav bu maça şahitlik etmekti ne yazık ki. En azından iki takım taraftarının da umutlanabileceği nedenler var. Özellikle Arsene Wenger’le şekillenen “Arsenal futbolu”na en yatkın hocalardan birinin Arteta olduğunu düşünürsek onlar adına bizler de ümitleniyoruz.
Haftanın en merakla beklenen karşılaşmalarından biri olan Manchester City - Leicester City maçı izleyenleri oldukça memnun etti. Kontra atakların aranan ismi Jamie Vardy’nin golüyle öne geçen Leicester, yalnızca sekiz dakika üstünlüğünü koruyabildi. Maça adeta eski takımından intikam almak istercesine bir hırsla başlayan Riyah Mahrez’in golüyle eşitliği sağlayan City, ardından Raheem Sterling’in göstere göstere aldığı penaltıyla üstünlüğü yakaladı. Bu andan sonra da maçın hakimiyetini bırakmadılar ve Kevin De Bruyne’nin dribbling üstü çıkardığı topu tamamlayan Gabriel Jesus’la maçın skorunu 3-1 olan teyit ettiler. Son haftalarda harika bir form yakalayan Kevin De Bruyne’yi böyle izlemek futbolseverleri oldukça mutlu ediyor. Sakatlıklardan uzak kaldığı süre boyunca sihrini sergilemeye devam etmesini canı gönülden istiyoruz.
Manchester United, Watford deplasmanındaydı. Gerçek Manu sevdalıları hariç herkes Manu’nun kolay bir galibiyetle Boxing Day’e gireceğini düşünüyordu. Ancak kuzey ülkelerinin yardımseverliğini benimsemiş Ole Solskjær’in Watford’a erken bir Boxing Day sürprizi vardı: Üç puan! Nigel Pearson takımın başına geçtiğinden beri en güzel futbolunu oynayan Watford, Manu’yu paralize etti. Sağdan soldan durmak bilmeyen akınlarla Manu’nun sorunlu savunmasının üzerine gittiler. İleride yaratıcılık sıkıntısı yaşayan United, Watford kalesine gitmekte zorlanınca Watford’un geride sıkıntı yaşama olasılığı da kalmadı. David De Gea ve Aaron Wan-Bissaka’nın akıl almaz hatalarıyla üç puanı Watford’a hediye eden Manu, Noel’den önce ihtiyaç sahiplerini sevindirdi.
Usta Jose Mourinho, eski “Padawan”ı Frank Lampard’ı konuk etti. Maça Antonio Conte’nin ilk senesinde şampiyonluğa ulaştığı 3-4-3’le başlayan Lampard, eski ustasına sürprizini yaptı. Aslında usta – çırak ilişkisi laflarından fazla hoşlanmayan Lampard, kendi becerilerini tekrar kanıtlamak için özel olarak çalıştığını herkese gösterdi. Chelsea, Willian’ın harika golüyle öne geçti ve bir 10 dakikalık sekans hariç ilk yarıda üstünlüğü hiç kaybetmedi. İlk devrenin sonunda Paulo Gazzaniga’nın MMA becerilerinden kesit sunduğu müdahaleyle penaltı kazandı ve devreyi 2-0 önde bitirdi. İlk yarı stoper orjinli Jan Vertonghen’in olduğu sol kanadı çok iyi işleyen Chelsea, Mou’nun başını bir hayli ağrıttı. İkinci yarıda da üstünlüğünü kaybetmeyen Maviler, Hueng Min Son’un kırmızı kartla oyun dışı kalmasıyla rahat bir galibiyet aldı. Maçtaki en rahatsız edici an ise Antonio Rüdiger’e yapılan ırkçı tezahüratlardı.
Avam Kamarası’nda göze çarpanlar
Aslında bu maçta göze çarpan hiçbir şey olmadı. Bournemouth ve Burnley öyle bir maç oynadılar ki, izleyenlerden bazıları futbol dışında başka bir spora yönelmiş olabilir. 2003-04 sezonundna bu yana en az şut çekilen maçtı bu. Beş şut ve toplamda 667 paslık vardı. İlk yarının xG’si Bournemouth adına 0.03, Burnley adına 0.02’ydi. Toplamda 180 uzun pas girişimi olan bu maçta bir de gol oldu. Gol için 89 dakika bekleyen taraflardan sevinen, Jay Rodriguez’in golüyle Burnley oldu. Bizlere eski Ada futbolunu tekrar hatırlatan bu iki takıma teşekkür ediyor bir daha bunun tekrarlanmaması temennilerimizi içtenlikle gönderiyoruz. Lütfen bu 90 dakikada yaşanan şeyleri unutalım.
Aston Villa serbest düşüşe devam ediyor. Bu hafta kendi evinde Southampton’la oynayan Villa, 3-1 mağlup oldu. Ralph Hassenhütl’ın takıma sonunda ritim kazandırması, Soton’un sezon başı yaşadığı hezimetleri unutturmuşa benziyor. Danny Ings’in skor yükünü çektiği maçta Villa’nın formsuzluğunu iyi değerlendirdiler. Jack Grealish’in Villa’yı sırtlaması yeterli olmuyor ne yazık ki. Tek kişilik büyük oyunu bireysel olarak etkileyici olsa da takımının galibiyet alamaması, onları tekrardan Championship’e götürebilir.