Haberler
Biden, ateşkesin yerel saatle 04.00'te yürürlüğe gireceğini açıkladı

Biden: Ateşkes yerel saatle 04.00'te yürürlüğe girecek

Lübnan Başbakanı'ndan ateşkes sonrası kritik çağrı: Derhal uygulayın

Lübnan Başbakanı'ndan ateşkes sonrası kritik çağrı: Derhal uygulayın

Netanyahu ateşkesin ardında yatan sebebi açıkladı: İran tehdidine odaklanmak

Netanyahu ateşkesin ardında yatan sebebi açıkladı

BAE'de öldürülen İsrailli hahamın katilleri Türkiye'de yakalandı

BAE'de öldürülen İsrailli hahamın katilleri Türkiye'de yakalandı

"Basketbolu Bırakmayı Düşündüm"

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Röportaj: Sedat Balcı Sedatb@sporx.com Türk Basketbolunun Markalaşmış Ailelerinden Biridir Güler Ailesi.

RÖPORTAJ: SEDAT BALCI

sedatb@sporx.com

Türk basketbolunun markalaşmış ailelerinden biridir Güler Ailesi. Tüm fertleriyle Türk basketboluna hizmet etmiş ve etmeye devam eden bu ailenin en genç üyesi Sinan Güler, Sporx.com Editörü Sedat Balcı'ya konuştu. Efes Pilsen'in kritik Montepaschi Siena deplasmanı öncesi yapılan bu keyifli röportajda milli basketbolcu, önemli açıklamalarda bulundu.

Bu röportajın bizim için bir diğer özel yanı ise Sinan'ın, yoğun temposunda zaman ayırıp ofisimizi ziyaret ederek bu röportajı vermesi oldu.

Vakit kaybetmeden sizi Sinan Güler röportajıyla baş başa bırakıyoruz...

"BASKETBOLU BIRAKMAYI DÜŞÜNDÜM"

-Basketbolcu bir aileden geliyorsunuz. Anneniz bir dönem Beşiktaş'ta oynadı. Babanız Necati Güler zaten bir dönem Türkiye'nin en önemli oyuncularından idi. Ağabey Muratcan Güler ise kariyerinin başından beri hep üst seviyede basketbol oynamış ve oynamaya devam eden bir isim. Böyle bir aile içinden basketbolcu olarak çıkmanız pek zor olmasa gerek ancak yine de hayalinizde "Ben şu mesleği yapacağım" dediğiniz farklı bir meslek var mıydı?

"Açıkçası hiç basketbol oynayamayacağımı düşünmedim desem yalan olur. Altyapıda oynadığımı dönemde basketbolu bırakmayı düşündüm. O dönem henüz fiziksel gelişimimi de tamamlamamıştım. Oynadığım takımda istediğim süreleri bulamıyordum. O dönem İTÜ'den Beşiktaş'a geçmiştim. Bu transferle yeniden bir ateş buldum kendimde. Basketbol oynayabileceğim bir ortamdaydım. İhsan Bayülken'in de bana büyük desteği oldu. O dönem dışında basketbol oynamama ihtimalini hiç düşünmedim."

-Bu süreçte bir de ABD'de bulunduğun bir dönem vardı. Hem üniversite eğitimi aldın hem de basketbol oynadın. O dönemden biraz bahseder misin?

"O dönemde açıkçası bir duvara çarpmış gibiydim. 2001'de Beşiktaş A Takımı'nda iken tamamen yerli oyunculardan kurulu bir kadronun en genç oyuncusuydum. Tecrübe kazanacak bir ortam yaratamadım kendime. Aynı anda Bilgi Üniversitesi Halka İlişkiler Bölümü'nde de okumaya çalışıyordum. Okul ile basketbolu devam ettiremediğimi gördüm. Okul takımıyla Mavi Jeans Kupası'nda oynayamamıştım. Bu dönemde bir çıkış yolu aradım. Daha sonra, babamın organize ettiği bir basketbol kampında tanıştığım ABD'l bir antrenör sayesinde ABD'ye gittim. Oradaki okulum, NCAA'den küçük bir ligde yer aldığından, kendimi NBA için gösterebilecek bir durumum olamadı."

-ABD günleri sana, gerek fiziksel gerekse mental anlamda neler kattı?

"ABD'de hem fiziksel gelişimi tamamladım hem de basketbolun fiziksel yanının ne kadar önemli olduğunu öğrendim. Basketbolun savunma özelliğimi ortaya çıkarmayı öğrendim çünkü hücumda istediğim opsiyonlara sahip değildim. Carroll College'a geçtiğimde ise kendime hücumsal avantaj sağladım. Solak oluşum ve alışılmışın dışında bir basketbol anlayışımın olması beni hücumda farklı kılmaya başlamıştı.

-Bu arada Türkiye dönüşü Galatasaray'ın kapısından döndün.

"Evet... Biraz da benim şanssızlığımdan idi. Türkiye'ye Temmuz sonu, Ağustos başı gibi dönmüştüm. O dönem de takımların genel olarak kadrolarını kurup hazırlıklara başladığı bir döneme den geliyordu. Murat (Özyer) hoca sağ olsun hem antreman yapmamı sağladı hem de beni denedi. Fakat kendi de bana sık sık kadro dışı kalacağını söylemişti. Açıkçası bu, hiç tercih etmediğim bir opsiyondu. Böyle olunca Darüşşafaka'ya geçtim."

-Türkiye'ye döndüğünde Altar Tunçkol yönetimindeki Darüşşafaka ile anlaştın. Yerlilerden oluşan bir takımda, gençlerle çalışmayı seven bir hoca ile sanırım, ABD'de kazandıklarını göstermen pek zor olmadı.

"Kesinlikle... Genç bir takımdık ve bunun verdiği ateşi çok iyi kullandığımızı düşünüyorum. Daçka'nın misyonuna yakışır bir takım olduğumuza inanıyorum."

-Darüşşafaka'daki çıkışın sonrası bir sonraki sezon, Ergin Ataman ile yeniden yapılanan Beşiktaş Cola Turka'ya geçtin. Ergin hocanın seni ne kadar çok istediğini, senden olan beklentilerinin ne denli büyük olduğunu daha sezon başında dile getirmişti.

"Ergin hoca bana iki büyük şans verdi. Biri Beşiktaş Cola Turka'da diğeri ise Efes Pilsen'de... 3+2 kuralından dolayı benim çok ön plana çıkıp başarılı olduğum dönemler olmuştu. Sezon sonu somut bir sonuç alamasak da takım olarak çok iyi bir sezon geçirdiğimize inanıyorum. ULEB Cup'da grup maçlarını namağlup tamamlayıp Torino'da Final Eight oynamıştık. TBL'de normal sezonu da lider bitirmiştik. Genelde savunmada ön plana çıksam da, benim için Beşiktaş'ta, bunu kıracak bir ortamın yaratıldığını düşünüyorum. Hücumda da sorumluluk alacağım ortamlar yaratılmıştı. Bu arada Ergin hocanın yanında Bogdan Tanjevic'ten de bahsetmek gerek. Beni Darüşşafaka'dan itibaren takip edip 1.5 - 2 senede beni milli takıma aldı. Bana verdiği şansı değerlendirmem de benim için gurur verici bir ortam oldu."

-Bir sezon sonra, hem Ergin hoca faktörü hem de senin çıkışın sonrası Efes Pilsen'e geçtin. Hazır süreler ve sorumluluklar artarken, Efes Pilsen gibi geniş kadrolu bir takımda süre ve sorumlulukların azalması endişesini duydun mu?

"Bu yönde bir beklentim vardı. Ancak Efes Pilsen gibi büyük bir kulüpte bulunup burada harmanlanmak her zaman hedeflerim arasındaydı. Zaman zaman aldığım sürelerden memnun olmadığım dönemler oldu ancak sonuç olarak ilk sezonumda şampiyonluk yaşadık. Bu şampiyonluk kariyerimin en yüksek noktalarından biriydi. Sonuç olarak yılmadan çalışmalarıma devam ediyorum ve hala ortada alabileceğim bir pozisyonun var olduğuna inanıyorum."

"YENİLGİLER İÇİN BAHANEMİZ YOK"

-Efes Pilsen'de son yıllarda, özellikle yabancı oyuncularda ciddi bir sirkülasyon var. Öte yandan da artan bir Final Four özlemi... Kadroda değişim bu kadar hızlı ve yoğun iken, kulübün bu özlemi takıma tam olarak yansıyabiliyor mu?

"Başarıya ulaşmak için çeşitli yollar olduğunu düşünüyorum. Bunlardan biri de transfer yapmak. Hiç bir yabancı oyuncunun, yan gelip yatmaya geldiğine de inanmıyorum. Bu sene takımımızda yer alan oyuncuların hepsinin önemli kariyerleri olsa da bu sezonki hedefleri Efes Pilsen'i Final Four'a taşımaktır."

-Bu sezon Efes Pilsen özellikle ligde sürpriz yenilgiler aldı ve görmeye alıştığımız ilk ikideki yerinden koptu. Böyle bir kadro nasıl bu sonuçları alabildi sence?

"Yenilgiler için hiç bir bahanemiz yok ancak bu sezon kaybettiğimiz maçlar içinde özellikle Antalya BŞB. ve Türk Telekom yenilgilerinin, fiziksel olarak yorgun düştüğümüz bir döneme denk geldiğini düşünüyorum. Her ne kadar yenilgiler beni üzse de, özellikle Antalya BŞB. gibi küme düşmeye aday gösterilen bir takımın deplasmanda bizi yenmesini, Türk basketbolu adına güzel bir sonuç olarak görüyorum."

-Bu sezon Efes Pilsen'in kapanma konusu gündeme bomba gibi düşmüştü. Bu durum takım içinde konsantrasyon sıkıntısı yaşattı mı? Sonuçta bu durum, sizlerin de geleceğiyle alakalı bir gelişmeydi.

"Elbette biz de zaman zaman bu konu hakkında konuşuyorduk ancak hiç bir konsantrasyon sıkıntısı yaşamadık. Tam anlamıyla hedeflerimiz doğrultusunda hareket ettik."

-Kötü senaryo gerçekleşir ve Efes Pilsen kapanırsa, gelecek sezon oynayabileceğin ülkeler, takımlar var mı ya da Türkiye'de mi kalırsın?

"Takım olarak kritik maçlar oynadığımız bu dönemde böyle bir şeyi şu an düşünmüyorum."

-Perasovic ile ilgili düşüncen nedir? Özellikle Ender Arslan ile ilgili aldığı kararlar sıkça tartışıldı ve tartışılmaya da devam ediyor.

"Coachun aldığı kararlar ilgili bir yorum yapmam doğru olmaz ancak Perasovic ile ilgili söyleyebileceğim en uygun şey, basketbol ve başarı için yaşadığı heyecan... Bunun yanında, sezon başında takım kurulurken benim için uygun gördüğü rolü ve yapmam gerekenleri söylemesi, sezon başında kendimi hazırlamam konusunda çok yardımcı oldu."

-Montepaschi Siena'yı depEuroleague'de Fenerbahçe Ülker ile eşleşme ihtimaliniz var. O olmazsa Olympiakos gelecek. Çeyrek finale çıkarsanız hangi takıma karşı oynamak istersin?

"Gönül ister ki Fenerbahçe Ülker ile çeyrek finalde eşleşmeyip Final Four'da iki takım ile yer alalım. Şayet bu olursa, kendi adıma 'Demek ki Dünya Şampiyonası'nda doğru işler yaptık' diyebileceğim."

-Eurobasket 2011'de zor bir grupta yer alıp önce Olimpiyat vizesi ardından da madalya peşinden koşacağız. Son Dünya Şampiyonası sonrası beklentiler arttı ancak bu turnuvada da karnemiz pek parlak değil. Grubumuzu ve hedeflerimizi nasıl değerlendiriyorsun?

"Öncelikli hedefimiz Olimpiyat'lara katılabilecek bir yerde turnuvayı noktalamak. Zorlu bir grupta olabiliriz ancak o grupta Dünya 2.si olarak yer alacağız. Bu da, diğer takımların düşünmesi gereken bir şey.

Tanjevic ile girilen oluşum süresince koçumuz zaman zaman eleştirildi. O ise hep 2010'da finalde ABD ile karşılaşmayı hedef olarak gördü ve bu hedefe ulaşırken çok ciddi bir takım olgusu yaratıldı. Eğer kadroda olursam ben, diğer arkadaşlarım ve belki de kadroya dahil edilecek yeni isimler, ne yapılması gerektiğinin farkında ve bu da Türkiye'yi Olimpiyat'lara taşımaktır. Anlatırken bile tüylerim diken diken oluyor ama o Olimpiyat Stadı'nda açılış günü yürümek kadar gurur verici bir şey olamaz."

-Milli Takım'da yeni head coachunuz Orhun Ene oldu. Kendisiyle zaten uzun zamandır çalışıyorsunuz ancak head coach olarak Orhun Ene'de, Tanjevic'ten farklı olarak ne görebilirsiniz?

"Tanjevic'in şanssız hastalığı sonrası geçen yaz çoğunlukla Orhun hoca ve Nihat (İziç) hoca ile çalıştık. Bu yüzden Orhun hoca ile çalışırken, hazırlık sistemi ve taktiksel açıdan farklı bir şey beklemiyorum."

DEVŞİRME OYUNCU YERİNE ALTYAPIYA YATIRIM!

-Doğrudan seninle ilgili olmasa da seni ilgilendirebilecek bir konu da devşirme oyuncuların Milli Takım'da oynama konusu... Orhun Ene bu konuya olumlu baktığını belirtti. Adı geçen isim ise Emir Preldzic. Bir yandan Emir gibi genç, yetenekli ve çok yönlü bir isim ile güçlenebilecek Türkiye, diğer yandan ise devşirme oyuncu olmadan Dünya 2.si olmuş bir Türkiye... Senin bu konuya bakış açın nedir?

"Bu konuda biraz ortada gibiyim. Diğer bazı ülkeler gibi yaşı ilerlemiş ABD'li oyuncuları devşirmeyip, genç ve yetenekli bir oyuncunun kadroya dahil olmasında bir problem görmüyorum. Ama diğer yandan da yabancı oyunculara bu kadar yatırım yapmak yerine, "devşirme oyuncuya pek sıcak bakmayan biri olarak" altyapılara daha fazla yatırım yapılması gerektiğine, spor eğitimininin daha da oturaklı hale gelmesi gerektiğine inanıyorum. Bu da, başarılması daha zor ancak geri dönüşü daha mutluluk verici bir şeydir."

-Bir de şu var... Gerek Tanjevic, gerekse Orhun hoca ve Nihat hoca olsun, altyapıya, gençlere önem veren isimler. Bunun faydasını sen zamanında gördün. Alttan gelen diğer genç isimler de, böyle isimler sayesinde devşirme oyuncu endişesi fazla taşımamalıdır sanırım.

"Kesinlikle! Katılıyorum..."

-Seninle ilgili yapılan belki de tek önemli eleştiri, ceza şutlarındaki istikrarsızlık. Senin bu konudaki düşüncen nedir? Kendinde eksik gördüğün başka yönler var mı?

"Benim için bu konuda listenin başında, bu bahsettiğiniz şutlarımdaki istikrarsızlık var. Bunun için sürekli çalışıyorum ancak bu durumun biraz da, dönemsel olduğunu ve kendime olan güvenle alakasının bulunduğunu düşünüyorum. Mesela Dünya Şampiyonası'nda bu şutlarım çok daha iyiydi ancak ilerleyen dönemlerde, oyun içi sistemimiz icabı hücumda aldığım insiyatifler azalınca bu durum şutlarımı etkileyebiliyor.

Bir diğer eksik yanım ise, fiziksel durumumdan ötürü zaman zaman forvet savunmasında güçsüz kalmam. Özellikle sıralı pick'lerde takip ve kendimden uzun bir forveti savunurken oyuncunun post up yapması sırasında fiziksel olarak zayıf kaldığımı düşünüyorum. Bu konuda da fiziksel ve mental olarak çalışmalarımı sürdürüyorum. Bir başka eksik yanım ise point guard gibi oynayıp to getirirken, kendime olan güvenle birlikte takıma da güven aşılayabileceğim bir ortam olmalı."

-Emir'i de sizlerden farklı kılan en önemli nokta herhalde budur. Yani, üç hatta dört pozisyon oynayabilen bir oyuncu olması.

"Bir de şu var. Ben altyapılarda hep point guard gibi oynadım. Ardınan fiziksel gelişimim ve pozisyon kaydırması sonrası iki numaraya kaydım. Keşke yönlendirilmem bu şekilde olmasaydı da point guard olarak devam etseydim çünkü bana göre basketbolun en zor ama en zevkli pozisyonu oyun kuruculuk."

-Senin dışında da altyapılarda bu tip yanlış yönlendirilme kurbanı oyuncular var sanırım. Oyuncu yetiştirmeden ziyade sonuç odaklı oluyor işler sanırım.

"Maalesef öyle... Türkiye'de altyapılar maalesef çok başarıya endekli hale geldi. Bu yüzden de oyuncu yetiştirme konusunda bir kıtlık var gibi gözüküyor."

-Bir de şu var. Altyapıda ön plana çıkan isimler, A Takım'da oynamadan NCAA üzerinden NBA'de oynayabilmek için ABD'ye gitmeyi tercih ediyorlar. Bu konuda, hem oyuncular hem de onlar için emek sarfeden kulüplerin haklı nedenleri var gibi...

"İki tarafın da kendilerince haklı nedenleri var. Bunun için de Federasyon'un iki tarafı memnun edebilecek bir orta yol bulabileceğine inanıyorum."

-Biraz da basketbolun dışına çıkalım... Üç günde bir maç trafiği ve idmanlarda fırsat buldukça neler yapıyorsun?

"Maçlar ve trafikten fırsat buldukça boş zamanlarımı olabildiğince evde geçirmeye çalışıyorum. Playstation oynamak, DVD izlemek ve müzik dinlemenin yanısıra arkadaşlarımla zaman geçiriyorum. Oturduğum semtin de müsaitliğinden dolayı dışarı çıkıp dolaştığım zamanlar oluyor."

"SİNAN GÜLER" MARKASI İÇİN EN UYGUN YER SOSYAL MEDYA

-Internet ve sosyal medyayı çok aktif kullanıyorsun. Internet siten "www.sinanguler.com" iki dilde hizmette... Twitter'da da çok aktifsin. Oyuncuları geçtim, çoğu kulüp bile sosyal medya ve internet üzerinde bu kadar durmuyor. Meslektaşlarına da yol göstermesi açısından, bu emeğininin sana ne gibi katkıları oluyor?

"Tamamen manevi oluyor. Bu katkıyı en çok istatistiksel açıdan değerlendirebilirim. 2010 Dünya Şampiyonası öncesi sitenin yeni tasarımı oluştu ve şampiyona sırasında da olabildiğince hızlı güncelleme yapmaya çalıştık. Bir dönem içerisinde de günde 5 bin civarı hit aldığımız oldu. Amatör bir site için, 15 günlük bir dönemde, günde 2 bin 500 civarı hit almak bence önemli bir başarı.

Twitter'da da, şampiyona öncesi 6 bin takipçim vardı. Şampiyona birimi bu rakam 15 bin oldu. Şu an ise 25 bin takipçim var. Büyümeye de devam ediyor. "Sinan Güler" markasının yaratılması için en uygun yolun sosyal medya olduğuna inanıyorum. Boş zamanlarımın bir kısmını da bununla geçiriyorum. Türkiye'de görmeye alışmadığımız, NBA ve Premier Lig'de gördüğümüz şeyleri yapmaya çalışıyoruz.

Bu yaptıklarımız sayesinde, hayran kitlemizle yakınlaşma, ingilizce sayfamızla yurtdışındaki arkadaşlarımıza ulaşabilme, benimle ilgili haberleri öğrenmek isteyenlere bunları ulaştırma ve sporu biraz daha sevdirebilme imkanını elde ediyoruz. Kafamda tam tasarlayamadığım için şimdilik paylaşamıyorum ancak bu alanda daha da yapılacak işlerimiz var."

-Internet sitenin tüm işleyişinde görevli kaç kişi var?

"Benim dışımda, içerik ve teknik işlere birer kişi bakıyor. Toplam üç kişiyiz."

-Son olarak, ağabeyin Muratcan Güler ile birlikte gelecekte yapmak istediğiniz bir şeyler var mı? Örneğin Kemal & Kerem Tunçeri kardeşlerin basketbol okulları gibi...

"Benzer projelerimiz var. Ailece basketbol ile yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz. Gelecekte bu birikimlerimizi paylaşma hedefimiz var."

Teşekkürler Sinan...

FOTOĞRAF: ESAT DERGİ

VİDEO: CEMRE KURTULMUŞ

Kaynak: Haberler.Com / Spor
title